Aynı gözaltı hayatını iki kez değiştirdi 2022-03-31 13:05:12   ANKARA - Barış Akademisyeni Cenk Yiğiter, 1995 yılında yaşadığı bir gözaltının hayatını iki kez değiştirdiğine dikkati çekerek, fişleme belgelerinin saatli bomba gibi zamanı geldiğinde patlatıldığını söyledi.   Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde akademisyenken Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) işinden olan Cenk Yiğiter’in ihraç edilmesi gerekçesinde 15 yaşında lise öğrencisiyle katıldığı bir eylemde gözaltına alınması da var.    Yiğiter, 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra herhangi adli bir işlem yapılmadan serbest bırakıldığını anlattı. Kanuna göre Yiğiter’in ceza alması durumunda kayıt altına alınması ve suçun niteliğine göre 5-15 yıl içinde kayıtların silinmesi gerekiyordu.   Herhangi bir işlem yapılmamasına rağmen Yiğiter hakkında gözaltı kaydı, hukuksuz bir şekilde 22 yıl saklandı. Fişlenme belgeleri yıllar sonra Yiğiter’in üniversiteden atılması için kullanıldı. Konuya ilişkin MA’ya konuşan Yiğiter, durumu “Fişlenme belgeleri saatli bomba gibi bir yerde tutuluyor ve ihtiyaç olduğunda gereken yerlere servis ediliyor” diye değerlendirdi.   ‘GELECEĞE DAİR PLANLARIM DEĞİŞTİ’   Lise öğrencisiyken kamu emekçilerinin açıklamasına destek için arkadaşlarıyla birlikte eyleme katıldığını belirten Yiğiter, eyleme polisin müdahale bile etmediğini ama alandan ayrılmak üzereyken arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındığını söyledi.    Gözaltına alınmadan önce mühendislik veya TIP okumak isteğini dile getiren Yiğiter, gözaltında yaşadığı hukuksuzluktan sonra avukat olmaya karar verdiğini belirtti. Yiğiter, gözaltında psikolojik ve fiziksel işkence yaşadıklarını anlatan “90’lı yıllardaki terörle mücadele şubesindeki (TEM) uygulamalar malum. Biz de iki gün TEM’de gözaltında kaldık, malum fiziksel işkencelerin yanı sıra polisler, bize ‘Bundan sonraki durak morg, sizi de kaybettireceğiz’ gibi şeyler söylediler. Ben sayısal öğrencisiydim ‘Tıp mı mühendislik mi okusam’ derken o gözaltı benim bütün hayatımı değiştirdi. Avukat olmaya karar verdim. O an bütün geleceğimi değiştirdi ve 22 yıl sonra bu olay tekrar hayatımı değiştirdi. Ben bu meslekten yine bu olay nedeniyle atıldım” diyerek hayatını iki kez değiştiren gözaltıyı özetledi.   ‘POLİS MLKP SEMPATİZANI OLARAK LANSE ETTİ’   TEM’deki fiziksel ve psikolojik işkencelerin ardından serbest bırakıldıklarını da sözlerine ekleyen Yiğiter, çıktıklarında ise birçok gazeteci ve kameramanın kendilerini beklediklerini hatırlattı. Polisin, kendisini ve arkadaşlarını Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) sempatizanı olarak lanse ettiğini ve kendilerini haberlerde bu şekilde gördüklerini belirtti. Yiğiter, polisin bu tutumu nedeniyle liseye geri döndüklerinde psikolojik baskı gördüklerini kaydetti.    DEVLET YİĞİTER’E ÖRGÜT BULAMADI!   Fişlenme belgelerinde önce MLKP sempatizanı ifadelerinin kullanıldığını vurgulayan Yiğiter, şöyle devam etti: “Bizi o dönem MLKP şeklinde basına servis etmişlerdi. Ben belgelerde DHKPC/LÖB olarak görmüştüm. Daha sonra bir kez daha değişmiş şekilde gördüm 1995-2016 THKPC faaliyeti olarak yazmışlar. Sanki bunca yıldır aralıksız faaliyet göstermişim gibi yazmışlar. Örgütler değişmiş, kendilerinin de kafaları karışık yani bu 95’teki bu fişlenmenin 2016’daki ihracın bir sebebi olarak göstermişler.”    ‘CEZA ALMIŞ OLSAK BİLE KAYITLAR GÜNÜMÜZE GELEMEZDİ’   Devletin her fırsatta fişlemeleri reddettiğini anımsatan Yiğiter, yetkililerin “Biz böyle bir şey yapmayız, tutmayız. Adli kayıtları bile belli bir yerden siliyoruz. Hele 2000’lerden sonra Avrupa Birliği uyum süreci içinde bu konuda bir sürü düzenleme yaptık” dediklerini ancak kayıtların bulunmasının bir devlet pratiği olduğunu ifade etti.    Gözaltından sonra tutuklanmış olsa bile bu adli kayıtların 2017’ye kadar tutulamayacağına dikkati çeken Yiğiter, şunları dile getirdi: “Yani kesinleşmiş mahkûmiyet kararları bile sonsuza kadar saklanamaz. Bunları belli süre sonra silinmesi gerekiyor hele ki 15 yaşındaki kişi çocuktur ve sabıka kaydı tutulamaz. Kaldı ki bu evrakları kimin tuttuğunu bile bilmiyoruz, sadece bilgi notlar var hangi kurum hazırlamış hangi personelin imzası var bilmiyoruz, sadece altında çok gizlidir, delil olarak kullanılamaz ve derhal imha edilmelidir yazıyor.”    ‘DEVLETİN ŞEFKATLİ PRATİĞİ…’   O gün polislerin kendilerini “Biz bu çocuklara ilişkin adli işlem bile yapmıyoruz, çocuk olduklarının farkındayız” diyerek serbest bıraktığını belirten Yiğiter, bu kayıtların 22 yıl sonra ihraç için kullanılmasına ilişkin şunları söyledi: “O gün öyle demişlerdi ama bir yandan da kaydını tutuyorlar, işte ne kadar şefkatli bir devlet pratiğini olduğunun göstergesi 90'lı yıllardan bugüne tutulan bir kayıt var.”   Fişlenmelerin hukuksuzluğunu tutan polisin de farkında olduğunu sözlerine ekleyen Yiğiter, olayın mahkemelere taşınması durumunda mahkemelerin belgeleri hukuka uygun bulamaması gerektiğini söyledi.   Yiğiter, şunları ifade etti: “Mahkemeler bu belgeleri hukuka uygun bulmayacak ama bir işlem de yapmayacak, ‘Nereden geliyoruz, bilmiyoruz’ diyecekler çünkü gerçekten öyle yazan kişi bunun hukuksuz olduğunu biliyor olmalı ki hiçbir delil bırakmamış. Şu anda öyle ama bu saray rejiminden kurtulup hukuk devleti oluşturursak işler o zaman değişebilir. Bu belgeleri kim tutuyor, fişlemeleri kim yapıyor gerektiği yerde kimlere nasıl servis edildiği ortaya çıkar.”   ‘ASKERDE KARŞIMIZA ÇIKTI’   Söz konusu fişleme belgelerinin o gün kendisiyle birlikte gözaltına alınan iki arkadaşının askerde fişlenme evraklarını karşısına çıktığına vurgu yapan Yiğiter, sözlerini şöyle tamamladı: “Devlet bunu hep inkâr ediyordu, biz böyle şeyler yapmıyoruz, biz bunu biliyorduk. Özellikle askere giden arkadaşlarımızın karşısına çıkıyordu. Benimle birlikte o gözaltında tutulan iki arkadaşımın askerde bu evraklar karşısına çıkmıştı. Biri kendi gözleriyle görmüş adının karşısında ‘Sakıncalı sol’ diye fişlenmiş. 95 gözaltına alınması hakkında kısa bilgi notları varmış. Bir diğer arkadaşıma komutanı ‘Senin hakkında böyle bir şey var’ demiş. Bunlar denk gelen iki kişi. Belki o eylemde gözaltına alınan herkes için böyle bir not vardır.”   MA / Berivan Kutlu