12 Eylül direnişçileri: Bu mücadele er geç zafere ulaşacak 2022-09-11 09:07:47   URFA - 12 Eylül askeri darbesinin günümüzde uygulamalarıyla sürdürüldüğünü belirten dönemin direnişçileri, hiçbir dönem teslimiyetin kabul edilmediğini vurgulayarak, "Bu mücadele er geç zafere ulaşacak" dedi.   Tarih yaprakları 12 Eylül 1980'i gösterdiğinde yaşanan askeri darbe, anayasası ve uygulamaları ile 42 yıl sonra da canlılığını koruyor. Ağır bir enkaz bırakan darbe sürecinde binlerce kişi gözaltına alındı, bir milyondan fazla kişi fişlendi ve yüzlerce faili meçhul cinayet yaşandı. İhlallerin ağır seyrettiği kentlerden biri Urfa oldu. Kürt özgürlük hareketinin filizlendiği ve ivme kazandığı kent olan Urfa’da, binden fazla kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Darbe döneminde gözaltına alınan, işkencelerden sonra tutuklanarak Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde 2 yıl tutulan Urfa 78’liler Girişimi Sözcüsü Vahit Akgün (59) ile girişimin üyelerinden Ahmet Konur (62), Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi ve 12 Eylül’ün amacını anlattı.    12 Eylül döneminde lise öğrencisiyken 17 yaşında Kürt özgürlük hareketine sempati duyduğu için gözaltına alınan Urfa 78’liler Girişimi Sözcüsü Vahit Akgün, 12 Eylül’ün amacının sol, muhalif ve demokrasi güçlerini ezmek ve Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek olduğunu kaydetti. 12 Eylül’den önce Hilvan, Siverek, Bozova ve Viranşehir’de feodal beylere karşı verilen bir mücadele olduğunun altını çizen Akgün, “Kitleselleşen bir gençlik hareketi söz konusuydu. 12 Eylül geldiğinde en çok tutuklamalar, gözaltılar da Urfa’da oldu. Urfa’da binden fazla kişi gözaltına alındı. PKK’nin Urfa ana davası vardı ama bunun yanında Siverek ayrı, Hilvan ayrı, Bozova-Halfeti, Viranşehir, Suruç, Birecik ayrı ayrı gruplar halindeydi. Her grupta da yaklaşık 200 kişi vardı” dedi.   ‘URFA İŞKENCE MERKEZİYDİ’   Urfa’da 40 gün gözaltında tutulduğunu belirten Akgün, “12 Eylül geldiğinde o günün mantığı ile çok kavrayamadık ve çok ciddiye almadık. Bu kadar vahşet yapılacağını bilemedik. O kadar çok gözaltı vardı ki insanlar tugay içinde spor salonunda tutuluyordu. Gruplar halinde 30-40 kişi eski adı kız meslek lisesi olan işkence merkezine götürülür, orada sorgusu yapılır ve Diyarbakır’a gönderilirlerdi, yerlerine başkası getirilirdi. 12 Eylül’de Urfa işkence merkeziydi. Aylarca süren işkenceler yapıldı. Urfa’dan sonra Diyarbakır’da da 40 gün gözetim altında tutulduk. İşkence izleri kaybolması için bizi beklettiler. Ardından sıkıyönetim mahkemesi tarafından tutuklandım ve Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ne gönderildim” diye konuştu.   KÜRT HAREKETİ YENİDEN AYAĞA KALKTI    Cezaevinde de işkencenin devam ettiğini belirten Akgün, cezaevine girdikten sonra 35 gün tek kişilik hücrede 9 kişi tutulduklarını, günde 9 kişiye bir kepçe yemek ile bir somun ekmek verildiğini, tutuklulara teslimiyetin dayatıldığını ifade etti. Teslimiyete karşı 1981 Mart ayında Kürt özgürlük hareketi öncü kadrolarından Mazlum Doğan öncülüğünde bir direniş başlatıldığını hatırlatan Akgün, “O dönem ana dava mahkemeleri de başlamıştı ve insanlara teslimiyet dayatıldı. İşkence, tecrit, izolasyona rağmen ruhen bir teslimiyet yoktu. 12 Eylül tam olarak amacına ulaşamadı. Kürt hareketi direndi. Güçlü bir direniş ile birlikte yeniden ayağa kalktılar” ifadelerini kullandı.   TESLİMİYET YERLE BİR EDİLDİ   Cezaevi'nde insanlık dışı uygulamalar ve işkenceler uygulayan Esat Oktay Yıldıran'ın kendilerine “Nasıl Ağrı isyanı bastırıldığında Ağrı Dağı’nın tepesine betondan yazılan mezarın üzerine hayali Kürdistan burada meftundur yazıldıysa, Kürt özgürlük hareketini de ben Diyarbakır Cezaevi betonlarının arasına gömeceğim, bir daha kimse Kürtler adına başkaldıramayacak” dediğini hatırlatan Akgün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle 1982 Mart’ta Mazlum Doğan’ın fitilini ateşlediği direnişi, dörtler, 14 Temmuz ölüm orucu direnişi ile birlikte dayatılan teslimiyet yerle bir edildi ve dışarıda da bir direniş ruhu oluşturuldu. Bu ruh ve direnç yeni gelişmelere yol açtı.”    12 Eylül uygulamaları ve hukukunun günümüzde de devam ettiğine dile getiren Akgün, “Teslimiyeti yalnızca direniş yıkabilir. Kimse teslimiyeti kabul etmemeli ve başarıya ulaşmak için direniş göstermeli” dedi.   12 EYLÜL AMACINA ULAŞMADI    12 Eylül’de gözaltına alınan ve iki yıl Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde tutulan Ahmet Konur, 12 Eylül’ün amacına ulaşmadığını belirterek, Kürt özgürlük hareketinin direnişine dikkat çekti. 12 Eylül’den önce Urfa’da gençlik hareketinde aktif mücadele ettiğini söyleyen Konur, “Ben Akçakale’de lise olmadığı için Urfa’da lise okudum. O dönem kırsaldan Urfa’ya gelen gençler mücadeleyi sahipleniyordu. Merkezde faşist bir düzen vardı ve buna karşı da bir mücadele vardı. Merkezde başlayan direniş ardından ilçelere yayıldı. Hilvan ve Siverek’teki direnişler özgürlük hareketinin temellerini oluşturdu. 12 Eylül’ün geleceği belliydi. Bunu anlayanlar vardı. Çorum olayı, bunun göstergesiydi. Bunu daha net olarak görenler vardı ve kendilerini konumlandırdılar. Kendi kadrolarını korudular. Eğer gerekli tedbirler alınmasaydı, bugün bir mücadeleden bahsetmek mümkün olmazdı” şeklinde konuştu.   ‘HERKES BU MÜCADELEYE SAHİP ÇIKMALI’   12 Eylül’den önce hakkında Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olduğu için yakalama emriyle arama kararı olduğunu belirten Konur, gözaltına alındıktan sonra ağır işkencelere maruz kaldığını söyledi. Gözaltının iki ay sürdüğünü ifade eden Konur, Diyarbakır’da bir ay gözetim altında tutulduktan sonra tutuklanarak Diyarbakır 5 Nolu Cezaevine gönderildiğini kaydetti. Esat Oktay’ın Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek için özel eğitilmiş bir kişi olduğunu ifade eden Konur, şunları söyledi: “Biz o dönem faşizme karşı yeterince ses çıkaramadık. Ama Mazlum Doğan, dörtler ve 14 Temmuz direnişçileri yapılanları kabul etmediler. Onların direnişine minnettarız. Kürt halkı olarak bugün alnımız açık, Kürt’üz diye biliyorsak, onların direnişine borçluyuz. Hiç kimse unutmasın. Bu haklı mücadeleye herkes sahip çıkmalı. Herkes bilgisi dahilinde bu mücadeleyi büyütsün. Bu mücadele er geç zafere ulaşacak. Ben buna inanıyorum, herkesi inanmaya davet ediyorum.”   MA / Emrullah Acar