Mektubunda 'Bir halk asla kendini var edenden ayrı kalamaz' diye yazıyordu 2024-03-13 09:11:47   MELETÎ - Abdullah Öcalan'a yönelik komploya karşı 2010'da yaşamına son veren Ebu Müslüm Doğan (18), mektubuna "Bir halk asla kendini var edenden ayrı kalamaz” notu düşmüştü. Anne Zax Doğan, oğlunun daha çocuk yaşta Öcalan’ın yolundan gitmeyi seçtiğini söyledi.    Kendisini hedef alan bir uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 25 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tecrit altında. O dönem başta Kurdistan olmak üzere Türkiye ve dünyanın birçok yerinde sokaklara inerek komployu protesto eden Kürt halkının öfkesi aradan geçen yıllarda daha da büyüdü.   15 Şubat tarihini “Roja Reş (Kara gün)” olarak adlandıran Kürtler, komployu her yıl kitlesel eylemlerle protesto ederken, uluslararası güçlerin İmralı’da sesini kısmaya çalıştığı Öcalan’ın fikirleri ise dünyaya yayıldı, binlerce insanı etkiledi.    Abdullah Öcalan’ın fikirlerini henüz çocuk yaşta benimseyen Ebu Müslüm Doğan (18), komplo ve tecridi protesto etmek için 2010 yılı 15 Şubat’ında Semsûr’da bedenini ateşe verdi.    Hayatına son veren Doğan, neden böylesi bir eyleme başvurduğunu ardında bıraktığı mektupta şu sözlerle anlatmıştı;   “Binlerce yıldır bu topraklar üzerinde yaşayan halkımın, tarihin hiçbir devrinde uğramadığı kadar kirli oyunlara uğradığı ortadadır. Yapılan ve sistemli bir biçimde yürütülen bu kirli oyunlara dur demek, yine özgürlük temelinde yaşayan Kürt halkına düşmektedir. Halkımın tarihten beri özünde var olan ve gerçek yaşam anlayışı içinde barındıran kominal yaşamın ve gerçek demokrasi anlayışının kapitalist sisteme karşı duracağı ve bu uğurda verilen bütün bedellerin boşa çıkmayacağı inancındayım. Tarih, Kürt halkına artık önüne geçilmez, durdurulmaz bir karakter kazandırmıştır. Tüm Kürt halkı da bunun bilincinde tarihine sahip çıkmalı ve özgür yaşama temelinde duruşunu sergilemelidir. Adı bile yasak olan bir halkı, küllerinden tek tek dirilten Reber Apo’ya her Kürt genci gibi ben de binlerce kez minnettarım. Anlasınlar ki Kürt halkı bir daha asla ihanete uğramayacaktır. Bedenlerin tutuşacağı bugün de özümüz olan özgürlüğe gideceğimizi, gittiğim yoldan asla dönemeyeceğimizi tüm mutlak inançla belirtmek isterim. Beritanlaşmak, Semalarda yücelmek, Mazlumlaşmak, Viyanlara ulaşmaktır.    İçinde bulunduğumuz durum, artık imha ve inkar, kirli oyunların işe yaramayacağının açıkça kanıtıdır… Gün önderliğe özgürlük günü olmalıdır. Bir halk asla kendini var edenden ayrı kalamaz.”    ANILARI YAŞATILMALI   Doğan’ın eyleminden sonra PKK Lideri Öcalan, “Geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların anısını yaşatmalıdır” değerlendirmelerindi bulundu.   Yaşamına son vermesinin üzerinden 14 yıl geçen Ebu Müslüm Doğan’ın annesi Zax Doğan, oğlunun bedenini ateşe vererek protesto ettiği Öcalan’a yönelik tecride dair konuştu.   ‘ABDULLAH ÖCALAN’IN YOLUNU SEÇTİ’   Anne Zax Doğan, oğlunun henüz çocuk yaşta Abdullah Öcalan’ın fikirlerini benimseyip onun yolundan gitmeyi seçtiğini dile getirdi. Oğlu Müslüm gibi birçok gencin benzer eylemler gerçekleştirdiğini hatırlatan Doğan, acılarının halen taze olduğunu ifade etti.    Doğan, şunları söyledi: “Cenazesine yüzlerce kişi katıldı. Jandarmalar insanların cenazeye katılmasına izin vermiyordu. Colamêrg, Amed, Şirnex ve daha birçok şehirden insanlar cenazesine gelmişti. Engellemeye rağmen insanlar cenazeye katılarak, yürüyüş yaptı. Mektubunda beni Amed’e gömün demişti. Ama mektuptan daha sonra haberdar olduk.”   ‘LAWIKÊ BÊZARÊ’   Oğlunun 1994 yılında 28 kişinin yaşamını yitirdiği Bêzar Dağı’nın tarihi hafızasına istinaden ardında bıraktığı mektupta kendisi için "Lawikê Bêzarê" dediğine dikkat çeken anne, “Eskiden her ölüm yıl dönümünde oraya gidip yürüyüş yapıyorduk. Müslüm’den sonrada hem Müslüm hem de orada yaşamını yitirenler için ellimizde karanfillerle yürüyüş yaptık” ifadelerini kullandı.   ‘HERKES EŞİT OLSUN DİYORDU’   Ebu Müslüm’ün çocukluğundan beri hep Abdullah Öcalan’dan bahsettiğini belirten Doğan, oğlunu şu sözlerle anlattı: “Müslüm 10 yaşından beri bu fikirdeydi. Hep diyordu, insanların hepsi eşit olsun. Eğer kendisinde olan bir şey başkasında yoksa ‘neden onda da yok’ diyordu. Zengin fakir olmasın, herkes bir olsun diyordu. Çok farklı bir insandı. çok cesaretliydi. Aklında hep Abdullah Öcalan vardı, sürekli ondan bahsederdi. Abdullah Öcalan sayesinde Kürtlerin hakları için mücadele ettiğini söylerdi. Daha çocuk yaşta Abdullah Öcalan’ın yolundan gitmeyi seçti. Çok zor şartlarda Müslüm’ü büyüttüm. Giyecek elbise yoktu. Kendi ellerimle elbiselerini dikiyordum. O zaman evimiz Semsûr’deydi. Sonradan ekonomik nedenlerden ve koruculuk ortaya çıktığından dolayı Meletî’ye göç etmek zorunda kaldık. Meletî’ye göç ettiğimiz de Müslüm 6 yaşındaydı. Çok zor şartlarda Müslüm’ü okuttuk. Evin en küçüğü olduğu için kardeşleri ve aile içinde de çok seviliyordu.”   ‘TECRİT SON BULMALI’   36 aydır aile ve avukatlarıyla görüştürülmeyerek PKK Lideri Öcalan’a uygulanan tecride tepki gösteren Doğan, tecridin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Doğan, "Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmesini ve barış yolunun açılmasını istiyoruz. Kürtler de 'Önderimiz tecrit altından çıksın' desin, hakları için mücadele etsin. Devlet de kanunlarını uygulasın, Bu tecrit kalksın, artık bu kan dursun, anneler ağlamasın. Bu savaşın durmasını istiyoruz” dedi.