İstanbul Protokolü güncellendi 2022-06-28 12:36:36   ANKARA - Güncellenen İstanbul Protokolü, yarın Cenevre’de kamuoyuyla paylaşılacak. TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, işkencesiz bir ülke ve dünya yaratmayı her halükarda başaracaklarını söyledi.   İşkencenin araştırılması ve dokümantasyonu için Birleşmiş Milletler (BM) patentli bir kılavuz olma niteliği taşıyan İstanbul Protokolü, hazırlanışının üzerinden 22 yıl geçtikten sonra 51 ülkeden 180’den fazla uzmanın 6 yıllık çalışmasıyla güncelleniyor. Protokolün güncel hali, yarın Cenevre’de gerçekleştirilecek bir etkinlikle kamuoyuyla paylaşılacak.   BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in açılış konuşmasıyla başlayacak etkinlikte Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nı (TİHV) temsilen Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı konuşacak.   TİHV, hazırladığı “İşkenceyle Mücadele ve İstanbul Protokolü” başlıklı videoyla işkenceyle mücadelede İstanbul Protokolü’nün önemine dikkat çekti.   31 YILDA 20 BİN BAŞVURU   İşkencenin, otoriteden alınan güçle bir kişinin fiziksel ya da psikolojik yönden canının kasıtlı olarak yakılması anlamına geldiği ifade edilen videoda, uluslararası hukukta insanlık dışı bir suç olarak kabul edildi ve istisnasız bir şekilde yasaklandığı vurgulandı. Buna rağmen işkencenin sürdüğü belirtilen videoda, Türkiye’de son 31 yılda 20 bine yakın insanın kendisi ya da bir yakını işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için TİHV’e başvurduğu, bunlardan 4 bini aşkını OHAL’in ilan edildiği 2016 - 2021 yılları arasında yapılan başvurular olduğu vurgulandı.   KILAVUZ OLMA NİTELİĞİ TAŞIYOR   İşkencenin etkin bir şekilde soruşturulması ve belgelendirilmesi için atılmış önemli adımlardan birinin İstanbul Protokolü olduğu aktarılan videoda, “1999 yılında, 15 ülkeden çok sayıda hekim, hukukçu, felsefeci, psikolog ve insan hakları aktivistinin çabasıyla hazırlanan protokol, işkencenin araştırılması ve dokümantasyonu için Birleşmiş Milletler patentli bir kılavuz olma niteliği taşıyor. TİHV, protokolün hazırlık ve kabul sürecinden etkin bir rol oynamıştı” bilgileri paylaşıldı.   ‘ÖTEKİLER’ KAVRAMI İŞKENCEYE KAPI AÇIYOR   Videoda konuşan TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, insan haklarının bölünemez bir bütün olduğunu ancak işkence yasağının bu haklar içinde özel bir yeri olduğunu vurguladı. Bakkalcı, “Diğer haklar, hakkın özüne dokunmamak kaydıyla, belli koşullarda, belli sınırlılıklar içerisinde, belli sürelerde, belli kısıtlamalara maruz kalabilir. Ama işkence konusu böyle bir şey değildir. Hiçbir şekilde istisnası olmayan bir mutlak yasaktır” dedi. Bakkalcı, siyasi iktidarların kullandığı “ötekiler”, “düşman” gibi kavramların tüm yasaklara rağmen işkencenin sürmesindeki en önemli nedenlerden biri olduğunu vurguladı.   ‘DEVLETE YÜKÜMLÜLÜK GETİRİYOR’   TİHV ile birlikte protokolün hem hazırlık hem de güncelleme çalışmalarında aktif olarak görev alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, uluslararası sözleşmelerin devletlere işkenceyi önlemede yükümlülükler getirdiğine dikkati çekti. İstanbul Protokolü’nün bu yükümlülüklerin nasıl yerine getirileceği konusunda bir kılavuz işlevi gördüğünü ifade eden Fincancı, sağlık alanındaki ilerlemelerin güncellemeyle birlikte Protokole yansıtılmasının işkencenin belgelenmesine önemli katkı sağlayacağını söyledi.   ‘İŞKENCENİN RAPORLANMASI İÇİN TEK KAYNAK’   Psikiyatr Doçent Doktor Neşe Direk Tecirli de “İşkencenin yaygın olduğu, sık kullanılan bir yöntem olduğu ülkelerde işkencenin iyi ve ayrıntılı biçimde dokümante edilmesi gerekmektedir. Çünkü işkence yöntemlerinin hemen hepsi zaten herhangi bir iz bırakmamak üzerinden yıllar içinde kendi kendini geliştiren, yeni yöntemleri evrilten bir süreç geçirir. Dolayısıyla burada belgelemenin çok büyük titizlikle yapılması gerekmektedir. İstanbul Protokolü bu açıdan belgelemenin adım adım, detaylara dikkat ederek, hangi özellikleri hangi şekilde ifade edeceğimizi bilerek raporlama yapmamızı sağlamak için oldukça önemli bir kaynak, hatta tek kaynaktır” ifadelerini kullandı.   ‘İNCELEMELER ŞART’   TİHV Yönetim Kurulu Üyesi, Adli Tıp Uzmanı Ümit Biçer, işkencenin kişinin yalnızca fiziksel bütünlüğünü hedef almadığını, insanın ruhsal yapısını ve sosyal çevresini de yıkmayı hedeflediğini belirti. Biçer, bunun için işkence görenlerin tepeden tırnağa muayene edilmesinin, ruhsal değerlendirme başta olmak üzere bütün sistemleri içerecek şekildeki muayenelerinin, laboratuar ve radyolojik incelemelerinin yapılmasının şart olduğunu ifade etti. .   ‘İŞKENCE CEZASIZLIKLA SÜRÜYOR’   Avukat Gulan Çağın Kaleli ise, hem yerel hem de ulusal hukukta işkence mutlak bir yasak olsa da Türkiye’de işkencenin sürmesinin en önemli nedeninin cezasızlık olduğunun altını çizdi. Kaleli, “Türkiye’de işkencenin soruşturulması ve yine işkence fiilini işleyen kişilerin soruşturulma süreçlerinin hızlı bir şekilde takipsizlik kararlarıyla sonuçlanıp esasında nihai olarak cezasızlık ile bu süreçlerin sonuçlandırıldığını tanıklık ediyoruz” dedi. Kaleli, bu nedenle İstanbul Protokolü’nün cezasızlığın önüne geçilmesinde çok önemli bir rolü olduğunu ifade etti.   TOPLUMUN SORUMLULUĞU   TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nilgün Toker, işkenceyle mücadelenin, sadece işkence görenlerin, yakınlarının ve insan hakları savunucularının değil, aynı zamanda toplumun da bir meselesi olduğunu vurguladı. Toker, “İnsanlık onurunun zedelenmesine izin vermemek, işkenceyi önlemek devletlerin yükümlülüğüdür. Ancak toplum, bir kişiye bile işkence yapıldığına dair bir bilgiye sahipse, devletin yükümlülüğünü yerine getirmediğini farkında olmalı. İnsan olmaktan kaynaklanan değerleri, insanlık onurunu savunmak tüm yurttaşların sorumluluğu olmalıdır. O yüzden işkencenin yapılabilirliğini önlemek esasen yurttaşların sorumluluğudur” şeklinde konuştu.   ‘İŞKENCE ÖNLENEBİLİR’   Videonun sonunda tekrar konuşan Bakkalcı, şunları söyledi: “Bugüne kadar hepimizin çabasıyla aslında işkencenin önlenmesinde önemli direnç noktaları oluşturduk. Ama buna rağmen tabi ki bugün itibariyle bu işkencenin bütün gün ortadan kaldırılmasında yetemedik. Ama bu yetmeme halimiz bundan sonra yetmeyeceğimiz anlamına gelmemektedir. Zira işkence, insan eliyle gerçekleşen en kötücül eylemlerin başında gelmektedir. İnsan eliyle gerçekleşen her türlü eylem önlenebilir, kural olarak önlenebilir ve her halükarda da bir işkencesiz ülke ve dünya yaratma son derece mümkündür, olanaklıdır ve halükarda bunu başaracağımızdan hiç kuşkumuz olmasın, hiç kuşkumuz yoktur.”