Alevi Piri Soysüren: Göçe karşı toplumsallaşmak gerekiyor 2023-02-24 09:43:08 MEREŞ - Alevi ve Kürt topraklarında var olan toplumsallığın ulus devlet anlayışıyla bağdaşmadığına dikkat çeken Alevi Piri Ali Soysüren, “Mimari ve sosyal açıdan yeniden inşa etmek gerekir. İnsanlığı diriltmek için toplumsallaşmak gerekiyor” dedi.   Mereş merkezli depremlerin ardından günler sonra yapılan kısmi yardımlarda, eşitsiz dağıtım hali başladı. Arama kurtarma çalışmaları için ekiplerin gönderilmediği Alevi köylerine, yardımlar da ulaştırılmıyor. Birçok evin enkaza dönüştüğü Alevi köyleri kaderine terk edilince topraklarını terk etmek zorunda kalıyor.    Alevi Piri Ali Soysüren, Alevilere yönelik ayrımcılıkları ve iktidarın göçertme politikasını değerlendirdi.   OSMANLI’DAN BUGÜNE TEHLİKELİ BAKIŞ   Soysüren, toplumsallığın dağıtılmasının devletin beka meselesi olduğunu söyleyerek, “Osmanlı’dan bu yana buralar merkezi anlayışlar tarafından tehlikeli, yok edilmesi gereken toplumların yaşadığı bir coğrafya olarak görülüyor. Merkezi anlayışlar, Kürt Alevilerin, Kızılbaşların bu bölgede olmasını asla kabul etmedi. Şark Islahat Planı bu bakış açısıyla hazırlandı. Bu bölge baskılara maruz kalan, kimliği, inancı değiştirilmeye, toplumsallığı yok edilmeye çalışılan bir coğrafya oldu” diye belirtti.    ‘YOK EDİCİ’ ANLAYIŞIN İSTEKLERİ   Aşağı Terolar adlı bölgede 2015-2016 yıllarında 8 Alevi ve Kürt köyünün ortasına AFAD tarafından 27 bin Suriyeli sığınmacının yerleştirilmesi için çadır kent kurma çalışmaları başlatıldığını hatırlatan Soysüren, Aleviler, köylerinin Sünnileştirilmesinin ve bölgenin demografik yapısını değiştirmenin önünü açacak bu uygulamaya karşı direniş gösterdiğini kaydetti. Soysüren, Aşağı Terolar bölgesindeki göçmen yerleşimine işaret ederek, “1978 Maraş olaylarında sosyoekonomik düzeyi düşük köylüler; ‘Alevilerin dükkanlarını, evlerini yakın. Yaktığınız dükkanlar, evler sizindir’ anlayışıyla Alevileri yağma ve katliama uğratmışlardı. Yok edici anlayışın yine Aleviler, Alevilerin köyleri, toprakları üzerinde belli istekleri olduğu kesindir. 1980 sonrası devletin açık kapı politikası oldu. Aleviler yurt dışındaki ülkelere kaçak gidebiliyordu ve devlet görmezden geliyordu. Buradaki insanların burayı terk etmesini istiyordu. Bu işe de yaradı, Alevi Kürtlerin nüfusu gittikçe azaldı” diye konuştu.   ÇALIŞAN TEK KURUM: PASAPORT    Deprem bölgesinde bulunan birçok devlet kurumunun hizmet vermediğine dikkat çeken Soysüren, Pasaport Hizmetleri’nin mesaisini sürdürdüğünü söyledi. Soysüren, “Bu, ‘buradan gidin’ demek. Burada kalanlar, 1980 sürecinden sonra ailesini yurt dışına gönderen Alevi Kızılbaşların kalan kısmı. Bunların ailelerinin yanına gideceğini biliyorlar. Dolayısıyla burayı terk etsin istiyorlar. Depremden sonra arama kurtarma faaliyetlerinden bahsetmediler. ‘Yıkıp yeniden, sıfırdan inşa edeceğiz’ dediler. Hiç kimseyi kurtarmak gibi bir dertleri olmadı. Dertlerinin kenti yıkarak kendi anlayışına göre inşa etmek olduğunu biliyoruz. Bu bölgede de Sur’da yaptıkları gibi ruhsuz binalar yapmak istiyorlar” diye belirtti.   UZAKLAŞTIRMANIN HER YOLU DENENİYOR   Depremin ardından göç politikasının hızlandırılması adına bütünsel bir politikanın izlendiğine dikkat çeken Soysüren, “Çaresiz bırakıp, uzaklaştırmak için her yöntem deneniyor. Elbistan gibi birçok yerde Alevi köylerine hizmet gitmiyor. Bir köyün yolu bozuksa, o köy Alevi köyüdür. Şimdi de yardım politikasında aynı durum söz konusu. Alevi örgütleri, HDP, HDK, gençlik, Türk solu ilk günden itibaren buraya gelip çalışma başlatmasalardı, Alevi köylerinin hiçbirine gıda, temizlik, çadır ve barınma ihtiyaçları gitmeyecekti” şeklinde konuştu.    Soysüren, dayanışmanın önemine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devletten daha kalabalıktık, daha fazla çalıştık. Alevi ve Sünni köylerine yardım ulaştırdık. İyi bir dayanışma örneği verdik. Bu dayanışmanın topraklarını terk etme düşüncesinde olanlara bir mesaj vermesi gerekiyor. Aleviler, Kürtler, Kızılbaşlar metropollere hapsolduklarında ruhlarını kaybetmeye başlıyor. Topraklarını; tarihlerini, anılarını, geçmişlerini, kendilerini yok etmek isteyenlerin insafına bırakmamak gerekiyor. Kendilerini burada mimari, toplumsal ve sosyal açıdan yeniden inşa etmek zorundalar. Şu anda üzgün oldukları, çaresiz hissettikleri için bu gücün farkında değiller ama bu güç insanlarda var. Bir araya geldiklerinde yeniden yaşayabilecekleri bir coğrafya oluşturabilirler. Depremde binalar yıkıldı, insanlar öldü ama insanlık da öldü. İnsanlığı diriltmek için toplumsallaşmak gerekiyor. Bireysellikten, buradan kaçmaktan öte, gelip bir olmak ve burayı kaldırmak gerekiyor.”   CEMEVLERİ DAYANIŞMANIN MEKANI   Bölgede bulunan birçok insanın Cemevine sığındığını söyleyen Soysüren, “Yardım etmesini bekledikleri noktalardan yardım gelmediğini gördüklerinde, Cemevlerine geliyor, buradaki örgütlülüğün sunduğu paylaşım imkânlarından yararlanıyorlar. Cemevleri, sadece ben, istediğime, istediğim gibi yaparım anlayışının yerine; biz, birlikte, kendimiz için en iyisini yaparız anlayışının vücut bulmuş hali. Devlet aygıtı ile içli dışlı olan Alevi örgütlerinin de topluma ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediği, cevap vermek için Kurdıstan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlara sırt çevirdiğini gördük. Bu süreçte Alevi örgütlerini bu tarz yaklaşımlardan kurtarmak için mücadele edeceğiz” dedi.   MA / Yüsra Batıhan