Nusaybin sendromunun üzerinden 6 yıl geçti: Halk iradesine sahip çıktı 2022-03-13 09:09:00   MARDİN - Nusaybin’de tarihe sendrom olarak geçen 14 Mart 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağında taş üstünde taş bırakılmadığını belirten Nusaybin Belediyesi Eşbaşkanı Ferhat Kut, tüm saldırılara rağmen halkın iradesinden vazgeçmediğini söyledi.    Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13’ün üzerinde oy olarak AKP’nin tek başına iktidarına son vermesinin ardından başlatılan çatışmalı ortamda peş peşe sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Farklı tarihlerde Varto, Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Silvan ve Sur ilçelerinin de aralarında olduğu 7 il ve 35 ilçe, ilan edilen yasaklarla ablukaya alındı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre; bu süreçte en az 310 sivil yaşamını yitirdi, 1 milyon 642 bin kişi de etkilendi.   6 YIL GEÇTİ   Abluka altına alınan kentlerden biri olan Mardin’in Nusaybin ilçesinde Ağustos 2015’te başlayan sokağa çıkma yasakları, 8 defa uygulandı. Nusaybin’de en uzun süreli ve büyük çatışmaların yaşandığı yasak ise, 14 Mart 2016’da ilan edildi. Üzerinden 6 yıl geçen sokağa çıkma yasağı sırasında insan hakları örgütlerinin raporlarına göre; yaşları 11 ile 60 arasında değişen 24 sivil ateşli silah ve şarapnel parçaları nedeniyle hayatını kaybetti.   ENKAZA ÇEVRİLEN EVLER SOYULDU   Aylar süren şiddetli çatışmalar sonucunda Sivil Savunma Birlikleri (YPS), 25 Mayıs 2016’da “Nusaybin’den çekildik” açıklaması yaparken, 26 Mayıs’ta 17’si çocuk en az 70 sivil kentten tahliye edildi. Yaşanan çatışmalar ve ölümler nedeniyle "kolluk" kuvvetlerinin yaşadığı psikolojik sorunlar kamuoyunun gündemine oturdu. "Kolluk" kuvvetlerinin yaşadığı bu durum tarihe “Nusaybin Sendromu” olarak geçerken, kentte sokağa çıkma yasağı 25 Temmuz 2016’da kısmen, 21 Nisan 2018’da ise tamamen kaldırıldı. Ancak kente dönenler evleri yerine enkazla karşılaştı. Kışla, Zeynelabidin, Abdülkadirpaşa, Dicle, Fırat ve Yenişehir mahallelerinde aylar süren çatışmalar sonucu 42 bin kişinin yaşadığı bin 786 evin tahrip edildi. Evlerin içindeki değerli eşyaların çıkarılıp, satıldıktan sonra bombalar ile tahrip edildiği ortaya çıktı. Çatışmaların sona ermesinin ardından Polis Özel Harekat ve Jandarma Özel Harekat birlikleri zırhlı askeri araçlar eşliğinde kentin enkaz haline getirilen evlerinin üstüne astıkları bayraklarla pozlar vermesi de hafızalara kazındı.   İZLERİ SİLİNMEDİ   Kentte enkaza çevrilen mahallelerde bir süre sonra TOKİ'ler yapılırken, evleri yıkılan birçok aile kente geri dönmedi. Kimi aileler ise, TOKİ'ye karşı hukuk mücadelesi başlatırken, her gün yeni bir sorunun baş gösterdiği ve yapılan yolsuzluklar nedeniyle evler tam olarak teslim edilmedi. TOKİ'lerin hemen yanında çatışmalardan dolayı tahrip olmuş birçok evde ise, kurşun izleri halen dururken, yurttaşlar yaşanılanların unutulmaması için kurşun izlerini kapatmamayı tercih ediyor. TOKİ’lerle ortadan kaldırılmaya çalışılan sosyo-kültürel yapı, kent sakinleri tarafından yeniden oturtulmaya çalışılıyor.   ‘NUSAYBİN ÇOK ACI YAŞADI’   Dönemin HDP İlçe Eşbaşkanı ve 2019 seçimlerinden sonra yerine kayyım atanan Nusaybin Belediyesi Eşbaşkanı Ferhat Kut, 6 mahallenin tamamının 90’lı yıllarda yakılarak, boşaltılan köylerden gelen ve yeni bir yaşam kuran insanlardan oluştuğunu söyledi. 2015 yılında başlayan sürecin bu mahallelerinin yıkımı ile başladığını belirten Kut, “Yasaktan önce Nusaybin halkı çok ağır durumlar yaşamıştı. Çok insanımız o dönem evlerinin önünde öldürüldü. Bunlardan biri Muğdat Ay’dı. Hiç aklımdan çıkmıyor. Evinin önünde oyun oynarken öldürüldü. Bir anne sokakta öldürüldü. Nusaybin çok acı yaşadı” dedi.     NUSAYBİN HAKİKATİN PEŞİNDE   Nusaybin’in nüfusunun o yıllarda 120 bin civarında olduğunu dile getiren Kut, “Nusaybin’de köyler 90’lı yılarda göçe zorlandı ve hizbul-kontra tarafından birçok insan katledildi. Nusaybin 90’lı yıllarda yaşadığı bu olaylardan sonra aynı inanç ve hakikatle yeniden yeşerdi. 2015’te de böyleydi. 120 bin olan nüfus 100 binin altına düşmüştü. Ama insanlar zamanla mahallelerine, evlerine geri döndüler. Şimdi de Nusaybinliler bu hakikatin peşinde. İradelerine sahip çıkmaları kutlu bir duruştur” diye belirtti.   ‘HALK ÖZERKLİK İSTEDİ’   O dönemde halkın her gün yapılan ev baskınlarına ve tutuklamalara karşı tepkilerinin büyümeye başladığını ifade eden Kut, “Halk esasında Demokratik Özerklik talep ediyordu. Sloganları ‘Özgür Kimlik, Demokratik Özerklik’ti’. Devlet de bunu kabul etmek istemiyordu. Devletin bu ısrarı insanların canına sebep oldu. Halk ise, her gün sokaklarda kendisini, mahallesini savundu. 14 Mart’ta Nusaybin tamamen boşaltılmıştı. Yasaktan sonra Nusaybin’e geldiğimizde mahallelerin etrafı teller ile çevrilmişti. Mahalleler harabe edilmişti. Şehir harabeydi. Taş üstünde taş bırakılmamıştı. Binlerce ev harap edilmişti. Bugün buralara TOKİ yapıldı. İnsanların kültürel yaşamını değiştirmek istediler” diye konuştu.   ‘İRADESİNE SAHİP ÇIKIYOR’   Nusaybin halkının bugün geçmişi sorguladığını dile getiren Kut, yıkımın bilerek yapıldığını ifade ederek, “Nusaybin bugün 90’lı yıllarda nasıl yaptıysa, bugün de mücadelesine, iradesine sahip çıkıyor. 90'lı yıllarda, 2014’te, 2015’te nasıl iradesine sahip çıktıysa bugün de çıkmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.   MA / Ahmet Kanbal