Dîlok’taki mülteciler: Kurdun ağzındaki kuzu olmak istemiyoruz 2024-07-06 09:16:02   DÎLOK - Linç edilme korkusu içinde dükkanlarını açamayan, evden çıkamayan Suriyeli mülteciler, “Türkiyeli” oldukları düşünülsün diye Türkçe öğrenmeye çalışıyor. Mülteciler, “Kurdun ağzındaki kuzu olmak istemiyoruz” dedi.    Kayseri’de 30 Haziran’da Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar, Hatay, Riha ve Dîlok gibi mültecilerin yoğun yaşadığı kentlere yayıldı. Dîlok’ta yoksul gecekondu mahallelerinde yaşayan mültecilerin birçoğu saldırı tehdidi nedeniyle 2 gün boyunca işlettikleri dükkanlarını açamadı.    Saldırıların ardından sokağa çıkan polisler ve her yere konumlanan mobil Göç İdare Merkezi’ne ait dolmuşlar kentte Suriyeli mülteci avına çıktı. Bir yandan saldırı korkusu yaşayan mülteciler, geri gönderilmemek için sokağa dahi çıkamayacak hale geldi.    Korkunun hakim olduğu kentte, mültecilere neler yaşadıklarını ve taleplerini sorduk. Tek istediklerinin “insanca bir yaşam” olduğunu ifade eden mülteciler, her gün katlanarak artan nefret söylemlerin hedefi oldukları için, zaten zor olan yaşam şartlarının giderek katlanılmaz hale geldiğini dile getirdi.    ÖNCE SURİYE’YE, SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE GÖÇ   20 yıldır Dîlok’ta yaşayan ve hala oturum verilmeyen 4 çocuk annesi S.B., 3 kuşaktır “mülteci olma” deneyimi yaşayan bir kadın. Aslen Cizreli olan ailesinin 95 yıl önce kendi aralarında çıkan toprak anlaşmazlığı sebebiyle Suriye’ye göçertildiğini kaydeden S.B., “Bugün resmiyette göçmen sayılıyorum ama asıl memleketim bugün Türkiye sınırlarında. Bizi göçerttiler. Üzerimize toprak kalmasın, hak iddia etmeyelim diye sürüldük. Bugün Suriyeliyiz ve bu sebeple bir zulüm ile karşı karşıyayız” dedi.    Yaşadığı mahallede terzi olarak çalışan S.B., 2 gün boyunca dükkanını hiç açmadığını, 2 günün ardından saldırı korkusuyla açtığı dükkanın kepengini kapalı tuttuğunu kaydetti.   SINIRDIŞI EDİLME KORKUSU    Türkiye’de mülteciler/göçmenler için uygulanan prosedürlerin sık sık değişmesi sebebiyle normal günlerde de sokağa çıkmaya çekindiklerini vurgulayan S.B., “Sürekli ceza kesiyorlar. Kimliği yanında değil diye insanları sınır dışı etmek istiyorlar. İnsanlık hali, insan kimliğini bazen yanına almayı unutuyor. Ancak bizim başımıza geldiğinde geri dönüşü olmayan şeyler yaşanıyor. Bunların yanında, başka bir kentte bir mültecinin yaptığı bir hareket, tüm mültecilere mal ediliyor. Başka bir kentte kavga eden mülteciler nedeniyle gelip Antep’teki Suriyeli’nin kapısını taşlıyorlar” diye konuştu.    “Biz de insan gibi yaşamak istiyoruz” diyen S.B., “Burada Türkiye vatandaşlığı olanlara 5 bin TL dedikleri kirayı Suriyeli isteyince 20 bin TL'ye çıkartıyor. Eşit bir yaşam istiyoruz. Biz kurdun ağzındaki kuzu olmak istemiyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘SURİYELİ BİR KÜRDÜM, KÖYÜME SAĞ VARMAM İMKANSIZ’   Suriyeli bir Kürt olduğunu ifade eden S.B., bugün istese de ülkesine dönemeyeceğini belirterek, “Buraya göç etmek zorunda kalan insanların bir çoğunun, evleri yakıldığı, yıkıldı. Birçoğu istese de kentine dönemez. Ben Kürt olarak bugün köyüme gitmek zorunda kalsam 10 tane köyü aşmam lazım. Her köyde bir düşman var bizim için. Bir Kürt olarak köyüme sağ salim varmam imkansız” dedi.    Türkiye vatandaşı birinin Suriyelilere dönük saldırısında sessizlik olduğunu ancak bir Suriyeli’nin işlediği suç sebebiyle tüm Suriyelilerin hedef alındığına dikkat çeken S.B., olaylar başladığından bu yana çocuklarını korumak için dışarı çıkmalarını yasakladığını söyledi.    KORKUDAN TÜRKÇE ÖĞRENİYORLAR    Suriyeli komşularının uğradıkları bazı haksızlıklara değinen S.B., “Burada bazı insanlar, Suriyeli komşularının evlerinin önüne çöp bırakıyor, hatta bazıları alt katta yaşayan komşularının üzerine çöp döküyor, tükürüyor, kötü sözler söylüyor. Ancak buna maruz kalan aileler sınır dışı edilme korkusuyla ses çıkaramıyor. Başlarına ne geliyorsa sessiz kalmak zorunda kalıyor. Buradaki Suriyelilerin çoğu sadece Türkçe konuşmaya başladı ki çarşıda pazarda biri sorarsa ‘ben Türkiyeliyim’ diyebilsin ve kimse ona karışmasın. Geçen gün 2 Suriyeli kadına kimlik soruyorlar. Kadınlar para çekmeye çıkmışlar kimliklerini evde unutuyorlar. Arabaya bindirip geri gönderme merkezine götürüyorlar. Son durum ne oldu bilmiyorum. Yine başka bir arkadaşım, 2 yaşındaki çocuğuna ilaç almak için eczaneye gidiyor. Kimlik bilgileri güncellenmediği için ilaç alamıyor. Bu kadın ve 2 yaşındaki çocuğu ne yapacak?” diye sordu.  Söz konusu durumların ise sürekli değişen prosedürlerden kaynaklı olduğunu belirten S.B., şöyle konuştu: “Akşam bir kanun sabah başka kanun. Birçoğumuz Türkçe bilmiyoruz. Bize göç idaresinden Türkçe mesaj atılıyor, ne yazıyor bilmiyoruz. Mesajda gün vermiş mesela ve sen o gün gitmezsen önümüzdeki seneye ancak randevu alabiliyorsun. Seneye kadar da gittiğin her yerde kimlik kontrolleri sırasında ‘Kimliğin neden güncel değil?’ diye soruyorlar. Kimliğimdeki isimde harf yanlışı var. Geçen gün bunun için randevu istedim hala bekliyorum. Zaten korkularımız vardı, bir de bu saldırılar olunca kimse evinden çıkamaz oldu. Bir kişi için bir topluluğu yakıyorlar, bu nasıl kabul edilebilir?”    SAAT BAŞI BİRBİRLERİNİ KONTROL EDİYORLAR    Halep’te yaşayan bir Kürt aile iken savaşın başlamasıyla 2013’te Dîlok’a göç etmek zorunda kaldıklarını ifade eden ismini vermek istemeyen mülteci yurttaş ise, “Burada 24 saat dükkanı açık tuttuğumuzda ancak geçinecek parayı kazanıyoruz. Benim 6 çocuğum var. Suriye’de 10 yıllık birikimimle aldığım bir arabam vardı. Olayların başlamasıyla Suriyeli komşularımız, arkadaşlarımız arayıp, ‘arabaları yakıyorlar’ dediler. Ben arabamı güvenli bir yere koydum. Sonra baktık ki iş büyüyor evden çıkamayacak duruma geldik. Burada Türkiyeli Kürt komşularımız var. Bizlere telefon edip, ‘Size yapılan bize yapılmıştır’ dediler, yanımızda oldular. Çok korktuk, hala korkuyoruz. Eşim her saat başı arayıp saldırıya uğrayıp uğramadığımı kontrol ediyor” ifadelerini kullandı.    MA / Ceylan Şahinli