Kobanê Davası: Sözde iddialar ile nasıl yargılıyorsunuz? 2022-10-24 19:58:00   ANKARA- Savcı Ahmet Altun tarafından hazırlanan Kobanê Davası iddianamesinde, kendilerine ve faaliyetlerine yönelik, “sözde” cümlesinin kullanıldığına dikkat çeken Kürt siyasetçi Aynur Aşan, “Sözde’ olan birilerini nasıl yargılıyorsunu?” diye sordu. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 18’nci duruşma periyodu, 1’inci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Duruşma dosyaya gelen evrakların okunmasıyla başlandı. Verilen aranın ardından dosyaya gelen evraklara dair söz alan iddia makamı, Gülser Yıldırım’ın duruşmaya gelmemesi, sorgulamasının yapılmaması ve Yıldırım’ın duruşmalarda vareste tutulmaması nedeniyle mahkemeye zorla getirilme kararı talep etti.   ‘ŞİDDETİ ORTADAN KALDIRMAK İSTEYENLERİ GÖRMÜYORSUNUZ’ Dosyaya eklenen evraklara dair Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata söz aldı. Kullandığı telefon numarasına dair gelen bilirkişi raporuna değinen Akat Ata, “Bu itirafçılar sizin gözünüzün içine bakarak yalan söylüyor, siz dönüp bize soru sormuyorsunuz. Aynı şahıs size dedi ki; ‘Ayla Akat Batman’dı’ dedi hemen öyle mi diye sorunca ifadesini değiştirdi. Bu beyanların tamamı, 2014’ten beri var olan açık bir dosya. Hakkımda 149 tane fezleke var, hepsi için ifade verdim. Sokağa çıktığımız gibi bir fezleke açılıyor. Sesimizi duyuramayacaksak, sözümüzü söylemeyeceksek biz o zaman neden milletvekili olduk. Herkes aynı şeyi mi söyleyecek? Burada bir tane itirafçı çıkıp diyor ki; ’demokratik özerklik anlattı’ diyor. Evet anlattım, anlatmadım demiyorum. Şiddet vardır, biz şiddet ortamında doğan, siyasetçi olan insanlarız. Şiddet bizim hayatımızda hep vardı ve şiddet bitsin diye uğraşan kişiler var burada? Ama siz bu şiddeti ortadan kaldırmak isteyenleri görmezden geliyorsunuz” dedi. ‘KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ BENİ SİYASETE TAŞIDI’ Televizyonda Nihat Hatipoğlu’nun sunduğu "Dosta doğru" programında bir seyircinin “İftiraya karşı ne yapalım” sorusuna Ömer Hatipoğlu’nun “Allah’a havale edin” cevabını verdiğini aktaran Akat Ata, “Bize iftira atanları ne yapalım, Allah’a mı havale edelim? Biz ne yapalım, sizin bizi korumanız gerekiyor. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Devlet bu kadar aciz duruma mı düştü? Ortada bir sorun var, Kürt sorunun demokratik çözümü. Bu sorunun çözümsüzlüğü beni siyasete taşıdı. Herkes gibi, bir amaç var, bu amaç gerçekleşirse bir şey düzelecek. Daha dün Cumhurbaşkanı Diyarbakır’daydı. Kitlesi yoktu, insanlar ümitlerini kesmişler. Bu mitinglerde kriminalize edilenler yine biziz. Her duruşma size ‘yapmayın’ diyoruz.  Bu iftiracıların iftiralarını ispatlayacak bir delil yok. IŞİD’in zulmüne karşı duracak gücümüz var, istemediğiniz kayıt kalmadı. Yürütme yargı üzerinde bu kadar ciddi bir baskı kuracak ama siz lehe olan herhangi bir delili görmeyeceksiniz ama ortada olmayan delileri bizim tutuklama gerekçemiz olarak göreceksiniz” diye belirtti.   ‘TANIKLARIN YALANLARINI GÖRMEK İSTEMİYORSUNUZ’ DAİŞ’in Şengal’e saldırdığı sırada parlamentonun tatil yapmasına rağmen kendilerinin sokakta olduğunu ve şiddete dayalı herhangi bir şey olmadığını anımsatan Akat Ata, 6-8 Ekim’de dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “müdahale edemediğimiz güçler var” sözlerini hatırlatarak, “Şimdi bunun sorumlusu biz miyiz? Bizi istediğiniz gibi yargılayın ama bizleri iftiralarla yargılamayın. Ne savcı bey mütalaasını değiştiriyor ne de siz kararınızda farklı bir şey yazıyorsunuz. Bütün belgeler lehimize geliyor. Tanık doğru söylemiyor diyoruz, ama beyanlarını benim tutuklama gerekçesi yapıyorsunuz. Siz tanıkların yalanlarının büyüklüğünü görmek istemiyorsunuz. Bir kere kurt kuzuyu kapmayı kafasına koymuş biz ne yapabiliriz. Bizim hakkımızda verilen kararın uygulayıcısınız, sizi bir kez daha hukuka davet ediyoruz” sözlerini kullandı. Ardından HDP eski MYK üyesi Mesut Bağcık da dosyaya eklenen evraklara dair söz aldı. Dosyaya eklenen evrakların hiçbirini kabul etmediğini kaydeden Bağcık, hakkında açılan dosyaların Kobanê davasıyla ayrılmasını talep etti. ‘NEFES ALMASINI ENGELLEYEN BİR TALEP’ Gülser Yıldırım hakkında iddia makamının talebine katılmadıklarını belirten avukat Özgür Erol, Yıldırım’ın 6 yıldır cezaevinde olduğunu ve iki gündür tahliye olduğunu söyledi. Özgür, “Bu 6 altı yıl hapis yatmış bir insana bir kez daha nefes almasına engel olmasına dönük bir talep olarak görüyoruz. Avukatları olarak Gülser hanımla temas edeceğiz, iddia makamının talep ettiği yönde bir kararın çıkarılmamasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. NAGİHAN AKARSEL’İ ANDI Dosyaya gelen evraklara dair verilen beyanların ardından siyasetçi Aynur Aşan’ın savunmasına geçildi. Kürtçe savunma yapan Aşan, Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen Nagihan Akarsel’i andı. Aşan, ayrıca Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 41 işçinin ailesine de başsağlığı diledi.  ‘KÜRT VE KÜRDİSTANLIYIM’ Dosyada hakkında kadın alanında yürüttüğü mücadele, demokratik siyaset içerisinde yaptığı tüm çalışmaları, “örgüt kurma ve üyesi olma” olarak ele alındığını ifade eden Aşan “43 yaşındayım bu yaşıma gelinceye kadar öncelikle ailem, bütün sevenlerim, birlikte kadın mücadelesi verdiği arkadaşlarımın tamamını emekleri şekillenmemde katkısı olmuştur. 20 yıldır kadın özgürlük mücadelesi içerisinde yer alıyorum. Ben bu mücadeleye çok genç yaşta başladım. O dönemde olan kadınlar genç olmamızdan kaynaklı çok emek sarf ettiler. Bazıları ile şu an mücadele ediyoruz, bazıları da şimdi burada bizi dinliyor. Bugün burada yargılanıyorsam bunun sebebi şiddete karşı olan mücadelemden kaynaklıdır. Bir Kürt kadınıyım, Kürdistanlıyım, her ne kadar kimliğimde Beytüşşebap yazılıyorsa Mersin’de doğdum” ifadelerini kullandı. Aşan’ın savunması sırasında Gülser Yıldırım’ın avukatı Azat Yıldırım Mardin’den SEGBİS ile bağlanarak, iddia makamının Yıldırım hakkında zorla getirilme kararına değindi. Azat Yıldırım, iddia makamının taleplerinin reddedilmesini, mahkemenin belirlediği bir günde Yıldırım’ın savunmasını vereceğini kaydetti. ‘SÖZDE DEDİKLERİNE 38 KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ İSTİYOR’ Yeniden savunmasına devam eden Aşan, savcı Ahmet Altun’un hazırladığı iddianamenin başta sona kadar kurumları, siyaset tarzlarını “sözde” olarak adlandırdığını kaydetti. Aşan, “Ahmet Altun bizi yok saymakta, nasıl evren bir patlama ile var olmuşsa bizde varız ve sözde değiliz. Evrenini yaratılmasını ‘sözde’ olarak nitelendirenlerin kendisi ‘sözdedir.’ Bize söylenen terimi Kürt halkına bir hakaret olarak görüyor ve kınıyorum. Birisini ‘sözde’ olarak nitelendirdiğinizde kişileri yok sayıyorsunuz. Ahmet Altun’un bu tanımı zaten bu davanın altını boşaltıyor. ‘Sözde’ olan birilerin nasıl yargılıyorsunuz? ‘Sözde’ kavramı yok anlamına gelmesine rağmen Ahmet Altun,38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ‘sözde’ dediklerini yargılamak istiyor” şeklinde konuştu. ‘BU SALON ŞARK ISLAHAT PLANIN BİR PARÇASI’ Aşan savunmasına şöyle devam etti: “Ahmet Altun bütün tarihi yok saymıştır, öyle rol biçmiş kendine. Ama heyeti Ahmet Altun gibi görmüyorum. Ahmet Altun bu iddianamesiyle evrenin, insanların, halkların dengesini yok saymıştır. Heyetin usulü de Ahmet Altun’dan ilham alıyor gibi, bu iddianame çok zorlama bir iddianame. Bir insan kendi gölgesinden atlayabilir mi? Ama Ahmet Altun Kürt ve Türk tarihi üzerinden atlamış. 20 yıldır demokratik siyaset mücadelesi veriyorum. Demokratik siyasetin içerisinde birinci ilke; bu coğrafyada Kürt ve Türk halkının eşitlik ilkesi. İddianame gerçekliğe aykırı bir iddianamedir. Şark Islahat planını hazırlayan kişilerden Rıza Nur, ‘Kürtleri Kürt olmadıklarına yıllardır ikna etmeye çalıştım’ diyordu bugün bu salonda şark ıslahat planın bir parçası. Bu dava nasıl ki dışarıdaki gelişmelerden etkileniyorsa, dışarıdaki gelişmelerde bu davadan etkilenmekte. İDDİANAMEYİ KABUL ETMİYORUM IŞİD Kobanê’ye saldırdığından dolayı Türkiye halkları IŞİD'e neden tepki gösterdi? diyemeyiz. Dünyada meydana gelen olaylara kör sağır kalamayız. Suruç Kobanê’nin sınırında ve orada yaşanılan bir katliam hepimizi ilgilendiriyor. Ahmet Altun iddianamesinde İŞİD’de hiç değinmemiş. Biz bu olaylardan kendimizi bağımsız tutamayız. İddianamede, İŞİD sanki hiç Kobanê’ye saldırmamış, insanlar katledilmemiş iki güç arasında bir savaş var gibi yansıtılmış. Başta da söyledim ben bu iddianameyi kabul etmiyorum. Bu halklar birlikte ortak bir vatan kurarak ortak bir payda oluşturdular. Eğer biz bu eşitliği karıştırırsak dengesizlikler ortaya çıkar. Burada olan arkadaşlarımızla eşitiz diyemeyiz herkes kendi doğalında eşittir. Ama ulusal istekler, kadın kimliğinin tanınması noktasında herkesin eşit haklara sahip olması gerekiyor.” ‘YANLIŞ İDDİANAMEYİ KABUL ETTİNİZ’  Mahkeme heyetine, “Siz yanlış bir iddianameyi kabul ettiniz” diyen Aşan, mahkeme heyetinin toplumun realitesini inkar ettiğine vurgu yaptı. Aşan, “Mezopotamya halkının yıllardır birlikte yaşadığını inkar ettiniz, yanlış bir iddianameden ve yargılamadan doğru bir sonuç çıkmasını bekliyor musunuz? Ulusal haklarımızı talep ettiğimiz de ‘terörist’ ilan ediliyoruz. Kendi haklarımızı istemenin neresi suç olabilir? İşte tam Hitler dönemi gibi. Savcının tutukluluk devam gerekçesinde sizin zihniyetiniz kolektif bir suçlamayı ifade ediyor. Yurt dışına çıkmak istemiştim, ailemin yarısı da oradaydı gideceğim zaman gözaltına alındım ve tutuklandım. Ama siz bütün arkadaşlarım için tutuk devam gerekçesinde ‘kaçma şüphesini’ öne sürüyorsunuz. Ben bunu kendi irademle yaptım, neden arkadaşlarıma bu sebepten ötürü tutuklama gerekçesi yapılıyor” diye sordu. GÜLSER YILDIRIM’IN ZORLA GETİRİLME TALEBİ REDDEDİLDİ Savunmasına yarına kadar ara veren Aşan’ın ardından mahkeme heyeti iddia makamının Gülser Yıldırım hakkında duruşmaya zorla getirilme talebine karşı Yıldırım’ın avukatının duruşmaya bağlanarak, savunmasını yapacağını beyan etmesi üzerine iddia makamının talebini reddetti. Heyet, Yıldırım’ın 27-28 Ekim tarihlerinde savunmalarının alınmasına karar verdi. Duruşma yarına ertelendi.