Türkdoğan: Haber alma hakkının yok sayılması kabul edilemez 2022-06-10 13:58:18   DİYARBAKIR - DFG’ye dayanışma ziyaretinde bulunan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Halkın haber alma hakkının bu şekilde yok sayılması kabul edilemez” dedi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve beraberindeki heyet, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan operasyon kapsamında, gözaltına alınan gazetecilere ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne (DFG) dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. İHD heyetini, DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Roza Metina ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Sedat Yılmaz karşıladı.   ‘KÜRT BASINI GERÇEKLERİ DÜNYAYA YANSITIYOR’   Burada konuşan Türkdoğan, gazeteciliğin bir suç olmadığını, özellikle Kürt basının bütün gerçekleri gündemlere yansıtmasından kaynaklı hedefe konulduğunu ifade ederek, "Gazetecilik kamusal bir hizmettir. Özellikle Kürt kentlerinde burada olup biten bütün olayları Türkiye ve dünyaya aktaran gazetecilerdir. Halkın haber alma hakkının bu şekilde yok sayılması kabul edilemez. Türkiye’de çok uzun zamandır ‘Terörle Mücadele Kanunu’nun belirsizliğinden dolayı her türlü muhalif düşünce, toplumsal muhalefet, siyasal muhalefet suçlanmaya çalışılıyor. Bu durum özellikle Kürtlere yönelik olarak ara verilmeden yapılıyor” dedi.    ‘ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN KAYNAKLANIYOR’   Türkdoğan, gazetecilerin haksız şekilde üç gündür gözaltında tutulduğunu belirterek, “Türkiye bu kötü alışkanlığını maalesef terk etmiyor. Tabi bütün bunlar Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklanıyor. Türkiye son 7 yıldır savaş ve çatışma siyasetiyle çok şeyi kaybetti.  Ekonomisini, değerli evlatlarını kaybetti. Yine çok sayıda yurttaşlarının göç etmesine sebep oldu. Binlerce yazar aktivisit hapishanelerde. Bütün bunlara rağmen Kürt gazetecileri çok büyük çabalarla halkın haber alma hakkını yerine getirmek istediler” ifadelerini kullandı.     ‘EL KONULAN MALZEMELERİN BIRAKILMASI GEREK’   Gözaltına alma işlemi sırasında çok sayıda dijital materyallere el konulduğuna değinen Türkdoğan şöyle devam etti: “Bunun anlamı da şu; geride kalan arkadaşlar bırakılsa bile uzun bir süre boyunca materyallerine el konulmuş ve verilmemiş olacaktır. Ve bu nedenle de ‘habercilik yapamayacaklardır’ diye düşünüyorlar. Bu aynı zamanda ekonomik anlamda da bir cezalandırma yöntemidir. Bunun yapılmaması gerekir. Yasalara göre, alınan dijital materyalleri kontrol edip tekrar yerine bırakılması gerekmektedir. Fakat bu yapılmadı. Bu durumda haber alma hakkına yönelik bir ihlaldir.  Hiçbir ülkede, hiçbir yerde basın araçlarına en konulamaz. Bu bir anayasa hükmüdür. Basın özgürlüğünü sağlamanın yolu sadece haber yapması değil, haberi yaptığı materyallerine ve binalarına el konulmaması gerekir.”   ‘BİR AVUÇ EGEMEN DIŞINDA HERKES TERÖRİST’   OHAL ile beraber çok sayıda Kürt kurumunun kapatıldığını hatırlatan Türkdoğan, “Söylenecek çok şey var, fakat belki bu ziyaretimiz, Türkiye’nin birçok yerinde ve üyesi olduğumuz kuruluşlar, buradaki ve uluslararası gazetecileri harekete geçirecektir. Bizler elbette bütün bu hukuksuzlukları hem Türkiye’ye hem de dünyaya yansıtacağız. Türkiye’de artık insanlar her şekilde suçlanılabiliyor. Çünkü bir avuç iktidar ve egemen dışında bu ülkede herkes terörist ilan edilmiş. Dünyada bu kadar çok terörist olan bir ülke yoktur. Haksız yere gözaltına alınan arkadaşlarımız umarım serbest bırakılır. Ve beraberlerinde el konulan dijital materyallerinin de bırakılması iade edilmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” diye de ekledi.    ‘BASKI CENDERESİNE KARŞI MÜCADELE…’   DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ise, kendilerine yapılan dayanışma ziyaretlerinin önemli olduğuna değinerek, dayanışma ile tüm zorlukların göğüslenebileceğinin altını çizdi. Müftüoğlu, “Bugün sadece Kürt gazetecileri gözaltında değil. Siyasetçisi, aydını, aktivisti… Bugün bütün herkes, baskı cenderesine karşı mücadele ediyor ve söz söyledikçe bu şekilde operasyonlarla susturulmaya çalışılıyor. Söz söyleyen tüm kesimlerin o sözünü yansıtmaya çalışan bir özgür basın gerçekliği var. 90’lı yıllardan bu yana bu işi yapmaya çalışıyorlar.  2016’da OHAL ile 300’e yakın basın kurumu kapatıldı. Binlerce meslektaşımız işsiz kaldı.  Ne yazık ki yüzlercesi de Avrupa’ya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Cezaevinde olan var, sürgünde olan var…  Burada bu bütün baskı cenderesine rağmen, bu işi yapabilmeye çalışan, sokaktaki kadının sesini, gencin sesini, ekonomik krizi,  tüm kesimlerin sesini dünyaya duyurmak isteyenler var” diye konuştu.    ‘TÜRKİYE CEZAEVİNE DÖNÜŞÜYOR’   Müftüoğlu, Türkiye’nin bir cezaevine dönüştüğünü, haberleriyle buna engel olmaya çalıştıklarını kaydederek, “Demokrasiden söz eden bütün kesimlere sesleniyoruz. 21 gazetecinin aynı anda gözaltına alınması dijital materyallerine el koyulup dışardakilerinde çalışmalarına engel olmaları, sadece Kürtlerin sorunu değil, bütün Türkiye halklarının sorunudur. Basın ve ifade özgürlüğünü ancak bu şekilde var edebiliriz. Yoksa Türkiye gitgide duvarları yükselen bir cezaevine dönüşecek.”    10 SAAT BOYUNCA KELEPÇELİ KALDI'   MKGP sözcüsü Roza Metina ise, yıllardır Kürt halkına ve basınına yönelik topyekûn bir saldırının olduğunu ve halka yönelen saldırıların özellikle savaşla bağlantılı olduğunun altını çizdi.  Metina, “Ülkede her şey savaş halinde ve en çok bunu kamuoyuna sunanda basın olduğu için ilk önce susturulan basın oluyor. Gazeteci Mehmet Ali Ertaş 10 saat boyunca kelepçeli bir şekilde bırakılmış. Bu insanlık dışı bir suçtur. Burada bizlerle dayanışma içerisinde olmanız bize güç veriyor bizler hep beraber özgür basın susturulamaz diyeceğiz” dedi.