O duvarınız, barikatlarınız vız gelir bize vız! 2022-03-22 09:13:18 DİYARBAKIR - Kürt halkın sözünü söylediği Diyarbakır Newrozu'nda kurulan tüm barikatları aşan ve insan seline dönüşüp alana akan halk, bir kez daha haykırdı: "O duvarınız vız gelir bize vız!"  Bu topraklarda Kürt halkının direniş ateşini yaktığı 1973 Çubuk Barajı'ndaki kutlamanın 50'nci yılı büyük bir coşkuyla karşılandı. Newroz, o günkü direniş ruhuyla dört bir yanda kutlandı. Sert geçen bir kışın ardından baharı müjdeleyen Kürt halkı direnişi kuşanıp Newroz'a yürüdü. 15 Mart'ta Kürt birliğinin önemini haykırmak için Kato eteklerinde yakılan Newroz ateşi, Şırnak'tan Mardin'e, Kızıltepe'den Aydın'a, İzmir'den İstanbul'a, Van'dan Bazid'e yayıldı. Tarih 21 Mart'ı gösterdiğinde ise, herkesin gözü Diyarbakır'a çevrildi.    8 Mart'ta ince arama dayatarak, kadınları engellemeye çalışan polise verilen direniş yanıtının Newroz'a da yansıyacağı günler öncesinden ortadaydı.    BARİKATLARA YÜRÜYEN BİR HALK    Sabahın erken saatlerinden itibaren kutlamanın yapılacağı Newroz Parkı'na yol aldığımızda tüm mahallenin barikatlarla kapatıldığını görüyoruz. Basının dahi saat 10.00’a kadar alınmadığı alandaki kapılar arasında mekik dokuyan halk, tarlalardan barikatlara yürüyor. Bu esnada bir annenin sesi yükseliyor: "Sırf gelmeyelim diye bu kadar barikat koymuşlar. Ne yaparlarsa yapsınlar gireceğiz."     Çamurlara bata çıka yürüyen bir grup genci, barikatlarda duran polisler durdurup kimliklerine bakıyor. Polis engelini aşan gençler yürüyüşlerine devam ederken,  içlerinden biri diğerlerini uyarıyor: "Ne dese tamam deyin ilerleyin. Zaten bu polisler pislix çixarmaya gelmişler."    KUTLAMA BARİKAT ÖNÜNDE BAŞLIYOR   Qamışlo Bulvarı'ndaki giriş kapısına geçtiğimizde barikat önünde bekleyen binlerce kişinin, üst aramaları konusunda birbirini tembihlediğini duyuyoruz. Sloganlar bir an olsun dinmezken, alana alımlar başlıyor ancak insanları bezdirip geri göndermek için provokasyonlar da başlıyor. Üç ayrı sıra halinde barikat kuran polis, kitleyi içeriye almamak için her yolu deniyor. Saatlerce alana girmek için bekleyen halka tacize varan aramalar dayatılıyor. Bekleyişi bile direnişe dönüştüren halk ise, slogan, marş ve halaylarıyla Newroz'u barikat ardına taşıyor ve ilk kutlama barikat önlerinde başlıyor.    POLİSİN ELEŞTİRİ SINIRI!   Arama noktasına doğru alan bir grubun önüne yeni bir barikat kuruluyor. Bu sırada kulağım, ellerindeki copu sallayan polislerin muhabbetine takılıyor. Biri diğerine, "Çok fazla haksızlık var" diyor, öteki de şöyle onaylıyor: "Evet devrem. Eleştiriye tahammül kalmadı. Hakaret içermiyorsa bir tiyatroyu, şarkıyı niye yasaklıyorlar." Muhabbetlerine devam eden aynı polisler, içeri girmeye çalışan herkese devletin copunu sallayıp "yasak" diyor.    KÜRT GELİNCE YASAK BAŞLIYOR   Sloganlar, kargaşa, arbede onların muhabbetini etkilemiyor, ücretteki adaletsizlikten siyasetteki nezaketsizliğe kadar sistemde kendilerini "Rahatsız" eden eksiklikleri bir bir sıralıyorlar. "Bu adam" şeklinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kast ederek, "Neden yaşanan bu sorunlara kafa yormuyor da biz düşüyoruz" diye soruyorlar. Polislerin sistem eleştirisi Kürde gelince de duruyor ve barikatı aşmaya çalışanlara devletin copunu göstermeye devam ediyor.    YIKILMADAN DÜZELMEZ   Kitle bekledikçe heyecan da gerginlik de büyüyor. Halk alana akıp Newroz olmak istiyor. Bu sırada barikatlara yükleniyor bir grup. Engellemeye karşı direnen gençler arasından biri  "Heta xerab nebe çênabe" (Yıkılmadan düzelmez) diyerek, barikata bir kez daha yükleniyor. Polisin saldırısına ise direnişle yanıt veriliyor.    ŞALA TAKINTI Alana girebilen bir gruba dahil oluyorum. Gazeteci olmam polis için önemli değil tüm herkes gibi defalarca kez aranıyorum, boynumdaki şal defalarca kez sökülüyor, inceleniyor. Nedenini sorduğumda ise "Ne şallar getiriyorlar ne şallar" diyor polisin biri.    Barikatı her aşan sloganları haykırıyor. Tüm gün alanda yükselecek iki slogan peş peşe çıkıyor ağızlardan: "Be serok jiyan nabê" ve "Biji Serok Apo."   ZILGITLA GİRİŞİNİ HABER VERDİ   Alana akın eden kitlenin büyük bir bölümünü gençler oluştursa da artık yaşı itibariyle yürümekte zorlanan bir teyzeyle karşılaşıyorum. Elinde telefon ailesine alana girdiğini çaldığı zılgıtla haber veriyor ve sonra yavaş adımlarla ilerlemeye devam ediyor.    DUVARI TANIMAYAN İRADE   Günlerdir Diyarbakır Newrozu'na engel olmaya çalışan polisin sahne ile halkın arasına kurduğu barikatlarla yetinmeyerek 4 metreyi aşan tel örgü kurduğu söyleniyordu. Halkın, özellikle de gençlerin barikatı dinlemeyeceğini bilsem de bunu gözlerimle görüp teyit etmek istedim. Alana girdiği gibi sahneye doğru koşan gençlerin ardından yürüdüm ve birden taşlar havada uçuşmaya başladı. Polis kalkanlarıyla taşları engellemeye çalışsa da gençlerin direnişi bitmedi. Bir bir tel örgülerin tepesine tırmanıp zafer işareti yaptı. Tek tek hem HDP flamaları hem de kırmızı, sarı, yeşil  şalları kapan gençler, hiçbir barikatın halkın iradesini ezemeyeceğini gösterdi. Saatlerce hem kapılarda hem de sahne etrafında süren gerilimde kazanan halk direnişi oldu.    Alanın tamamını gezsem de gözüm gidip gidip tel örgüleri aşan gençlere takıldı. Gençler duruşlarıyla, kararlılıklarıyla Nazım Hikmet'in dizelerini haykırıyor gibiydiler; "O duvar o duvarınız,  vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir hülyanın gönlü yakısındandır. O yalnız tarihin o durdurulmaz akışındandır. Bize karşı koyanlar, karşı koymuş demektir: Maddede hareketin, yürüyen cemiyetin  ezelî kanunlarına. Sükun yok, hareket var bugün yarına çıkar yarın bugünü yıkar  ve durmadan akar akar akar. Biz bugünün kahramanı, yarının münadisiyiz. Biz durmadan akan, yıkıp yapan akışın çizgilenmiş sesiyiz. Biz, adımlarını tarihin akışına uyduran temelleri çöken emperyalizme vuran, yarını kuran-larız O duvar, o duvarınız, vız gelir bize vız!"   MA / Dicle Müftüoğlu