'Cezaevlerinde pencereden giren hava kontrol altına alınmak isteniyor' 2022-12-19 09:11:58   ANKARA - “Uzay mekiği” olarak adlandırılan Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 3 meslektaşlarıyla birlikte tutulan gazeteci Emrullah Acar, “Gökyüzünü görmeyen tekli hücrelerde tutulduğumuz cezaevinin amacı tutukluların iradelerini kırmak” diye yazdı.    Ankara merkezli bir soruşturma kapsamında 8 gazeteci arkadaşım ile 25 Ekim’de gözaltına alınmamız ve devamında tutuklanmamızın üzerinden yaklaşık 2 ay geçti. Tutuklanmamız ve devamında maruz kaldığımız hak ihlallerine dair birçok haber yapıldı, raporlar yayınlandı. Bunları tekrarlamadan gazeteciler olarak ayrı tekli hücrelerde tutulduğumuz Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin (YGC) yapısını ve amacını anlatmak istiyorum. Cezaevlerinin tarihi sınıflı, devletli iktidarların tarihi ile başlar ve çağların özgünlüklerine göre farklı tasarımlar alırlar. Yer altı, yer üstü, kale, oda, oda olarak tasarlanan “özel” cezaevlerinin isimleri farklı olsa da amaçlar aynı, tutukluların iradelerini kırmak, umutlarını yok etmektir. Eyüp ve Yusuf peygamberlerden, Bastille ve Saygon direnişlerine, oradan Nelson Mandela ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’a kadar ve genel cezaevi tarihine dair birçok yazılı eser bulunmakta. Son dönem sayıları giderek artan yeni tip cezaevleri olan YGC’lere dair ise henüz elimizde yeterince kaynak yok. YGC’lere dair iki aydır tutulduğumuz sürede gerek gözlemleyerek gerek ise tutuklulardan edindiğim bilgileri paylaşmaya çalışacağım.   FİZİKİ YAPISI UZAY MEKİĞİ GİBİ   Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 2014 yılındaki kararı ile devreye konulun “Çöktürme Planı” ile Kürt Özgürlük hareketinin tasfiyesi için yeni tip cezaevlerinin yapımına hız verildi. Bu kapsamda Kurdistan ve Türkiye’nin birçok ilinde yeni kampüs cezaevleri inşa edildi. Tutukluların fiziki yapısından kaynaklı “uzay mekiğine” benzettiği YGC’leri, diğer cezaevlerinden ayıran sadece yapısı değil. İç yönetmelik esaslarından, personel seçimine kadar birçok farklılık söz konusu. Cezaevinin içi ve dışı her yönüyle yapay zekâ teknolojisine göre dizayn edilmiş ve tüm işleyiş bu dizayna göre icra edilmekte.   YGC’LERİN MİMARİ YAPISI   4+1 bloktan oluşan YGC’lerin dört bloğunun tamamı tek kişilik, diğer bloğu da üç kişilik hücrelerden oluşuyor. A-D ve B-C Blokları arasında kalan E bloğunun diğer bloklardan ayrıştığı nokta, sadece üç kişilik hücrelerden oluşması değil, bu blok tek başına diğer iki bloktan daha büyük bir alanı kapsamaktadır. Zemin katın bir bölümü idareye, bir bölümü açık-kapalı ziyaret, avukat mahalli, kapalı spor sahasına ayrılmış durumda. Bu katta ayrıca kullanıma kapalı alanlar mevcut. E bloğun orta katının bir bölümü kütüphane, revir, depo, havalandırma, spor sahalarına ayrılmış kalan bölümlerde üçlü hücreler yer alıyor. Bu hücrelerde tutulan tutukluların büyük bir bölümü “işçi mahkûm” statüsünde tutulan, günde bir paket sigara (30-35tl) karşılığında sabahtan akşama kadar köle gibi çalıştırılan tutuklulardan oluşuyor. Tek tip elbise giyen tutuklular cezaevi içinde temizlikten mutfağa, kantinden yemek dağıtımına kadar birçok işte emekleri sömürülerek çalıştırılıyor.   MODÜL VE HÜCRELER   E bloğun çeperlerinde inşa edilmiş dört ayrı (A-B-C-D) blok bulunmaktadır. Her blokta beş kısım ayrı bir blok olarak inşa edilmiştir. Bu kısımlara “modül” denilmektedir. Uzay mekiklerinde olduğu gibi ön modüllerin her birinin bir işlevi var ve diğerleri ile bağlantısı sadece dışarıdan sağlanmaktadır. 3’e 6 modüller ile toplam 18 hücre ve 1 havalandırma şeklindedir. Üç katlı modüllerin her katının girişinde bir adet “güvenlik kulübesi” bulunmakta. Hücrelerin kapıları bu kulübeden basılan otomatik bir düğme ile açılıp kapanıyor. Bu kulübeye lokal kapı paneli (LKP) deniliyor. Bunun yanında merkezi kapı paneli (MKP) bulunuyor ve LKP’leri izleme işlevi görüyor.    NEFES ALIŞ VERİŞİ İZLENİYOR!   Modül hücreleri banyo-tuvalet ve mutfak tezgâhı ile birlikte 13 metrekare büyüklükte “güneşlik” denilen apartman boşluğuna benzeyen boş bir alana açılan birer pencereleri bulunuyor. Demir korkuluk ve eleğe benzeyen çelik bir ağla kapatılan pencereden birinci ve ikinci katlardan gökyüzünü görmek mümkün değil. Bir aydan fazla süre tutulduğumuz alt katlara yıl boyunca hiç güneş girmezken, üst katlara yılda 3-4 ay günde sadece 1-2 saat güneş vuruyor. Pencerelerin önünü kapatan çelik “kafes” (alt katta deliklerinden pipet bile geçmiyor. Üst katlar ise parmak kalınlığında) vahşi hayvanların tutulduğu yerleri andırıyor. Hücrelerin içini görecek şekilde “güneşlik” denilen alana biz tutuklandıktan kısa bir süre sonra kameralar takıldı. Bununla tutukluların penceresinden giren hava da kontrol altına alınmak isteniyor. Bu adeta “nefes alışverişinizi de izliyorum” diyen George Orwell’in Büyük Birader’ini hatırlatmaktadır.   HAVALANDIRMA HAKKI KEYFİ   Modüllerde 18 hücreye karşı sadece biri havalandırma bulunuyor. Mevcut yönetmeliklerde en az bir saat havalandırma hakkı tanındığı için zorunlu olarak aynı katlarda bulunan tutuklular birden fazla (en çok aynı katta bulunan 6 kişi) havalandırma çıkabiliyor. Tutuklu ve ağırlaştırılmış müebbet olmayanların “gün doğumundan gün batımına kadar havalandırmaya çıkma hakları” uygulanmıyor. 4 gazeteci olarak biz 1 ayı aşkın süre tek başımıza günde bir saat havalandırmaya çıkabildik. Tutukluların tek başına tutulduğu hücrelerden başka bir tutuklu ile temasa geçmesi fiziki olarak mümkün değilken, yan hücrede bulunan tutsağın ayak sesini duyabilecek şekilde mimari dizayn var.   KARIŞTIR-ÇATIŞTIR UYGULAMASI    Başarıya ulaşamayan 12 Eylül faşizmi döneminde uygulanan “karıştır-barıştır” uygulamasının bir benzeri YGC’lerde deneniyor. Aynı modülün farklı hücrelerinde siyasi tutuklular, Gülen Cemaati mensupları, DAİŞ ve kadın katilleri bulunuyor.   KÜRT’ÜN RENGİ DE DİLİ DE YASAK   Kürtçe kitap, dergi, mektup ve hatta dua kitapçığın bile cezaevine girişine izin verilmiyor. Keza yasal hiçbir takibata uğramamış, toplanma kararı olmayan ama politik düşünceye dair içeriğe sahip olduğu düşünülen Türkçe yayınlar bile tutuklulara verilmiyor. Hiçbir izahı olmayan bu yasakların neden keyfi yasaklar olduğunu şu yasaklar aslında açıklıyor: Mekap marka ayakkabı, yöresel kıyafetler, yeşil-sarı-kırmızı renklerin bulunduğu aile fotoğrafları, yöresel kıyafetlerle çekilmiş fotoğrafların tutuklulara verilmesi yasak. Kürtçeyi yasaklayan zihniyet, Kürt’ün renginin de ayakkabısının da moral-motivasyon vereceği gerekçesi ile yasaklıyor olmalı. Yoksa başka bir izahı yok sanırım!   SON SÖZÜ DİRENENLER SÖYLER   Uzun süredir burada tutulan tutuklular ile yaptığım sohbette, tutuklular birçok farklı tip cezaevlerinde tutulduklarını, diğer cezaevleri gibi yeni olan YGC’lerin de amacına ulaşamayacağını belirtiyor. Tutuklular yeni cezaevi tiplerinin yapılmasını, tutukluların uzun yıllardan bu yana süre gelen direnişlerinin geldiği zirveyi işaret ediyor. Tutukluların YGC’lere dair “Son sözü her zaman için direnenler söyler” söylemi, mücadelenin çetin geçeceğini gösterirken, YGC’lerin istenilen amaca ulaşıp ulaşmayacağını da zaman gösterecek.   MA / Emrullah Acar    Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi B-2-18