İmralı'da son görüşme: Burayı çözüm yeri yapacağım 2024-10-03 09:07:37 ŞIRNEX - Avukat Newroz Uysal Aslan, Abdullah Öcalan'ın en son görüşmede "İmralı’yı bir mezara, Kurdistan’ı savaş ve işgal yerine çevirmek istediler. Ben de burayı barış ve çözüm yeri yapacağım" dediğini aktardı.  PKK Lideri Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarıldıktan sonra 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye getirildi. Abdullah Öcalan, uluslarlarası güçlerin ortaklığıyla gerçekleşen komplo sonrası İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Abdullah Öcalan, İmralı'ya getirildiği günden bu yana tecrit koşullarında tutuluyor.    Abdullah Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden bugüne sadece Mayıs-Ağustos 2019 tarihleri arasında 5 avukat görüşü gerçekleştirebildi. Söz konusu görüşmelerin sonuncusu 7 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleşti. Öcalan, 2014 yılından bu yana da sadece 5 kez aile görüşü gerçekleştirebildi. Öcalan, son yüz yüze görüşmeyi 3 Mart 2020 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptı.    Öcalan, İmralı'ya getirildiği günden bu yana yalnızca 2 defa (27 Nisan 2020 ve 25 Mart 2021) telefon ile görüşme gerçekleştirebildi. 25 Mart 2021 tarihli son telefon görüşmesi çok kısa süre içinde yarıda kesildi. O günden bu yana Öcalan'dan haber alınamıyor.     2019 yılında yapılan avukat görüşmelerinde yer alan iki isimden biri olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şirnex Milletvekili Newroz Uysal Aslan, İmralı'daki mutlak tecrit ve komploya dair değerlendirmelerde bulundu.    'KOMPLO FARKLI YÖNTEMLERLE SÜRDÜRÜLÜYOR'    Newroz Uysal Aslan, aradan 26 yıl geçmesine rağmen komplonun tam olarak aydınlatılmadığına işaret ederek, "Hangi gücün ne düzeyde bu komploda yer aldığı karanlık. Sayın Öcalan’ın Ortadoğu’dan çıkarılması, daha sonrasında dolaştığı ülkeler, karşılaştığı engellemeler ve Türkiye’ye getirilmesinde Amerika ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin rolü var. Almanya ve İtalya’nın da etkileri var. Bu komployu uygulayan üst akıl, uluslararası akıldır" dedi.    Komplonun amacına değinen Aslan, "Sayın Öcalan şahsında Kürt halkının özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi egemenlerin kurduğu sistem için tehlike olarak görüldü. Bunun için soykırım, darbe ve köy yakmalarıyla Kürt halkını, özgürlük mücadelesinden uzaklaştırmak istediler. Bu planları başarılı olmayınca Kürt özgürlük mücadelesinin önderini ortadan kaldırıp, mücadelesini tasfiye etmeyi hedeflediler. Bu amaçla komplo yapıldı ve bu uluslararası komplo hala sürdürülüyor. Komployu düzenleyen akıl ile bugün İmralı’yı inşa eden akıl aynıdır. Onun için İmralı düzeni de uluslararasıdır. Bugün de komplo farklı yol ve yöntemlerle sürdürülüyor" diye konuştu.    ABDULLAH ÖCALAN'IN ÇÖZÜM ÇABALARI    "Sayın Öcalan’ın duruşunu ve fikrini farklı bir şekilde yansıtmak için çok farklı politikalar devrede" diyen DEM Parti vekili Aslan, "Ancak Kürt özgürlük mücadelesinin başlangıçta yarattığı his ve ruh bugün İmralı’da Sayın Öcalan’da var. Kendisi de ‘7 yaşında anneme karşı direnmeye başladım. Bugün hala aynı direniş heyecanı ve ruhu var bende’ diyor ve durumunu tanımlıyordu. Sayın Öcalan’ın en başından bu yana savaş yanlısı bir tavrı olmadı. Sayın Öcalan, Kurdistan işgaline karşı ve Kürt halkının özgürlüğüne kavuşması için mücadelesini başlattı. Her zaman demokratik çözüm yolunu tercih etti. Uluslararası ve işgalci devletler eliyle yürütülen savaşı durdurup, bütün halkların barışı için mücadele etti. 2013-2015 görüşmelerinde de, 2019’da yaptığımız görüşmelerde de ‘Burada siyasi bir rehineyim. İmralı’yı benim için bir mezara çevirip Kurdistan’ı savaş ve işgal yerine çevirmek istediler. Ben de burayı barış ve çözüm yeri yapacağım' diyerek, tavrını net ortaya koydu. Sayın Öcalan her zaman demokratik çözüm ve barışta ısrarcı olmuştur” şeklinde konuştu.    TECRİT VE KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ   Abdullah Öcalan’ın çözüm ve barış çabalarına rağmen İmralı'da tecrit altında tutulduğuna dikkati çeken Aslan, "Bir kişiyi yaşamdan kopardığınız zaman hangi seviyede olursa olsun o tecrittir. O seviye derinleştirildiği zaman -mutlak tecrit dediğimiz- 'incommunicado' durumu olur. Tecrit koşullarını yüzlerce ayrı başlık altında tanımlayabiliriz; ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesi, siyasi ve sivil toplum heyetleriyle görüştürülmemesi, mektupların verilmemesi hepsi ayrı ayrı tecrittir. İmralı’daki tecrit durumuna hukuki olarak yaklaşamayız. Çünkü orada uygulamalar politik ve siyasi yaklaşımlardır. İmralı’da hukuk yok" diye kaydetti.    İmralı'daki durum ile Kürt sorunu arasındaki bağa dikkati çeken avukat Aslan, "Kürt halkı, Sayın Öcalan’ı lider olarak kabul ediyor ve çözümün muhatabı olarak gösteriyor. Türkiye ve uluslararası güçler de Öcalan'ın bu pozisyonunu bildiği için tecrit devam ediyor. Dediğimiz gibi Sayın Öcalan muhatap alınıp görüşme sağlanırsa Kürt sorununun çözümü sağlanır. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, Kürt halkı ve Kürt sorunu üzerindeki tecrittir" ifadelerini kullandı.    'BÜYÜK DİRENİŞ SONUÇ VERDİ'   İmralı tecridine karşı geçmiş dönemlerde ortaya çıkan tepkileri hatırlatan Aslan, "2019’da Sayın Öcalan ile yaptığımız görüşme büyük bir direniş ve mücadele sonucu oldu. Leyla Güven ile başlayıp, bütün dünyaya yayılan açlık grevi sonucunda oldu. 7 kişi hayatını kaybetti. O kadar büyük bir direniş gerçekleşti ki Adalet Bakanlığı, 'Hukukun gereği yapılıp görüşme sağlanacak' dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile ‘hukukun gereği yapılmalı’ demek zorunda kaldı. Bu kadar ağır bedeller sonucunda 8 yıl sonra İmralı’ya gidip görüşme sağlayabildik. 2 avukat olarak görüşmemiz kabul edildi. Halkın direnişi sonucu bu görüşme gerçekleştirildi. Bu görüşmede diğer tutukluları göremedik. Birinci görüşmemizde Sayın Öcalan, halk için 7 maddelik bir mektup verdi. Bu 7 maddelik açıklamada İmralı’daki duruşunu ifade etti. Diğer görüşmelerimizde de Sayın Öcalan’ın bir mesajı kamuoyuyla paylaşıldı. Son görüşmemizin olduğu süreçte Türkiye’nin ABD ile Rojava’ya yönelik saldırı pazarlığı vardı ve sonrasında Rojava’ya saldırdı. Ondan sonra görüşmelerimiz bitti" diye kaydetti.    Newroz Uysal Aslan, 9 Ekim komplosunun 26'ncı yıl dönüme az bir süre kaldığına işaret ederek, "Yakın tarihe baktığımız zaman; Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırısı 9 Ekim’de başlatıldı. Bağdat, Hewlêr ve Ankara’nın Şengal’e yönelik resmi saldırı için yayınladığı anlaşma 9 Ekim’de imzalandı. Yine 2021’de Mexmûr’a yönelik saldırılar 9 Ekim’de başladı. Sistem, Kürt halkını teslim almak için bilinçli olarak Kürtlerin 'kara gün' olarak ilan ettiği günleri seçiyor ve kendini hatırlatıyor" dedi.    MA / Ömer Akın