Komploya en büyük tepki: Güneşimizi karartamazsınız 2022-02-09 09:01:32 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komploya en büyük tepki “Güneşimizi karartamazsınız” eylemiyle verildi.  Yaklaşık yüz yıldır inkâr ve imha siyasetiyle yaklaşılan Kürt sorununa, bu yaklaşımın sonucu olarak izlediği politika savaş konsepti oldu. Kürt halkının kimlik ve özgürlük talepleri ile birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesi için çaba gösteren PKK Lideri Abdullah Öcalan ise her zaman bir barış ortamının oluşmasına zemin yaratmaya çalıştı. Bu amaçla 1993, 1995 ve 1998 yıllarında ilan ettiği ateşkesleri karşılık bulmayan Öcalan, kendisini hedef alan uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999'da getirildiği İmralı Adası’nda tecrit altında tutulduğu 23 yıl boyunca barış ve çözüm ısrarından vazgeçmedi.    HALK ÖCALAN’I SAHİPLENDİ   Öcalan ve Kürt halkına karşı geliştirilen uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Kürt halkı bu süre zarfında Öcalan’a yönelik komplo sürecini protesto etmek için yüzlerce eylem, protesto ve etkinlik düzenledi. Dört parçaya bölünmüş Kürtlerin ortaya çıkardığı mücadele, komployu daha ilk günden sonuçsuz bıraktı. Öcalan’ın özgürlüğü ve komploya karşı milyonların katılımıyla serhıldanlar, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede gerçekleşti. Öcalan’ın 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkarılması ile başlayıp Türkiye’ye teslim edildiği süreçte bu eylemler en üst düzeye çıktı.    ‘GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ’   Bu eylemlerin ilki, “Güneşimizi karartamazsınız!” şiarıyla başlatılan eylem oldu. İlk eylemi de Maraş’taki cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Halit Oral başlattı. Oral, 9 Ekim 1998 gecesi bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi. Bu ilk eylem daha sonra neredeyse Kürtlerin yaşadığı her yere yayıldı. Cezaevlerinden başlayıp birçok kentte ve ülkede devam eden bu eylemlerde 100’den fazla kişi bedenini ateşe verdi. “Güneşimizi karartamazsınız” eylemlerini, büyük halk direnişleri takip etti.    ‘ÖFKEM BÜYÜK’   Kürt halkının mücadele tarihine “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri olarak geçen eylemin ilk halkası olan Oral, eylemden önce bıraktığı mektubunda şunları kaydetti: “Öfkem, kinim ve intikamım büyüktür. Ancak bunu zindanda düşmana karşı kusamıyorum. Bu eylemimle, size olan bağlılığımı bir kez daha göstermek istiyorum. Sizi görme şerefine erişemedim. Ama her zaman kalbimde, yüreğimde hissediyordum sizi. Kuşkusuz eylemim TC’ye geri adım attırmayacaktır. Ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda, tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Çünkü, eğer bugün bu dünyada bizden bahsediliyorsa ve bizleri bir şey sayıyorlarsa, tamamıyla sizin büyük emek ve çabalarınız sonucudur.”   ‘SALDIRILARIN ÖZÜ BUDUR’   13 Kasım 1998’de Çanakkale’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitiren Mehmet Aydın, Öcalan’a hitaben şu notu bıraktı: “Apo’suz bir dakikanın PKK için, bizler için ne anlama geldiğini 9 Ekim'den bu yana düşündüm. Ulaştığım sonuçlar korkunçtur. Karanlık güçler bunu çok iyi bildikleri için yönelimin odağına sizi koymaktadırlar. Siz, birliğimiz, varlık nedenimiz, var olma gerekçemizsiniz. Bütün saldırıların özü budur.”   RUSYA’DAKİ EYLEMİN YANKISI   Öcalan’a yönelik komploya Rusya’daki gerçekleştirilen eylem ise dünyada yankı buldu. 17 Kasım 1998 gecesi  Remzi Akkuş (Jêhat) ile Ahmet Yıldırım (Tayhan), Rusya’nın başkenti Moskova'da bulunan parlamento binası önünde, dondurucu soğuğun altında bedenlerini ateşe verdi. Bu “Güneşimizi karartamazsınız” eylemeleri için bir dönüm noktalarından biri oldu. Eylemin görüntüsü dünya basınında geniş yer buldu.    BEDENİNİ ATEŞE VEREN İKİ KADIN   Güneşimizi karartamazsınız elemleri kapsamında  Selamet Menteş ve Aynur Artan, 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezaevi'nde üzerlerine döktükleri kolonyayla bedenlerini ateşe verdi. Selamet Menteş cezaevinde, Aynur Artan da kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Menteş ve Artan, arkalarında şu notu bıraktı: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlamakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."   ÖCALAN EYLEMLERE İTİRAZ ETTİ   Eylemlerin yayılmasıyla Öcalan, 19 Kasım 1998’de şu mesajı yayınladı: “Son günlerde kendini yakma eylemleri sürdürülüyor, birçok değerli arkadaşımız bedenini ateşe verdi. Özellikle halkımıza her türlü sıcaklığı gösteren Roma’da yapılan bu eylem nedeniyle, tekrar çağrıda bulunuyor, kendini yakma şeklinde kendi yaşamına son veren eylemlere kesinlikle ve derhal son verilmesini istiyorum. Bize bağlılığı ve yiğitliği tüm benliğimle selamlıyorum. Ama bize gerçekten bağlı olanların bundan sonra böyle kendini yakma biçimindeki eylemlere kesinlikle başvurmaması gerektiğini, bu eylemlere derhal son verilmesini bir talimat olarak belirtiyorum.”   55 YAŞINDAKİ HATİCE FALAY   55 yaşındaki Batmanlı Hatice Falay, 1998’de İstanbul Bağcılar’daki evinde “Güneşimizi karartamazsınız” sloganıyla Öcalan’ın özgürlüğü için bedenini ateşe verdi. Gerçekleştirilen bu eylem biçimleri, Öcalan’ın toplum için ne anlama geldiğini de açık şekilde ortaya koydu.    ELEFTERYA FORTULAKİ   Gerçekleştirdiği eylemle Kürdistan’ın gelini olarak adlandırılan ve aslen Yunanistan’ın Atina kentinden olan, iki çocuk annesi Elefterya Fortulaki isimli genç kadın da  Öcalan üzerindeki baskıları protesto etmek amacıyla “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemcilerinin kervanına katıldı.   63 KİŞİ BEDENİNİ ATEŞE VERDİ   Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin ilk haftasında aralarında 11 yaşındaki Zehra Çelik’in de bulunduğu 63 kişi bedenini ateşe vererek, uluslararası komployu protesto etti.   MLSPB ONUR ÜYESİ  SERPİL POLAT   Türkiye’de de Sakarya Cezaevi’nde tutuklu bulunan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Onur Üyesi Serpil Polat, Öcalan’ın uluslararası komployla tutuklanmasına karşı tutuklu bulunduğu koşullarda devrimci bir cevap verdi. 17 Şubat 1999’de bedenini ateşe veren Polat, arkasında bıraktığı mektubun bir bölümünde şunları ifade etti: “Emperyalizmin, Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Öcalan’ın yargılanamayacağını belirterek, öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum.”   2000 yılının yazında ise 21 yaşındaki Özgür Halk muhabiri ve Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi öğrencisi Mahmut Yener, Özgür Halk’ın Amed temsilcisi Nesrin Teke ve Özgür Halk’ın İzmir muhabiri Esen Aslan, bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.    EYLEMİYLE SİMGELEŞEN  VİYAN SORAN   Türkiye ve ceza başlayan “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri sonraki günlerde neredeyse her yere yayıldı. Bu eylemle birlikte simgeleşen Viyan Soran (Leyla Walî Hesen), 2 Şubat 2006'da Heftanîn’de bedenini ateşe vererek “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin simgelerinden biri oldu.  Soran, geride bıraktığı mektupta şunları yazdı: “Neden böyle bir eylem yaptın, diye beni eleştirebilirsiniz, ya da Rêber Apo böyle bir eylemi kabul etmeyebilir. Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi, kalbimle atıyor. Onların ‘Bijî Serok Apo’ sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz.”   EYLEM YENİDEN BAŞLADI   Kürt halkı direniş ve eylemleriyle Öcalan etrafında kenetlenerek, tecridi sonlandırmaya çalışırken, 2007’de Öcalan’a karşı gerçekleştirilen komplo devam etti. İmralı cezaevinden gelen “Öcalan zehirlendi” haberi üzerine, “Güneşimizi karartamazsınız” eylemlilikleri yeniden başladı.   EVRİM DEMİR-NAZELİN KORKUT   “Güneşimizi karartamazsınız” eylemleri kapsamında 18 Temmuz 2011’de Muş Bulanık’ta 18 yaşındaki Evrim Demir ve 15 Şubat 2018  gecesi İzmir Konak’ta 21 yaşındaki Nazelin Korkut, komployu protesto amaçlı bedenlerini ateşe verdi.   ÖCALAN’IN DEĞERLENDİRMESİ   Komplonun yıl dönümlerinde bedenini ateşe verme eylemlerinin sıkça yaşanması nedeniyle Öcalan’ın etrafında kenetlemenin bir göstergesi olarak öne çıkarken, bunun üzerine  Öcalan, 15 Şubat 2010 günü Adıyaman Fen Lisesi öğrencisi 18 yaşındaki Malatyalı olan Ebu Müslüm Doğan’ın şehadetinin ardından avukatları aracılığıyla şu değerlendirmeyi yaptı: “Kendini yakan Malatyalı genç arkadaşa, Ebu Müslüm Doğan’a ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. Ben geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Geçmişte Zeynep Kınacı’nın sesini de dinlemiştim. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların anısını yaşatmalıdır.”   YAŞAMINI YİTİRENLER   Mehmet Hali Oral: 9 Ekim 1998’de Maraş’taki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamanı yitirdi.   Mehmet Gül: 19 Ekim 1998’de Manisa’daki cezaevinde bedenini ateşe verdi. Kaldırıldığı hastanede 27 Ekim 1998’de yaşamını yitirdi.   Bülent Bayram: 21 Ekim 1998’de Adıyaman’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Ali Aydın: 21 Ekim 1998’de Bartın’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Hasan İsa Hasan: 22 Ekim 1998’de Qamişlo’da bedenini ateşe verdi. Kaldırıldığı hastanede 25 Ekim  yaşamını yitirdi.   Selamet Menteş: 23 Ekim 1998’de Midyat’taki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Aynur Artan (Rotinda): 23 Ekim 1998’de Midyat’taki cezaevinde bedenini yakarak yaşamını yitirdi.   Mirze Sevimli: 26 Ekim 1998’de Erzurum’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.     Berzan Öztürk (Murat): 1 Kasım 1998’de Almanya’nın Stammheim kentindeki cezaevinde bedenini ateşe verdi. Kaldırıldığı hastanede 4 Ocak 1999’da yaşamanı yitirdi.   Mehmet  Aydın: 13 Kasım 1998’de Çanakkale’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Erdal Çeçen: 14 Kasım 1998’de Midyat’taki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Kadri İlhan: 16 Kasım 1998’de kaldığı Siirt’teki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Adnan Karataş: 17 Kasım 1998’de Mardin’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Ahmet Yıldırım: 17 Kasım 1998’de Moskova’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Remzi Akkuş: 17 Kasım 1998’de Moskova’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Emrullah Damlacı (Seyîd Bayram): 18 Kasım 1998’de Dêrik’te bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Cemil Özalp: 27 Kasım 1998’de Diyarbakır’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mirza Çubukçu: 27 Kasım 1998’de Batman’daki cezaevinde ölüm orucu sonrası yaşamını yitirdi.   Yavuz Güzel: 30 Kasım 1998’de Bartın’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Hatice Falay: 13 Aralık 1998’de İstanbul Bağcılar’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Taylan Özgür Kahraman: 21 Aralık 1998’de Almanya’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Kahraman Denli: 16 Şubat 1999’da Diyarbakır’da bulunan  Orduevi’nin karşısındaki surların üzerinde “Bijî Serok Apo” sloganı atarak bedenini ateşe verdi. Denli, 10 gün sonra tedavi gördüğü Adana Numune Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.   Serpiş Polat: 17 Şubat 1999’da Sakarya’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Murat Yeşilgöz: 8 Ağustos 1999’da Amasya’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Yavuz Güzel: 30 Kasım 1999’da Bartın’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Hükmiye Seyhan (Ruken Beritan): 23 Aralık 1999’da Rusya’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mahmut Yener: 22 Haziran 2000’de Diyarbakır’da bedenini ateşe verdi. Yener, tedavi gördüğü hastanede 8 Temmuz 2000’de yaşamını yitirdi.   Nesrin Teke: 9 Temmuz 2000’de Diyarbakır’da bedenini ateşe verdikten sonra yaşamını yitirdi.   Esen Aslan: 3 Ağustos 2000’de İzmir’de bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Erdoğan Kahraman (Yekta): 28 Mart 2004’te Qamişlo’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Serdar Arı: 25 Ekim 2005’de İzmir’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Fatoş Sağlamgöz (Sema): İsveç'in Göteborg kentinde Gustaf Adolf Meydanı'nda 11 Kasım 2003’te bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Aynur Yaşlı: 30 Mart 2006’da Antalya’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Leyla Wali Hasan (Viyan Soran): 1 Şubat 2006’da Heftanîn bölgesinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Veysi Kaya: 28 Şubat 2006’da Adana’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Elefteriya Fortulaki: 24 Mart 2006’da Yunanistan’ın başkenti Atina’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Ebu Müslüm Doğan: 15 Şubat 2010’da Adıyaman’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mustafa Malçok: 15 Şubat 2011’de Diyarbakır’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Evrim Demir: 14 Temmuz 2011’de Muş’un Bulanık ilçesinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Fırat İzgin: 12 Aralık 2011’de Mardin’in Midyat ilçesinde bedeni ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mehmet Şerif  Sakalı: 4 Haziran 2012’de Bursa’nın Mudanya ilçesinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mehmet Yalçın: 1 Ağustos 2012’de Mardin’in Kızıltepe ilçesinde bulunan Adliye Sarayı önünde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Serdal Yektaş: 9 Ekim 2012’de Urfa’da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Abdulkadir Atilla: 11 Mart 2012’de Adana merkez Seyhan ilçesi Gülbahçe Mahallesi'nde bedenini ateşe verdikten sonra yaşamını yitirdi.   Mahsun Özen: 22 Aralık 2012’de İzmir’de bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Hadika Doğru (Hêvîdar Serhed): 15 Şubat 2016’da Kobanê’de bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Nazelin Korkut: 14 Şubat 2018’de İzmir’de bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Ümit  Acar: 27 Eylül 2018’de Almanya’nın Münih kenti yakınlarında bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Yonca  Akıcı: 9 Mart 2019’da Şakran’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Zülküf Gezen: 17 Mart 2019’da Tekirdağ’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Uğur Şakar: 22 Mart 2019’da Almanya’nın Krefeld kentinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Ayten Beçet: 23 Mart 2019’daki Gebze’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Zehra Sağlam: 24 Mart 2019’da Oltu’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Medya  Çınar: 25 Mart 2019’da Mardin’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Siraç Yüksek: 2 Nisan 2019’da Osmaniye’deki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   Mahsum Pamay: 5 Nisan 2019’da Elazığ’daki cezaevinde bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.   YARALANANLAR   Murat Kaya: 18 Ekim 1998’de Bartın’daki cezaevinde,   Meral Kaşoturacak: 20 Ekim 1998’de Çanakkale’deki cezaevinde,   İsmet İnanç: 22 Ekim 1998’de Yozgat’taki cezaevinde,   Fetah Karataş: 22 Ekim 1998’de Diyarbakır’da,    Mehmet Bağıran: 23 Ekim 1998’de Elbistan’daki cezaevinde,    Cennet Güneş: 24 Ekim 1998’de Antep’teki cezaevinde,    Seyri İpek: 24 Ekim 1998’de Sakarya’daki cezaevinde,   Aysel Ceylan: 24 Ekim 1998’de Sakarya’daki cezaevinde,    Samet Okay: 24 Ekim 1998’de Konya’daki cezaevinde,   Müslüm Muhammet: 26 Ekim 1998’de Antep’teki cezaevinde,   Kenan Karahasanoğlu: 26 Ekim 1998’de Erzurum’daki cezaevinde,   Abbas Sertkaya: 14 Kasım 1998’de Ümraniye’deki cezaevinde,   İsmet Akay: 14 Kasım 1998’de Adıyaman’daki cezaevinde,   Muhyettin Sevimli: 15 Kasım 1998’de Diyarbakır cezaevinde,   Ömer Şen: 15 Kasım 1998’de Ümraniye’deki cezaevinde,   Adanan Özcan: 15 Kasım 1998’de Bursa’daki cezaevinde,   Sıracettin Hassas: 16 Kasım 1998’de Bursa’daki cezaevinde,    Ramazan Malkoç: 16 Kasım 1998’de Ümraniye’deki cezaevinde,   Azime İnan: 16 Kasım 1998’de Batman’daki cezaevinde,   Remziye Zengin: 16 Kasım 1998’de Batman’daki cezaevinde,   İdris Başaran: 16 Kasım 1998’de Ceyhan’daki cezaevinde,   Hanifi Kuzu: 16 Kasım 1998’de Siirt’teki cezaevinde,    Hamdullah Daşçı: 16 Kasım 1998’de Mardin’deki cezaevinde,   Ali  Erbek: 16 Kasım 1998’de Mardin’deki cezaevinde,   Mustafa Şahin: 16 Kasım 1998’de Almanya’da,    Mehmet Turgay: 17 Kasım 1998’de Konya’daki cezaevinde,   Zeyni  Arap: 17 Kasım 1998’de Antep’teki cezaevinde,    Ramazan  Adıbelli: 17 Kasım 1998’de Konya’daki cezaevinde,    Süleyman Gültekin : 18 Kasım 1998’de Trabzon’daki cezaevinde,    Seyit Bayram: 18 Kasım 1998’de Derik’te,    Zülkif Yılmaz: 18 Kasım 1998’de İtalya’nın başkentti Roma’da,    Fethiye  Abdullah: 18 Kasım 1998’de Malatya’daki cezaevinde,   Osman Tinit: 18 Kasım 1998’de Malatya’daki cezaevinde,    Fazıl  Sülük: 19 Kasım 1998’de Antep’teki cezaevinde,    Halil  Akıncı: 19 Kasım 1998’de Bursa’daki cezaevinde,    Cengiz  Kaya: 19 Kasım 1998’de Ağrı’daki cezaevinde,    Zehra Rızgar: 27 Kasım 1998’de İran’daki Kürt bölgesinde,     Nuri Acar: 27 Kasım 1998’de Ordu’daki cezaevinde,    Cemil  Özalp: 27 Kasım 1998’de Diyarbakır’da,    Mirza Çubukçu:  27 Kasım 1998’de Batman’daki cezaevinde,    Hasan  Taşkın: 3 Aralık 1998’de Almanya’da,    Cihat  Şexo: 10 Aralık 1998’de Kıbrıs’ta,   Takibe  Gültekin: 12 Aralık 1998’de Sivas’taki cezaevinde,   Gülistan Taş: 16 Aralık 1998’de Batman’da,   Muyettin  Işık: 24 Aralık 1998’de Antep’te,    Mazlum Öncel: 16 Şubat 1999’da Diyarbakır’daki cezaevinde,    Ramazan Atabay: 5 Ocak 1999’da Siirt’teki cezaevinde,   Bilal Ekinci: 16 Şubat’ta Diyarbakır’da,     Arzu Demiralp: 16 Şubat 1999’da Batman’daki cezaevinde,    Yahya Figan: 16 Şubat 1999’da Ümraniye’deki cezaevinde,    Nurhak Polat: 16 Şubat 1999’da Ümraniye’deki cezaevinde,    Bayram  Kaymaz: 16 Şubat 1999’da Nazilli’deki cezaevinde,   Veysel  Çınar: 17 Şubat 1999’da Ümraniye’deki cezaevinde,    Hüseyin Çığ: 18 Şubat 1999’da Maraş’taki cezaevinde,   Murat Coşkun: 18 Şubat 1999’da Ceyhan’daki cezaevinde,   Ahmet Tep: 18 Şubat 1999’da Adıyaman’daki cezaevinde,   Bengin  Kurt: 19 Şubat 1999’da Ceyhan’daki cezaevinde,    Çiğdem Duman: 22 Şubat 1999’da Elbistan’daki cezaevinde,    Piro Ecer: 22 Şubat 1999’da Mersin’de,    Bülent Akman: 25 Şubat 1999’da Erzurum’daki cezaevinde,    Kenan  Camelan: 3 Mart 1999’da Yunanistan’da,    Nükhet Noyan: 29 Haziran 1999’da İstanbul’da,   Oktay Güvenç: 14 Ağustos 1999’da Bayrampaşa’daki cezaevinde,    Bedriye Yıldız: 23 Ekim 1999’da Gebze’deki cezaevinde,   Resul Aslan: 27 Aralık 1999’da Ümraniye’deki cezaevinde,    Halil  Göneyli: 27 Aralık 1999’da Ümraniye’deki cezaevinde gerçekleştirdikleri eylemlerde yaralandı.    MA / Esra Solin Dal