Amed Baro Başkan Yardımcısı Özdemir: Bakanlık İmralı'daki hukuksuzluğa son vermeli 2022-12-21 10:02:49    AMED - Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin hukuki olmadığına işaret ederek, başvuruda bulundukları Adalet Bakanlığı'nın yükümlülüklerini yerine getirmesini istedi.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş üzerindeki ağır tecridin kaldırılması ve avukat görüşlerinin sağlanması talebiyle geçtiğimiz günlerde birçok baroya başvuruda bulundu. ÖHD Amed Şubesi, 105 avukatla birlikte "girişimde bulunma" talebiyle Amed Barosu'na başvurdu. Baro, bunun üzerine 14 Aralık'ta, Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesi ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği'ne (TBB) başvurdu. Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, İmralı tecridini ve yaptıkları başvuruyu değerlendirdi.    KEYFİ HUKUK!    Öcalan ve diğer tutuklulara yönelik tecridi "dünyada başka örneği olmayan mutlak tecrit" olarak nitelendiren Özdemir, İmralı’da iç hukuktaki mevzuat ve ceza infaz kanuna aykırı hareket edildiğini ifade etti. Özdemir, "Türkiye’deki infaz kanunu, avukatların hükümlü tutuklularla görüşülebilmesinin belli kriterler ölçüsünde sağlanması gerektiğini ve aynı şekilde ailenin de telefon veya normal görüş hakkının sağlanması gerektiğini ifade eder. Fakat İmralı’da uygulanagelen bu tecrit sistemi gerek aileyle görüş, gerekse de avukatla temsil hakkının yerine getirilmemesi noktasında engellemeler oluşturmaktadır. Bu kendi içerisinde Türkiye'deki hukuk sisteminin nasıl hukuk dışı ve keyfi bir şekilde yürütüldüğünü İmralı örneğinde bize göstermektedir” dedi.   Görüş hakkının engellenmesinin aynı zaman da "cezaevi içerisinde cezaevi uygulaması" anlamına geldiğini ifade eden Özdemir, tecrit ve işkencenin suç teşkil ettiğini kaydetti. Özdemir, temel hakların kullanılmasının engellenmesinin aynı zamanda hukuk dışı ve keyfi bir muamele olduğunu vurguladı.     BAROLARIN YÜKÜMLÜLÜĞÜ   Öcalan ile görüşmesi engellenen avukatların Adalet Bakanlığı’na başvurduğunu ve başvurulara yanıt alınamaması üzerine barolara başvurular yapıldığını aktaran Özdemir, "Avukatlık kanunu 76 ve 95’inci madde kanunu kapsamında gerek insan haklarını korumak gerek hukukun üstünlüğü gerekse de avukatlık mesleki faaliyetlerinin engellenmesi karşısında hukuksal girişimde bulunma noktasında yükümlülük ve sorumlulukların gereğinin yerine getirilmesi için barolara başvurular yapıldı. Barolar tarafından da bu yönü itibariyle hukuksal girişimlerin yürütülmesi gerekir” diye belirtti.    Amed Barosu’nun avukatların başvurusuna istinaden Adalet Bakanlığı’na avukatlık mesleki faaliyetlerinin uygulanması noktasında başvuruda bulunduğunu söyleyen Özdemir, şunları söyledi: "Avukatlık kanunun 110’uncu maddesi kapsamında avukatlık mesleki faaliyetlerin engellenmesi hususunu gerekli girişimlerde bulunulması, bu mesleki faaliyetinin engellenmesine dair uygulamanın son bulması adına da hukuki açıdan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi noktasında bir talepte bulunduk."    30 GÜNLÜK SÜRE    İmralı’da uygulanan mutlak tecridin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Mudanya Cumhuriyet Başsavcılığı ve esasında Bursa İnfaz Hakimliğinden alınan kararlara dayandığını söyleyen Özdemir, Adalet Bakanlığı'nın yapılan başvuruya 30 günlük süre içinde cevaplaması gerektiğini kaydetti. Özdemir, bu sürede cevap verilmediği halde başvurunun ret edildiği anlamına geleceğine işaret ederek, "30 gün içerisinde Adalet Bakanlığı’nın keyfi ve hukuk dışı uygulamalarının sonlanması adına gereken sorumluluğu yerine getirmesi gerekir. Aynı şekilde TBB’nin de esasen mesleki faaliyeti engellenen avukatlara ilişkin olarak bu hukuk dışı uygulamalarının sonlandırılması için yasanın kendisine yüklediği yükümlülüğü yerine getirmeli. Bu anlamda hukuksal girişimlerde bulunmayı gerektirir. Her iki kuruma da yapmış olduğumuz başvurunun yakın dönemde sonuçlanmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.   'TECRİT SONLANDIRILMALI'   Tecridin hukuki açıdan açıklanabilir bir tarafının olmadığına dikkati çeken Özdemir, "Hukuk dışı bir uygulamanın hukuki açıdan açıklanabilir bir tarafı yoktur. Ancak siyaseten açıklanabilir" diye kaydetti. Özdemir, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ile birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının önüne geçebileceği ve cezaevlerindeki yoğun insan hakkı ihlallerinin giderilebileceğine işaret ederek, "Bu açıdan siyaseten keyfi ve hukuk dışı bir uygulama içeren bu mutlak tecridin bir an önce sonuçlandırılması gerekir” dedi.    Barolarının 24 Kasım 2021 tarihinde de tecridin sonlandırılması ve Abdullah Öcalan ile diğer tutuklularla görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurduklarını ancak talebin reddedildiğini anımsatan Özdemir, AİHM'in kesinleşen Öcalan’ın ihlal kararının uygulanması adına Avrupa Konsey Bakanlar Komitesi’ne de başvuru yaptıklarını ve sürecin hala devam ettiğini kaydetti. Amed Barosu’nun temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiği bir noktada, ağır insan hakları ihlallerinin giderilmesi için ulusal ve uluslararası başvuru mekanizmalarına gereken hassasiyetle başvurularını yapmaya devam edeceğinin altını çizen Özdemir, "Biz mutlak bir şekilde uygulanagelen bu tecridin bir an önce hukuki açıdan sonlandırılmasını, temel hak ve hürriyetlerinin uygulandığı bir sürecin inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.   STÖ'LERE ÇAĞRI   Özdemir, İmralı’da uygulanan tecridin diğer cezaevlerinde de hak ihlallerine sebebiyet verdiğini, bunun giderilmesiyle mevcut konjonktürün değiştirebilme ihtimalini olabileceğini söyledi. Özdemir, bu konuda çalışma yürüten hak temelli sivil toplum örgütlerinin tecride karşı hassasiyetle yaklaşmaları ve çalışmalar yürütülmesi gerektiğini dile getirdi.