Tutuklulardan ölüm orucundaki Balaç ve Yıldırım için çağrı 2022-07-24 11:27:51   İSTANBUL - Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ndeki tutuklular, adil yargılanma talebiyle ölüm oruçlarını sürdüren Balaç ve Yıldırım’ın durumuna dikkat çekmek için gönderdikleri mektupla kamuoyuna  dayanışma çağrısı yaptı.     Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklular, adil yargılanma talebiyle Sincan Kadın Cezaevi’nde tutulan ve 218 gündür ölüm orucunda olan Sibel Balaç ve Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde 212 gündür ölüm orucunda olan Gökhan Yıldırım’ın durumuna dikkat çekmek için basın kuruluşlarına mektup yolladı.    DİRENİŞ VE DESTEK ÇAĞRISI    Mektupta, Balaç ve Yıldırım’a her zaman umutlu ve dirençli olunması gerektiği yönünde çağrı yapan tutuklular mektupta: “İki canımız; canlarını ortaya koyarak burjuvaziye meydan okuyorlar. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı yükselen en gür ses oluyorlar. Tıpkı 1950 yılındaki Nazım Hikmet gibi açlıklarıyla direniyorlar. Aydın ve sanatçılar onun yanındalardı. Kimler yoktu ki: Paul Eluard, Juliot Curie, Harold Loxness, Jorge Amado, Pablo Neruda, Jean Paul Sartre, Pablo Picasso, Joris İvens, Bertol Brech ve daha nice sayısız yazar, ressam, müzisyen. Ülkemizde de Melih Cevdet, Oktay Rıfat, Orhan Veli gibi aydın, sanatçılarımız Nazım’ın direnişine ses vermek için üç günlük destek açlık grevi yapmışlardı. Tabii Nazım açlığıyla direnirken onu yolundan döndürmek isteyen iyi niyetliler de vardı.  Usta onlara aldığı kararın kesinlikle bir yılgınlık sonucu olmadığını, açlık grevinin intihar anlamına gelmediğini saçlarının her teliyle yaşama bağlı olduğunu, hakkını aramak için bilinçli olarak bu savaşa atıldığını söylüyordu. Nihayetinde Nazım direnişi uluslararası dayanışma sonucu özgürlüğüne kavuşturmada bir basamak oldu diyebiliriz” ifadelerini kullandı.     'BİR OLURSAK KAZANIRIZ'   Bugünün aydınları olan Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ında uzun bir süredir açlıklarıyla adaletsizliğe karşı direndiklerine dikkat çeken tutuklular, mektubun devamında şu ifadelerde bulundu: “Hapishanelerde eriyen bedenleriyle ses yükseltiyorlar. Bugün yaşanan baskılara, saldırılara karşı ‘adalet ve özgürlük’ diyorlar. Hukuksuz yargılamaları ‘bedenlerimiz delilimiz’ diyerek teşhir ediyorlar. Bunun için canlarını ortaya koyuyorlar. Ankara Sincan’da Sibel öğretmen hayatının en önemli ‘adalet’ dersini öğretiyor hepimize. Tekirdağ’da Gökhan 45 kilo bedeniyle özgürlük düşlerini omuzluyor halkımızın. Bizim çağrımız başta halkımıza ve halkın aydınlarınadır. Bu sesi iktidara duyuracak ve onlara adım attıracak olan onlardır. Büyük küçük demeden yapılan her çaba önemlidir. Dayanışmalar, destekler damlalar misali birikerek göl olur, zafere doğru çoğalır. Çaresiz değiliz, güçsüz değiliz. Bir olursak, iri olursak kazanırız. Sibel ve Gökhan bu yolun sonundaki bedelleri göze alarak düştüler yola. Bizim onlara karşı sorumluluğumuz onların sesi olmaktır. Taleplerine sahip çıkmaktır. Kum saatindeki gibi zaman hızla ilerliyor, geç olmadan, hayatları tehlikeye girmeden bu sesleri duyuralım. Bu kavga hepimizin, bu sorumluluk hepimizin.”