Gazeteci Zagros: Hewlêr’in onayı olmadan MİT Kürtleri katledemez 2022-10-16 09:00:47   HABER MERKEZİ - Gazeteci Beritan Zagros, Federe Kürdistan Bölgesi’nin MİT ve Türk özel kuvvetlerinin karargahı haline geldiğini belirterek, “MİT, Kürdistan Bölgesi Hükümeti istihbaratının onayını almadan, hiçbir Kürt’e silahlı saldırı yapamaz” dedi.    Türkiye’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ortaklığıyla 17 Nisan'da Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine havadan ve karadan başlattığı saldırıları sürdürüyor. Aynı süre içinde Kürt siyasetçilere yönelik suikastlar da arttı. 16 Eylül 2021’de Ferhat Barış Kondu silahlı saldırıya uğradı ve ağır yaralı olarak kurtuldu. 17 Eylül 2021’de Yasin Bulut silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. 17 Mayıs 2022’de Mehmet Zeki Çelebi uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. 28 Ağustos 2022’de Tevgera Azadî üyesi Sûheyl Xûrşîd evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi.    En son 4 Ekim’de akademisyen, gazeteci ve Jineoloji Akademi Merkezi üyesi ve Jineoloji Dergisi editörü Nagihan Akarsel, uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. Gazeteci Beritan Zagros, KDP’nin oluru ve desteğiyle Kürdistan Bölgesinin, MİT ve Türk özel kuvvetlerinin karargahı haline geldiğini söyledi.    KDP İSTİHBARATININ ONAYI    Gazeteci Zagros, MİT’in öncü Kürt siyasetçilerine yönelik silahlı saldırılarının KDP işbirliği içinde yürütüldüğünü belirterek, "AKP-MHP faşist ittifakı, ekonomik krize rağmen Kürtlere yönelik soykırım savaşına karşı ekstradan bütçe ayırdı. Bu savaş planlarından biri de ajanlık yoluyla maddi imkanlarının önünü açmasıydı. Türkiye bu alanı, maddi imkanlar sunarak, ajanlık şebekesini genişletmek istiyor. Kürdistan'da ajanlık şebekesini geliştirerek, Kürt toplumunu kullanmak ve KDP’nin işbirliğiyle Kürtlerin özgürlük mücadelesine saldırmayı hedefliyor. KDP istihbaratı ve yerel istihbaratın işbirliğiyle kadınları ve özgürlük mücadelesini tasfiye etmek istiyorlar. Şüphesiz Şengal ve Mahmur’a yönelik SİHA saldırıları ile Kürdistan Bölgesi'ndeki tüm siyasi suikast ve saldırılar kendilerine Kürt diyen kişiler tarafından gerçekleştiriliyor. En önemlisi de yerel istihbaratın onayıyla gerçekleşiyor. Kürdistan Bölgesi istihbaratının onayı olmadan MİT, çoğunluğu yurtsever halktan oluşan Süleymaniye’de herhangi bir Kürt devrimciye, yurtsevere karşı silahlı saldırı yapmayı göze alamaz. Kürdistan Bölgesel Yönetimi İstihbaratı (KDP ve YNK), bu saldırıların kendi bilgileri dışında gerçekleştiğini ve bunda hiçbir paylarının olmadığını söylüyorsa, o zaman bölgede hiçbir etkilerinin olmadığını ve kendilerini feshetmeleri gerekiyor. Ama gerçek şu ki, Kürdistan Bölgesi Asayişi kendilerine karşı yapılan tek bir eleştiriyi bile affetmiyor ve hemen tespit edip tutukluyor. Örneğin Hewlêr’de bir Türk MİT görevlisinin öldürülmesi sırasında iki Kürt genci hemen tutuklanarak, idama mahkum edildi. Ama Kürdistan Bölgesi'nde Kürtler katledildiğinde, kendisine 'Kürt' diyen aynı zihniyet, aynı refleksi göstermiyor ve üzerine düşen görevi yerine getirmiyor. Bu saldırıların engellenememesi ve buna karşı sessiz olmaları, bu güçlerin Türk MİT’i ile iş birliğini göstermektedir" dedi.   ‘KAPILAR TÜRK İSTİHBARINA AÇILDI’   KDP'nin bölgenin tüm kapılarını Türk istihbaratına açtığını vurgulayan Zagros, "Çoğu KDP'nin kontrolünde olan ve diğerler güçlerin güçlü bir iradeye sahip olmadığı Kürdistan Bölgesi'ndeki siyasi irade, Güney Kürdistan'ı Türk istihbaratına açtı. Kürdistan Özgürlük Hareketi'ni ve yurtseverleri sürgüne gönderen, tutuklayan ve tehdit eden KDP, Türk istihbaratına her şekilde kapılarını açtı. Pek çok diplomatik merkez, vize, şirket, kafe-restoran ve hastane Türk istihbaratının yuvası haline geldi. Kürdistan Bölgesi’nin bütün değerlerini onlara sunuyorlar. Önceden bu işleri gizlice yapıyorlardı. KDP Türk MİT'ine serbestlik verdi ve ortaklarını artık saklamaya gerek görmüyor. Bir Türk Kürdistan Bölgesi'ne geldiğinde, İstanbul'un merkezindeymiş gibi yaşıyor. Bir tarafta Türk devletinin Türk bayrağına boyanmış uçaklarla Kürtleri öldürdüğü, diğer tarafta pazarın ortasında Türk bayraklarının satıldığı bir yer oldu. Bu durum ulusal bilinç için büyük bir tehlike oluşturuyor ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Türkiye'nin bu uygulamalarına karşı çıkmaya cesaret edemiyor" diye belirtti.   SİYASİ PARTİLER KDP’Yİ CESARETLENDİRİYOR    Bölgedeki siyasi partilerin sessizliğinin KDP'yi cesaretlendirdiğini sözlerine ekleyen gazeteci Zagros, "Sadece kentlerde silahlı saldırılar yapılmıyor, havadan saldırılar oluyor, katliamlar yapılıyor. Güney Kürdistan’ın uluslararası arenada Türk devletini teşhir etmesi gerekirken, her zaman mağdurları suçlayan ve etik olmayan bir tavır takınan bir pozisyona sahip oldu. Kürdistan Bölgesi parlamentosu şu anda Kürt ölüm makinesi görevi gören SİHA’lara karşı güçlü bir duruş sergilemedi ve ciddi bir şekilde kınamadı. Türkiye'yi kınadıklarında bile, Türkiye'nin adı geçmiyor ve kimden bahsettikleri bilinmiyor. KDP, Türk devleti ile eşdeğerdedir. YNK ve diğer partiler de güçlü bir ulusal ve cesur duruşa sahip değiller. Bu partilerin çoğunluğu Türk devletinin saldırılarına karşı olsa da siyasi iradelerine yakışır bir konumu temsil etmiyor. Halkın istek ve beklentileri karşılanmıyor. Türk devletinin saldırılarını kınadıklarında isim vermiyorlar ve anlaşılmaz bir dille kınıyorlar. Böylesi bir kınamanın da etkisi olmuyor. Diğer partiler de Türk devletinin saldırılarına ve KDP'nin Kürt düşmanlarıyla işbirliği yapmasına karşı olsaydı, KDP bu şekilde Kürt düşmanlarına hizmet etmeye cesaret edemezdi" diye konuştu.   HAVA SAHASI ABD VE IRAK’IN KONTROLÜNDE   KDP'nin, Türkiye'nin saldırılarına karşı hep sessiz kaldığını yineleyen Zagros, şöyle devam etti: "Türkiye'nin Güney Kürdistan'a insansız hava aracıyla yaptığı hava saldırılarında Güney hükümeti sürekli Bağdat'ı topa tutuyor ve sorumluluğu Bağdat'a ve uluslararası koalisyona yüklüyor. Aslında Irak'ın hava sahası, ABD ve Irak liderliğindeki uluslararası koalisyonun elinde. Türk uçakları şu ana kadar ABD'nin onayı olmadan Süleymaniye, Duhok, Hewlêr, Germiyan, Raperin gibi bölgeler üzerinden uçuş yapamaz. Bundan dolayı da birçok kez İran İHA'larını engellemeyi veya düşürmeyi başarmıştır. İran’ı kendine düşman olarak gördüğü için uçakları havalandığında hemen onları engelliyor. Ama mesele Türkiye’nin SİHA’ları olunca, bölgenin bütün hava sahalarını açıyor. Tabii ki ilk olarak bunun engellenmesi koalisyon güçlerinin elindedir. Ama bu Güney Kürdistan’ın inisiyatifsiz kalacağı anlamını taşımıyor. Kürdistan Bölgesi'nin kendine ait bir inisiyatifi yok. KDP'nin Güney Kürdistan'ı korumak için hiçbir yatırımı yok ve halkı tamamen uluslararası güçlerin adaletine bırakmış durumda. Bu kadar çok reklamı yapılan ve ciddi eleştirilere konu olan eğitim, Kürt toplumu için faydalı bir eğitime dönüştürülmeli ve Kürt gençliğini ve becerilerini yetiştirmek için mevcut imkanlardan yararlanılmalıdır. Öyle olursa kimse Kürdistan'da kolaylıkla katliam yapamaz.”    ‘BÜYÜKELÇİ SINIR DIŞI EDİLMELİDİR’   Gazeteci Beritan Zagros, Nagihan Akarsel suikastını üstlenen Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney hakkında dava açılması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi: “Rıza Güney, Nagihan Akarsel'i ve Kürt yurtseverlerine yönelik ölüm tehditlerini sürdüreceklerini itiraf etti. Diplomat ama istihbarat görevlisi ve askeri bir komutan gibi konuştu. Ali Rıza Güney her ne kadar bir diplomat olsa da itiraf ederek ve tehditlerde bulunarak suç işledi. Bu konuşmadan sonra Irak'tan kovulmalıydı. Kürtlerin öldürülmesini haklı buluyorlar ve KDP'nin özel savaş ilanlarını gururla anlatıyorlar. Bir Kürt Ankara'nın merkezinde Türk devleti hakkında en sıradan bir şeyi kolayca söyleyemez ama ilginçtir diplomatik bir gömlek giyen bu kişi, Kürtlerin öldürülmesini onaylıyor ve Kürdistan'da Kürtleri tehdit ediyor.  Elbette Ali Rıza Güney'e, Federal Mahkemesi'nde dava açılmalı ve Irak'tan sınır dışı edilene kadar ciddi bir protesto konusu olmalıdır.”   ‘HEWLÊR MİT İÇİN GÜVENLİ SIĞINAK’   Şu ana kadar hiçbir katilin cezalandırılmadığına dikkati çeken Zagros, Hewlêr’in Kürt katillerinin sığınağı haline geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu ana kadar sadece Ferhat Barış Kondu'ya 16 Eylül 2021'de saldıran kişi gözaltına alındı. Ancak şu ana kadar bu kişinin davası görülmedi ve ceza almadı. Sadece tetikçi olarak öne çıkıyor ve arkasındaki gerçek ortaya çıkmıyor. Tevgera Azadî Yönetim Kurulu üyesi, yazar Süheyl Hurşid'in katili olarak bilinen ve adının da Yıldırım olduğu söylenen kişinin de Türkmen olduğu söyleniyor. Gözaltına alındı. Ancak tutukluluğu resmi olarak doğrulanmadı ve her zaman kamuoyu ve medya, ‘Türkiye’de eğitildi’ diyerek herhangi bir bilgi paylaşmadı.”    Akarsel’in suikastında bir kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Zagros, “Kadınların İran'da olduğu gibi alanlara çıkmaması için, Süleymaniye Asayişi hızlıca bazı kişileri tutukladı. Kimlikleriyle ilgili kamuoyuyla hiçbir bilgi paylaşmadı ve bu kişinin sadece Türkiye’de eğitildiğini bildirmekle yetindi. Ancak Yasin Bulut ve Zeki Çelebi'nin katilleri henüz tutuklanıp ortaya çıkarılmadı. Ama ilginç olan şu ki, tüm katiller saldırılarından sonra Hewlêr’e gidiyor. Yani Hewlêr, Kürt katilleri için güvenli bir sığınak haline geldi. Bu aynı zamanda bu suikastların organize edildiği ve yönlendirildiği yere geri döndüklerinin ve bunun tesadüfi olmadığını ve tamamen planlı olduğunu gösteriyor" dedi.     ‘KÜRTLER DAHA FAZLA NEFRET EDİYOR’   Öncü Kürtlerin öldürmesinin temel amacının halkın mücadelesini ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Zagros, sözlerini şöyle tamamladı: "Türk devleti, yurtseverlere ve Kürt toplumunun kurumlarına saldırmakla halkı korkutmaya çalışıyor. Ancak Kürt toplumu ve Kürt kişiliği gerçeğini iyi tanımamışlar. Kürtler bu saldırılarla daha çok öfkeleniyor ve düşmanlarından daha çok nefret ediyor. Özgürlük etrafında daha çok toplanıyorlar. Kürtler bu büyük katliamları unutmaz ve saldırılara karşı örgütlülüklerini büyüterek karşılık verirler. Saldırılara verilecek en doğru cevap, Kürdistan'da ulusal çalışma, özgürlük ve demokrasi mücadelesini yaygınlaştırmaktır. Saldırılara nasıl tepki vereceğini ve onlardan nasıl kurtulacağını biliyor. Kürtlere yönelik en büyük komplo, Abdullah Öcalan'a yönelik komploydu, Kürtler buna örgütü genişleterek karşılık verdi ve komplonun ana hedeflerinden birini geçersiz kıldı. Şüphesiz bu saldırıları soğukkanlılık ve bilgelikle uluslararası komplonun bir devamı olarak reddetmek, öz örgütlenme ve mücadele etrafında kenetlemeyle mümkündür."