Parmaksız: Kürtler kolektif bir yaşam peşinde 2022-02-08 18:05:44   ANKARA – Kobanê Davası’nda savunma yapan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız, Kürtlerin ayrılma veya yeni bir devlet kurma gibi taleplerinin olmadığını belirterek, “Kürtler kolektif bir yaşam peşinde. İmralı savunmalarından başlayarak bunu görebilirsiniz” dedi. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemleri gerekçesiyle yargılanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 108 isim hakkında görülen dava devam etti. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamanın görüldüğü Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşmaya HDP milletvekilleri, HDP Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Duruşma HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın esasa ilişkin savunmasıyla devam etti. ‘TÜRKLERDE KÜRDİSTAN İSMİ İLK KEZ SELÇUKLU’DA’ Tek bir dünya tarihi olduğunu ifade eden Parmaksız, farklı yerlerde farklı şeyler yaşanmasına rağmen tarihin geçişli ve bütünlüklü olduğunu belirtti. Parmaksız, “Bilimin en basit yöntemi deney-gözlem yöntemidir. Tarihte de önce yaşıyoruz daha sonra bilincine varıyoruz. En sonunda da adını koyuyoruz. Karşılaştırmalı tarih önemli bir yöntemdir. Ben daha çok Türk ve İslam tarihini biliyorum. Kürt tarihini de biraz biliyorum bu benim için büyük bir eksiklik” diye belirtti. Kürtlerin diğer kavimler gibi ayrı bir millet olduğunu ifade eden Parmaksız, “Kürt dili Hint-Avrupa dil grubunda. Tarihte Kürtlerin atasının Medler olduğu biliniyor. Türklerin Kürtlerle ilk karşılaşmaları da İran kentlerinde oluyor. Kürtler daha çok Zagroslar’da yaşamış bir kavim. Kürdistan kavramını da Türklerde ilk olarak Selçuklu sultanı Sultan Sencer kullanıyor. Kürt tarihini, Fars tarihini veya Çin tarihini bilmezsek kendi tarihimizi de okuyamayız” diye konuştu. ‘KÜRTLER KOLEKTİF BİR YAŞAM PEŞİNDE’ “Ayrılmak her zaman bizi birleştirir fakat zoraki ilişki ayrılık getirir” diyen Parmaksız, “Ulus devlet hakkı içinde herhangi halk egemen ulusla eşit koşullara sahip değilse başka bir biçimde ulus varlığını kabul ettirebilir. Kürtlerin ise ayrılma veya yeni bir devlet kurma talepleri yok. Gönüllü birlikteliklerin emperyalizm karşısında ezilenleri güçlendireceğinin farkındadır. Kürt meselesi çözülemediği takdirde gerilim tırmanacak ve dış güçlerin etkisi artacaktır. 7 Haziran seçimlerinde egemenlerin sonuçları kabullenmeyişi HDP üzerindeki baskıları arttırdı. HDP örgütlülüğünün baskılarla ve sadece Kürt illeriyle sınırlı haline getirilmesi Kürtlerle aramızdaki duygusal bağları zayıflatmaktan başka ne işe yarayacak. Kürtler ayrılmak isteselerdi gerçekten bu olaylarla ilgili iddia makamı böyle yorum yapabilirdi fakat Kürtlerin stratejileri ortada. İmralı savunmalarından başlayarak bunu görebilirsiniz. Kürtler kolektif bir yaşam peşinde” dedi. ABD EMPERYALİZMİ: KANLI ORTADOĞU Ortadoğu’daki tüm sorunların temelinde emperyalist sömürgecilik olduğuna dikkat çeken Parmaksız, “Her kötülüğün kaynağı DAİŞ’tir” diye bir yaklaşımın arka plandaki kötülükleri gizlediğini belirtti. Parmaksız, “Emperyalistleri görmezden gelirsek Ortadoğu’da neler oluyor anlamamız mümkün değildir. İdeolojik olarak Selefi İslam’ın önünü açan, Arap Baharı’nı rayından çıkaran, sınırları değiştirerek ulus devletleri parçalayan, bölgedeki devletleşmiş gericilikleri besleyen, yeraltı ve yer üstündeki doğal kaynakları talan eden ve gerici örgütleri besleyen ABD emperyalizmidir. Kanlı Orta Doğu’nun esas sorumluları bunlardır. Ortadoğu’da egemenlerin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş bir harita ve cetvelle çizilen ülke sınırları var. 50 yıl önce kurulmuş yeni yeni devletçikler var” şeklinde konuştu. DAİŞ’in hangi koşullar altında ortaya çıktığını tartışmak gerektiğini söyleyen Parmaksız devamla, “DAİŞ, üretim alanlarının tarumar olduğu ve altyapıların tahrip edildiği, binlerce kadına tecavüz edildiği, dış ülkelerin iç karışıklıklara müdahil olduğu bir bölgede çıktı. DAİŞ siyasal çizgisi itibariyle tarih dışıdır ve diğer mezheplere karşıdır. Öte yandan Irak’ın Abbasîlerden bu yana ilk kez Şiilerin ağırlıklı olduğu bir yönetim altında olması ABD’nin yönetimi mezhepler arasında paylaştırmasına neden olmuştur. DAİŞ de bu koşullarda bulunduğu bölgede hızla büyümüştür” diye belirtti. ‘BAŞKA YERDE KARŞILAŞSAYDIK BELKİ KAFAMIZI KESECEKTİ’ “Egemenler insanların bir araya gelmesini istemez” vurgusunu yapan Parmaksız, ABD işgallerine karşı bölge halklarının öz savunmasının şart olduğunu aktardı. Parmaksız, “Fakat bu DAİŞ gibi örgütlerin yaptıkları gibi diğer ezilenlere saldırmak değildir. Adının bile anılmasının insanları tedirgin ettiği barbar bir örgütten bahsediyoruz. Cezaevinde de çok fazla DAİŞ’li var. Her yerimizi sarmalamışlar. Onların DAİŞ’li olduğunu nereden anlıyoruz? Günde 5 vakit ezan okunuyor fakat bunlar Diyanet’in ezanını kabul etmiyorlar ve o ezandan sonra her hücrede ezan okuyorlar. Koğuşlara televizyon ve kitap almıyorlar. Bunlarda şarkı söylemek günah ama bir tanesi vardı şarkı söylüyordu. Neşet Ertaş türküleri ortak noktamızmış. Bir tane türkü istedim, korkarak söyledi. Başka yerde karşılaşsaydık belki de kafamızı keseceklerdi” ifadelerini kullandı. Parmaksız, Türkiye’nin DAİŞ’i destekleme nedenlerini de söyle sıraladı: “Selefi cihatçı örgütler üzerinden bölgede yayılmak, bölgedeki petrol rezervlerinden pay almak, hem Irak’ta hem de Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını tasfiye etmek, bölgede Sünni mezhebi hakim kılmak.” Duruşma verilen bir günlük aranın ardından 10 Şubat Perşembe günü Parmaksız’ın savunmasıyla devam edecek.