KESK çalıştayında farklı demokrasi modelleri tartışıldı 2022-05-27 16:35:58   ANKARA - KESK’in düzenlediği “Demokratik Ekonomi ve Türkiye’de Kamusal Hizmetlerin Radikal Dönüşüm İhtiyacı Çalıştayı”nda, farklı renklerin demokraside nasıl yansıtılacağı ve farklı demokrasi modelleri tartışıldı.   Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Merkezi’nde 2 gün sürecek “Demokratik Ekonomi ve Türkiye’de Kamusal Hizmetlerin Radikal Dönüşüm İhtiyacı Çalıştayı” başladı. Çalıştaya birçok sendika üyesinin yanı sıra KESK Eş Genel Başkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını Yeşil yaptı.   Yeşil, kamu hizmetlerindeki dönüşümün halk aleyhine yaşanan dönüşümden kopuk olmadığını belirterek “Yaşadığımız coğrafyada otoriterleşme ve savaş politikaları ile derinleşen çoklu krizlerin yarattığı eşitsizlikler emek alnına da doğrudan yansıyor” diye belirtti.     ‘EMEK SÖMÜRÜSÜ DERİNLEŞİYOR’   Sığınmacıların düşük ve güvencesiz çalıştırıldığını belirten Yeşil, “Esnek, güvencesiz, taşeron, kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalıştırılan mülteci-sığınmacı işgücü üzerinden istihdam, tüm dünyada ve ülkemizde emek sömürüsünü derinleştiriyor” dedi. Türkiye’de iktidarın özelleştirme politikaları nedeniyle halkın kamu kaynaklarına ulaşamadığını belirten Yeşil, “Dolayısıyla bugün kapitalizmin neoliberal, özelleştirme politikalarını ve bunun yarattığı yoksulluk, işsizlik ve güvencesizliği konuşurken diğer yandan da AKP- MHP iktidar blokunun güvenlikçi savaş politikalarını, tek adam rejiminin tasfiye ettiği demokrasinin yeniden inşasının olanaklarını da konuşmalıyız” ifadelerini kullandı.   ‘KRİZİN FATURASINI HALK ÖDEDİ’   Açılış konuşmasının ardından çalıştayın “Katılımcı, Yerinden, Doğrudan Demokrasi Teori ve Pratikleri”  başlığı altına birinci oturuma geçildi. İlk oturumda Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Galip Yalman, ihraç edilen Barış Akademisyeni Profesör Ülkü Doğanay, yerine kayyım atanan Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Semire Nergiz, Feminist Aktivist Özgül Saki konuştu.   İlk olarak konuşan Yalman, devlet ve piyasanın ilişkilerini değerlendi. Yalman, piyasa ve devlet ilişkisinin yeni bir boyuta taşındığına dikkati çekerek “Çoklu krizlerin yaşandığı bir dönemde devlet ve ekonomi birbirini besleyen iki kavramdır” dedi. Yalman, 2008 krizinden sonra birçok ülkede yoksul halkın krizin faturasını ödediğini belirtti. Yalman’ın ardından konuşan Profesör Ülkü Doğanay da katılımcı demokrasi tartışmalarının tarih boyunca devam ettiğini belirtti. Demokratik temel prensiplerinin demokrasi tartışmalarıyla birlikte yürütüldüğünü ifade eden Doğanay, “Batı demokrasisinde umut veren bazı uygulamalar var ama mültecileri de kapsadığımızda farklı renklerimizle birlikte yaşamamız mümkün mü sorusunu tekrar gündeme getirdi” diyerek demokrasinin her dönemde farklı tartışmalarla birlikte devam ettiğini söyledi.   AKP iktidarının demokratik söylemlerinin süreç içinde değiştiğini ifade eden Doğanay “Öyle ya da böyle biz hala böyle bir başlıkla oturumda bunun mümkün olduğuna yönelik tartışmalar yürütüyoruz. Bunun yanında muhalefet partileri ve HDP demokrasi talebinde bulunuyor. Bu talep dinmiyor” dedi. Doğanay konuşmasında ulus devletteki demokrasi anlayışının yurttaşları standartlaştırdığına ve homojenleştirdiğine dikkati çekti.   ‘BAŞKA BİR YAŞAM MÜMKÜN’   Oturumda konuşan Semire Nergiz, pandemi sürecinde kapitalizmin kadınları, çocukları yok saydığına dikkati çekti. “O kaotik dönem kadınların mücadelesini gördük. Pandemi döneminde İstanbul Sözleşmesi’nden tek adam rejiminin ‘ben çıktım oldu’ uygulamalarını gördük” diyen Nergiz, kadın kazanımlarına yönelik saldırıları hatırlattı. Pandemi sürecinde dezavantajlı grupların yok sayıldığını belirten Nergiz, “Bu süreçte kapitalizmin sıcak yüzünü gördük” dedi. Başka bir demokrasinin ve yaşamın mümkün olduğunu belirten Nergiz, “HDP ve öncülü olan bütün siyasi partilerin, kadın mücadelesi pratiğinde, Kürt kadın mücadelesinin oluşturduğu eş başkanlık sisteminde bunun mümkün olduğunu görüyoruz” diye konuştu.   ‘AMAÇ FARKLI RENKLERİ MERKEZİLEŞTİRMEK’   HDP’nin kadın adaylardan ücret talep etmediğini belirten Nergiz, “Kadının kendi coğrafyasına ilişkin fikirlerini beyan etmesi için çok zengin olması gerekmiyor. Adaylık başvurularında kadın boyutunda özgün bir örgütleme var. Kadınlarla alakalı bütün konularda özgün komisyonlar görev almaktadır, erkeklerin bu konuda söz hakkı yok. Eşbaşkanlık denilen uygulama sadece bir kadının yanına bir erkeğin yerleştirilmesi değildir. Pratikte kadın başkanın veya erkek adayın mutlaka toplumun farklı bir kesimini temsil etmesi gerekiyor. Biri Arap’sa biri Kürt, biri Türk ise diğeri Süryani’dir” dedi, Nergiz, asıl amaçlarının yereldeki farklı bakış açılarını, renklerin merkezileştirmek olduğunu da sözlerine ekledi.   Negiz, iktidarın eşbaşkanlık sistemine karşı kayıp politikalarını da eleştirdi. Eşbaşkanlık sisteminden vazgeçmeyeceklerini dile getiren Nergiz, “Elbette devrimin ve dönüşümlerin bedelleri var çünkü hiçbir iktidar kendi isteğiyle yönetimi vermez” diye konuştu.   ‘KÜRT HAREKETİNİ MERAK EDİYORLAR’   Özgül Saki de dünya devrim girişim hareketlerinden örnekler verdi. Devrimin kapitalizme yakınlaşmaya başladığı dönemlerde kadın kazanımlarının yavaş yavaş yok edildiğine dikkati çeken  Saki, Meksika, Kolombiya’da önce kendilerini “sol görüşlü olarak” tanıtan kişilerin daha sonra sermayeyle işbirliği yaparak bölgelerindeki farklı inanışları, ırkları yok ettiğini söyledi.  Bir süre Meksika’da Zapatistalarla birlikte yaşadığını belirten Saki, “Zapatistalar en çok Kürt hareketini merak ediyorlar. Oraya gittiğimde ‘Kürdistan’dan mı geldin’ diye sordular, hayır deyince ‘olsun’ dediler” dedi. Saki, Zapatistaların Rojava kadın devrimini de yakından takip ettiğini dile getirdi.   KOLEKTİF MÜCADELE VURGUSU   Çalıştayın “Emek- Sermaye Rejimindeki Dönüşüm ve Temel Dinamikleri” başlıklı ikinci oturumunda İngiltere SOAS Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Guy Standing, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Haluk Levent, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Emel Memiş ve Akademisyen Özgür Müftüoğlu konuştu.   İkinci oturumda konuşan Profesör Guy Standing, küresel kapitalist sistemde ezilenlerin işçilerin olduğunu ifade ederek “Yeni bir sisteme geçmezsek çatışmalar ve savaşlar devam edecek” diye konuştu.  Standing, dünyada şu an rantçı kapitalizmin olduğunu belirterek “Dünyadaki zenginler sermaye sahiplerine gidiyor. 1980’lerden sonra finans kapitalizmi dünyada etkili oldu ve dünyayı değiştirdi. 1994’te imzalanan TRİPS anlaşmasıyla birlikte kapitalizmin başka bir boyuta evirildi. Anlaşmayla birlikte her şey patentlere bağlandı. Şirketler bu süreçten milyarca dolar ve avro kazandı. Bununla birlikte yeni bir sınıf oluştu” dedi. Standing, kolektif bir mücadeleyle bu sistemin değişeceğini ifade ederek konuşmasını bitirdi.   ‘YA EŞİTLİK İÇİNDE YAŞAYACAĞIZ YA DA YOK OLACAĞIZ’   Standing’in ardından konuşan Profesör Haluk Levent, Türkiye’nin önünde iki farklı geleceğin olduğunu belirterek “Ya eşitlik içinde yaşayacağız ya da yok olacağız” dedi. Sistemin ekolojik krize neden olduğunu belirten Levent, “İklim mücadelesi sınıf mücadelesidir. Bir yıl içinde tüketilmesi gereken kaynaklar Ağustos ayında bitecek, bu süre her yıl daha da geriliyor. Bunun çözümü üretimi arttırmak değil, kaynakları eşit kullanmaktan geçer” diye konuştu.  Levent’in ardından Profesör Emel Memiş ve Akademisyen Özgür Müftüoğlu konuştu.  Konuşmaların ardından çalıştayın bugünkü programı soru cevap kısmıyla bitti.