'Siyasi cinayetlerde kapalı yargılamaya doğru gidiliyor' 2022-10-24 09:00:36 İZMİR - Siyasi cinayetlerde sanıkların arkasındaki gücün ortaya çıkarılmasının cinayetleri durdurmak için önemli olduğunu belirten İHGD Başkanı Özlem Yılmaz, aleni yargılamadan kapalı yargılamaya doğru gidildiğini söyledi.   İHGD Başkanı Özlem Yılmaz   AKP döneminde, siyasi cinayetler ve katliamlara dair açılan davalar bir bir kapatıldı. Yargılamalarda ya failler bulunmadı ya da hakkında dava açılan kişiler beraat etti. Özellikle 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlere dair açılan davalarda cezasızlık politikası izlendi. Cezasızlıkla sonuçlanan toplum katliam davaları Görümlü, Lice, Dargeçit JİTEM, Yüksekova JİTEM, Derik ve Cizre bu davalardan sadece birkaçı. Yine Musa Anter, Vedat Aydın, Mehmet Sincar, Kemal Türkler, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve Tahir Elçi suikastlerine dair açılan davalar ya kapatıldı ya da cezasızlığa doğru ilerliyor.     KEMAL TÜRKLER: ZAMAN AŞIMINA UĞRADI   22 Temmuz 1980’de öldürülen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Kemal Türkler ile ilgili açılan davada hiçbir sanık ceza almadı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar iddianamesinde yer alan "Kemal Türkler'in öldürülmesi olayının planlayıcı ve uygulayıcılarından olduğu da kesinlik kazanmıştır" savcılık notuna rağmen sanık Celal Adan ceza almadı. Yine katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu, 2 kere beraat etti. Yargıtay, beraat kararlarını bozdu. Ancak dava zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü.      HRANT DİNK CİNAYETİ     19 Ocak 2007’de çalıştığı Agos gazetesinin önünde öldürülen gazeteci Hrant Dink cinayeti davasında, sanıklar Ogün Samast ve Yasin Hayal hakkında 17 Ocak 2012'da karar açıklandı. Mahkeme, “örgüt yoktur” diyerek, dönemin kamu görevlileri hakkında dava açmadı. Yargıtay’da kararı bozdu. Avukatların tüm talepleri reddedilirken, yargılama sürecinin başında cinayetin Ergenekon tarafından işlendiği, sonrasında ise FETÖ tarafından işlendiği iddia edildi. Dönemin emniyet müdürleri ve jandarma istihbaratçıları FETÖ’ye bağlanarak, dosyaya eklendi. 61 sanığa çeşitli cezalar verildi. Ancak olayın azmettiricileri ortaya çıkarılmadı.       MUSA ANTER DAVASI    20 Eylül 1992'de Diyarbakır’da öldürülen Kürt bilgesi gazeteci-yazar Musa Anter cinayetine dair 2000 yılına kadar herhangi bir adım atılmadı. 2009 yılında tekrar başlayan soruşturmada, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın itirafları üzerine itirafçılar Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi. Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012'de tutuklandı ancak 5 yıl sonra “uzun tutukluluk” gerekçesiyle tahliye edildi. Dava, tek bir hüküm verilmeden 20 Eylül 2022’de zaman aşımına gerekçesiyle düşürüldü.      TAHİR ELÇİ: USULSUZLÜKLER SÜRÜYOR   28 Kasım 2015 günü Diyarbakır Sur ilçesinde bir basın açıklamasında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin davası halen sürüyor. Olay yeri incelemesi, Elçi’nin yaşamını kaybetmesinden yaklaşık 5 ay sonra yapıldı ve ölüme neden olan mermi bir türlü bulunamadı. 5 yıl sonra ise iddianame hazırlandı. Bilirkişi ve Adli Tıp, merminin hangi yönden geldiğinin bilinemeyeceği iddia etti. Londra Üniversitesi bünyesinde çalışan Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluşun ayrıntılı teknik raporunda 3 polisin şüpheli olduğuna işaret edildi. 3 polis hakkında "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçundan dava açıldı. Ancak tutuklanma talepleri reddedildi. Avukatların tüm talepleri de kabul görmedi. Davanın bir sonraki duruşması 23 Kasım 2022‘de görülecek.     POYRAZ DAVASINDA TÜM TALEPLERE RET   Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasına dönük saldırıda katledilen parti çalışan Deniz Poyraz davasında da benzer bir durum söz konusu. Davanın tek sanığı Onur Gencer. Dava avukatlarının tüm talepleri görmezden gelinerek, tek sanık üzerinden hızlıca iddianame hazırlandı. Avukatlar, saldırının örgütlü olduğunu belirtiyor ve Gencer'in arkasındaki güçlerin açığa çıkarılmasını talep ediyor. Ancak bu talepler mahkeme tarafından bugüne kadar hep reddedildi. En son 12 ve 14 Ekim’de görülen duruşmalarda mahkeme başkanı, yetki belgeli avukatlara söz hakkı vermeyeceğini belirtti ve duruşmayı Aliağa Şakran Cezaevi Yerleşkesi’ne taşıdı. Duruşmaya girmek isteyen avukatlar ve izleyiciler ise biber gazlı saldırı gerçekleşti. Davanın 7’inci duruşması 27 Aralık 2022’de görülecek.      İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD) Başkanı avukat Özlem Yılmaz, siyasi cinayet ve katliam davalarında yargının tutumunu değerlendirdi.    ‘UZUN BİR SÜREÇ YAŞANACAK’   Deniz Poyraz dosyasında mahkeme heyetinin değişmesiyle olayın kapatılmak istendiğini belirten Yılmaz, yargılamanın yerinin değiştirilmesini mağdurun ailesi ve avukatlarının katılımını zorlaştıran bir durum olduğunu söyledi. Yılmaz, "Kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu gördük. Başından beri sanık duruşmanın Kayseri’ye naklini istemişti. Yetki belgesiyle katılan ve vekil kadar avukat olan avukatların soru sorması engellenmişti. Şakran’da ise yetki belgesiyle gelen avukatların hepsinin duruşmaya girmesi önlendi. Duruşma salonuna izleyici alınmadı. O duruşmada mütalaada verildi. O yüzden sonuç alma konusunda umudum azaldı. Karar çıkması halinde üst yargı yolları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidecektir. Çok uzun bir süreç bizi bekliyor” diye konuştu.    SANIK DEĞİL, ARKASINDAKİLER KORUNUYOR   Yılmaz, başından itibaren Gencer'in arkasındaki güçlerin ve bağlantılarının ortaya çıkarılmasını istediklerine işaret ederek, "Ancak bu hız ve dosyanın bitirilmeye çalışılması bu gerçeklerin ortaya çıkarılmasının önüne geçecek" dedi. Hrant Dink davasında da benzer bir sürecin yaşandığına dikkati çeken Yılmaz, "Bu dosyayı Hrant Dink dosyasına benzetiyorum. Eğer iktidarın korktuğu bir şey varsa gizleyeceği şeyde çok olur. Yine dosyayı Tahir Elçi dosyasıyla karşılaştıracak olursak; o dosyada bir sürü usulsüzlük vardı. Tahir Elçi vurulana kadar istihbarat ve terörle mücadele çatışmaya giren iki genci izlemişti. Tahir Elçi dosyasında da delillerin ortaya çıkarılmasında ciddi sıkıntılar yaşandı. Olay yeri inceleme yapılamadı, mermiler bulunamadı. Deniz Poyraz da bundan farklı olarak korudukları sanık değil. Sanığın alacağı cezayı gözden çıkarmışlar. Ama bu sanık kimlerle bağlantılı, nefret saikiyle mi bu suçu işledi? Bunun ortaya çıkması konusunda engeller var” ifadelerini kullandı.    KAPALI YARGILAMA DÖNEMİ   Yaşananların "çok kapalı bir yargılamaya gidildiğinin" göstergesi olduğunu kaydeden Yılmaz, “Bunlar, aleni yargılamanın iktidar istediği zaman uygulanmayacağını gösteriyor. Delillerin toplanmasına, tanıkların dinlenmesine ilişkin taleplerimiz göz ardı edilerek, dosyalar konusunda karar verilecek. Hedeflenen avukatsız bir yargılama yapmak. Savunmanın yargılamadaki özelliğini geriletmek ve yok etmek. Bu kötü ve adil olmayan bir yargı sistemi doğurur. Kapalı kapılar ardında verilen kararlar -Sansür Yasası'nı da düşündüğümüzde- daha az sorgulanacak. Bunları eleştiren söylemler cezalandırma sebebi olabilir” uyarısında bulundu.    'HER KARA DÖNEMİN ÇIKIŞI VARDIR'   Yılmaz, siyasi cinayetlerde sanıkların arkasındaki gücün açığa çıkmasının önemine değinerek, şöyle devam etti: "İşkence ya da yaşam hakkı ihlali suçları genellikle cezasızlıkla karşılaştığı için işlenmeye devam eder. Bu suçların işlenme sebebinin ortadan kaldırılması demokratikleşme ve şeffaflık açısından önemli. Hepimizin kendisini güvende hissetmesi açısından önemli. Sanığa karşı naif ve kibar bir davranış var. Onun istedikleri gerçekleşiyor. Ama mağdur ailesine karşı çok sert bir davranış var. Adil olmayan bu hali herkes görüyor. Bu da cezasızlığın bir parçası. Mağduru düşmanlaştırıp, mağdurları yargılıyor. Arka planın ortaya çıkması yeniden bir tarz olaylar yaşanmaması için önemli. Hukukçular bir kere tanıklık edip, raporlama yapmak ve hukuksal mücadeleyi sonuna kadar devam ettirmek zorunda. Hem iç hem de uluslararası hukukta mücadeleyi büyütmeli. Her kara dönemin çıkışı mutlaka vardır. Bu döneminde bir çıkış yolu vardır. Umutsuz olmadan mücadele etmeye devam edeceğiz."    MA / Tolga Güney