15 Şubat gazetelerini saklıyor: Öcalan, Qazi Muhammed’in emaneti! 2022-02-14 09:38:01 VAN - Uluslararası komploya ilişkin İran’da yayımlanan gazete nüshalarını 23 yıldır arşivinde tutan Dr. Farshad Pisoureha, “Öcalan, Qazi Muhammed’in emaneti. Araştırmalarımda Öcalan gibi bir lidere dünyada rastlamadım” dedi.  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye teslim edilmesi, Rojhilat (Doğu Kürdistan) halkı üzerinde de büyük bir etki yarattı. Büyük bedeller ve mücadelelerle derin bir tarih yaratan Rojhilatlı Kürtler, Öcalan’ın esaretini, 31 Mart 1947’de Çarçıra Meydanı’nda Qazi Muhammed ve arkadaşlarının idam edilmesinden sonraki en ağır süreç olarak değerlendirdi.     KOMPLO’DA İRAN’IN ROLÜ   Kuşkusuz, Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’a kadar süren uluslararası komplo sürecinde ABD ve İngiltere başta olmak üzere 13 devlet de komplonun birer parçası oldu. Bu devletlerden biri olan İran’ın çok büyük bir rolü olmasa bile, 9 Ekim’den önce Şam yönetiminin ikna edilmesi için çabaladı. Üstelik İran, Türkiye’nin tehditleri karşısında müttefiki olduğu Şam yönetimini yalnız bıraktı. Ankara-Şam arasındaki krizde arabuluculuk rolü üstlenen İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi, önce Suriye’ye gidip Hafız Esad ile görüştü, ardından 8 Ekim günü Ankara’ya gelerek dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüşerek Şam’ın son isteklerini aktardı. Başta Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesine karşı İran’dan küçük tepkiler gelse de sonrasında Türkiye ile ilişkilerinin bozulmaması için bu söylemlerden vazgeçildi. Yani İran hükümeti de komplonun bir parçası olarak tarihteki yerini aldı.    FOROUHAR VE EŞİ ÖLDÜRÜLDÜ   Hatta Öcalan’ın gideceği bir ülke arandığı günlerde, İran’da sırrı yıllar sonra çözülecek bir cinayet işlendi. 21 Kasım 1998 günü İran Millet Partisi Lideri ve eski İçişleri Bakanı Dariush Forouhar ile eşi Parvaneh Eskenderi, Tahran'daki evlerinde bıçaklanarak öldürüldü. Bu cinayetin İran ve Türkiye istihbaratının ortaklığıyla yapıldığı yıllar sonra uluslararası basında yer aldı. Eğer Forouhar öldürülmezse Tahran’daki Roma Büyükelçiliği önünde Öcalan’ın sığınma taleplerinin karşılanması için bir miting düzenleyecekti. Forouhar öldürülmeden kısa bir süre önce de İran İçişleri Bakanlığına başvurmuş, İtalya’nın Öcalan’a sığınma hakkı vermesi için çağrıda bulunmuştu. Yine Forouhar, Öcalan Roma’da olduğu sırada kendisiyle iki saatlik telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve neler yapması gerektiğine ilişkin konuşmuştu.    FOROUHAR’DAN İTALYA’YA ÇAĞRI    Darvuş Forouhar’ın İtalyan mahkemesinin Öcalan için verdiği karardan sonra İran Milli Partisi adına yaptığı açıklama şöyleydi: “Değerli yurttaşlar, PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan liderliğindeki hareket, Kürt ulusu için 14 yıl önce (1984 yılı kast ediliyor) işgalcilere karşı büyük bir mücadele başlattı. Kürt ulusunun İran’ın en eski halklarından olduğunu unutmayalım. Batılı büyük güçlerinin desteğiyle Türk milliyetçilerinin son iki aydır Kürt özgürlük hareketine karşı artırdığı siyasi ve askeri baskıları karşısında Öcalan kaldığı yerden çıkmak zorunda kaldı, birçok ülke arasında gidip-geldikten sonra da 12 Kasım 1998 günü İtalya’nın başkenti Roma’ya indi. Öcalan İtalya’da gözaltına alındıktan sonra hastaneye götürüldü. Öcalan, kahraman bir önder olarak yıllardır birçok kez ölümle karşı karşıya geldi. O soluksuz bir mücadele yürüttü ve asla çalışmalarına ara verip dinlenmeyi düşünmedi. İtalya ilerici bir ülke olmasına rağmen Öcalan orada Türkiye’ye teslim edilmekle karşı karşıya kaldı. Daha sonra İtalya, idam cezasının olduğu bir ülkeye Öcalan’ın verilmeyeceğini açıkladı. Buna rağmen Öcalan’ın kahraman olarak karşılanması gereken İtalya’da baskı altında tutulması bizi üzmüştür. İtalyan mahkemesinin insan hakları ilkesini esas alarak Öcalan’ı serbest bırakması, biz insan hakları savunucularının takdirini kazanmıştır. İtalyan mahkemesinin aldığı bu karar ‘İtalya, İran’da rejime karşı mücadele eden bütün muhalifler ve Kürt direnişçilerin sevgisini kazandı’ biçiminde tarihte hak ettiği yerini alacaktır. İtalyan mahkemesinin bu tavrı için İran Milli Partisi olarak İtalyan devletine ve belirsizliklerle dolu olan geçtiğimiz hafta boyunca Öcalan’ın İtalya’da kalması için mücadele eden Kürtlere teşekkür ediyoruz.”   15 ŞUBAT 1999’DA ROJHİLAT’TA NE OLDU?   Uluslararası komplo dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Rojhilatlı Kürtlerin de sert tepkilerine neden oldu. Rojhılat’taki protestolar, Öcalan’ın İtalya’ya gitmesiyle başladı ve Şubat ayının sonuna kadar sürdü. Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte eylemler 21 Şubat’ta doruğa çıktı. Sine kentinden başlayarak Mako, Selmas, Urmiye, Kamyaran, Meriwan, Kirmaşan, İlam başta olmak üzere İran’ın başkenti Tahran’a kadar büyük bir ayaklanma gerçekleşti. Tahran’daki Birleşmiş Milletler Temsilciliği ile Avrupa’daki devletlerin büyükelçilik binaları önünde protesto gösterileri düzenlendi. Öcalan’ın esareti ve İran’ın bu duruma karşı sessiz kalmasını protesto eden halk, günlerce sokakta kaldı. İran, başta eylemlere karşı sessiz kalsa da eylemlerin Tahran’a kadar yayılmasından sonra müdahale etmeye başladı. Müdahalelerde onlarca kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi ise tutuklandı.    Komplo süreci ve Rojhilat Kürtlerinin komplo sonrası mücadelelerini Siyaset Bilimci Doktor Farshad Pisoureha anlattı.      ‘ROJHİLAT KÜRTLERİ ÇOK ETKİLENDİ’   Rojhılat ve İran’da çıkan tüm gazetelerin 15 Şubat 1999 yılı sayılarını halen yanında tutan Pisoureha, Rojhilatlı Kürtlerin Öcalan’ın felsefesini çok geç anladığını söyledi. 15 Şubat’ın Kürt halkı için kara bir gün olduğunu söyleyen Pisoureha, “Bir halk önderinin esareti Kürt halk için üzücü bir durum. Öcalan fikirleriyle sadece Türkiye Kürtlerini değil tüm Kürtleri etkilemeyi başarmış bir kişilik. Uluslararası komplo gerçekleştiğinde dünyada Kürtlerin yaşadığı her yerde eylemler gerçekleşti. Bu eylemlerle tüm dünya Öcalan’ın kim olduğunu ve nasıl bir etkiye sahip olduğunu bir kez daha gördü. O dönemde Rojhilat’ın birçok kentinde eylemler ve başkaldırılar oldu. Bunun sonucunda hayatını kaybeden ve cezaevlerine giren insanlar oldu. Ben, İran yönetiminin o dönemde Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmemesi konusunda bir tavrının olduğunu biliyorum. Ama İran, Türkiye ile arasında çok daha ağır sorunlar yaşanmasın diye bu konuda tavrını net bir şekilde ortaya koyamamıştır. Sonrasında zaten İran eylemlere müdahale etti. Ama belki de ilk kez Kürtler bu kadar güçlü bir şekilde Tahran’da elçilikler önüne giderek bir eylem ortaya koydu. Bu durum çok önemliydi” dedi.    TAHRAN’IN ENDİŞESİ   Rojhilatlı Kürtlerin; kültür, dil ve edebiyat konularında çok önemli bir yerde durduğunu söyleyen Pisoureha, “İran’da Kürtlerin Qazi’den günümüze kadar çok hareketi oldu ama Öcalan’ın yarattığı hareketin çok farklı bir yaklaşımı ve siyaset tarzı vardı. Her ne kadar o dönemler burada etkili olmasa bile buradaki Kürtler ulusal bilinçleriyle Öcalan’ın fikirlerine çok büyük bir değer verdiler. Buradaki her Kürt, Türkiye’deki Kürtlerin haklarının verilmesi için mücadele edenlere destek sunuyor. Her daim Rojhilat Kürtleri de bu hareketi sahiplenmiş ve değer biçmiştir. Rojhilat Kürtlerinin komplo sürecinde bir araya gelmesi, o dönem Tahran’ı büyük bir endişeye soktu ve eylemlerin bir süre sonra kendilerine döneceğini söylediler. Bu durum bile Öcalan’ın fikirlerinin Kürtler üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösteriyor” diye konuştu.    ‘ÖCALAN’I ÇOK İYİ ANLADIK’   Rojhilatlı Kürtlerin ilk yıllarda değil ancak zaman geçtikçe Öcalan’ın fikirlerinin çok daha yakın durmaya başladıklarını kaydeden Pisoureha, şunları söyledi: “Bu karşı çıkış biraz da sol söylem ve din tartışması üzerineydi ama Öcalan’ın bunlara açıklık getirmesi ve kitaplarıyla çok daha derinlemesine işlemesi, buradaki Kürtlerde de önemli zihniyet dönüşümü sağladı. Zaten bugün Rojava’da ortaya konulan sistem de bu fikri güçlü bir şekilde olumladı. Bir süre sonra Kürtler; Öcalan’ın din, sol ve devlet ile ilgili fikirleri tartışınca ne demek istediğini çok daha iyi anladılar. İran Kürtleri olarak biz ne kadar kendimizi geliştirdiysek, okuduysak, işte o zaman Öcalan’ın felsefesini de çok daha iyi anlamış olduk. İnsanlar onun fikirlerini okudukça bir filozof olarak görmeye başladılar. Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirleri ve felsefesi, dünyanın şu anki siyasetini aşan bir durum olduğu için bugün halen esaret altında tutulduğunu iyi okuyoruz.”   ‘KİMSE BÖYLE BİR TECRİDİ YAŞAMIYOR’   PKK Lideri Öcalan’a yönelik tecridin hiçbir Kürt tarafından kabul edilmemesi gerektiğini belirten Pisoureha, “Öcalan yıllardır bir tecritte tutuluyor. İnsan hakları burada ayaklar altına alınmış durumda. Öcalan, dünyada hiçbir tutuklunun yaşamadığı haksızlığı yaşıyor. Dünya üzerinde bir kişi bile böylesi bir tutsaklığı ve tecridi yaşamıyor. Guantanamo’da bile insan hakkından söz edilebilir belki ama İmralı’da söz edilemez. Bu çok büyük bir hukuksuzluktur. Ama ne olursa olsun Öcalan milyonlarca insan tarafından değer verilen bir kişi. Yani böyle tecrit edilerek halkın gönlünden silemezler. 7 değil 70 yıl da bu tecrit uygulansa, insanların ona ve onun fikirlerine karşı görüşü değişmeyecek, daha da güçlenecektir. Devletlerin de bilmesi gerekiyor ki, Öcalan olmadan Türkiye’de ve Ortadoğu’da barış olmayacaktır. Bu nedenle Öcalan’ın konuşması gerekiyor. Çünkü bu barış için en temel noktadır. Öcalan fikirlerini ifade etmeli ve halkına seslenebilmelidir” diye konuştu.    ‘HİÇBİR LİDER BU KADAR ETKİ BIRAKMADI’   Kadın, tarih, mitoloji, ekoloji yani her alanda Öcalan’ın yeni bir paradigma yarattığına dikkat çeken Pisoureha, “Öcalan, Sümer’den tutun bugüne kadar tarihi ve mitolojiyi çözümlemiş biri ama ne yazık ki biz Kürtler o tarihi ve paradigmayı tam olarak okumuyor, anlamıyoruz. Benim elbette bazı şeylere eleştirilerim var. Ama yaptığım araştırmalarda ve okumalarımda Öcalan gibi bir lidere bugüne kadar rastlamadım. Hiçbir Kürt liderinin halk üzerinde bu kadar etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Bir lider belki bir bölgeyi ya da bir alanı etkileyebilir ama Öcalan’ın fikirleri dört parça Kürdistan’da yaşayan insanlar üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Hiçbir lidere kendi bedenini yakacak kadar büyük bir bağlılık yoktur dünya üzerinde. Öcalan’ın ruhu ve felsefesi olmasaydı, bu bağlılık olur muydu? Bu ruh ve bağlılık olmasa Kobanê’de bu kadar büyük bir direniş olabilir miydi? Bunca yıldır bu hareket yaşayabilir miydi? Bunu ancak büyük bir inanç yaptırır. Türkiye yıllardır Kürtlerle yapacağı hiçbir tartışmada Öcalan dışında bir alternatif bulamıyor. Eğer gerçekten bu güçlü fikirler olmasıydı Türkiye çoktan bunu tersyüz eder yüzlerce alternatif ortaya koyardı” diye konuştu.    ARŞİVLERİ 24 YILDIR SAKLIYOR   15 Şubat komplosunun yaşandığı gün ve sonrasında Öcalan ile ilgili İran’da çıkan tüm gazeteleri arşivlediğini anlatan Pisoureha, “Bunları 23 yıldır saklıyorum. O gün İran’da ne oldu, ne bitti, kim ne yazdı, hepsini saklıyor, tarihe bir gün not düşülsün istiyorum. Öcalan, Qazi’nin ve Kürt liderinin emanetidir, herkesin sahip çıkması gerekiyor” dedi.