Kobanê Davası: Bizi illegalize ederek, bu davayı kurtaramazsınız 2022-04-08 17:05:09   ANKARA – Kobanê Davası’nda savcı mütalaasına karşı savunma yapan tutuklu siyasetçi Pervin Oduncu, “Bizi illegalize ederek, bu davayı kurtaramazsınız. Siyasi partide gurur ve onurla çalıştım. Yine olsa yine çalışırım” dedi. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması sekizinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor. Duruşma verilen aranın ardından HDP eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz’ın söz almasıyla devam etti. Yorulmaz, Ayla Akat Ata’nın Kovid-19 testinin pozitif çıktığını ve kendilerinin de temaslı olduğunu ifade ederek duruşmalara Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılacaklarını belirtti. ‘TEK ARGÜMANINIZ DA ADALET BAKANLIĞI YAZISIYLA ÇÖKTÜ’ Tahliye talebinde bulunma gereksinimi duymadığını kaydeden Yorulmaz, “Siz biz ve tanıkların ifadelerini aynı anda almaya çalışıyorsunuz. Bu nedenle ben de itirazlarımı dile getirmek üzere söz almak istedim. Neden burada olduğum bir türlü anlaşılmamıştı, şimdi anlaşılmış oldu. Moderatörlük yapmak gibi teknik bir konuyla buradayım. Hiçbir moderatör mail grubunu yönetemez. İlk günden beri benim adımla anılan ve doğrudan bana gelmemiş olan bir PYD maili var. Sözü geçen olaylar ile Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı. Ben bir yıllık süreçte PYD’yi anlatma gereği duymadım. DAİŞ’in Suriye’de yaptığı infiale ilişkin de beyanlarda bulunmuştum. PYD mailinde, o bültenle sadece yardım istendiğini, sadece yardım ve dayanışma talebinde bulunan bir mail olduğunu ifade ettik. Benim bilgisayarımdan gelmediği de anlaşıldı ama bu sizin için yeterli olmadı. Atılan tweetlerin şiddet içermediği kararlarla kesinleşti, belgelendi” diye belirtti.  ‘MODERATÖR OLDUĞUM İÇİN YARGILANIYORUM’ Sözü edilen MYK toplantısına katılmadığını kaydeden Yorulmaz, “Sadece moderatörü olduğum bir mail grubundan dolayı benim ‘örgüt yöneticisi’ olduğumu söylüyorsunuz. Ki bu mail grubu onaylı bir grup” diyerek tahliye talebinde bulundu.  ‘TWEETİN HER BİR HARFİNİ BİRİMİZ YAZMIŞ OLALIM NE OLACAK?’ Ardından söz alan HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, bazı şeyleri tekrar tekrar söylemek durumunda kaldıklarını ifade ederek, “Biz sanki sadece bir duvara konuşuyoruz gibi geliyor. O duvardan dönüyor ve siz tekrar aynı şeyi yapıyorsunuz” diye belirtti. Ne söylerseler söylesinler bir şeyin değişmediğinin altını çizen Oduncu, “Bir buçuk yıldır tutukluyuz ve siz hala aynı şeyleri soruyorsunuz. ‘O toplantıya kimler katıldı?’ diye soruyorsunuz. O tweetin suç olmadığı kanıtlanmışken HDP’nin MYK toplantısı yapması mı suç sayılıyor? Bu toplantı neden illegalize ediliyor? Diyelim ki o tweetin her harfini birimiz yazmış olalım, ne olacak?  O tweetin suçlamalarla bir illiyet bağı kurulamamışken siz tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorsunuz” diyerek, tepki gösterdi.  ‘BİZİ İLLEGALİZE EDEREK, BU DAVAYI KURTARAMAZSINIZ’ Türkiye’nin üçüncü büyük muhalefet partisi olduklarını vurgulayan Oduncu, “Türkiye’nin üçüncü büyük partisini illegalize edip, örgüt yöneticileri ve örgüt üyeleri şeklinde sınıflandırıp, kategorize etmeye başladınız. Bu algı değil de nedir? Heyet cezaları belirlediniz o yüzden mi böyle kategorize ediyorsunuz? Türkiye siyasetine yön veren parti üyeleri ve yöneticileri olarak bu konuma düşürülüyoruz. Ama yıllarca örgütte kalan kişiler el üstünde tutuluyor. Ama biz yargılanıyoruz. Ben MYK toplantısına katılmayacağım, eylemlerine gitmeyeceğim, basın açıklamalarına, toplantılarına, mitingine katılmayacağım ne yapacağım? Bir siyasi parti yönetici, kadın yönetici ne yapar? O zaman görev tanımı yapalım. Tanıklarda aleyhimize bir şey söylemiyor. Birleştiren dosyaları bu sefer araya koyuyorsunuz. Onlarda ne var? Onlarda siyasi davalardır. Bana açılan İzmir dosyasında tutuklanmadım dahi. Herhalde korkunç bir suçlama olsaydı bırakmazlardı. FETÖ’cüler dinlemiş. Sonra kaçmışlar, e tapeler var onları da ekleyelim, diyorsunuz. Bizi illegalize etmeyin. Bizi illegalize ederek, bu davayı kurtaramazsınız. Bunu yapmayın. Hukukun sizin nezdiniz de bir anlam kazanmasını istiyoruz. Siyasi partide gurur ve onurla çalıştım. Yine olsa yine çalışırım. Artık bu işkenceye dönüşen tutukluluğun son bulmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.  YAĞCI: BEN KÜRT SİYASETÇİYİM Tutuklu siyasetçi Ayşe Yağcı da Kovid-19 belirtileri taşıdığını ancak buna rağmen tahliye taleplerini dile getirmek istediğini söyledi. Aynı şeyleri tekrarlama gereği duyduğunu kaydeden Yağcı, “Sağlık koşullarımıza rağmen duruşmaya katılıp aynı şeyleri tekrarlama ihtiyacı hissettim. Aslında tekrara düşmek en nefret ettiğim şeydir. Ama bunu yapmak zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu. Dinlenen tanık Sami Baran’ın ifadelerine de değinen Yağcı, şöyle devam etti: “Açık tanık Sami Baran benim hakkımda ‘Konyalıdır, cezaevi çıkışlıdır, parti çalışmalarında yer aldı’ dedi. Evet doğrudur. Ben Konyalıyım, cezaevinden çıktım ve parti çalışmalarında yer aldım. Aktif, dinamik bir partide siyaset yürütüyorum. Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım. 29 Mart 2014 seçimlerinden sonra aktif siyaseti bıraktım ama bu demek değildir ki ben Kürt siyasetiyle alakamı kestim. Ben bir kadın ve bir Kürdüm. Dolayısıyla kadınları, Kürtleri ve ezilenleri ilgilendiren konularla ilgili duyarlılığım duruyor.” DTK MERDİVENİNDE GÖRÜNTÜSÜ TUTUK GEREKÇESİ! Açık tanık beyanlarının çürümesi karşısında gizli tanık beyanlarının esas alınamayacağını söyleyen Yağcı “Tutukluluk gerekçelerinde TV’de yer alan 27 saniyelik bir videounun 5’nci saniyesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı olduğu ve oradan bir kadın ‘Biji Serok Apo’ dediği için yargılanıyorum. Tutukluluğa dair bir şey bulunamadığı için 2017’de yargılandığım bir dosya tutuk devam gerekçem olarak ele alınıyor. Orada ‘DTK'nın merdivenlerinden çıkmış’ gibi bir beyan var. O DTK’nın merdiveni değil BDP’nin merdiveniydi. O görüntüler 2011’e ait görüntülerdi ve merdiven 2011’deki merdivendi. DTK olsa ne olacak. DTK legal bir organizasyondu. O merdivene çıkmak illegal bir şey değildi. DTK’de 2015’ten sonra illegalize edilmeye başladı” diye aktardı.  ‘SAVCI KEREM GÖKALP’İ AŞKLA DİNLEDİ’ Tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli, Kürtçe konuştu. Tercüman eşliğinde tutukluluk devam yönünde verilen mütalaaya dair Adıbelli, şunları söyledi: “Arkadaşlarımız iddianame kapsamında daha kapsamlı resmi evrak size sundu. Ancak bugüne kadar yaptığımız savunmalar, sunduğumuz delillere rağmen sesimizi duymuyorsunuz. Bizim sesimizi duyuyorsunuz ama kulağınız başka bir yerde. Heyetin siyasi düşüncesi ne olursa olsun adalet ve hukuku temsil ettiğiniz yerde yargısız ve art niyetsiz bizi dinlemeniz gerekiyordu. Ama ortaya çıkan ve gördüğümüz şey, bizi dinlemediğinizdir. Mahkemenin her duruşmasında verdiği ara kararda bir önceki kararından farklı bir kelime dahi yok. Kes-kopyala-yapıştırdan ibaret kararlar veriliyor. Sanki biz burada bir şey söylemiyor, size delil sunmuyoruz gibi davranıyorsunuz. Bizi dinlemeyen savcı, bilgisayarından başını kaldırmayan savcı, Kerem Gökalp’in dinlendiği gün bilgisayarını yan tarafa çekerek, kürsüye yaklaşarak, dinledi. Büyük bir hayranlıkla izledi. Öyle büyük bir değer ve kıymetle dinledi, büyük bir aşkla dinledi. Adalet ve hukuka her zaman inancım var. ” ‘KEREM GÖKALP’İ TANIMIYORUM’ Mahkeme başkanı tarafından “Tanık Kerem Gökalp’i daha önce hiç gördünüz mü?” sorusuna Adıbelli, “Ben yaklaşık 20 yıldır legal siyaset yürütüyorum ve bütün çalışmalarım legal siyaset hakkı üzerinedir. Hiçbir illegal çalışmam yok ki bu kişiyi tanıyayım. Tüm çalışmalarım legal siyaset ve kadın hakları üzerinedir” yanıtını verdi. MAHKEME BAŞKANI DA TANIKLARIN ÇELİŞKİLİ BEYANLARINI KABUL ETTİ Mahkeme başkanı “Gizli tanık ULAŞ Bilim Aydınlanma Komitesi’nde çalıştığını ve sizi orada gördüğünü söylemişti ifadesinde. Tanık Kerem Gökalp de Bilim Aydınlanma Komistesi’nde yer aldığını söyledi. Ben size o nedenle bu soruyu yöneltiyorum” dedi.  Adıbelli, “Savunmamı yapmıştım. Savunmamda da illegal bir çalışmada yer almadığımı söylemiştim” diye karşılık verdi.  Tutuklu siyasetçi Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, “Müvekkilim savunmasını yaptı. Öyle bir çalışması olmadığını söyledi. Kerem Gökalp’in böyle bir beyanı yok. Sorulara itiraz ediyorum” dedi.  Mahkeme başkanı itirazın reddine karar verdi.  ‘ÖYLE BİR KOMİTEYİ BİLMİYORUM’ Mahkeme başkanı, “Bilim Aydınlanma Komitesi diye bir komitede çalışma yürüttünüz mü?” sorusunu tekrar etti. Adıbelli ise, “Bilim ve Aydınlanma’nın içeriği nedir? Ne üzerine kurulmuştur? Hangi esaslara göre yürütülüyor bilmiyorum? Böyle bir yapı içinde de yer almadım? Biraz önce de söyledim, savunma yaptığımda da söyledim. Şimdiye kadar legal, meşru ve siyaset hakkım olan demokratik siyaset çalışmaları yaptım” şeklinde yanıtladı.  Ardından söz alan siyasetçi Dilek Yağlı, bir sonraki duruşma tarihinin araya 1 Mayıs İşçi Bayramı girmesi nedeniyle 9 Mayıs’ta başlamasını talep etti. Yağlı, Ayla Akat Ata’nın Kovid’e yakalanması nedeniyle Akat’ın tutukluluğa dair yazdığı savunmayı onun adına okudu. ‘6 YILDIR GERÇEKLERDEN KAÇAN BİR YARGI VAR’ Ardından iddia makamının tutukluluğa dair mütalaası üzerine söz kendi adına sözlerine devam eden Yağlı, karşılaştığı hukuksuzlukla mücadele etmeye çalıştığını söyledi. Sunulan gerekçelerin “bahane” olarak ele alınmasını “ciddiyetsizlik” olarak değerlendiren Yağlı, ekledi: “Savcı beye şunu sormak istiyorum; Ben ya da herhangi arkadaşım ‘Bir hakkımdan feragat ediyorum’ diye bir dilekçe sunduk ya da beyanda bulunduk mu? Bu belgeye dair hukuki bir dayanağınız, belgeniz var mı? Bazı sınırlarımızın zorlandığını düşünüyorum. Biz bu yargılamanın hukuk zemini dışına çıkmaması için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. ‘Sanıkların ısrarla sorgulanamadıklarını..’ ifade etmiş savcı mütalaasında. Bildiğim kadarıyla belli bir düzeyde uzlaşarak bu yargılamayı sürdürüyoruz. Ben 2014’te MYK tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında gidip ifade vermiş insanlarız. Burada sorgudan kaçma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Sorgudan kaçmamız gibi bir durum yok aksine 6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı makamı var.  Ben her mütalaada sabitleşen ve savcı beyin de bir düsturu haline gelen mütalaaya itiraz ediyorum.” ‘HER DÖNEMDE KÜRTLER HAKLI ÇIKTI’ Ardından avukat Cahit Kırkazak söz aldı. HSK tarafından görevden alınan önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın durumunu hatırlatan Kırkazak, “Şüphesiz tarihi yargılamalarda siyaset yargıya müdahale ederken, Kürtlere dava açarken, yargılarken daha sonra yine Kürtlerin haklı olduğu ortaya çıktı. FETÖ’den tutuklu yargıçların hazırladığı davalarda da bu durum sonradan açığa çıktı. Ve nitekim ‘Atadedeler’ çetesinin üyesinin bu dosyaya dahil edilmesi de açığa çıktı. Devlet ne zaman hukuktan ayrılırsa o zaman kirli ilişkiler ortaya çıkar. Yakın tarihi Susurluk örneğidir. Atadedeler çetesi neden önemli? Sadece Bahtiyar Çolak açısından değil. Bu çete çalışmaları sürdürülürken iki temel siyasal figürü referans gösteriyor. Biri Süleyman Soylu diğeri Devlet Bahçeli…” dedi.   ‘İLLA BİR CEMAAT İLE İLİŞKİNİZ Mİ ÇIKMALI?’ İktidar ile çete ilişkilerine dikkat çeken Kırkazak, “Çeteler ile ilişkiler yürütülürken referans meselesi ortada. Süleyman Soylu’nun ne kadar kirli ilişkileri çıkarsa bu davadaki siyasetçileri hedef alıyor. En önemli müdahalesi de 26 Nisan’daki sosyal medya videosuydu. Yargıda sadece ‘Atadedeler’ üyesi mi var? Tabi ki hayır. Menzilciler ve Hakyolcular var. Bunların içinde Süleymancılar var. Siyasal iktidarın memur gibi çalıştırdıkları var. Nurettin Canikli’nin ülkücüler dedikleri var. Bu kadar bölünmüş bir yargı içinde olduğu bir aşamada oluşan cemaat ve yapıların dosyaya müdahalesi bu kadar açıktır. 2021’den bu yana yargıya müdahaleye baktığımızda yargının siyasetle hareket ettiği çok açıktır. Eylül 2021’den bu yana tek bir tahliye kararı çıkmadı. Söylemlerinizde sık sık ‘ihsası rey’de bulunuyorsunuz. Siz ve bizim bu tespit ve gözlemlerimizin ispatlanması için illa bir cemaat üyesi olduğunuzun ortaya çıkması mı gerekiyor? Bence buna gerek kalmadan hukuka dönmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu.  Tanık Kerem Gökalp’in duruşmada heyetin tutumunu eleştiren Kırkazak, “Sizi burada efsunladı ve gitti. Sami Baran ‘Bu provokasyon HDP’yi aşan bir durumdu. HDP’nin yapabileceği bir şey yoktu’ dedi. Bunu biz de en başından beri söylüyoruz” diyerek, tarihsel yargılamalardan örnekleri sıraladı. ‘VERECEĞİNİZ HÜKMÜ İLAN ETMİŞSİNİZ’ Bu davada hükümetin parmağının olduğunun çok açık olduğunu söyleyen Kırkazak, “Örneğin Bingöl Emniyet Müdürlüğü katledildi ama sorgulanmadı. Van’da çocuk katledildi araştırılmadı. Dolayısıyla hükümet içindeki bir kliğin yaptığı bu kumpasın temizlenmesi açısından müvekkillerimiz yargılanıyor. Kerem Gökalp önemli bir şey söyledi bilmiyorum suç duyurusunda bulunacak mısınız? Kerem Gökalp Savcı Ahmet Altun’un ifadeleri kendisinin yazdığını itiraf etti. Kürt halkına tahammülsüzle saldırıların intikamcı bir şekilde alınması söz konusu. Siyaset açısından intikam devlet tarafından da paranoya söz konusu bu davada. Bilinç altında dilinize düşen kelimeler var. Vereceğiniz hükmü ilan etmişsiniz, biliyoruz ama yine de tarihsel açıdan hukuka dair beyanda bulunacağız” diye belirtti.  ‘SİZ ATADEDELER ÜYESİ MİSİNİZ?’ Bahtiyar Çolak’ın “Atadedeler” çetesinin üyesi ve mahkemenin başkanı olduğunu hatırlatan Kırkazak, “ Siz heyete ‘Bahtiyar Çolak Atadedeler çetesi üyesi ise acaba siz de üye misiniz?’ desem mantıklı gelir mi? Siz dersiniz ki cezaların şahsiliği var. Peki siz baştan beri kıyaslama yapıyorsunuz. Bazı yargılanan siyasetçilerin yurtdışına gitmiş olmasını tutuk gerekçesi yapıyorsunuz. Ki bence bu davadan kaçmak lazım, çünkü siz adil yargılanma yapmıyorsunuz. Siz adil yargılanma göstermiyorsunuz ki gelip, yargılansınlar. Bahtiyar Çolak Atadedeler üyesi ise siz de üyesisiniz demeyi bize söyletiyorsunuz. Çünkü kıyas yapıyorsunuz, bu düz mantıktır. Siz bunu yapıyorsunuz” ifadelerini kullandı.   ‘HALK ONAYLAMIŞ HANGİ HAKLA TUTUK GEREKÇESİ YAPIYORSUNUZ’ “Özyönetim ve özerkliği tutuklama gerekçesi yapıyorsunuz” diyen Kırkazak, HDP’nin tüzüğünde yer alan maddeyi okudu. Kırkazak, “Bu tüzük halktan onay aldı. Meşru, hukuki yasal bir düzenlemeyi tutukluluk gerekçesi hangi hakla yapıyorsunuz. Eğer okumadıysanız, bu akşam tüzüğünü ve programını okuyun” şeklinde konuştu.  ‘TANIKLARA ETKİ EDEN SAVCIDIR’ Söz alan avukat Ali Bozan, “Sayın heyet öncelikle müvekkillerimiz tarafından reddediniz. Reddi hakim talebini reddetmenize dair karara itiraz ettik, süreç devam ediyor. O yüzden reddedilmediğiniz dönemdeki taleplerimize dair söz alacağım. Sami Baran’ın ifade verirken ki tutum ve tavrı tutuk gerekçesi yapıldığı için konuşacağım. Rahatsız olduğunu, beyanlarının kendisine ait olmadığını söyledi. Müvekkillerin lehine olan bir durum savcılık tarafından tutuk gerekçesi yapıldı. Tanıklara etki eden savcı, Antalya TEM Şube ekipleridir. Savcılık tarafından emniyet yetkilileri ve avukatların dinlenmesine dair mütalaasını kabul etmiyoruz” dedi.  ‘YARGININ HAYAL GÜCÜ SANATIN ÖNÜNE GEÇTİ’ Avukat Hürrem Sönmez, HDP’nin meşru bir parti olduğunu vurguladı. 2014 yılından bu yana HDP’nin birden fazla seçime katıldığını aktaran Solmaz, “6 yıl önce yapılan MYK’yı bir suç gibi her defasında soruyorsunuz. Bu kadar keyfi ve rahat davranmanız gerekir. 6 yıl boyunca yargı delilde toplama gereği duymadı. Mesnetsiz bir iddianame ile suç olmayan bir tweetle ağır suçlamalar yöneltildi. 37 kişinin ölümü ve onca zararın bir mail ile yapıldığını bir çocuğa söylesek unutmaz. Yargının hayal gücü kurgunun, sanatın önüne geçti” şeklinde konuştu. ‘TANIKLAR HUKUKA AYKIRI DİNLENDİ’ Avukat Mesut Beştaş, “Sözü alırken zamansızlığın baskısı altında hissediyorum. O nedenle kısaca birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bu periyotta 3 tanık hukuka aykırı olarak dinlendi. Reddedilmiş bir heyet tarafından dinlendi. Tek başına bu husus bile nasıl delil yaratılmak istendiğinin göstergesi. ABC123 Çarşamba günü dinlendi. Neden Çarşamba günü dinlendi? Çünkü Salı veya Perşembe günü dinlenseydi mahkemede dinlenecekti. Mahkemenin görülmediği Çarşamba günü dinlenmesi tercih edildi. Mahkemeden kaçırıldığını gösteriyor. Bu özel bir kasttır. Tanığın sorgusunda hazır olmamız hakkını inkar edemezsiniz. Biz bu şekilde tanık dinlenmesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Mahkemenizin özel kast taşıdığı tanık dinlemelerinden anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.  ‘AVUKATIN HTS KAYITLARI İSTENSİN’ Tanık Sami Baran’ın ifade tutanağında yer alan avukatın Antalya Barosu tarafından atanıp, atanmadığının sorulması gerektiğini dile getiren Beştaş, “Bir diğeri de tanık dinlemesi sırasında tanığa yanındaki kişinin avukat olduğunun hatırlatılması gerekmiyor mu? Bir diğeri de Sami Baran’a avukat ile ifade vermesi gerektiği hatırlatılması gerekmiyor mu? Avukatın HTS kayıtları talep edilmeli. Bu deliller toplandıktan sonra avukatın tanık olarak dinlenmesi gerekir. Yine vekaletin kim tarafından ödendiği de sorulmalı” taleplerinde bulundu.  ‘KAMURAN YÜKSEK DBP EŞ GENEL BAŞKANIDIR’ Tanık Kerem Gökalp’in beyanını sonuna kadar hevesle dinlediğinin altını çizen Beştaş, “Kerem Gökalp’in tanıklığı sadece iddianamenin başında yer alan PKK ve KCK’ye dair bilgileri doğruladı. Kamuran Yüksek dışında herkesin kod ismini söyledi. Kamuran Yüksek hakkında öyle bir algı oluşturdu ki sanki Kamuran Yüksek Kandil’de faaliyet yürüten biri. Kamuran Yüksek kimdir? Tanık Kamuran Yüksek hakkında tek gerçek bir şey söyledi. O da Kobanê’de Selahattin Demirtaş ile açıklama yaptığıdır. Kamuran Yüksek herkesin gözü önünde açık bir siyaset yapmıştır. Başka yere çekmeye gerek yok. Zindan Direniş Konferansında olduğu iddia edildiği tarihte DBP’nin Eş Genel Başkanıdır” dedi.  ‘BU DOSYADA KOVUŞTURMA YOK’ Tanık Baran’ın ifadeleri doğrultusunda bir sahtecilik ortaya çıktığının altını çizen Beştaş, “Sahteciliğin ortaya çıkarılması lazım. Savcı Ahmet Altun’a hangi açık kaynaktan Selahattin Demirtaş’ın açıklamasını alarak tanık Kerem Gökalp’e imzalattığının sorulmasını talep ediyoruz. Bu dosyanın tamamı bir tweetten ibaret. 30 Eylül 2014’te yapılan açıklamayı gerekçe gösteriyorsanız eğer o açıklamada belli kişiler vardı. Selahattin Demirtaş vardı, diğerlerini neden tutuyorsunuz? Çünkü diğerlerini de bırakırsanız bunun siyasi karşılığının ağır olacağını biliyorsunuz. Dosyalarda fail yok. Kendisine teslim alınan malı mı götürdüler, silahla mı oldu. Siz bilmiyorsunuz. Biz iddiaları kabul etsek siz ne ceza vereceğinizi bilmiyorsunuz? Bu dosyada kovuşturma yok” sözlerini sarf etti.