Kürkçü: Hulusi Akar savaş suçunu Garê’de itiraf etti 2022-10-21 09:25:44 HABER MERKEZİ - Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Garê operasyonu sonrası Meclis’te yaptığı açıklamaları hatırlatan HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, burada kimyasal silah kullanımını itiraf ettiğini söyledi.    Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik 23 Nisan 2021’de saldırı başlatan Türkiye, ilerleme sağlanmaması üzerine bu kez Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) işbirliğinde 14 Nisan 2022’de kapsamlı saldırı dalgası başlattı. KDP’nin işbirliği ve istihbaratına rağmen istediği sonucu alamayan Türkiye, kimyasal silah kullanımını arttırdı. HPG’nin açıkladığı savaş bilançosuna göre, Türkiye 2 bin 476 kez kimyasal silah kullandı. Son 3 ayda kimyasal silah saldırıları sonucu 17 HPG’li yaşamını yitirdi. Kimyasal silaha maruz kalan HPG’lilerin görüntülerinin yayınlanmasının ardından kamuoyunda Türkiye’nin saldırılarına tepkiler arttı.    Görüntülerle belgelenen kimyasal silah kullanımını inkar eden AKP iktidarı, bu yönlü açıklama yapan isimleri de hedef alıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Garê operasyonu sonrası Meclis’i bilgilendirme açıklamasında kimyasal silah kullanımını itiraf ettiğini söyledi. Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirmelerde bulunan Kürkçü, Akar’ın “el bombası ve hafif silahlara karşılık olarak mağara girişinde sadece ve sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır; bunun dışında herhangi bir şekilde herhangi bir silah, mühimmat kullanılması asla söz konusu değildir” sözlerini hatırlattı. Kürkçü, Türkiye’nin taraf olduğu Kimyasal Silah Sözleşmesi’ne işaret ederek, Akar’ın suçu itiraf ettiğini söyledi.    ETRAFLICA ARAŞTIRILMADI   Kürkçü, kimyasal silah kullanımının yeni olmadığını, 2011’den bu yana bu sürecin birçok kez dile getirildiğini ancak etraflıca araştırılmadığını ifade ederek, “Milli Savunma Bakanlığı'nın yaptığı açıklamayı göz önüne alırsak, bakanlık kendi ‘envanterinde kimyasal silah bulundurmadığını’ ve ‘kimyasal silahı hiçbir zaman kullanmadığını’ ifade ediyor. Bu iddiaları ortaya atanları ve bunların peşine düşenleri de ‘dezenformasyon’la, ‘teröre müzahir olmak’la suçluyor. Oysa bu açıklama baştan sona hakikatle çelişiyor” şeklinde konuştu.    İKİNCİL BULGULAR VAR   Kürkçü, şöyle devam etti: “İki nedenle: Birincisi henüz somut olarak ‘üçüncü şahıslar’ önünde kanıtlanabilmiş ya da henüz elle tutulur bir şekilde bir TSK envanterinden elde edilmiş bir ‘kimyasal’ kolisi, bir zehir paketi Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü (OPCW) önüne getirilmiş değil ama TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın da, başka yerel ya da uluslararası gözlemci veya uzmanların video kayıtlarını izleyerek tespit ettikleri ikincil bulgular var. Bunun yanı sıra kimyasala maruz kalanları tedavi eden ve yakından görenlerin bunlarla ilgili gözlem ve tanıklıklarına, mağdurların anlatımlarına ve fotoğraflara ve de başkaca kanıtlara bakılarak kimyasal kullanımından başka bir şeye bağlanamayacak arazların uyardığı ağır bir şüphe var.”   2011’DEN BU YANA KULLANILIYOR   Kimyasal silah saldırılarına dair bulguların ilk kez ortaya çıkmadığını dile getiren Kürkçü, “2011’den beri Türkiye içinde ve dışında kimyasal kullanıldığına dair iddialar ve bununla ilgili ipuçları ve belirtiler hiç tükenmedi. Fakat hiçbir zaman da ne kanıtlar toplanıp dört başı mamur bir biçimde herhangi bir kurumun önüne getirilebildi ne de kanıtlara ulaşmanın ve bunlarla ilgili araştırmanın önü açıldı. Dolayısıyla tek yanlı bir inkâr sürecinden geçildi. Ama hayatlarını böylece kaybetmiş insanların cenazelerinden oluşan taburlar toprağın altına girdi. Bir kere böyle bir maddi hakikat var. Bununla ilgili fotoğraflar, belgeler yani kayıtlar var. Uluslararası gayri resmi ya da sivil gözlemciler sokulmadıkları bölgeler çevresinde yaptıkları araştırmalarda önlerine çıkan çeşitli maddelerdeki toksik izleri takip ettiklerinde kimyasallara ulaştılar ya da bir araya getirildiklerinde öldürücü kimyasallara dönüşen bileşenler ve bu maddelerin ambalajları ele geçti. Bunların araştırılması hâlâ gerekiyor” diye belirtti.    AKAR ÖVÜNÜRKEN AĞZINDAN KAÇIRDI   Kürkçü, Akar’ın elinde olmadan büyük bir açık verdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bu iddialar karşısında Milli Savunma Bakanlığı kendini savunmaya geçince büyük bir gaf yaptı. Bakanlığın tezi şu: ‘Ben yasak kimyasal silah kullanmıyorum. Çünkü envanterimde yok’ diyor. Fakat aynı Milli Savunma Bakanı Akar, Garê'de büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan, PKK'nin elindeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti görevlilerini güya kurtarmak üzere giriştiği harekât sonrasında TBMM’de yaptığı bilgilendirme sırasında ağır eleştirilerle karşılaşınca Kimyasal Silah Sözleşmesi’ne aykırı madde itiraf etti. Akar rehinelerin kendileri yüzünden ölmediğinin kanıtlanmak için tutanaklarda yer aldığı şekilde ‘... el bombası ve hafif silahlara karşılık olarak mağara girişinde sadece ve sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır; bunun dışında herhangi bir şekilde herhangi bir silah, mühimmat kullanılması asla söz konusu değildir’ dedi. Bu, Akar’ın düşünmeden konuşurken ağzından kaçırdığı, esasta yasayı hiçbir zaman takmadığı, kimyasal silahların yasaklayan sözleşmeye aslında hiçbir zaman uymadığının itirafıydı.”   GÖZ YAŞARTICI DA BULUNAMAZ   Kürkçü, Savunma Bakanlığı bünyesinde bu envanterlerin olmamasının nedenlerini de şöyle anlattı: “Türkiye'nin imzacısı olduğu Kimyasal Silahları Yasaklayan uluslararası sözleşmenin birinci maddesinin beşinci fıkrasında ‘Taraf devletlerden her biri toplumsal olayları denetim altında tutmakta kullanılan gereçleri bir savaş yöntemi olarak kullanmamayı taahhüt eder’ deniyor. Bu sözleşme 1994’te Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde TBMM onayından geçmiş 1996’da Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığında yenilenmiş. Orada deniyor: ‘Toplumsal olayları denetim altına almak için kullanılan gereçler askeri maksatlarla kullanılamaz, yasaktır.’ Uluslararası antlaşma hükümleri iç mevzuatın da üzerindedir. Dolayısıyla Milli Savunma Bakanlığı'nın envanterinde göz yaşartıcı gaz bulunamaz bir, ikincisi bunu kullanamaz. Çünkü Milli Savunma Bakanlığı esasen iç güvenlikten sorumlu bir bakanlık değil, göz yaşartıcı gazı toplumsal olaylar için envanterinde bulunduruyor olması söz konusu olamaz. Olsa da askeri mücadelede kullanılamaz. Bu hüküm yasa değerinde. Dahası, Garê operasyonunda bu göz yaşartıcı gazı askeri maksatlarla, kapalı bir mekânda öylesine kullanmış olmalılar ki, ‘el bombası ve hafif silahlara karşı’ sadece göz yaşartıcı gazla -eğer dedikleri doğruysa başka hiçbir silah kullanmamışlarsa- o mağaralardaki herkes göz yaşartıcı gazla öldürülmüştür. Bunun başka bir açıklaması da yok.   AKAR KENDİ SUÇUNU ANLATTI   Sonuçta Hulusi Akar dünyanın ve Türkiye'nin gözü önünde ‘şecaat arz ederken’, yani kendiyle övünürken ‘sirkatin’ söyledi: Yani kendi suçunu anlatmış oldu. Kimyasal silah sözleşmesinin birinci maddesinin beşinci fıkrasına göre yasak silahı kullandı. Bundan ötürü de artık bir karine var. Bu açıklamaya göre, biz dediğimiz için değil Hulusi Akar dediği için, onun açıklamasına göre, Türk Silahlı Kuvvetleri yasak kimyasal silahları bulunduruyor ve kullanıyor. Çünkü Hulusi Akar dedi. Ondan daha güvenilir bir tanık olabilir mi? Milli Savunma Bakanı, eski Genelkurmay Başkanı. Tanığımız odur. Hulusi Akar itirafıyla bütün ortaya koymuştur. Buradan hareketle şu sonuca varabiliriz: Sınır ötesi operasyonlarda ‘kimyasal silah kullanıldığını, envanterde yasak silahlar bulunduğunu söyleyenler’ doğru söylüyor olabilirler. Peşin olarak yalan söylüyor kabul edilemezler. Çünkü Milli Savunma Bakanı kendisi yasak silah kullandıklarını farkında olmadan itiraf etmişti. Şimdi o kendisini suçluyor.”