'Devlet Garê'de askerleri değil gururunu kurtarmayı seçti' 2022-02-09 09:13:08   İZMİR - Garê operasyonun 1'inci yılında konuşan barış aktivisti Yannis Vasilis Yaylalı, devletin hiçbir zaman esir askerlerden haz etmediğini belirterek, “Devlet başarısız operasyonun üstünü örtmek için esirleri tek tek infaz etti” dedi.    Türkiye’nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bölgesinde bulunan Garê’ye yönelik 10 Şubat 2021 tarihinde başlattığı operasyonun üzerinden bir yıl geçti. 10 Şubat'ta "PKK varlığına karşı operasyon" açıklamasıyla başlayan TSK operasyonda sınırının 35 kilometre güneyindeki Garê bölgesi hedef alındı. 4 gün boyunca süren saldırıların ardından 14 Şubat’ta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar aralarında istihbarat elemanı, asker ve polislerin bulunduğu 13 kişinin ölü olarak bulunduğunu açıkladı. Yetkililerin yaptığı açıklamalarda hayatını kaybeden kişilerin 2015 ve 2016 yılları arasında PKK tarafından alıkonulan mensubları olduğuna yer verildi.    ‘İMHA EDİLDİLER’   Operasyona ilişkin PKK’den yapılan açıklamada,“Üç gün boyunca gelişen ağır bombardımanlar, kamp dışında ve içinde gelişen yoğun çatışmalar elimizde esir olarak bulunan MİT mensubu, asker ve polislerin bir kısmının yaşamını yitirmesine yol açmıştır. Bu kampa yapılacak bu kadar saldırı sonucunda hiç kimsenin oradan sağ olarak kurtulamayacağı gerçeği en sıradan askeri bilgiye sahip bir kişi tarafından dahi bilinebilecek bir husus olmasına rağmen, bu kampa dönük yapılan saldırı hiçbir biçimde onların kurtarılmasına dönük olmayıp tamamen imha edilmeleri amaçlanarak yapılmıştır" ifadeleri kullanıldı.   SALDIRILAR DEVAM EDİYOR   Garê’deki saldırının ardından bölgedeki saldırılarını sürdüren Türkiye, Metîna, Avaşîn ve Zap’ta da saldırı düzenledi. Türkiye, bölgeye yönelik saldırılarını son dönemde arttırarak devam ettiriyor. Son olarak Şengal ve Mahmur bölgelerine yapılan saldırılarda onlarca sivil yurttaşın yanı sıra Êzidîlerin kutsal gördüğü tavus kuşlarını da katledildi.    1994 yılında PKK tarafından alıkonulan ve 2 buçuk sene sonra bırakılan barış aktivisti Yannis Vasilis Yaylalı ile Garê operasyonun birinci yılında yaşananları konuştuk.    ‘İNFAZ EDİLDİLER’   Türk ordusunun Garê’yi kontrol altına almak ve üst düzey bir PKK’liyi yakalamak için gittiğini söyleyen Yaylalı, fakat onlarca özel kuvvetin kampın 12 ayrı yerine indirilmesine rağmen başarısızlıkla sonuçlandığını aktardı. Bunun Türkiye için büyük bir başarısızlık olduğunu vurgulayan Yaylalı, “Bunun üstünün örtülmesi için sağ ele geçirilmiş olan esir askerler tek tek infaz edildiler. Türk askerî başarısız operasyonun üstünü örtemek için PKK'nin ekindeki asker ve polisleri tek tek infaz etti. Aslında amaçlarına ulaştılar. Yani kimse gerçekten ‘bu askerlere ne oldu’, ‘Bunca özel kuvvet, bombalama ne diye yapıldı’ diye sormuyorsa bu da bir başarıdır. Buna başarısızlığın başarısı da diyebiliriz” dedi.    YENİLGİDİR   “Garê'de bulunan esirleri takip ediyordum, devletin yapacağı delilikler üzerine uyarı yazıları yazmıştım” diyen Yaylalı, şöyle devam etti: “Aralarında dördüncü senelerini dağda esir olarak dolduranlar vardı. Aileler için artık PKK'nin çocuklarını geri vermek istemediğini düşünmesi için yeterli bir zamandı. Ayrıca devlet birçok yerde kanlı baskınlar yapmıştı. Aslına bakarsanız devlet için Garê katliamı ne kadar yenilgiyse esir askerleri koruyamayan PKK'de zafer diye bakabilir. Ben pek zafer diye bakamadım. Çünkü olaya eli kolu bağlı esir askerlerin tarafından baktım. Umarım taraflar gereken dersleri alır. Özellikle beni PKK ilgilendirdiği için onlar bu süreci bir kere daha oturup değerlendirirler.”   'ÖLÜLERİMİZ ELLERİNE GEÇMELİYDİ'   Türkiye’nin PKK'nin eline geçen personellerinden hiçbir dönem haz etmediğini söyleyen Yaylalı, devlet içinde “Ölselerdi de bu durumu yaşamasalardı”, “Esir düşeceklerini bilseydik üzerlerine top artırırdım” ve “Yaşamalarından hiç memnun değiliz” gibi söylemler olduğunu hatırlattı. Başbakanlar, bakanlar hatta bürokratlara kadar bu rahatsızlığın hep dile getirildiğini belirten Yaylalı, “Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'da bizler için 'siz kimi kurtarmaya gidiyorsunuz, onlar kendi rızasıyla kaçtı' demişti. Düşünün ki bulunduğumuz kamplar biliniyordu. Zaten PKK’de bu yüzden sık sık kamp yerlerimizi değiştirirdi. Çünkü devlet içerisinde olduğumuz kampları vurmaktan çekinmezdi. Onlar için PKK'nin eline ancak bizim ölülerimiz geçmeliydi. Onun dışında hiçbir zaman devlet PKK'nin eline geçen asker ya da polislere iyi davranmadı. İtibarsızlaşmaları için her türlü kampanyanın önünü açıyorlardı” diye belirtti.    ‘ASKERLER SAĞ DÖNEBİLİRDİ’   1991 senesinden beri PKK'nin asker ve polisleri esir aldığını sözlerine ekleyen Yaylalı, bu insanların çeşitli yollarla da bıraktığını kaydetti. Hükümetin gerçek niyetinin askerleri kurtarmak olması durumunda İHD, HDP, DBP aracılığıyla PKK ile bağlantıya geçebileceğini söyleyen Yaylalı, “Ya da uluslararası Kızılhaç örgütüne başvurabilirdi. Geçmiş deneyimler bize gösteriyor ki bu yollar izlenseydi kimsenin burnu kanamadan esir askerler ailelerine kavuşabilirdi. Evlerine tabutları yerine kendileri sağ-salim ulaşabilirdi. Biz dağda esirken ve bizden sonra da benzer yolarla onlarca asker ailesine kavuştu. Devlet askerleri değil gururunu kurtarmayı seçti. Bunun için de elleri kolları bağlı insanları hiç gözünü kırpmadan katletti” ifadelerini kullandı.    'ŞEHİT EDEBİYATI-BAYRAK ŞOVU'   Kendi askerlerinin üzerine bombalar yağdıran devlete bir çağrısının olmadığını sözlerine ekleyen Yaylalı, asker ailelerinin de şehit edebiyatı ve bayrak şovuna alet olduğunu söyledi. Ailelerin ülkenin içinde bulunduğu ırkçı histeri içerisinde çocukların ölümlerini kabul ettiğini vurgulayan Yaylalı, “Daha önce ‘bu aileler sahiplenilebilmeli ve bu cinayet şebekesinin baskılarına izin vermemeliyiz’ diye uyarmıştım. Ama bir kere daha geç kaldık. Maalesef, oluşturulan bu ırkçı şoven histeri onların seslerini çoktan yuttu ve geriye koskoca bir sessizlik kaldı. Bu tür devlet cinayetleri işlendiğinde kamuoyu her şeyden çok devlet cinayetine maruz kalmış mağdur yakınlarının etrafında kümelenmeliler" diye belirtti.    SALDIRILAR SÜRÜYOR   Son dönemlerde Şengal ve Mahmur’a yapılan saldırılara da değinen Yaylalı, “Türkiye devleti suç şebekesi gibi çalışmaya devam ediyor. Aslına bakarsanız her şeyin başlangıcı ve bu kısır döngünün asıl nedeni çözüm sürecinin bozulmasında yatıyor. Bugün ise savaşsız bir adım dahi yol alamıyorlar. Çözüm sürecine dürüst yaklaşmış olsalardı ve bu sürecin sonunda çıkacak tarihi karar Kürtlerle yaşanacak bir barış olabilseydi bugün, yarın ve gelecekte soykırımcı, katliamcı olarak anılacak olan AKP hükümetleri barışın yolunu açabilirdi. Bu saldırılar sadece iktidarda kalmak için yapılan saldırıları çoktan geçti. Saldırılar başta Kürtler olmak üzere tüm halkların ve inançların komple tasfiyesini amaçlıyor. Rojava Kürtleri, Sengal halkı ve Mahmur halkı yalnız bırakılmamalı. Garê katliamı bu soykırım histerisinin içerisinde kaybedilmiş gibi gözükse de aileler sahiplenilmeli. Garê katliamı açığa çıkarılırsa, Roboski katliamı da açığa çıkarılır” dedi.    BİRLİK VURGUSU   Bu savaşın sadece Kürtlere karşı yürümediğini AKP'nin izlediği politikalardan gördüğünü ifade eden Yaylalı, “Ayasofya saldırısını, Ege'de, Akdeniz'de, Ermenistan topraklarının işgalinde, Noel’de Edirne’de yine bir Ayasofya kilisesinin davullu zurnalı nasıl camiye çevirdiklerinde ve en son Sümela Manastırı’nda yapılan dj'li performansında da gördük. Tüm halklara ve inançlara karşı çok yoğun bir saldırı sürecine girildiğini söyleyebiliriz. O yüzden Kürtler ve bu saldırılara maruz kalan tüm halklar, inançlar bir arada bu soykırım saldırılarına karşı mücadele etmeliler” diye konuştu.    MA / Tolga Güney