ÖHD'li Yalçın: Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvurulara devam edeceğiz 2023-12-10 09:01:30   DÎLOK - Ülkedeki siyasi tıkanıklığın nedeninin İmralı tecridi olduğunu söyleyen ÖHD Dîlok Şube Eşbaşkanı Mustafa Yalçın, Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuru yapmayı sürdüreceklerini belirtti.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için cezaevlerinde tutsakların başlattığı dönüşümlü açlık grevi eylemi 14’üncü gününde sürüyor. "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlatılan eylem, 15 Şubat 2024 tarihine kadar devam edecek.   Tutsaklar daha önce açlık grevi ve ölüm oruçlarıyla tecridi kırmış, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesini sağlamıştı. Son olarak Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018 tarihinde başlatılan, 30 Nisan 2019’da ölüm orucuna dönüştürülen ve 200 gün süren eylemler sonucunda PKK Lideri Öcalan’ın avukatları müvekkilleriyle 5 görüşme sağlayabilmiş. Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine 26 Mayıs'ta açlık grevi ve ölüm orucu sona ermişti. İmralı’da tutulduğu süre boyunca ilk kez 27 Nisan 2020 tarihinde telefon görüş hakkını kullanabilen Abdullah Öcalan, sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili kaygılar üzerine ikinci kez 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan’la yine telefonla görüşme sağlayabildi. Yarıda kesilen bu telefon görüşmesinden sonra Abdullah Öcalan’dan 990 gündür haber alınamıyor.   Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme talebinin karşılanması için 25 Mayıs 2021 tarihinde başlattığı, 770 avukat ve hukukçunun imzaladığı kampanyanın imzacılarından ve ÖHD Dîlok Şube Eşbaşkanı Mustafa Yalçın, mutlak iletişimsizlik halinin ulusal ve uluslararası mevzuattaki yeri ile cezaevlerinde siyasi ve politik tutsakların 27 Kasım tarihinde başlattığı açlık grevlerini değerlendirdi.     ÖHD Dîlok Şube Eşbaşkanı Mustafa Yalçın   ‘DİSİPLİN CEZALARI KILIF YAPILIYOR’   Tecrit halinin ağırlaştırılarak sürdürüldüğü İmralı’da, devreye konulan mutlak iletişimsizlik halinin 33 aydır “disiplin” adı altında verilen cezalarla sürdürüldüğünü belirten Yalçın, “PKK Lideri Abdullah Öcalan İmralı Ada Hapishanesi’nde 25 yıldır tecrit altında tutuluyor. Türkiye ‘bir hukuk devleti’ olmasına rağmen diğer tutsakların koşulları kendisine sağlanmıyor. 25 yıldır kimi dönemlerde aile ve avukatlar görüşebildi, ancak 'çözüm süreci’ sonrası bunlar sekteye uğradı. Son 33 aydır hiçbir haber alınamıyor. Bu hukuksuzluğa disiplin cezaları kılıf yapılıyor. Ancak bir hukuk devletinin işleyişinde bu disiplin cezalarını avukatlara tebliğ etmesi ve itiraz haklarının olması gerekir. Avukatların bu hakkı gasp edilerek kesinleştikten sonra avukatlara tebliğ ediliyor, ya da avukatlar haberdar oluyor. Kesinleştikten sonra avukatların yapabileceği bir müdahale bulunmuyor. Bu süreç siyasi nedenler ile yürütülen bir süreç. Demokratik kitle örgütlerinin baskı ve müdahalesi ile kimi zaman bu süreç değiştirilebiliyor. Ama ne yazık ki son 33 ayda bu durumun değişmesinin önüne geçemedik. Kimi zaman biz dernek ve kişi olarak iç hukukça başvurular yapıyoruz” diye konuştu.     ‘BAŞVURULARIMIZ DEVAM EDECEK’   Adalet Bakanlığı’na 770 avukat ve hukukçu ile yaptıkları görüşme başvurusuna aradan geçen 2 yıl 6 ay 15 günde her hangi bir dönüş yapılmadığını vurgulayan Yalçın, “Talebimiz her hangi bir karşılık bulmuş değil. Bunun yanında uluslararası kurum ve kuruluşlara da başvuru yaparak taleplerimizi iletiyoruz. CPT ve BM başvurularımızı alıyor, ancak siyasi nedenlerden kaynaklı sadece kınama veya benzeri söylemelerde bulunmak ile yetiniyorlar. Bundan kaynaklı uluslararası mecrada fazla bir yol almış değiliz. Bu bizi başvuru yapmaktan alıkoymuyor, bu sesimizi kısamaz. Başvurular yapmaya devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.    ‘CPT VE AİHM SİYASİ KARARLAR ALIYOR’   PKK Lideri Öcalan’dan haber alınamamasının uluslararası hukuk literatüründe de “incommunicado” yani mutlak iletişimsizlik kavramı ile açıklandığını belirten Yalçın, “Mutlak iletişimsizlik ile mutlak tecrit aynı şey. Bu konuda CPT kendi rolünü oynamıyor. En son İmralı’ya yaptığı ziyarete dair raporu Türkiye’nin talebi olmadığı gerekçesi ile yayınlamadı. Uluslararası kuruluşların görevi siyasi kararlar almak değil, hukuki kararlar almaktır. CPT’nin kararları hukuki değil tamamıyla siyasidir. AİHM'de son dönemlerde bu konuda hukukta yeri olmayan kimi siyasi kararlar alıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’da diğer binlerce tutsak gibi tutuklu ve onlarla aynı haklara sahip olması gerekir. Bu koşulların sağlanması gerek” ifadelerini kullandı.    Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde siyasi ve politik tutsakların 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevleri eylemlerine değinen Yalçın, “Tecrit devam ettiği için tutsaklar açlık grevinde. Daha öncede farklı tarihlerde açlık grevleri oldu ve mahpuslar yaşamını yitirdi. ÖHD olarak Dîlok ve Kilis cezaevlerinde süren açlık grevlerini takip ediyoruz. Adalet Bakanlığı üzücü haberler olmadan bu tecridi kaldırmalı. Eğer ‘biz hukuk devletiyiz’ gibi bir iddiaları varsa, hukuk devletine yakışır şekilde davranmalarını bekliyoruz. Çok şey istemiyoruz. Her hangi bir tutsağa tanınan hakların Abdullah Öcalan’a da tanınmasını talep ediyoruz. Bu en doğal hakları, talep etmemiz bile hukukun içinde olduğu durumu gösteriyor” diye konuştu.    HUKUK VE DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI    Cezaevlerinde süren açlık grevlerine dair barolar başta olmak üzere bütün hukuk örgütlerine yerinden izleme ve takip etme çağrısında bulunan Yalçın, devamında şunları söyledi: “ÖHD olarak Türkiye’deki bütün cezaevlerinde elimizden geldiği kadar yaşanan hak ihlallerini takip edeceğiz. Tecridin kırılmamasının sonuçları sadece cezaevlerinde ki açlık grevi ve ölümler ile sonuçlanmayacak. Bugün siyasi ve bürokratik tıkanıklığın, Ortadoğu’daki birçok sorunun nedeni bu tecrittir. Abdullah Öcalan üzerinde tecrit kalkar ise birçok sorun kendiliğinden çözülür. Daha önce biz bunu gördük. Tecrit biraz dahi kırıldığında ülkeye barış havası hakim oldu.  Bu havanın tekrar gelmesi için bütün barolar ve hukuk örgütleri rollerini oynamalı. Bütün demokratik kitle örgütleri cezaevlerinin dışarıdaki sesi olmalı. Biz avukatlar olarak derhal müvekkilimiz ile görüşmek istiyoruz. Kimse itirazlarını dile getirmekten korkmamalı. Tecrit daha önce kırıldı, yeniden kırmak için herkesin elinden gelen her şeyi yapması gerekir.”    MA / Emrullah Acar