İmralı başvurucularından Akkaya: Çözüm Abdullah Öcalan ile görüşmekte 2024-01-26 09:00:49   MERSİN - Adalet Bakanlığı’na İmralı için görüşme başvurusu yapan avukatlardan ÖHD’li Mehdi Zana Akkaya, Kürt sorunun demokratik çözümünün Abdullah Öcalan ile görüşmekten geçtiğini belirtti.     İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan haber alınamama durumu 35’nci ayına girdi. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep eden Kürtlerin dostları, küresel çapta “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası” başlattı. 27 Kasım 2023’te siyasi tutsaklar kampanya kapsamında açlık grevine başladı. Tutsak yakınları ve Barış Anneleri ise birçok kentte Adalet Nöbeti başlattı. 22 Ocak’ta ise bin 330 avukat, Adalet Bakanlığı’na İmralı’daki tutsaklarla görüşmek için başvuruda bulundu.    İMRALI TECRİDİ   İmzacılardan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Mehdi Zana Akkaya, başvuruya dair konuştu. Akkaya, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin 1999’da uluslararası komployla yakalanarak İmralı Cezaevi’ne konulmasından bu yana avukat, aile ve vasi görüşmelerinin engellenmesiyle sürdüğünü belirtti. Tecridin Abdullah Öcalan’ı toplumdan uzak tutmak, izole etmek için devreye konulduğunun altını çizen Akkaya, Abdullah Öcalan’ın 2011 yılından 2019’a kadar 8 yıl boyunca kesintisiz biçimde avukatlarıyla görüştürülmediğini, 2019’da sadece 5 defa avukat görüşmesi gerçekleştirdiğini hatırlattı. Akkaya, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin “işkenceye” vardığını belirterek, bu durumun Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) İmralı’ya yaptığı ziyaretten sonra da hazırladığı raporlarda yer aldığını vurguladı.   ‘ÇÖZÜM ABDULLAH ÖCALAN İLE GÖRÜŞMEKTE’   Ülkede yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik tüm krizlerin İmralı’da uygulanan tecritle yakından bağlantısı olduğunun altını çizen Akkaya, bunun nedeninin iktidarın Kürt sorununu savaş yöntemiyle çözmek istemesinden kaynaklandığını belirtti. Akkaya, “Kürt sorunun çözümü noktasında Abdullah Öcalan’ın yadsınamaz bir muhataplık durumunun herkes farkında. Milyonlarca insanın  ‘Abdullah Öcalan benim önderimdir’ dediği gerçeğini de biliyoruz. Öcalan ile diyalog süreçleri olmayınca savaş yaşanıyor. Çok büyük bir savaş ekonomisi harcanıyor bunun için. Bu savaştan dolayı halklar büyük yoksulluk ve işsizlik yaşıyor. Öcalan ile görüşülemeyince savaşmaktan başka bir şey kalmıyor ve taraflar özellikle bu diyalog sürecinin olmamasından dolayı uzunca bir süredir savaşıyor” diye belirtti.    Kürt sorunun demokratik çözümünün ancak Abdullah Öcalan ile görüşmekten geçtiğini ve toplumsal refahın da ancak bu şekilde oluşabileceğini ifade eden Akkaya, devlet ile Abdullah Öcalan arasında Kürt sorunun demokratik çözümünün hedeflendiği ve adına “Çözüm/Diyalog sürecinin" dendiği 2013 ila 2015 yılındaki süreci işaret ederek, “O dönemdeki sosyal, siyasal rahatlamayı hepimiz gördük. Eğer böyle bir süreç tekrardan yaşanırsa o dönemleri yeni yaşayabiliriz” ifadelerini kullandı.    'BU SORUN SADECE KÜRTLERİN SORUNU DEĞİL'    Türkiye çapında 29 farklı baroya kayıtlı 775 avukatın, akabinde Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 farklı ülkeden 350 avukatın, Ortadoğu’dan 756 avukatın ve en son da 22 Ocak tarihinde 35 barodan bin 330 avukatın tecridin kırılması talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunduklarını hatırlatan Akkaya, tecridin kırılması için bu tür hukuki girişimlerin önemli olduğunu söyledi.    Akkaya, yetkililerin tüm girişimlere rağmen sessiz kaldığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu kadar sessiz kalınması yargının siyasallaşmasından kaynaklı. Yargı başta olmak üzere diğer tüm kurumlar iktidarın baskısı altında. Biz Ortadoğu halklarının refahının savaş yöntemlerinden vazgeçilerek yaşanabileceğini düşünüyoruz. Bunun için de Abdullah Öcalan ile görüşülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün ki siyasi iktidar, yakın dönemde bunu denedi ama maalesef iktidar bu durumu kendi iktidarının devamı için kullandı. Bu durum sadece Kürtlerin ya da muhaliflerin sorunu değil. Hakim kimliklerin de bu süreci yaşarken etkilendiğini biliyoruz. Çok yakın süreçte birçok askerin vefat ettiğini gördük. Bu durum sürdükçe savaş sürecek ve insanlar ölecek. Dolayısıyla tecride karşı çıkmak bu toplumun barış hakkıdır. Barışı hak eden herkesin mücadele etmesi gerekiyor. Herkesin bu duruma doğru yaklaşması gerekiyor."   MA / Ergin Çağlar