Eğitim Sen: MESEM ve ÇEDES derhal durdurulmalı 2024-03-13 16:20:46   HABER MERKEZİ- Eğitim Sen, MESEM ve ÇEDES projeleri ile çocukları bekleyen tehlikelere dikkat çekerek, “MESEM ve ÇEDES, uluslararası sözleşmelerde yer alan çocukların temel hak ve özgürlüklerine aykırıdır, derhal durdurulmalıdır” uyarısında bulundu.    Milli Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında okullarda yürütülen etkinlikler giderek yaygınlaşırken, Mesleki Eğitim Merkezleri’nden (MESEM) “staj-kalfa” adı altında çalıştırılan öğrencilerin ölüm haberleri de gelmeye devam ediyor.     Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), ÇEDES ve MESEM’ler ile öğrencilerin karşı karşıya kaldığı tehlikeye dikkat çekmek için birçok kentte açıklama yaptı. “Çocukların geleceğinin MESEM ve ÇEDES uygulamaları üzerinden karartılmasına izin vermeyelim” başlığıyla yapılan açıklamalarda projelerin durdurulması için çağrı yapıldı.    ANKARA    MEB önünde yapılan açıklamada, “Çocukların geleceğinin MESEM ve ÇEDES uygulamaları üzerinden karartılmasına izin vermeyelim” pankartı açılırken, “Eğitimi tarikat ve cemaatlere teslim etmeyeceğiz” yazılı ve çeşitli karikatür çizimlerin olduğu dövizler taşındı.  Bakanlığın öğretmenlere dağıttığı önlüklerin üzerine eğitimdeki sorunları yazan ve daha sonra bu önlükleri giyen sendika üyeleri “Okullarda imam istemiyoruz”, “öğretmen ders verir, dersi öğretmen verir” sloganları attı. Ortak basın metnini KESK Dönem Sözcüsü Melek Aşır okudu.    'ÖNLÜKLE KAPATILAMAYACAK GERÇEK SORUNLAR VAR'    Aşır, eğitimde yüzlerce çözüm bekleyen sorun dururken, bu yıl öğretmenlere önlük dağıtıldığını hatırlatarak, “Özellikle kadın düşmanlığı  üzerinden oluşturulan ittifaklar ve devlet politikaları gösteriyor ki önlükle devlet kadın bedenini beyaz bir çarşaf gibi kapatmayı hedeflemektedir. Oysaki önlüklerimizde yazan sorunlar önlükle kapatılamayacak kadar büyük ve gerçek sorunlarımızdır” dedi.   300 BİN ÇOCUK 'İŞÇİ' GİBİ ÇALIŞTIRILIYOR    Uzun süredir eğitim sisteminde ve okullarda iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda piyasacı ve dinci bir kuşatmanın yaşandığını vurgulayan Aşır, “MEB’in, patronlara ucuz iş gücü sağlamak için gündeme getirdiği MESEM ve eğitim sistemini büyük ölçüde dinselleştirmeyi hedefleyen ÇEDES projesinin sonuçları, öğrencilerimizin ve çocuklarımızın nasıl tehlikeli bir kuşatmayla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. ‘Bir gün okul, dört gün iş’ sloganıyla hayata geçirilen MESEM uygulaması öğrencilerin patronlara ucuz iş gücü olarak sunulmasının önünü açmıştır. MESEM projesiyle 300 bini çocuk olmak üzere, 1 buçuk milyonun üzerinde insanın emeği patronların hizmetine sunulurken, yüzbinlerce çocuk ve gencimiz MESEM’in çarkları arasında acımasızca öğütülmektedir. Yüzbinlerce çocuk ve gencimiz ‘çırak’ ya da ‘stajyer’ kimliğiyle işçi gibi çalıştırılıp emek sömürüsünün sınırları zorlanmaktadır” diye konuştu.    'KRİZ MESEM’LERİ ZORUNLU KILIYOR'    Son yıllarda derinleşen ekonomik ve toplumsal sorunların MESEM’leri tercih olmaktan çıkarıp, için zorunluluk haline getirdiğini aktaran Aşır şöyle konuştu: “Ülkede en düşük emekli aylığının 10 bin lira olduğu koşullarda MESEM kapsamında çalıştırılan yoksul ailelerin çocukları, okumak yerine zorunlu olarak çalışmaya zorlanmaktadır. Ekonomik sorunlarla ve ağır borç yüküyle boğuşan yoksul emekçi aileleri, asgari ücretin yüzde 30’u ila yüzde 50’si arasında ücret ödenmesi nedeniyle MESEM gibi uygulamalara mecbur bırakılmıştır. Çocukların yasal olarak tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılması yasak olmasına rağmen, MESEM bünyesinde çalıştırılan çocuklar/gençler iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. Çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan MESEM uygulaması nedeniyle sadece son bir yıl içinde en az 8 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. 12 yıllık zorunlu eğitim süresini fiilen 8 yıla indiren ve devlet eliyle ucuz işçiliği özendiren MESEM uygulaması daha fazla can almadan durdurulmalı, patronları değil öğrencileri merkeze alan nitelikli bir mesleki eğitim politikası hayata geçirilmelidir.”   'ÇEDES EĞİTİM ANLAYIŞINA AYKIRI'    Aşır, ÇEDES Projesi’nin iktidarın “kendi dünya görüşüne uygun nesiller yetiştirme” hedefi olduğunu ve laik eğitime açıktan meydan okuma anlamına geldiğini söyledi. Aşır, “Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı dinselleşme uygulaması olarak karşımıza çıkan ÇEDES Projesi, çocukların zihinsel gelişim süreçlerine ve pedagoji bilimine tamamen aykırı bir içerikte hazırlanmış ve 81 ildeki bütün okullarda uygulanmaya başlamıştır. Okullarda sadece öğretmenlerin eğitim öğretim hizmeti verebileceği gerçeği ortada dururken, ÇEDES projesi ile okullarımızda imamlar, vaizler ve Diyanet’e bağlı memurlar ‘manevi danışman’ olarak görevlendirilmekte ve yasa dışı bir şekilde fiilen eğitim öğretim hizmeti vermektedir. Okul içinde ve dışında yapılan dini içerikli etkinlikler, özellikle toplu namaz etkinlikleri,  ve öğrencilere mezarlık temizletilmesi gibi etkinlikler çocukların zihinsel gelişimi açısından sakıncalıdır. Sınıflarda dini içerikli etkinlikler (sınıflarda Kâbe ve mezar maketleriyle yapılan etkinlikler) laik eğitime ve eğitim-öğretimin amaçlarına temelden aykırıdır” ifadelerini kullandı.    'DİNİ ETKİNLİKLER İLE İSTİSMAR KABUL EDİLEMEZ'    Öğrencilerin ÇEDES Projesi kapsamında okul içinde ve dışındaki etkinliklere katılmasının uluslararası sözleşmelerde yer alan çocuğun üstün yararı ilkesine de aykırı olduğunu vurgulayan Aşır, “Eğitim sisteminin belli bir dinin ve belli bir mezhebin kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi, çocuklarımızın dini etkinlikler üzerinden istismar edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Eğitim Sen, toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda, herkesin kendi anadilinde, cins ayrımcı olmayan, eşit demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunmaktadır. MESEM ve ÇEDES projeleri uluslararası sözleşmelerde yer alan çocukların hakları ve eğitimi ile ilgili temel haklar ve özgürlüklere temelden aykırıdır ve derhal durdurulmalıdır” uyarısında bulundu.    'MÜCADELEYE DAVET EDİYORUZ'     Aşır konuşmasını şöyle tamamladı: “Çocuklarımızın ve öğrencilerimizin siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmak için hayata geçirilen MESEM, ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesine sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir. Bu konuda eğitim ve bilim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu MESEM ve ÇEDES uygulamalarına karşı birlikte tutum almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.”    IRMAK: SADECE PENCERESİNDE DIŞARIYA BAKAN BİR BAKAN   Açıklamadan sonra konuşan Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, “Bakanlık uzun süredir bu alanda yaşana birçok soruna dair görüşme taleplerimize ısrarla cevap vermiyor. Sadece bu değil yeni uygulamalar da var. Müfredat alanında uygulamalar var. Müfredatla ilgili eğitim alanında bir sendika olarak kendilerinden bilgi almak istememize rağmen bize bir yanıt vermediler. Biz buradan Bakanlığı bütün bu sorunlar karşısında sadece penceresinden dışarıya bakan bir bakan olarak tanımlıyoruz” dedi. Bakan Tekin’in sorunlara kulaklarını tıkadığını söyleyen Irmak, “Varsa yoksa, ‘Eğitimi nasıl dinselleştiririz, nasıl piyasalaştırırız, nasıl olur da endüstriyel kesime yönelik bir eğitim camiası oluştururuz’ diyen ve halk çocuklarını hiçe sayan bir eğitim anlayışıyla karşı karşıyayız” diyerek Bakanlığın kadın öğretmenlerin kıyafetlerine yönelik önlük diktirmesini de eleştirdi.    MERSİN    Eğitim Sen Mersin Şubesi, Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. Açıklamaya çok sayıda sendika temsilcisi katıldı. Sendika üyeleri açıklamada “Öğrencilerimizi MESEM ile patronların sömürüsüne, ÇEDES ile de karanlığa teslim etmeyeceğiz” pankartı açıp sık sık, “Karanlığa teslim olmayacağız” ve “ÇEDES’e karşı laik eğitim” sloganları attı. Konuya dair açıklamayı Eğitim Sen Mersin Şubesi Mahmut Sümbül yaptı.    'MESEM VE ÇEDES PROJELERİ DURDURULSUN'    Sümbül, iktidarın uzun yıllardır eğitim alanlarını siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda piyasacı ve dinci bir kuşatmaya aldığını ifade etti. Sümbül, MESEM ve ÇEDES projelerinin uluslararası sözleşmelere ile temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu belirterek derhal durdurulması çağrısında bulundu.  Milli Eğitim Bakanlığı’nın patronlara ucuz iş gücü sağlamak için gündeme getirdiği MESEM ve eğitim sistemini büyük ölçüde dinselleştirmeyi hedefleyen ÇEDES projelerine karşı Sümbül, öğrenci velilerine uyarılarda bulundu.    Açıklama alkış ve sloganlarla son buldu.   İSTANBUL   Eğitim Sen İstanbul Şubeleri, İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. Açıklamada, “Dersi öğretmen verir, okulda verilir”, “ÇEDES MESEM iptal edilsin” pankartları açıldı. Eğitim Sen İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Barış Uluhoca, öğrencilerin "tehlikeli bir kuşatmayla karşı karşıya olduğunu" söyledi. Uluhoca, "MESEM projesiyle 300 bini çocuk olmak üzere, 1 buçuk milyonun üzerinde insanın emeği patronların hizmetine sunulurken, yüzbinlerce çocuk ve gencimiz MESEM’in çarkları arasında acımasızca öğütülmektedir. Yüzbinlerce çocuk ve gencimiz ‘çırak’ ya da ‘stajyer’ kimliğiyle işçi gibi çalıştırılıp emek sömürüsünün sınırları zorlanmaktadır” dedi.   Uluhoca, Türkiye’de MESEM bünyesinde çalıştırılan ve son bir yıl içerisnde en fazla 8 çocuğun yaşamanı yitirdiğine işaret etti. Uluhoca, ÇEDES projesinin derhal durdurulması gerektiğini ifade etti. Uluhoca, eşit, demokratik ve her çocuğun kendi anadilinde eğitim görmesi gerektiğini vurguladı. Uluhoca, "MESEM ve ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesine sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir" dedi. İZMİR Eğitim-Sen İzmir Şubeleri, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesini protesto etti. Karşıyaka’da ÇEDES projesine karşı bildiri dağıtan KESK üyeleri daha sonra Karşıyaka İskelesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada konuşan Eğitim Sen İzmir Şubeleri Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş,  Eğitim Sen olarak okullarda piyasa odaklı ve dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil, laik ve bilimsel eğitimin mekanları olması için mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.