Kelebekler'in izinde: Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez 2023-11-17 09:22:08     İSTANBUL - Erkek-devlet şiddetine karşı mücadele veren kadın aktivistler, şiddetin "kadın sorunu" değil, "erkeklik sorunu" olduğunu belirterek, "Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği hakikatini herkese aşılamak gerekiyor” dedi.   Dominik Cumhuriyeti’nde 31 yıl süren Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadelenin sembolü olan Mirabal Kardeşler’in katledilmesinin üzerinden 63 yıl geçti. İnsanlık suçlarına karşı eşitlik ve demokrasi mücadelesi veren Patria, Minerva ve María Teresa Mirabal kardeşlerden geriye kalan mücadele kararlılığı ise, yıllardır Şili’den Amerika’ya, Meksika’dan İran’a, Türkiye’den Rojava’ya, Afganistan’dan Filistin’e kadar sürüyor. Son bir yılda tüm dünyada şiddet ortamı akıl almaz boyutlara ulaşırken, savaş, göç, taciz, tecavüz, ekonomik kriz ve yoksulluk başta olmak üzere sınırları aşan erkek-devlet şiddetine karşı direnen kadınlar, “Kelebekler” adıyla anılan bu üç kız kardeşin izinde “Başka bir dünya mümkün” kararlılığıyla yola devam ediyor.    Şiddetin eril politikalarla desteklendiği Türkiye'de de kadınların kendi imkanlarıyla tuttuğu veriler ve mücadele var olan tablonun somut göstergesi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) verilerine göre, 2023 yılının sadece 10 ayında 253 kadın katledildi, 194 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. JINNEWS’in verilerine göre, 10 ayda 264 kadın katledilirken, 164 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.    Anıt Sayaç’ın verilerine göre ise, 10 ayda 330 kadın katledildi.    ŞİDDET HATTINA 3 BİN 669 ÇAĞRI    Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na sadece 9 ayda 3 bin 669 çağrı yapıldı. İhbar edilen şiddet vakalarının çoğunluğunu psikolojik ve fiziksel şiddet vakaları oluşturdu. 15 Ekim 2007’den günümüze ise ev içi şiddet hattına toplam 91 bin 209 çağrı yapıldı.   Veriler ise, en “güvenli” yer olarak bilinen evlerin kadınlar için en tehlikeli mekanlara dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.   KADIN İSTİHDAMI DÜŞTÜ   Yaşamın her alanında yaşanan eşitsizlik üretim ve istihdam alanlarında kendi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son yayımladığı Ağustos 2023 ayı işsizlik verilerine göre, ülkedeki işsizlik oranı 3 milyon 223 oldu. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,5 iken kadınlarda ise yüzde 12,6 olarak tahmin edildi. Devrimci İşçi Sendikaları Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü” raporuna göre, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı kadın işsizliği kadınlarda yüzde 31, erkeklerde yüzde 18,4 olarak hesaplandı. Böylece aradaki fark 12,6 olarak gerçekleşti.    ÇOCUK İSTİSMARI   TÜİK’in yayımladığı verilere göre, 2022 yılında 31 bin 890 çocuğa karşı cinsel suç işlendi, bu sayı son 9 yılın en yüksek sayısı oldu. Doğum İstatistikleri ve Çocuk İstatistikleri verilerine göre, 2021 yılında 117’si 15 yaşından küçük olmak üzere toplam 7 bin 190 çocuğun doğum yaptığı biliniyor. İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya G.'nin kızı H.K.G.'yi 6 yaşında 29 yaşındaki müridiyle evlendirdiğinin ortaya çıkması din adı altında gerçekleşen çocuk istismarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.     MECLİS’İN ERKEK HALİ    Türkiye’de eril zihniyetle mücadele edilen alanlardan biri de Meclis. Özellikle 14 Mayıs Genel Seçimleri’nde, 90’lı yıllarda “faili meçhul” cinayetlerle anılan Hizbullah’ın siyasal partisi HÜDA-PAR ile Yeniden Refah Partisi (YRP) gibi kadın karşıtı partilerin AKP listesinden 28. Dönem Parlamentosu’na seçilmesinin ardından kadın mücadelesi açısından yeni bir sürece girildi. Seçim sürecinde 6284 Sayılı Kanunu ve Nafaka Hakkı gibi kazanılmış hakları pazarlık konusu eden Yeniden Refah Partisi’nin seçim arabalarında kadını karartan görselleri ile Hür Dava Partisi’nin “Bekâr kadınların sahiplendirilmesi” yönündeki söylemleri kadın düşmanı politikaların daha da ivme kazanacağı bir döneme işaret etti.    Erkek ittifakının “Aile hukuku” üzerinden Medeni Kanunu gündeme getirmeyi planladığı Meclis’i yakından takip eden Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) Gönüllüsü Gülnur Aksop ve Kadın Zamanı Derneği’nden Dilek Başalan ile var olan sistemi ve kadınların verdiği mücadeleyi konuştuk.   KADIN DÜŞMANI POLİTİKA    Kadın Zamanı Derneği’nden Dilek Başalan, her geçen gün şiddetin arttığı ülkede günde en az 3-4 kadının katledildiğini belirtti. Başalan, “Erkek egemen sistemin kendini var ettiği andan itibaren kadına yönelik şiddet vardı. Fakat son yıllarda erkek şiddeti, devletin gücüyle güçleniyor, ödüllendiriliyor. Medyadaki cinsiyetçi dil, yargıda erkek adalet, kadın düşmanı politikalar kadına yönelik şiddetin daha da artmasına neden oluyor. Erkek şiddeti, uluslararası sözleşmelerin iptal edilmesi, 6284 nolu yasanın etkin uygulanmaması ve türlü engellerle besleniyor” dedi.   ORTAK MÜCADELE    Şiddet ve saldırılara karşı Kürt Kadın Hareketi ve feministlerin yıllardır aktif bir mücadele yürüttüğünü ifade eden Başalan, kolektif mücadele ve örgütlülükten asla vazgeçilmediğini söyledi. Şiddetin her türlüsüne karşı ortak söz kurulduğunu ve ortak eylemlerin gerçekleştirildiğini dile getiren Başalan, “Erkek-devlet şiddetine karşı topyekûn mücadele yürütüldü. Ev için şiddet, gözaltında şiddet ve üniformalı şiddet bu mücadelenin içinde yer aldı. Hapishanede intihara sürüklenen kadınların maruz kaldığı şiddeti de gördük, aile içinde erkekler tarafından şiddete maruz kalan kadını da. Her dönem birlikte olduk, birlikte mücadele ettik. Hiçbir zaman mücadeleden, hakikatten vazgeçmedik, bu hakikat amasız fakatsız kadın dayanışması ve örgütlenmesiydi” ifadesini kullandı.    ERKEKLİK SORUNU    Şiddetin önlenmesi için öncelikle özgür iradenin açığa çıkması gerektiğini sözlerine ekleyen Başlan, bu açığa çıkmadıkça hiçbir zeminde eşitliğe dayalı bir yaşamın gerçekleşmeyeceğini belirtti. Kadın özgürlükçü bir anlayışın yaratılması için başta erkek egemen anlayışı yıkılması gerektiğini vurgulayan Başalan, şunları söyledi: “Kadının kendini gerçekleştirmesi, irade sahibi olması bizim olmazsa olmazımızdır. Kadının öncü rolü tüm karar mekanizmalarında aktif olarak yer almalıdır. Şiddeti tanımlarken ‘kadın sorunu’ olarak değil ‘erkeklik sorunu’ olarak belirtmeliyiz. Kadına yönelik şiddetin toplumsal şiddet olduğunu ve kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceği hakikatini yaşamın her anına empoze etmeliyiz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin toplumsal bir sorun olduğunu ve toplumun her kesiminin öncelikli sorunlarından biri olduğunu gösteren politikalar devreye girmelidir.”   2016 YILINDAKİ RAPOR    EŞİK Gönüllüsü Gülnur Aksop ise, 2016 yılındaki “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”nun kadınların tepkisi üzerine geri çektirildiğini belirterek, ancak sonrasında da kadınlar açısından aynı risk ve tehditlerin devam ettiğini söyledi. Aksop, “O gün ki gündemleri adım adım hayata geçirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Önce İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar. Şimdi gözleri Medeni Kanun ve 6284 Sayılı Yasa’da” diye belirtti.    Geçtiğimiz yılın Kasım ayından bu yana en kötü olayın tarihin en gerici Meclis’inin seçilmiş olması olduğunu kaydeden Aksop, kadınların kazanılmış hakları ve hayatlarının tehdit altında olduğunu ancak her şeye rağmen uzun soluklu bir mücadele geleneğinin söz konusu olduğunu söyledi. Aksop, “21’nci yüzyıldayız ve hala aynı sorunlarla uğraşmak zorundayız. Oysa istediğimiz şey; eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşam” ifadelerini kullandı.   NAFAKA HAKKI   Yeni dönemde Medeni Kanun’un sil baştan değiştirilmek istendiğini belirten Aksop, “Anayasa da gittikçe Talibanlaştırılıyor. Hayatın her alanında kuşatılıyoruz, alanlarımız kısıtlanıyor. Şimdi mesela nafaka gündemde. Kadınlara hem ‘3 çocuk yap’ deniyor, hem erken evlilikle eğitimden uzaklaştırılıyor hem de çalışmasına izin verilmiyor. Boşandığında da kadın ya tek başına ya da çocuklarıyla hayat mücadelesine başlıyor. Mağdur olan kadınlarken, erkekleri mağdur gösteren bir bakanımız var” dedi.    KADIN VEKİLLERLE GÖRÜŞÜLDÜ    EŞİK olarak 3 Ekim’de Meclis’teki muhalif partilerin kadın vekillerini ziyaret ettiklerini söyleyen Aksop, şöyle dedi: “Her partiden kadın vekilleri aşağı yukarı aynı noktaya getirmeyi başardık. Yeterli Meclis çoğunluğu olmasa bile ortak toplumsal mücadeleye başlamak için koşulları yaratmaya çalışıyoruz. Her kesimden kadınların mücadeleye katılması için mücadele veriyoruz. Kadın vekillerden uyanık olmalarını istedik. İktidar ‘Boşanmalar uzun sürüyor kolaylaştıracağım’ gibi söylemlerde bulunuyor. Evet duruşmalar çok uzun sürüyor. Arabuluculuk gibi yöntemlerle bu süreyi kolaylaştıracaklarını zannediyorlar. Halbuki arabuluculuk yöntemi ezme ezilme ilişkisi varsa her zaman ezenden, güçlüden yanadır. Şimdi yasalarda sorun yok, yeter ki doğru uygulansın. O yüzden ‘Ne yasalara ne de Anayasa’ya dokunma’ diyoruz. Vekillere ‘Yasalara, Anayasa’ya dokunan, bu iktidardan gelebilecek her şeye engel olun’ dedik. Onlarda onayladı.”    İKTİDARIN ‘YENİ TÜRKİYESİ’   Nafaka hakkı ve Medeni Kanun’da yapılmak istenen değişikliklerin yalnızca kadınları ilgilendirmediğinin altını çizen Aksop, “Bu hepimizin meselesi. Eğitimin durumu ortada. Din dersleri arttırıldı. Dini kıyafetlerle okula gelenler, pedagojik eğitim almamalarına rağmen ders veriyorlar. İnsan yetiştirmenin yolu tamamen tarikatlara bırakılmış durumda. Din derslerinin bu kadar arttırılması, cübbeli insanların gelip ders vermeye başlaması, küçücük beyinlerde inanılmaz fırtınalar ve acayip şartlanmalar yaratacak bir şey. Bu iktidar adım adım kendi kafasına, meşrebine uygun yeni bir Türkiye yaratmaya çalışıyor” dedi.   ŞİDDETSİZ YAŞAM, EŞİT YURTTAŞLIK    İktidarların aile kurumu üzerinden hayatı şekillendirmeye çalıştığını vurgulayan Aksop, “İktidar, erkeği kendisine ortak yapmaya çalışıyor. Çünkü egemenliğini başka türlü sürdürmesi zor. Aile üzerinden, aile içinde de kadın üzerinden inançlarına, ideolojilerine uygun bir hayatı gerçekleştirmeleri daha kolay. Onlara bu şansı tanımamamız lazım. Eşit yurttaşlığa dayalı şiddetsiz bir yaşam ve demokrasi için çaba harcamaya devam edilmelidir” dedi.    Kazanımlarına dönük saldırılara karşı dayanışma ve birlik içerisinde olmaları gerektiğinin altını çizen Aksop, kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceğini, toplumsal eşitlik gerçekleşmeden ülkede gerçek bir demokrasi olamayacağının bilincinin herkese aşılanması gerektiğini vurguladı.   25 KASIM’A HAZIRLIK   25 Kasım’a dönük çalışmalara da değinen Aksop, kadın örgütlerinin şimdiden hazırlıklara başladığını belirterek, şöyle devam etti: “EŞİK olarak muhtemelen aynı anda ya sosyal medya üzerinden ya da kurumların bulunduğu yerellerde çeşitli etkinlikler planlayacağız. Toplantılarımız sürüyor. Bütün kadın kurumları harıl harıl 25 Kasım’a hazırlanıyor.”     MA / Rukiye Adıgüzel - Esra Solin Dal