Av. Dakalı: İmralı'daki tecrit yüzyıldır Kürtlere uygulanan tecrittir 2022-05-27 09:08:33   DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin “mutlak tecrit” boyutuna ulaştığını söyleyen ÖHD'li Avukat Halise Dakalı, "İmralı'da devam ettirilen tecridi, Kürt halkının yüz yıldır Ortadoğu'da tecrit edilmesi olarak değerlendirebiliriz" dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye getirildiği günden bu yana mutlak tecrit altında. Öcalan’a uygulanan tecrit bu tarihten itibaren zaman zaman esnetilse de kesintisiz devam ediyor. Türk hükümeti uluslararası platformlarda tecridi resmi olarak kabul etmese de Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesinden sonra, üçüncü tarafların görüşme talepleri sürekli ret edildi, aile ve avukat görüş talepleri “Bozuk koster” ve “Hava muhalefeti” şeklinde yaratılan gerekçeler ile engellendi. İmralı direnişi karşısında son derece suni gerekçeler ile tecridi sürdürmeye devam eden Türkiye, son dönelerde ise, Öcalan’ın avukatlarına savunma ve itiraz hakkı dahi tanımayarak, Öcalan’a üst üstte verdiği “disiplin cezaları” ile tecridi daha da derinleştiriyor.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Halise Dakalı, Öcalan üzerindeki tecridin "disiplin cezaları" adı altında sürdürülmesi ve İmralı’dan diğer tüm cezaevlerine yayılan tecrit hallerine dair değerlendirmelerde bulundu. Dakalı, "Her ne kadar devletlerinin infaz hukukuna yönelik uygulamaları birbirinden farklılık gösterse de bireyin toplumdan tamamen izole edilmesini sağlayan hukuki hiçbir uluslararası sözleşme bulunmamaktadır" dedi.  'FİİLİ HUKUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ'   Uluslararası sözleşmelerle bireyin toplumdan soyutlanması olarak ifade edilen uygulamaların şeklen de olsa önünün alındığını söyleyen Dakalı, İmralı Adası’nda yıllardır derinleşerek devam eden tecrit uygulamasıyla sözleşmelerin nasıl şekilde kaldığının göstergesi olduğunu söyledi. Dakalı, “İmralı Adası'nda yıllardır derinleşerek devam eden tecrit uygulamasına baktığımızda; bu pratiğin nasıl da şekilde kaldığını, kendi iç hukukunu ve uluslararası sözleşmelerin nasıl hiçe sayılarak kişiye özgü fiili bir hukuk yaratıldığı gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktayız" diye konuştu.    'TECRİT İNSANLIK ONURUNA AYKIRIDIR'   Tecrit uygulamasının işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olarak kabul edildiğini aktaran Dakalı, tecridin hukuksal bire zemininin olmadığına dikkat çekerek, tecridin tam anlamı ile insanlık onuruna aykırı bir uygulama olduğunu belirtti. Dakalı, “Türkiye'deki mevcut uygulamaya bakıldığında, kanuni metinlerde kanun tecrit uygulamasına açıklık sağlayan, kapı aralayan herhangi bir kanun maddesinin bulunmadığını söyleyebiliriz" dedi.    'KİŞİYE ÖZGÜ HUKUK'   Yasal olarak tecridin mümkün olmamasına rağmen Öcalan'a tecrit uygulanmasının "kişiye özgü fiili bir hukukun yaratılmasından kaynaklandığına" işaret eden Dakalı, bunun politik nedenlerinin yanında yargı bağımsızlığının oluşmamasından, yargının devlet aklı hiyerarşisinde olmasından kaynaklandığını vurguladı. Dakalı, "Yargı, bir konumlanma seçerek, tarafsızlıktan uzak pratikler sergilenmesi nedeniyle tecrit gerçekleşmektedir" dedi.    TECRİDİN CEZAEVLERİNE YAYILMASI   İmralı'daki uygulamaların İmralı'yla sınırlı kalmadığının altını çizen Dakalı, şunları söyledi: "İmralı Adası’nda uygulanan tecridin derinleşerek diğer tüm hapishanelere geçtiğini görmekteyiz. Bugün Türkiye devletinin uygulamış olduğu ceza infaz kurumu uygulamaları sebebiyle ne yazık ki hapishanelerde bulunan mahpuslara da uygulanan politikalar, çok ciddi noktalara ulaşmıştır. Daha önce ‘hava muhalefeti’, ‘kosterlerin bozuk olması’ gibi gerekçelerle engellenen aile görüşmelerine, avukat görüşlerine, bugün İmralı Adası'nda ‘disiplin cezaları’ gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak nasıl disiplin cezaları? Kişinin, mahpusun, avukatlarının dahi ulaşamadığı, herhangi bir itiraz sürecini işletemediği disiplin cezaları gerekçe gösterilerek bugün görüşmeler engelleniyor. Tecridin herhangi bir hukuki zemini bulunmuyorsa bu sunulan gerekçelerin hiçbirinin aslında hukuki bir temeli yoktur. Somut gerçeklikten uzak olup, sadece bu görüşmelerin engellemenin önünde sunulmuş olan uygulamalardan ibaret olarak görüyoruz."   İmralı'dan başlatılıp ve diğer cezaevlerine yayılan disiplin cezaları uygulamasını müvekkilleri üzerinde nasıl uygulandığına dair örnekleriyle anlatan Dakalı, tanık olduğu şu örnekleri sıraladı: "Cezaevlerinde, uygulanan bu tecrit politikasının yansımasını bugün müvekkillerimizin üzerinde de bizzat görmekteyiz, yaşamaktayız. Gidip ziyaret ettiğimiz müvekkillerimizin dile getirdiği üzere aile görüşüne, avukat görüşüne veyahut telefon görüşüne çıkarken koridordan geçtiği esnadan başka bir mahpusa selam vermesi bile infaz kuruma memurları tarafından müvekkillerimize; 'Size disiplin soruşturması açarız' tehdidi olarak geri dönmektedir. Newroz Bayramı'nda Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle birçok müvekkilimize disiplin cezası verildi. Bu disiplin cezalarının bazıları iletişim, bazıları ziyaretçi görüşü, bazıları ise artık art arda disiplin cezası verilmiş olması nedeniyle hücre hapsine kadar gitti. Bazı mahpuslar hastaneye giderken insan onuruna aykırı bir uygulama olan ağız içi aramayı kabul etmedikleri gerekçesiyle sağlığa erişim hakkından ne yazık ki mahrum bırakılıyor."   MUTLAK TECRİT    Tecridin artık mutlak tecrit boyutuna ulaştığının altını çizen Dakalı, tecridin bütünlüklü hak ihlali yönleri olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: "Tecrit bugün kişinin sağlığa erişim hakkını, maddi ve manevi bütünlüğünü geliştirme hakkını, kişinin aile, vasi ve avukat görüşünü engelleyerek özel hayata saygı hakkını da ne yazık ki ihlal ederek mutlak tecrit boyutuna ulaşmaktadır. Gerek İmralı Adası'nda, gerekse diğer hapishanelerde uygulanan bu mutlak tecrit uygulamasının tek sebebi: Yargı ve siyasal iktidarların kendi iktidarlarını devam ettirmekten ibarettir. Bizim gözümüzde kişiyi, toplumu yok sayarak uygulamış olduğu hukuksuz uygulamalardan ibarettir. Bugüne kadar bütün iktidarlar gerek yasak kavramını gerek günah kavramını kullanarak kendi iktidarlarına meşruiyet kazandırmaya çalışmışlardır. Kendi iktidarının sürekliliğini, bu yasak ve günah kavramları temelinde, kendinden olmayanları cezalandırarak, kendi hukuksuzluklarının önünü kapatmaya çalışmaktadır. İmralı Adası'nda uygulanan pratikle, Türkiye'deki diğer hapishanelere sirayet eden bu mutlak tecrit politikası, aslında kendi hukuksuzluğunun önünü kapatma çabasından ibaret olarak görüyoruz."   'KÜRTLERE UYGULANAN TECRİT'   Öcalan'a yönelik tecridin Kürtlerin yüzyıllardır içinde bulunduğu durumla doğrudan bir bağa sahip olduğunu aktaran Dakalı, "Bu kapsamda İmralı'da devam ettirilen tecridi, aslında Kürt halkının yüz yıldır Ortadoğu'da tecrit edilmesi olarak değerlendirebiliriz. Kürt halkı yüz yıldır Ortadoğu'daki kimliği, varlığıyla, dili ve kültürü ile neredeyse tam anlamıyla fiziki olarak tecrit edilmektedir. İmralı Hapishanesi'nde uygulanan ve diğer zindanlara sirayet eden bu tecrit uygulamasını, Kürt halkı üzerinde uygulanan tecrit politikasından bağımsız görmeyip, barışa ve insanlığa karşı uygulanan bir tecrit olarak ifade ediyoruz" diye belirtti.    'SORUMLULUKLARINI HATIRLATIYORUZ'   Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) İmralı Adası'nda yaptığı incelemeler sonucu Türk hükümetinden savunma istediğini, Türk hükümetinin bu tecrit uygulamasını reddettiğini hatırlatan Dakalı, CPT'nin çalışma disiplinin devletler arası çıkarlara kurban edildiği eleştirisi yaptı. Bu durumun sadece CPT ile alakalı olmadığını, tüm uluslararası kuruluşların devletlerarası çıkar ilişkisi nedeniyle CPT ile aynı pozisyonda olduğunu anlatan Dakalı, bu eksiklikleri görmekle birlikte uluslararası kurum ve kuruluşlara hukuksal başvurularını sürdüreceklerini, bu konudaki sorumluluklarını hatırlatmaya devam edeceklerini kaydetti. CPT'nin ilk başvurulan kurumlar arasında olduğunu ancak tek başvuru kurumu olmadığına işaret eden Dakalı, "Biz tecridin insanlığa aykırı bir uygulama olduğu gerçeğini her yerde, her platformda söylemeye devam edeceğiz ve tüm uluslararası kurum ve kuruluşlara kendi görev ve sorumluluklarını hatırlatarak insanlığa aykırı bu uygulama karşında ses çıkarmaları gerektiğini hatırlatacağız" diye ekledi.