Av. Dinç: CPT, İmralı raporunu bir an önce açıklasın 2023-03-18 09:00:36   AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 2 yıldır haber alamadıklarını belirten avukat Mazlum Dinç, CPT’nin, hazırladığı raporu bir an önce açıklaması ve tecrit koşullarını sonlandırması için aktif bir tutum içinde olması gerektiğini söyledi.    Türkiye, İmralı Cezaevi’nde rehin tuttuğu PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi her geçen gün ağırlaştırarak sürdürüyor. 15 Şubat 1999’dan beri süren tecrit, 24 yılı geride bıraktı. Öcalan’a yönelik tecrit ilk başlarda, “koster bozuk” diye gerekçelendirilirken, 15 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal’e (OHAL) dayanılarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen “tutuklu ve hükümlülerin avukatlarıyla görüştürülmesinin kısıtlanabilmesi” yetkisine dayandırılmaya başlandı. Öcalan’ın ailesiyle görüştürülmesinin engellenmesine “disiplin” cezaları gerekçe gösterilmeye başlandı. Öcalan en son 7 Ağustos 2019’da avukatlarıyla, 25 Mart 2021’de ise salgının İmralı’da yayıldığı haberlerinden dolayı kamuoyunda Öcalan’ın can güvenliği endişesine yönelik tepkiler artınca ailesiyle telefonla görüştürüldü. Aradan geçen 2 yıl boyunca Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamıyor.    AVUKAT VE AİLE GÖRÜŞMELERİ YASAKLANDI   Abdullah Öcalan’dan 2 yıldır haber alınmamasını değerlendiren avukatı ve vasisi Mazlum Dinç, İmralı işkence sistemini eleştirerek, “Bazı görüşmeler, temaslar vardı. Avukatlar 2011 yıllına kadar haftada bir gün, bir saatle sınırlı bir şekilde görüşebiliyorlardı, yine ayda bir iki defa aileyle görüşme gerçekleştirebiliyorlardı. Ancak 2011 yılından sonra avukat, 2014 yılından bu yana da aile görüşmeleri yasaklandı” hatırlatmasında bulundu.    Mazlum Dinç   NİSAN 2015’TEN BUYANA KESİNTİSİZ TECRİT    PKK ile hükümet arasında 2013-2015’te gerçekleşen görüşmelerin Nisan 2015’te sona ermesiyle Öcalan’la yönelik mutlak bir tecrit uygulanmaya başlandığını ifade eden Dinç, “O zamanda bu yana, aslında bir bütünen tüm hakları ortadan kaldırıldı. Eskiden sınırlı bazı görüşmeler varken o tarihten sonra var olan avukat görüşmesi, aile görüşmesi ya da herhangi bir mektup veya telefon aracılığıyla dışarıyla iletişim kurma imkanı bir bütünen ortandan kaldırıldı. Mutlak tecrit dediğimiz şey budur” diye belirtti.    KALDIĞI YERDEN DEVAM ETTİ    Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması istemiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in 2019’da başlattığı açlık greviyle oluşan tepkiler sonucu avukatlarının Öcalan’a görüşmesine izin verildiğini hatırlatan Dinç, “Adalet bakanı o dönem açıklama yaptı. Avukat görüşmesi önünde hiçbir engel kalmadığını, avukatların görüşebileceğini söyledi. Ancak bu sözler tutulmadı, sadece 5 avukat görüşmesi gerçekleşti. Tecrit kaldığı yerden devam etti” diye konuştu.    6 AYDA BİR GÖRÜŞ YASAĞI    İç hukukun ve uluslararası hukukun tecride izin vermediğini sözlerine ekleyen Dinç, Avrupa İşkencenin ve İnsanlık dışı veya Onur kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) raporlarına tecridin yansıdığına dikkati çekti. Tecridin kötü muamele yasağı kapsamında olduğunu vurgulayan Dinç, buna rağmen Bursa İnfaz Hakimliğinin gerekçesiz bir şekilde 6 ayda bir avukat görüşme yasağı getirdiğini, yine her 3 ayda verilen disiplin cezalarıyla aile görüşmesinin engellendiğini anımsattı. Dinç, “Mektup ve telefon aracılığıyla görüşme noktasında da zaten 25 yıldır İmralı’da uygulanan bir kısıtlama var. 25 yıldır Sayın Öcalan iki defa telefon hakkını kullanabildi. O da pandemi koşullarında Nisan 2020 yıllında bir kereye mahsus 10 dakika görüşmesi gerçekleşti ve sonrasında 25 Mart 2021 yılında kardeşiyle bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. O da yarıda kaldı. 3 dakika gibi kısa bir süre içerisinde kesintiye uğradı” ifadelerinde bulundu.    DİĞER ÜÇ MÜVEKKİLLE DE İRTİBAT YOK   Öcalan’ın aile ile yaptığı son telefon görüşmesinde avukat görüşme hakkı olduğunu bunun sağlanması gerektiğini dile getirmesiyle telefonun kesildiğini sözlerine ekleyen Dinç, “25 Mart 2021 yıllıdan bu yana, 2 yıldır ne Sayın Öcalan’dan ne de adada bulunan diğer üç müvekkilimizden hiçbir şekilde ne telefon ne de mektup aracılığıyla haber alamıyoruz” dedi.    ‘AİHM İŞBİRLİĞİ İÇİNDE’   Tecride karşı tüm hukuki yollara başvurduklarını ancak iç hukuk yollarından bir beklentilerinin olmadığını dile getiren Dinç, “İç hukuk yollarından tabii bir beklentimiz yok. Uluslararası mercilere de başvurularımız var. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde de başvurumuz var. AİHM’e ilk başvurumuz, yani avukat görüşmelerine, aile görüşmelerinin engellenmesiyle ilgili 2011 yıllında yapıldı. Bu başvuru hala karara bağlanmış değildir. 12 yıldır başvurumuz AİHM’in önünde, buna rağmen henüz karar vermiş değiller. AİHM tarihinde böylesi bir örnek yok. Bu kadar uzun süre karar vermeme hali, AİHM tarihinde var olan bir şey değildir. Bu da aslında bu mercilerin kendi sözleşmelerine, insan hakları hukukuna göre değil, siyasi saiklerle, şantaj politikalarının sonucu bu kadar tavırsız, sessiz kaldığını ortaya koyuyor. AİHM’in de siyasallaştığını, Türkiye’nin bu tecrit politikasıyla iş birliği içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.”    CPT ORTAK OLUYOR   CPT’ye düzenli bir şekilde başvuru yapıp rapor gönderdiklerini de vurgulayan Dinç, şunları söyledi: “CPT de dönem dönem ziyaretler gerçekleştirdi ve bu ziyaretlerinin raporlarını en son Ağustos 2020 yılında yayınladı. Mayıs 2019 ziyaretlerinin raporunda, CPT aslında söylediklerimizi dile getiriyor. Tecrittin kabul edilemez olduğunu, var olan gerekçelerinin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, bir an önce avukat ve aile görüşmelerinin sağlanması gerektiğini söylüyor. Ancak Türkiye CPT raporlarına hiçbir şekilde uymuyor, tam tersi tecritti daha da derinleştirerek sürdürüyor. CPT, Türkiye’nin bu olumsuz tavrına karşı bir tutum sahibi değildir. Tecrittin kaldırılması, işkencenin sona ermesinde bir tutuma sahip değildir. Bu şekliyle, tecrit politikasına sessizlikleriyle ortak olduklarını ortaya koyuyor. Yine BM’ye de başvurularımız var. BM İnsan Hakları Komitesine, Sayın Öcalan ve diğer üç tutsaktan haber alamama halinin kabul edilebilir bir şey olmadığını ve işkence anlamına geldiğini, bu durumun tespit edilmesi için bir an önce avukat görüşmelerinin sağlanması konusunda tedbir kararıyla başvuru yaptık. Geçen Eylül ayında BM İnsan Hakları Komitesi, tedbir talebimizi kabul etti. Bir an önce avukat görüşmesinin önünün açılması yönünde karar aldı. Bunu hükümete bildirdi. Yani Sayın Öcalan ve diğer üç müvekkillerimizin avukatlarıyla görüşmelerinin önündeki engellemelerin kaldırılmasını ve görüşmelerinin sağlanması konusunda bir karar verdi. Ancak bu karar hükümet tarafından yerine getirilmiyor.”   ‘TOPLUM CENDEREYE ALINIYOR’   Tecridin siyasi nedenlerle uygulandığını ifade eden Dinç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında siyasal bir karar. Sayın Öcalan’ın yürüttüğü gösterdiği duruş, irade mücadelesine karşı böylesine ağır bir tecritle cevap verilmeyle yıldırılmaya çalışılıyor. Ancak bunu başaramadıkları ortadadır. Aslında Sayın Öcalan’a karşı uygulanan tecritle beraber düşünüldüğünde Türkiye’nin tamamını etkileyen bir durum. Bu siyasal kararın Türkiye’ye yansıması da var. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştırıldıkça güvenlikçi politikalara hız verilip, savaş tırmandırılıp çatışma ortamına giriliyor. Sayın Öcalan’a tecritle birlikte bütün toplum cendereye alınıyor ve ne barış umudu ne ekonomik anlamda nede sosyal anlamda, huzur refah hiçbir şekilde mümkün olmuyor. Tamamıyla umutların sona erdiği, huzurun kalmadığı bir huzursuzluk ve kaosun hakim olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Bundan dolayı bu tecridin yansımasının iyi görünmesi gerekiyor.”   ‘ÇÖZÜM SAHİBİ TEK KİŞİ ÖCALAN’DIR’   Tecrit politikasının toplumsal yansımasının net bir şekilde görülmesi gerektiğini belirten Dinç, şunları kaydetti: “Toplumun duyarlı olması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabileceği koşulların yaratılması durumunda 2013-2015’te nelerin yaşandığını gördük. Aslında Sayın Öcalan’a rolünü oynayabileceği imkan sağlandığı 2013–2015’te 3 haftada bir gerçekleşen kısıtlı görüşmelerde bile, tüm toplumda barış umudu oldu. Türkiye’de demokrasinin gelişmesi alanında tüm halkın barış umudu yeşerdi. Ciddi bir rahatlama süreci söz konusuydu o dönem. Ancak 2015 mutlak tecrit döneminin devreye girmesiyle birlikte nelerin yaşandığına hepimiz şahit olduk. Bunların yaşanmaması ve eğer çözüm isteniyorsa Türkiye’deki tüm sorunlar açısından bu tecrit politikasına son verilmeli. Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabileceği şartların gerekiyor. Türkiye’deki demokrasi ve Ortadoğu’daki çatışmaların çözümü noktasında da tek proje sahibi olan, bu noktada çözüm gücü olan kişi Öcalan’dır. Bu noktada önünün açılması, rolünü oynayabileceği koşuların sağlanması noktasında herkesin üzerine düşeni yapması, tecrit politikasına karşı çıkması gerekir.”   ‘ÖCALAN ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMALI’   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2014’te umut hakkı kapsamında bir kişinin ölünceye kadar cezaevinde kalamayacağı yönündeki kararına işaret eden Dinç, “İmralı tecrit ve işkence sisteminin lağvedilip Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması gerektiği yönünde taleplerimiz ve hukuksal mücadelemiz devam edecek” dedi.    ‘CPT SON RAPORUNU AÇIKLASIN’   CPT’nin Eylül 2022’de İmralı’ya yaptığı ve görüşmenin olup olmadığının muamma olduğu son ziyaretine de işaret eden Dinç, CPT heyetinin ziyarete ilişkin raporunu hazırladığını ve bunun komite tarafından kabul edildiğini söyledi. CPT raporunun açıklanma sürecini de hatırlatan Dinç, “CPT ziyaretinden sonra da hala Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimizden haber alamıyoruz. CPT kamuoyuna tatmin edici bir açıklamada bulunmadı. Bir an önce raporunu açıklaması ve tecrit koşullarını sonlandırması için aktif bir tutum içinde olması gerekiyor” dedi.