Avukat Sevimli: Tuğluk hukuksuzluğun teşhirinde sembol oldu 2022-02-24 09:02:51 DİYARBAKIR - Avukat Çiğdem Sevimli, Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un yaşadıklarının taşıdığı kimliklerden bağımsız olmadığını belirterek, "Tuğluk, son süreçte yaşanılan hukuksuzluğun teşhiri noktasında sembol oldu" dedi.  Kocaeli Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, yakalandığı demans hastalığına rağmen tahliye edilmiyor. Tuğluk, 1 Şubat 2022 tarihinde bir kez daha Adli Tıp Kurumu'na (ATK) götürüldü. ATK, 3 gün içinde Tuğluk hakkında “cezai sorumluluğu vardır” raporu verdi. 25 sayfalık raporun ilk 15 sayfasında Kobanê Davası’ndaki suçlamalar anlatılırken, geriye kalan 10 sayfasında Tuğluk’un Mart 2021 tarihinde itibaren gittiği hastaneler, tetkik sonuçları, verilen ilaçların reçeteleri ve ATK’nin daha önce verdiği kararlar yer aldı. Ancak cezaevinde kalıp, kalamayacağına dair tek bir ifadeye yer verilmedi. Diyarbakır Barosu avukatlarından Çiğdem Sevimli, Tuğluk'un tahliye edilmemesi ve verilen son raporu değerlendirdi.    'CEZAEVİNDE KALAMAZ'   Tuğluk’un, yaşamını yitiren annesinin cenazesine yapılan ırkçı saldırılar üzerine sağlık durumunun kötüye gittiğine dikkati çeken Av. Sevimli, "Tuğluk’un durumu uzun sürede paylaşılmadı. Kendi politik duruşundan kaynaklı ilk etapta paylaşmadığını düşünüyorum. Sonrasında demans teşhisi konuldu. Bu hastalık, verilen cezanın infazını cezaevinde geçirebilmesini çok mümkün kılabilecek bir hastalık değil. Yaşamını tamamen zorlaştıran ve tedavisi dışarıda mümkün olduğu bir hastalık” dedi. Tuğluk’un avukatlarının bu hastalıktan sonra infazının ertelenmesi talebinde bulunduğunu ancak talebin reddedildiğini hatırlatan Sevimli, sonrasında durumun ATK'ye taşındığına değindi.    RAPORUN İÇERİĞİ   Tuğluk'un Kobanê Davası'nda yargılandığı ve yapılan ara yargılamada savunma verip veremeyeceğinin tespiti için ATK'den rapor istendiğini aktaran Sevimli, ATK'den "mahkemenin gerekçeli kararı" şeklinde bir raporun geldiğini söyledi. Sevimli, "Raporun içinde bilimsel ve teknik bir kelime bulunmuyor. Tamamen hakkında istinat edilen suçlamalar ve savunmalar. ATK, Aysel hanım hakkında iddia edilen suçlamaların işlendiği tarihte, cezai ehliyetin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine girişmiş. Bunun da cezai sorumluluğunun olduğu kanaatine varmış. Bunu neye dayandırdığı da çok belirsiz. Aysel hanımın sağlık durumuna ilişkin hiçbir bilgi yok, cezaevinde kalıp kalamayacağına ilişkin hiçbir tartışmaya girişilmemiş" diye konuştu. Raporu "göstermelik" şeklinde nitelendiren Sevimli, "Bu raporda kamuoyunda ikinci bir ‘cezaevinde kalabilir’ raporu olarak adlandırıldı. Aslında bu raporla cezaevinde kalıp kalamayacağı da istenmemişti ama ATK kendi kendine böyle bir görev ve misyon yükleyip buna ilişkin bir karar verdi” diye kaydetti.    ATK KARARLARI    ATK’nin bilimsel ve teknik olarak görüş istenilen bir kurum olduğuna dikkati çeken Sevimli, "Ama şuana kadar ki pratik bu şekilde değil. ATK, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum ve Adalet Bakanlığı da yürütme erkinin bir organı. Şuan Türkiye’de yürütmenin kimin elinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Mevcut siyasal iktidara bağlı ve bütün üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atandığı bir kurum. Doğrudan siyasal iktidara bağlı bir kurumun, farklı bir siyasi fikre, ideolojiye sahip birine karşı ne kadar bilimsel ve tarafsız bir rapor ortaya koyabileceği çok büyük bir tartışma yaratıyor" dedi.    TUĞLUK'UN MÜCADELESİ   Tuğluk’un Kürt, Alevi ve aynı zamanda bir avukat olduğuna dikkati çeken Sevimli, "Toplum tarafından öteki görülen ve bu düzenin kabul etmediği bütün kimlikleri barındırıyor.  Yaşadığı süreçlerin bu kimliklerinden çok bağımsız olmadığı da açık. DTK’nin ilk kurucu eşbaşkanlarından birisi. Her alanda savunduğumuz eşitlik kelimesinin, erkek egemen olan siyasal bir mecraya taşıyıp, bunun pratiğini ortaya koyabilmek çok çok önemli. Tuğluk bunun ilk temsilcisi. Dolayısıyla kadın yönü de yargılanıyor ve bu sürecin bir sebebi de bu" ifadelerini kullandı.     HASTA TUTUKLULARIN DURUMU   Sevimli, sağlık ve yaşam hakkının anayasada güvence altına alındığını, bundan kaynaklı bu hakların korunması gerektiğini vurguladı. Sevimli, “Bu haklar ne savaş ne sıkıyönetim ne de OHAL döneminde bile sınırlandırılıp, durdurabilecek haklar değil. Türkiye’deki cezaevlerinin yapısı zaten sağlıklı bir insan için elverişli değil. Hasta tutsaklar için durum çok daha sıkıntılı. Dolayısıyla bu durum hasta tutsakların sayısını da gün be gün arttırıyor. Türkiye’de resmi olarak bir ölüm cezası yok ama cezaevlerinde hastalanan insanların bu sağlığa erişimi noktasında önlerine koyulan engel ya da onları ölüme terk etme pratiği gayri resmi olarak bir ölüm cezasına dönüşüyor. Bu şekilde devam ederse maalesef çok daha fazla ölümler olacak. Bu konuda bir an önce gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor” çağrısı yaptı.    ‘HUKUKSUZLUK SONLANDIRILSIN’   Cezaevlerinin yanı sıra birçok alanda pek çok hukuksuzluğun yaşandığını söyleyen Sevimli, şunları söyledi: "Hasta tutsaklar konusunda hukuksuzluk içinde hukuksuzluk yaşanıyor. Biran önce ATK denilen kurumun kendi görevini hatırlayıp, bilimsel ve objektif raporlar hazırlaması gerekiyor. Ya da kişinin yargılandığı dosyadan bağımsız insani olarak bulunduğu yerin değerlendirilmesi gerekiyor. Kişinin bir de sağlığıyla yargılanmaması gerekiyor. Aysel Tuğluk’un durumu diğer hasta tutsaklardan çok da ayrı değil. Son süreçlerde yaşanılan hukuksuzluğun teşhiri noktasında sembol oldu. Bu hukuksuzluğun sonlandırılmasını istiyoruz."   MA / Eylem Akdağ