Kürdistan'da kadın gazeteciler zorluklara rağmen tarihi kaydediyor 2025-03-06 09:08:42 HABER MERKEZİ - Kürdistan’ın dört parçasında medyadaki zorluklara değinen kadın gazeteciler, tüm baskı ve zorluklara rağmen hakikati aktarmanın gururunu yaşadıklarını belirtti.  Tüm dünyada 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün hazırlıkları sürerken, farklı meslek gruplarından kadınlar da günün anlam ve önemine ilişkin mücadele kararlılığını ortaya koyuyor. Kürt kadın gazeteciler de 8 Mart'ı saldırı, katliam, tutuklama, gözaltı ve engellemelerle karşılıyor. Kuzey ve Doğu Suriye, Rojhilat, Federe Kürdistan Bölgesi ile Bakûr Kürdistan’da mesleklerini icra eden kadın gazeteciler, bulundukları coğrafyalarda yaşadıkları zorlukları ve verilen mücadeleye ilişkin ajansımıza konuştu.   ROJAVA: HAKİKAT AKTARILIYOR     Kuzey Doğu Suriye'de Fırat Haber Ajansı (ANF) muhabiri olan Roj Deniz, devrimle birlikte kadın gazetecilerin sayısının arttığını belirtti. “Rojava kadın devrimi”ni tüm dünyaya duyurmak amacıyla kadın gazetecilerin oluşuma gittiğini ve özgün çalışma yürüttüklerini söyleyen Roj Deniz, devrim öncesi kadınların medya alanında olmadığını dile getirdi. Roj Deniz, "Devrim sonrası kadın gazeteciler görünür olmak için büyük mücadele verdi. Bu mücadelenin sonucunda birçok kadın ajansı ve televizyon kanalı açıldı. Devrimin başlangıcından bu yana her gün ciddi saldırı ve tehditlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye devletinin saldırıları 2011 yılından bu yana sürüyor. O tarihten bu yana binlerce kadın hedef alındı. Bu saldırılara karşı hakikati aktarma sorumluluğunu aldık ve yazıyoruz" diye belirtti.    Hem kadınların kazanımlarını hem de saldırıları kamuoyuna duyurduklarını vurgulayan Roj Deniz, “Gerçekleri duyurmak, paylaşmak boynumuzun borcu. Hakikati yazmak, duyurmak öyle kolay değil. Bu uğurda arkadaşlarımızı yitiriyoruz. Yakın zamanda yine hakikati aktaran Nazım Daştan, Cihan Bilgin ve Egit Roj arkadaşımız Türk SİHA’ları ile katledildi. Hem hakikatin savaşçısı hem de emekçileriyiz. Gerçeği aktarmanın bir bedeli var ve bizler her gün bu bedeli ödüyoruz. Ancak o arkadaşlarımıza sözümüzdür, borcumuzdur.  Ne kalemleri ne de kameraları yerde kalmayacak. Hakikat yolculuğu devam edecek ve kalemimiz hiç bir zaman bükülmeyecek" ifadelerini kullandı.    FEDERE KÜRDİSTAN: VARLIK MÜCADELESİ VERİLİYOR     Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Mexmûr Kampı’nda gazetecilik yapan Mizgîn Kara, saldırı ve zulmün yaşandığı yerlerde gerçeği aktarmanın önemine vurgu yaptı. Mizgin Kara, “Her gün kadınların katledildiğini, çocukların taciz ve tecavüze maruz kaldığını görüyor ve yazıyoruz. Bizler bugün Mexmûr'da bir varlık mücadelesi veriyoruz, anadilimizde konuşuyor, anadilimizde eğitim görüyoruz. Bende gazeteciyim, burada inşa edilen yaşamı aktararak, gösteriyorum" dedi.     Mexmûr'da hem Türkiye'nin hem de KDP'nin saldırılarına ve engellemelerine maruz kaldıklarını ve çalışma koşullarının olmadığının kaydeden Mizgin Kara, şunları belirtti: "Bu kirli politikalar en fazla kadınlar üzerinden yürütülüyor. Yasal mevzuatlara baktığımızda aslında bir gazetecinin özgür şartlarda çalışması ve işini yürütmesi gerekiyor. Ancak bizler Mexmûr dışına çıkamıyoruz. Sürekli olarak KDP ve Irak'ın engellemeleriyle karşılaşıyoruz. Bölgemizde Sayın Öcalan'ın ördüğü ve bize sunduğu demokratik ulus sistemine sürekli olarak bir saldırı var. Bizler de demokratik ulus sistemine düşman olanları teşhir ettiğimiz için baskı altına alınmaya çalışıyoruz."   BAKÛR: TARİHE TANIKLIK EDİLİYOR      Bakûr Kürdistan'da JINNEWS muhabiri olan Rojda Aydın, gerçekleri aktarırken uğradıkları baskılara dikkat çekti. Rojda Aydın, "Burada gazetecilik yapmak o kadar kolay değil. Özgür Basın tüm baskılara, engellemelere, tehditlere rağmen mücadelesini sürdürüyor. Özgür Basın ne tutuklanarak ne de öldürülerek, susturulamaz. 1990'dan bu yana büyük bir kararlılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz. Pek çok arkadaşımız gerçekleri aktarırken katledildi. Bizler sadece bir haberi takip etmiyoruz, bir tarihe de tanıklık ediyoruz. Gerçeği anlatmak farklı bir duygudur. Bu nedenle hakikati duyuran, yazan kadın gazeteciler olarak gücümüzü her yerde birleştirmeliyiz. 8 Mart'ı kadın mücadelesi ve direnişiyle karşılıyoruz. Gerçeklerin sansürlenmesine karşı direniyoruz, mücadelemizi yükseltiyoruz" diye belirtti.     ROJHILAT: TARİHİ KAYDEDİYORUZ   Rojhilat’ın Urmiye kentinde gazetecilik yapan Sara Ahmedî de, karşılaştıkları zorlukları anlattı. İran'da başlayan protestoları takip ettiği için defalarca ifadeye çağrıldığını aktaran Sara Ahmedî, "Kadın olduğum için farklı zorluklarla da karşılaşıyorum. Örneğin, erkeklerden daha az maaş alıyoruz. Erkekler daha az deneyimle haber servislerinde editör olabiliyor. Ama biz asla medya sektöründe yönetici pozisyonlarına gelemiyoruz. Korku her zaman var, ama benim çalışma alanım iç siyaset değil. Genellikle Türkiye haberlerini ve İngilizce haberleri çeviriyorum. Yine de uluslararası haberlerde bile İran’ın diğer ülkelerle ilişkileri hakkında nasıl yazdığıma, hangi bakış açısını seçtiğime ve hangi kaynakları alıntıladığıma çok dikkat etmem gerekiyor. Açıkçası, tehlikenin olmadığını söylemek kendimizi kandırmak olur. Jîna Emînî protestoları sırasında iki kez ifadeye çağrıldım, sadece sosyal medya paylaşımlarımdan kaynaklı. Ailem bana sürekli baskı yapıyor; başka bir iş bulmamı ya da evlenmem gerektiğini söylüyor. Ancak bir erkeğe bağlı yaşamak istemiyorum" ifadelerini kullandı.    İran'da erkeklerin birçoğunun kadınların eşit haklara sahip olması gerektiğine inanmadıklarını söyleyen Sara Ahmedî, "Bu, İran’daki kadınların yapısal sorunlarından biridir. Böyle bir ortamda gazetecilik yapmak gerçekten çok zor. Ama halen bu işin değerli olduğuna inanıyorum. Tüm gerçeği anlatamazsak da değerli bir iş yapıyoruz. Ortadoğu’daki bütün meslektaşlarıma 8 Mart dolayısıyla mesajım şudur; Bizler tarihi kaydediyoruz, bulunduğumuz yerlerde insanların dili, kulağıyız. Umarım bir gün gerçeğin engellenmediği koşullarda halkımızın gerçek hikayelerini özgürce yazabilir ve anlatabiliriz" dedi.    MA / Zeynep Durgut