‘Cenazelere saldırı Kürtlere yönelik ayrımcı politikadan kaynaklanıyor’ 2022-08-18 09:02:53 İSTANBUL - Ulaş Alankuş’un cenazesine yönelik saldırıları insanlık suçu olarak tanımlayan babası Semih Alankuş, saldırının iktidarın Kürtlere yönelik ayrımcı politikasından kaynaklandığını belirtti.    Ağrı Doğubayazıt’ta çıkan çatışmada yaşamını yitiren Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP) ve Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDK) üyesi Ulaş Alankuş’un cenazesini İstanbul’a getiren ailesi yol boyunca çeşitli baskı ve tehditlerle karşılaştı.    İstanbul’da son yolculuğuna uğurlanmak üzere Sultangazi ilçesindeki Gazi Cemevi’ne getirilmek istenen cenaze aracının önü polis tarafından kesilerek kaçırıldı. Cemevinde tören düzenlenmesine izin vermeyen polis, defin işlemi ve anma sırasında ailesinden başka kimsenin mezarlığa girmesine izin verilmedi. Cemevinde lokma dağıtımını dahi engelleyen polis, duruma tepki gösterenleri darp ederek gözaltına aldı. İzmir’de kurulan taziyeyi de basan polis içeride bulunanları gözaltına aldı. Polisin cenazeye yaklaşımını Alankuş’un babası Semih Alankuş, Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Burcugül Çubuk ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İstanbul İl Yöneticisi Kerem Bükre, değerlendirdi.    TEHDİT EDİLDİLER   Cenazenin geldiği gün yapılanları iktidarın “savaş ve baskı” politikasının bir parçası olduğunu dile getiren baba Alankuş, “Ağrı’dan çıkmadan önce oradaki savcının tutumundan bize zorluk çıkaracaklarını bekliyorduk. Çünkü savcı, bizi ‘Yolda her hangi bir taş dahi yerinden oynarsa, araç kazası dahi olursa sizden bilirim’ diyerek tehdit etti. Yolda iki arabanın çarpışması veya bir arabanın devrilmesinden bizim ne gibi sorumluluğumuz olur” diye sordu.    İNSANLIK SUÇU   Cenazenin kaçırılmasını “insanlık suçu” olarak nitelendiren Alankuş, dini vecibelerin yerine getirilmesine izin verilmediğini söyleyerek, “Bu da bir insanlık suçudur. Bunun dinle, insanlıkla bağdaştıracak hiçbir tarafı yoktu. Orada kendim de gidip ‘Mezar anmasına izin vermiyorsunuz. Hayrımızı yapmamıza izin verin’ dedim” diye ifade etti.    AYRIMCILIK POLİTİKASI   Devletin Kürt cenazelerine yaklaşımının “ayrımcılık” politikasından kaynaklandığını ifade eden Alankuş, “Devlet sürekli ‘bölücü, terör’ diyor ama aslında kendileri bölücülük yapıyor. Sabah gittiğimizde cemevi ablukaya alınmıştı. Mezarlığa gittiğimizde de orada sadece bize izin verildi. Mezarın başına gidip duamızı edip geri döndük. Cemevinde lokma dağıtmamıza izin verilmediği için lokmamızı HDP binasında dağıttık” diye konuştu.   YAS HAKKI ENGELLENİYOR   Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Burcugül Çubuk da Kobanê eylemlerinden itibaren Kürtlerin cenazelerine yönelik özel bir saldırı başlatıldığını ifade etti. O süreçte Kobanê’de DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitirenlerin cenazelerinin defnedilmesi noktasında ciddi sorun yaşadıklarını ifade eden Çubuk, yaşamını yitirenlerin ailelerinin taziye ve yas haklarından dahil ellerinden alındığına işaret etti. Savaşlarda iki tarafın da cenazelerini defnedebilmeleri için zaman zaman ateşkeslerin ilan edildiğini ancak Türkiye’de cenazelerin dahi verilmediğini ifade eden Çubuk, “Yıllar sonra plastik kutuyla gönderilen cenazeler var ve bunu devletin bakanları olağan bir şeymiş gibi savunuyor” diye belirtti. Alankuş’un cenazesinde yaşananlardan ve ailesinin tehdit edilerek baskıya maruz kaldığını hatırlatan Çubuk, cenazelere yönelik işkencenin devlet geleneği olduğunu ve şimdi bu ihlalin katmerleştiğini, ailelerin gece yarısı cenazelerini defnetmeye zorlandığını söyledi.    ‘CENAZEYLE HESAPLAŞILMAZ’   Günlerce yerlerde kalan, zırhlı araçların arkasında sürüklenen ve çıplak şekilde teşhir edilen cenazeleri hatırlatan Çubuk, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Bu işkenceyi gayet meşru bulan bir sistemle ve faşist bir iktidarla karşı karşıyayız. Özellikle Kürtlere yönelik sömürgecilikten gelen her şeyi yapmanın meşru olduğu düşüncesi çok yaygın. Kürdün bu toplumda var olmasının tek koşulu olarak Türkleşme dayatılıyor. Bu coğrafya da birçok Kürt, Kürt olduğunu unutarak yaşamına devam ettirilmek zorunda bırakılıyor. Buradan kendilerine meşruluk icat eden, aslında bunları da küçük küçük zaferler olarak kitlesel bir propaganda yapan bir iktidardan bahsedebiliriz. ‘Teröristin cenazesi kaldırılmaz’ diyorlar. Cenazelere leş diyorlar. Bizim açımızdan her hangi bir canlının cenazesine leş demek büyük bir saygısızlık. Askeri bir dille, İmha edildi’ deniyor ve bu sivil bir dile girmiş durumda. Biz sosyalistler açısından cenazeyle hesaplaşılmaz.”   ‘TOPLUMSAL MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM’   Cenaze törenlerine katılımın önüne geçmek amacıyla saldırıların düzenlendiğini söyleyen Çubuk, “Âmâsız fakatsız cenazeleri sahiplenmek gerekiyor. Toplumsal ve birleşik mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor. En azından anti-faşist bir mücadele de bir birlik takip edilmesi lazım” ifadelerini kullandı.   ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYİ ENGELLEME    ESP İstanbul Yöneticisi Kerem Bükre ise, devletin devrimcilerin cenazelerinin kitlesel geçmesinden ve sahiplenilmesinin önüne geçmek için bu saldırılarda bulunduğunu ifade etti. Mezarlıklara yapılan bombalama ve saldırılara dikkat çeken Bükre,  örgütlü mücadeleyi engellemek adına yapılan saldırılara karşı cenazeleri daha fazla sahiplenmeye çağırdı.    Yaşamını yitirenleri anmanın onların mücadelesini sürdürmenin bir başka yolu olduğuna işaret eden Bükre, “Saldırıların önünü almak için kitleselleşmemiz gerektiğini ve kitleleri cenazelere katmamız gerekiyor” dedi.