EHP Sözcüsü Akman: Demokrasi İttifakıyla umut olan bir yol çizeceğiz 2022-03-18 09:41:42   ANKARA- Demokrasi İttifakı görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan EHP Sözcüsü Özge Akman, “Muhalefet cephesindeki millet ittifakının öne sürdüğü ‘parlamenter sistem’ tek başına bir kurtuluş vadetmiyor. Biz ezilenlere umut olan bir yol çizeceğiz” dedi.   Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) “Demokrasi ittifakı” çağrısıyla bir araya gelen Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, HDP, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) temsilcileri,  18 Ocak’ta ve 26 Şubat’ta gerçekleştirdikleri iki toplantıların ardından yapılan açıklamalar gündemdeki yerini koruyor.   Görüşmelerde, “Savaşa karşı barış iddiasını yükseltme, ekonomik kriz ve zamlar karşısında insanca bir yaşam hedefini gerçekleştirme, mücadele ve dayanışma günlerini örgütleme, yerel mücadele platformlarını güçlendirme ve siyasal, toplumsal mücadele dinamikleriyle sistematik olarak büyütme” kararları açığa çıkarken, ortak mücadele programının inşası, çalışmaların planlanması ve eşgüdümün sağlanması için bir koordinasyon oluşturulduğu açıklandı.   EHP Sözcüsü Özge Akman, ikinci toplantının ardından deklare edilen başlıklar, “koordinasyon”un içeriği ve “Demokrasi İttifakı”nın kapsamına ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.   Son toplantıda sizin açınızdan ne gibi sonuçlar açığa çıktı ve önümüzdeki süreçte ortak mücadele zeminlerini büyütmek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?    Henüz iki toplantısını gerçekleştirdiğimiz bu toplantıların genişlemesini, mücadele eden çeşitli toplumsal kesimlerle buluşmasını hedefliyoruz. Adı da dahil olmak üzere, yolumuzu daha çok konuşacağımız toplantılarımız olacak. İlk toplantımızda tüm kurumlarla böyle bir ortak mücadele zemininin olması ihtiyacına yönelik ilk değerlendirmeleri yapmıştık. Bu zeminin nasıl olacağı, nasıl ilerleyeceği gibi konuları ise ikinci toplantıda konuşmaya başlamış olduk. Sıcak bir gündem olarak savaş konusu dünya çapında yeniden gündeme geldi. Bunun üzerine 'barış hemen şimdi ve her yerde' diyerek bir açıklama yayınlamış olduk. Bunun yanı sıra ülkedeki ekonomik gidişat oldukça sıcak bir gündem. Ayrıca AKP iktidarının artırdığı antidemokratik politikalar ve Kürt halkı üzerindeki baskılar hepimizin gündemi. Bunlar ve benzeri birçok sorunu önümüzdeki zamanlarda ele almaya devam edeceğiz.   İkinci toplantıda bir koordinasyon oluşturuldu...   Bizim açımızdan bu ihtiyaç uzun zamandır toplumun ve biz sol, sosyalist, demokratik kurumların gündemindeydi. HDP’li dostlarımızın ilk çağrısı ardından somutlaşması ve bu yolda yürümeye başlanması oldukça olumlu ve umut vadediyor. Ülkenin gidişatında mücadele ettiğimiz çok fazla sorunumuz var. Tüm bu sorunlara karşı her birimizin farklı yaklaşımları olsa bile, ortak bir zeminde bu mücadeleyi birçok alanda birden örmek istiyoruz. Ülkede, ekonomik krizin etkilerini en üst düzeyde yaşayanlar, cumhur ittifakının yarattığı anti demokrasiden bıkanlar, eşitsizliğe baskılara maruz kalanlar için başka bir yolun mümkün olduğu öne sürmüş oluyoruz. Bu toplantı itibariyle de somut olarak bu sorunlara karşı neler yapabileceğimizi tartışmaya başlamış olduk. Bunları hayata geçirebilmek üzere bir koordinasyon oluşturduk. Koordinasyonun kurulması ile önümüzdeki sürecin somut programları ve genişleme çalışmaları daha hızlı ilerliyor olacak.   Kurulmak istenen demokrasi ittifakının temel rollerinin ve misyonun ne olması öngörülüyor?   Biz bu süreci uzun vadeli bir mücadele zemini olarak tarif ediyoruz. Bu açıdan tüm emekçi halklar ve ezilenler açısından tüm sorunları önümüze koyacağız. Dünya çapında yaşanan kriz ve ülkedeki etkileri, dünyayı felakete doğru götüren ekolojik kriz, Türkiye’deki siyasi iktidarın her gün artan baskı politikaları; halkların, kadınların, LGBTİQ+ların özgürlüklerine yönelik saldırılar ve benzeri tüm sorunlarla bundan sonra nasıl bir mücadele hattı sürdüreceğimizi hep birlikte tartışıyor olacağız. Oyları eriyen AKP iktidarının gidişine hazırlanılan bir dönemde, muhalefet cephesindeki millet ittifakının öne sürdüğü 'parlamenter sistem' tek başına bir kurtuluş vadetmiyor. Biz bunun da ötesine geçen, emekçi halklara ve ezilenlere umut olan bir yol çizeceğiz. Bu açıdan yalnızca seçimlerden ibaret olmayan ve elbette seçim mücadelesini de içerisinde barındıran ve sonrasını da kuran bir mücadele zeminini inşa edebileceğiz.   Bu çalışmamızdan dolayı bu toplantıları tamamlanmış bir ittifak olarak tarif etmiyoruz. Başlamış olan bu çalışma, bizler gibi düşünen; gerçekten eşit ve demokratik yarınları var etmek isteyen birçok kurum ve kişilerle buluşarak ilerleyecek.    Geçmişte buna benzer ittifak ya da birlikte mücadele hatları oluşturulmaya çalışıldı. Bu arayışlar neden sürdürülebilir olmadı? Bu sefer amacına ulaşması ne derecede mümkün ve geçmişten ne gibi dersler alındı?   Dünyada da ülkemizde de birçok kez bu deneyimlerden geçtik. Her bir deneyimin sonucunda burada bulunduğumuzu düşünüyorum. Her yeni dönemin getirdiği yeni sorular, yeni ihtiyaçlar oluyor. Bu zeminler, hedefler dönemsel olarak değişse de bizler sık sık yan yana gelebilen birlikte yürüyebilen aynı zamanda kendi hattında da yürüyen kurumlarız. Elbette hepimizin tüm deneyimlerden çıkardığı sonuçlar sonucu olarak bu kez bu zemini deneyimliyoruz. Her seferinde de denemek durumundayız.    Toplumsal gereksinimler ve yaşanan çoklu kriz atmosferi, böyle bir ortaklaşmanın gerektiği düşüncesini kamuoyunda da açığa çıkarmış durumda. Bu süreçte kime ne gibi roller düşüyor? Bu girişim halklarında karşılık buluyor mu?      Başka bir program emekçi halklar tarafından kesinlikle beklenti halindedir. Bundan önce dünyadaki örneklerinde de olduğu gibi, başka bir politik yaklaşıma emekçi halkların ve ezilenlerin sahip çıkacağını göreceğiz.   Evet, toplumun bu toplantıların başlamasıyla olumlu yaklaştığını, umutlandığını dile getirdiğini gözlemlemek mümkün. Her bir kuruma ve hatta bugün ülkedeki gidişata itiraz eden tüm kesimlere roller düşüyor. Bugüne kadar AKP’nin gidişatına itiraz eden kesimlerden, sadece 'siyasetle uğraşanlar birleşsin' deniliyordu. Bize göre bu yeterli değil. Biz halkın, işçi sınıfının, demokrasi isteyenlerin doğrudan siyasetin içerisinde olduğu, örgütlendiği, kendi fikrindeki kolektiflerle buluştuğu bir siyasetin bizi kurtarabileceğini düşünüyoruz. Bunun için yalnız buradaki kurumlara değil toplumun bu anlamda itiraz eden tüm kesimlerine roller düşüyor. Bugün millet ittifakının bahsettiği demokrasiden pek kimsenin memnun olmadığını gözlemek mümkün. Bugünkü ekonomik gidişatın, sermaye lehine programlarla ve hatta Babacan’lı politikalarla değiştirilemeyeceği çok mümkün. Tüm toplum da bunu görüyor ve hatta sırf bu sebeple millet ittifakını da eleştiriyor. Bunu dememin sebebi şu; bugün emekçi halkların, bu kadar çok kriz atmosferinde günü kurtarmanın artık kurtuluş olmadığını en çok gördüğü dönemden geçiyor. Her açıdan felaketleri yaşıyoruz. Bu açıdan başka bir program emekçi halklar tarafından kesinlikle beklenti halindedir. Bundan önce dünyadaki örneklerinde de olduğu gibi, başka bir politik yaklaşıma emekçi halkların ve ezilenlerin sahip çıkacağını göreceğiz.    Sadece seçim odaklı olmadığı ifade edilen bu 3’üncü yol arayışını ve olası bir ittifakı uzun vadede nasıl tahayyül ediyorsunuz?   Biz bu ortak mücadele zemini tarifini, seçimlerin öncesini, seçim esnasını ve sonrasını hesaba katarak bütünlüklü bir mücadele zemini olarak tarif ediyoruz. Bu açıdan yalnızca seçimden ibaret olmadığını dile getiriyoruz. Bunun detayları önümüzdeki zamanlardaki tartışmalarımızda daha çok ortaya çıkacaktır. Ama hepimizin ortak fikri, bu ülkenin gidişatı cumhur ve millet ittifakına mahkûm olmadığıdır. Başka bir kurucu güç olmak üzere sorumluluğumuzun farkındayız.   Bu girişim, emekçileri ve köylüleri dayanılmaz bir çıkmaza sürükleyen ekonomik krize karşı çözüm olacak mı ve nasıl olacak?    Bizim fikrimiz mevcut üretim ilişkileri bu krizleri daima yaratır. Kapitalizm artık gezegeni bile sınırlarına getirmiş durumda. Bu krizden şu anki gidişatta bir çıkış yok. Sermaye lehine program öne süren hiçbir kesim bu krizden çıkış vaad edemez. Dünyada kapitalizmi yaşadığı krizin sonucunda, mevcut emperyalist güçler savaş çıkarmayı dahi göze alıyorlar. Bu konuda en kısa haliyle şunu söyleyebilirim, ya emekçi halkın yönettiği bir sisteme geçeceğiz ya da bu krizlerden çıkış yoktur. Sermaye tarafında olanlara bu hakkı bir kez daha vermemeliyiz. Bu anlamda bu dönemde çokça itirazlarını gördüğümüz emekçilerin, bu itirazlarını örgütlemelerini, kendi programları ve hareketleriyle bu gidişata el koymalarını sağlamak tek çıkış yolumuzdur. Bu yönde yürümeye devam etmeliyiz.   Aynı zamanda devletin, çözümsüzlükte ısrarı sürdürdüğü Kürt sorunu olduğu yerde duruyor. İktidarın savaş politikalarına karşı nerede konumlanmak gerekiyor?   İktidarın savaş politikaları gibi dünyada da savaş politikalarının oldukça sıcak olduğu günlerden geçiyoruz. Emekçi halkların bu savaşlardan hiçbir çıkarı yoktur. Bu sebeple halkların eşitliğini ve kardeşliğini amasız fakatsız savunmadan sosyalist olunamaz. Kürt meselesinde her geçen gün çözümsüzlüğü sürdüren AKP iktidarını alaşağı etmek isteyen her muhalefet kesiminin de bu gerçekliği görmesi gerekir. Kürt halkı yıllardır bu mücadeleyi sürdürüyor, eşitlik ve kardeşlik için biz de daima omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz.   8 Mart’ı geride bırakırken, iktidar politikaları sonucu kadınların özgün ittifakının daha da önem kazandığı bu süreçten geçiyoruz. Demokrasi ittifakı, mücadelesinde kadınları ortak mücadelesi için nasıl bir zemin yaratılacak?   Evet, başlı başına mücadele ettiğimiz konulardan biri de budur. Burada da birçok mücadele eden kadın örgütü 8 Mart’ta meydanları doldurduk. Tıpkı bugünkü gidişata ortak mücadele zemini yarattığımız gibi, kadınların ve LGBTİQ+ların mücadelesinde de zeminler oluşturmak mümkün. Buralarda da çeşitli yan yana gelişler var, çeşitli ittifak ilişkileri mevcut. Daha da büyütecek bir sürece var edebilmek olumlu olacaktır. Bu konuda da benzer şekilde çoğulcu zeminlerin var olması gerektiğini düşünüyoruz. Çoğulcu zeminleri yaratabilirsek, bugüne kadar birçok deneyim biriktirmiş olan kadın hareketi çok daha fazla değişimlere imza atabilir. Yalnızca itiraz eden değil, örgütlenen ve değişimi hedefleyen hareketleri var etme sorumluluğumuz var. Bu açıdan her örgütlenmenin, eşit zeminlerde çoğulcu biçimde bir araya gelişleri olumlu olacaktır.   Önümüzde Newroz ve 1 Mayıs gibi kitlesel katılımların olacağı gündemler var. Bu süreçleri örgütleme ve sokak ayağını büyütme konusunda neler düşünülüyor?      Bu yıl tüm krizlerle birlikte karşıladığımız Newroz meydanlarına, tüm itirazlarımızı taşıyacağız. Halkların eşitliğine ve kardeşliğine el uzatan, sömürü düzenidir. Dünyada savaşları, ülkede ise Kürt halkına baskı ve zulüm politikalarını dayatan sömürü düzenidir.   Her gündemde koordineli hareket etmek ve toplumsal mücadelelerin yükseldiği bu günleri daha da güçlendirmek için koordineli olacağız. Bunun yanı sıra ülkedeki gündemlere dair bizlerin de buluşmaları gerçekleşecek. Bunları önümüzdeki zamanlarda planlamak üzere koordinasyonumuz aktif bir çalışma yürütmeye başladı. Bu hafta sonu dört bir yanda Newroz meydanlarında gerçekleşecek buluşmalar da bunlardan biri olacak.   Bu yıl tüm krizlerle birlikte karşıladığımız Newroz meydanlarına, tüm itirazlarımızı taşıyacağız. Halkların eşitliğine ve kardeşliğine el uzatan, sömürü düzenidir. Dünyada savaşları, ülkede ise Kürt halkına baskı ve zulüm politikalarını dayatan sömürü düzenidir. Kardeş emekçi halkların o sömürü düzeninden başka düşmanı yoktur. Bize hep yoksulluğu reva gören, eşitsizlikler yaratan ve savaşlar çıkaranlar bu sömürü düzenine karşı 'halklarla barış, patronlarla savaş' diyeceğiz. Tüm dünya halklarının Newroz bayramı şimdiden kutlu olsun. Newroz pîroz be.   MA / Fırat Can Arslan