Deprem sonrası Defne'nin hali 2023-02-23 09:53:46 HATAY - İkinci büyük depremin merkez üssü olan Defne’de ağır hasarlı binalar da yerle bir oldu. Gündüz Caddesi'nde çatırdayan binalar arasında korkuyla ilerlerken, savaşı andıran görüntülerle karşılaştık.   Mereş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde meydana gelen depremlerin üzerinden 18 gün geçti. AFAD, 21 Şubat itibariyle depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısını 42 bin 310 olarak açıkladı. Depremde en çok yıkımın yaşandığı kentler olan Hatay ve Mereş'in dışındaki illerde arama ve kurtarma çalışmalarına son verildi.    Depremin yaşandığı ilk günden bu yana gazeteci arkadaşım Abdurrahman Gök ile birlikte Bazarcix'ta gelişmeleri takip ederken, 20 Şubat akşamı kaldığımız çadırda yeniden depreme yakalandık. Bir süre sonra depremin merkez üssünün Hatay'ın Defne ilçesi olduğunu ve büyüklüğünün ise 6,4 olduğunu öğreniyoruz. Ertesi günün akşamı ise yönümüzü Defne'ye çeviriyoruz. Yol boyunca karşılaştığımız her yerleşim yerinde benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz; enkaza dönmüş ya da ağır hasarlı yapılar, ateş başında ısınmaya çalışan aileler, derme çatma barakalar ve AFAD çadırları, uzun namlulu silahlarla sokak başlarında bekleyen asker ve polisler...   HAYALET KENT   Yaklaşık 210 kilometre yol kat ettikten sonra hayalet bir kenti andıran Defne'ye varıyoruz. Yıkılan yapıların molozlarıyla kaplı sokak ve caddelerde ilerlerken, her an üzerimize çökecek gibi yan yatmış binalardan uzak durmaya çalışıyoruz. Bir yandan da gazeteci arkadaşlarımızın bulunduğu Uğur Mumcu Caddesi üzerindeki çadırların olduğu yeri bulmaya çalışıyoruz. Telefon navigasyonun kafası karışık olacak ki bizi sürekli dönüp dolaştırıp aynı noktaya getiriyor. En son karşılaştığımız bir polisten aldığımız yol tarifiyle gideceğimiz yere ulaşıyoruz.       YARALARI SARAN EKİP   Gök'ü yeniden karanlık sokaklardan Bazarcix'a yolcu ettikten sonra, günlerdir az bir uykuyla, yılmadan ve yorulmadan depremzedelerin yaralarını sarmaya gönüllülerle birlikte bir ateşin etrafından kentin son durumuna dair sohbete koyuluyoruz. Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), KESK, üniversite öğrencileri, milletvekilleri ve kadın örgütlerinden gönüllülerden bazıları, depremin ilk gününden bu yana, bazıları ise yaklaşık bir haftadır çalışmalara dahil olduğunu belirtiyor. Yoğun tempo ve uykusuzluktan kaynaklı göz altlarında morluklar oluşan gönüllüler bir bir çadırlarına çekilirken, kent semalarında sürekli tur atan helikopter dikkatimizi çekiyor.      ARTÇI DEPREMLER SÜRÜYOR    Hatay’da olan gazeteci arkadaşım Müjdat Can, helikopterle yıkılan yeni yapıların olup olmadığının tespit edilmeye çalışıldığını belirtiyor. Ayrıca helikopterle olası yağma vakalarına karşı da bir nevi "tedbir" alındığını söylüyor. Yorucu bir günün ardından çadırımıza geçtiğimizde ise yeniden bir artçı deprem yaşanıyor. Ancak bir önceki depremden büyük olmaması ve kısa sürmesi nedeniyle kimse kılını dahi kıpırdatmıyor.    YERLE BİR OLAN CADDE    Sabahın erken saatlerinde ateş başında bir şeyler atıştırdıktan sonra Müjdat Can ile birlikte yıkım nedeniyle büyük bölümü yerle bir olan Armutlu Mahallesi'ne doğru yola koyuluyoruz. Bomboş sokaklarda ilerlediğimizde, sadece köşe başlarını tutan uzun namlulu özel hareket polisleriyle karşılaşıyoruz. Uğur Mumcu Caddesi üzerinden bulunan tüm binaların ağır hasarlı olduğunu, bazılarının çöktüğünü, yıkılan yerlerden içerideki eşyaların göründüğünü, yerlerde çatlaklar oluştuğunu görüyoruz.     Demokrasi Meydanı'na ulaştıktan sonra depremin en çok etkilediği Gündüz Caddesi'ne geçiyoruz. Polisler, "İleriye geçmeyin, evler her an yıkılabilir" uyarısında bulunuyor. Ancak yaşanan yıkımı kamuoyuna ulaştırmak için caddede ilerlemeye başlıyoruz. Yaşanan yıkım nedeniyle cadde, büyük bir savaşın yaşandığı bir yer görünümünde. Cadde boyunca alt katları iş yeri olan 7-8 katlı yapıların birçoğu yerle bir olmuş. Ayakta kalan birçok bina ise yan devrilmiş. Caddeye doğru yan yatan binaların altından geçerken, çatırdama sesleri nedeniyle korkuya kapılıyoruz. Hızlıca ilerleyip, "güvenli" hissettiğimiz bir binanın enkazı üzerine çıkıyoruz. 8 katlı bir binanın enkazı olduğunu düşündüğümüz yerden yüzlerce kişinin can verdiği korkunç tabloyu görüntülüyoruz.   ENKAZDA HATIRALAR ARANIYOR   Çekimlerimizi sürdürürken, bazı binaların başında yurttaşlarla karşılaşıyoruz. Halen yaşadıklarının şokunu atlatmaya çalışan yurttaşlar, bir yandan ev ve işyerlerini ararken, diğer yandan telefonlarıyla yıkımı görüntülüyor. İş yerlerini bulan yurttaşlar ise, riskli olmasına rağmen sağlam kalan eşyalarını çıkarmaya çalışıyor. Bazı yurttaşlar da enkaz altında hatıralarını arıyor.     ENKAZ KALDIRMA ÇALIŞMALARI DURDURULDU   Duvarları yıkılan odalarda asılı aile fotoğrafları, çatıları caddeye savrulmuş ve yan yatmış binaları, etrafa saçılan hatıralar ve eşyaları görüntüledikten sonra yeniden geldiğimiz yere hızlıca geri dönüyoruz. Gazeteci Can, enkaz kaldırma çalışmalarının 20 Şubat'ta yaşanan depremden sonra durdurulduğunu aktarıyor.     GİRİLEMEYEN SOKAKLAR     Her ikimiz de karşılaştığımız ağır tabloya karşı söz bulamadan, sessiz bir şekilde buradan ayrılıyoruz. Ara sokaklarda da durum farksız değil. Hatta dar olmalarından kaynaklı daha da tehlikeli. Bazı dar sokaklara girmek ise mümkün değil. Çevrede karşılaştığımız bazı yurttaşlar, söz konusu sokaklara depremin yaşandığı günden bu yana tek bir insanın dahi cesaret edip giremediğini aktardı.      Mahallenin diğer sokaklarında ilerlerken, ağır hasar gören evlerinden eşyalarını kurtarmaya çalışan aileler, TÜBİTAK için evlerde inceleme yapan Ankara Gazi Üniversitesi çalışanları ile enkaz kaldırma çalışmalarına ara veren DSİ ve Karayolları çalışanlarıyla karşılaşıyoruz. Bunun dışında meraklı gözlerle sokakları dolaşan birkaç kişiyle karşılaşıyoruz. Sadece rüzgarın etkisiyle sallanan salıncak sesleri ile ayak seslerimizin duyulduğu sokaklardan, dayanışma çadırlarının kurulduğu Sevgi Parkı'na geçiyoruz.     DAYANIŞMA YAŞATIR!   Parkın neredeyse tümünün kentin yaralarını sarmak için çalışan sivil toplum örgütü, siyasi parti, sendika ve kadın örgütlerinin çadırlarıyla dolu olduğunu görüyoruz. Sağlıktan hukuki desteğe, gıda yardımından barınmaya, sıcak yemekten içeceğe kadar her ihtiyaca dair hummalı bir çalışma göze çarpıyor. "Deprem değil kapitalizm öldürür" ve "Elbet bir gün buluşacağız" yazılarının bulunduğu dövizler dikkat çekiyor.    ÇAY DEMLEYEN AVUKAT    Saatlerce yürüdükten sonra Halkevleri çadırında çay molası veriyoruz. Semaverde yaptığı çayı ikram eden Mustafa Avcıoğlu, avukat olduğunu ve Ankara'dan geldiğini aktarıyor. 6 gündür yurttaşlara hukuki destek verdiğini ifade eden Avcıoğlu, hasar tespit ve tazminat haklarına dair bilgilendirme yaptıklarını ifade ediyor. Kentte danışabilecekleri ve bilgi alabilecekleri bir kamu kurumunun bulunmadığına dikkat çeken Avcıoğlu, "Açıkçası kaymakamlıktan devlet kurumlarına kadar tam bir bilinmezlik olduğunu söyleyebiliriz" diyor.      EN HASARLI MAHALLELER   Çay molasının ardından yeniden çadırlarımıza doğru yola koyuluyoruz. Yakıcı öğlen güneşinin de etkisiyle yorgun düşerek, çadırların hemen yanındaki banklarda dinlenirken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nde çalışan bir yurttaşla karşılaşıyoruz. Gönüllü çalışmalarda yer aldığını aktaran yurttaş ile kentteki yaşananlara dair konuşuyoruz.    Hatay'ın merkez ilçeleri olan Defne ve Antakya'da en çok hasar gören mahallelerde yaşananları anlatan yurttaş, “Defne'nin Armutlu, Sümerler, Elektrik, Gazi ve Çekmece mahalleleri ile Antakya'nın Ürgenpaşa, Odabaşı, Küçükdalyan, Akevler ve Cumhuriyet mahalleri en çok yıkımın yaşandığı mahalleler. Buradaki bazı aileler, çadır kentlere yerleşmek istemiyor. Bulundukları yerlerde yaşamak istiyor. Bundan kaynaklı çadıra ulaşamıyorlar. Kendi imkanlarıyla kurdukları barakalarda yaşıyor" diye aktarıyor.     Kentte en çok çadıra ihtiyaç olduğunu belirten yurttaş, "Devlet, topraklarını terk etmek istemeyenleri terbiye etmeye çalışıyor. Köylerden hiçbir haber yok. Oradaki durumu bilmiyoruz. Ancak kent merkezindekilerin haliyle ilgilenebiliyoruz" diye ekliyor.   GERİDE YOKSULLAR KALDI!   Daha sonra kentin yaralarını sarmaya çalışan sivil toplum örgütü temsilcileriyle konuşuyoruz. Kentin yüzde 70'inin evlerin büyük bölümünün yıkılması ya da ağır hasar görmesi nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını aktaran temsilciler, durumu iyi olanların göç ettiğini, yoksul ailelerin ise acı ve korkularıyla geride kaldığına dikkat çekiyor.     MA / Azad Altay