Sanayi ile birlikte açık bir cezaevine dönüştürülen köy! 2022-04-26 09:02:16 DİYARBAKIR - Diyarbakır’da, sanayi bölgesinin kurulmasıyla köylerinin etrafı duvarla çevrelenen, kimyasal atıklar nedeniyle yaşam alanları daraltılan Zor köyü sakinleri hayvancılığı bıraktı, fabrikalarda işçiye dönüştü. Diyarbakır’da Organize Sanayi Bölgesi tarafından çevrelenen 70 yıllık Zor (Al) köyü, adeta bir hapishaneye dönüştürüldü. Çevresi duvar ve tel örgüyle örülen köyün tek bir çıkışı bulunuyor. Elazığ-Diyarbakır karayolunun 24’üncü kilometresinde 70 yıl önce kurulan köyün kaderi, kurulduğu alanın Organize Sanayi Bölgesi ilan edilmesiyle değişti. Bölgenin mera ve arazilerini içine alan 915 hektarlık alanın kamulaştırılmasıyla, köyün hayvancılığı darbe alırken, atılan adımlarla gün geçtikçe köylülerin yaşam alanları yapılan fabrikalar nedeniyle daha da sınırlandırıldı. Organize sanayi bölgesi ilan edilmeden önce köylüler sakin bir hayat yaşarken, 20 yıl önce alınan kararla hayatları alt üst oldu. Köylüler, devlet destekli projelerin adım adım hayata geçirilmesine paralel olarak değişti. Bölgede kurulan 210 firmanın yüzde 21’i gıda, yüzde 12’şer payla gıda, metal, plastik ve mobil ile yüzde 7’si inşaat malzemeleri üzerine üretim yaparken, bu üretim getirdiği katı ve sıvı atıklar köylülerin yaşam alanlarını tahrip ettiği gibi, sağlıkları için ciddi risk oluşturuyor.    İŞÇİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜLER   Fabrikaların kullanmak için açtığı artezyen kuyuları köyün yeraltı suyunu ciddi oranda azaltırken, fabrika atıkları, tarım sulaması ve hayvanlarının su ihtiyaçlarını karşıladığı Devegeçidi çayını kirletmesi nedeniyle köylülerin bu ihtiyacını karşılamaz hale getirdi. Yaşam alanları ve geçim kaynaklarının daralması nedeniyle köylülerin birçoğu, aylık 2 bin 500 ile asgari ücret arasında değişen ücretlerle fabrikalarda çalışmak zorunda bırakıldı.    ABLUKA ALTINA ALINDI   Kirletilen su için arıtma tesisinin bulunmadığı 300 haneli bin 140 nüfuslu köyün sakinlerinden Mehmet Yiğit, fabrikaların kurulması, atıkların nehir ve meralara atılması nedeniyle hayvancılığın zarar gördüğünü dile getirdi. Bundan dolayı köylülerin hayvancılıktan vazgeçtiğini ve fabrikalarda çalışmaya başladığını ifade eden Yiğit, fabrikaların köyün etrafında 5-6 tane sondaj kuyusu açtığını belirterek, bu da köyün suyunun azalmasına neden olduğunu dile getirdi. Yaşanan su sıkıntısının köyü zorladığını ifade eden Yiğit, “Fabrikaların suyu çok bizim suyumuz yok denecek kadar az. Eskiden çeşmelerimiz vardı, şimdi o da yok. 300 haneli köyümüzde mevcut su kaynaklarımız bize yetmiyor. Köylülerin sanayiye girmemesi için bu duvarları yapmışlar ve bizi abluka altına almışlar” ifadelerini kullandı.    ‘KOKUDAN NEHİRE YAKLAŞILMIYOR’   Devegeçidi suyunun Dicle Nehri’ne aktığını ve burada fabrikalar tarafından kirletilen suyun aynı zamanda Dicle Nehri’ni de kirlettiğini vurgulayan köy sakinlerinden Cemil Al, Devegeçidi suyunun önceden berrak ve içilebilir düzeyde olduğunu anlattı. Fabrikaların yarattığı kirliliğe işaret eden Al, “Fabrikaların kirliliği suya da zarar verdi. Mermer fabrikası kirli sularını nehir suyuna bırakarak, binlerce hayvanın ölümüne sebep oluyor, ekolojik tahribata da neden oluyor. Eskiden piknik alanı olarak kullanılan nehir kenarlarına şimdi atık kokusundan yaklaşılamıyor” diye konuştu.   AÇIK CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜ   Bir diğer köy sakini Nilüfer Özcan, sanayi bölgesinin kurulmasıyla köyde yaşanan değişimi, "Eskiden hayvanlarımız vardı, köyün etrafı duvarlar ve tel örgülerle kaplandığı için ne biz ne de beslediğimiz hayvanların çıkmasına izin verilmiyor. Hayvanlarımızı sattık. Duvarları aşmaktan kokuyoruz, bize ‘Dışarıda ne arıyorsunuz?’ deniliyor. O duvarların dışına çıkmamıza izin verilmiyor. Köy, açık bir cezaevine dönüştü. Fabrikalar kirli sularına çayıra döküyorlar. Nehir eskiden balık kaynıyordu, şimdi balıkların hepsi zehirli ve ölmüş” sözleriyle anlattı.   FABRİKALARDA ÇALIŞIYORLAR     Köylülerden Abdulgalim Biçer de, köyün havasını kirleten fabrikalara dikkat çekerek, “Fabrikaların kokusu artıyor ve bu bizi çok üzüyor. Filtreleri olmadığından çeşitli hastalıklara neden olabiliyor. Havaların ısınmasıyla beraber havada kirli bir koku artıyor. Fabrikalar arasında sıkışıp kalmış durumdayız. Önceden kendi işimiz vardı, şimdi mecburen fabrikalarda çalıp geçimimizi sağlıyoruz. Köyün etrafın çevreleyen duvarların bir cezaevinden farkı yok” şeklinde konuştu.    YAŞAM ALANI DARALTILDI    Yaşadıkları sorunları dile getiren Edip Aslan, köy yollarının kapatıldığını ve hayvanlarını otlağa götürürken büyük sorunlar yaşadıklarını söyledi. Her yere fabrikalar yaparak yaşam alanlarının daraltıldığını aktaran Aslan, “Biz Kürt’üz köyde hayvan beslemeyip de ne yapacağız? Fabrikalarda çalışıp başkasının işini yapmak istemiyoruz. Kendi işimizi yapmak istiyoruz. Başkalarının işini yapmak zorunda değiliz” diye ekledi.