Hak örgütleri: İhlallere karşı mücadeleden vazgeçmeyeceğiz 2023-06-02 09:03:39 İZMİR - Seçim sürecinin adil olmadığını, nefret ve ötekileştirici söylemlerle demokrasiye gölge düştüğünü belirten insan hakları savunucuları, hak mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini söyledi.    Tarihi önem atfedilen ve yankıları süren Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlere, ırkçılık üzerine yürütülen seçim kampanyalarında nefret söylemleri damga vurdu. Devletin tüm imkanlarını arkasına alarak 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta seçim kampanyası yürüten AKP’nin, nefret dili, mültecilere yönelik ırkçı ve toplumu kutuplaştıran söylemler seçim sonrası da sürdürülüyor.    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, seçim sonrası  "Olumsuz bir durum yaşanmadı" açıklaması yapsa da AKP’nin nefret dili üzerine kurulu seçim propagandası nedeniyle seçim günü birçok hak ihlali yaşandı.    İnsan hakları savunucuları, seçim sürecinde yürütülen kampanyaları, yaşanan hak ihlallerini ve yeni dönemi değerlendirdi.    ‘ADİL BİR SÜREÇ OLMADI’    Gerçekleşen seçimlerin adil olmadığını söylemek için muhalif olmaya gerek olmadığını söyleyen İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Başkanı Zafer İncin, hem İzmir’de hem Türkiye’de seçimin adil olmadığının iktidarın da kabul edeceği bir durum olduğunu belirtti. İncin, “20 yılı aşkın bir süredir kurumsallaşmış bir iktidar var. Yasama, yürütme ve yargı içerisinde kök salmış bir iktidar var. Başta YSK ve Anadolu Ajansı’nın güvenilirliği bu süreçte tartışma konusu oldu. Çünkü tek elden yürütülen bir propaganda süreci vardı. Seçim sürecinde devletin bütün imkan ve olanaklarını kullanarak bir propaganda süreci yürütüldü. Muhalif partiler ise ancak kendi imkanları ile bu süreci sürdürebildi. Bu seçimde demokrasiye gölge düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz" dedi.    ‘KUTUPLAŞMA DERİNLEŞTİRİLDİ’   Türkiye’nin son 10 yıldır hem ekonomik hem de toplumsal bir kriz içinde olduğunu vurgulayan İncin, seçim sürecinde yürütülen ötekileştirici, ırkçı söylemlerle kitlelerin konsolide edilmesinin, kutuplaşmanın daha da derinleşmesine neden olduğunu ifade etti. Seçim sonuçlarının toplumda kısmen bir bölünme oluşturduğuna işaret eden İncin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle sistemiyle yasama, yürütme, yargının tek elde toplanması ve denetleme mekanizması olmaması ülkenin içinde bulunduğu krizi derinleştirdiğinin altını çizdi. Türkiye’nin kendi içinde yaşanan sorunları çözmemesi durumunda krizin derinleşebileceğini vurgulayan İncin, “Türkiye’nin demokratikleşme, evrensel ilkeleri benimseyip uygulama noktasında kaybedecek bir günü bile yok. Seçimden hemen sonra yaşanan ekonomik dalgalanma, yaşamsal krizin boyutlarını gösteriyor. Hem seçim süreci hem seçim sonrasında İHD olarak önerilerimizi açıkladık. Bundan sonrada yaşanan hak ihlallerine karşı çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu   'SEÇMEN KÜTÜKLERİ NET DEĞİLDİ'    14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleşen iki seçimin de adil geçmediğini dile getiren İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD) Başkanı Özlem Yılmaz ise, “Devletin olanakları iktidar partisi tarafından çokça kullanıldı. İçişleri Bakanı istifa etmesi gerektiği halde, İçişleri Bakanı olarak seçimde çalışmalar yürüttü. Özellikle deprem bölgesinde ki seçmen kütükleri çok sağlıklı değildi. Çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Ancak birçoğu tespit edilemedi. Yaşamını yitirenlerin oylarının kullanılıp kullanılmadığını da bilmiyoruz. Yine seçim sürecinin tamamında Kürtlere ve mültecilere yönelik ayrımcılık söz konusu oldu. Yapılan bu kampanya devletin değil, göçmenlerin suçuymuş gibi gösterildi. Ancak bu sorunlar devletin suçu. Mülteciler savaştan kaçan insanlar. Biz onları korumak zorundayız. Ama onları geri gönderme üzerinden bir seçim kampanyası yürütüldü” diye konuştu.    1930 ALMANYASI'NI HATIRLATTI     Seçimden hemen sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK) muhalif medyaya soruşturma başlatılmasına değinen Yılmaz, bundan sonraki süreçte hem ifade özgürlüğü hem ekonomik hem sosyal anlamda zor bir sürecin olacağını söyledi. Baskıların artabileceği uyarısında bulunan Yılmaz, “Ekonomik krizin ağırlaşması daha da olumsuz durumlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü 1920-1930’larda Almanya’da yaşanan ekonomik kriz yoğunluğu ile Türkiye’de yaşanan durumla benzer. O dönemde insanlar çanta dolusu Marklarla alışveriş yapıyordu. Orada yaşanan ekonomik kriz ve artan enflasyon Nazizmi ve ırkçılığı artırdı. Burada benzer durumların yaşanması endişesini taşıyorum. Hepimizin işi biraz daha zor ama mücadeleye devam edeceğiz” dedi.   MA / Delal Akyüz