‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ atölyelerinin raporu: 25 kentte 3 bin kadına ulaşıldı 2025-11-18 14:35:51   ERZİROM - DBP Kadın Meclisi, “Kadın Kurtuluş İdeolojisi” atölyeleri ile 25 kentte 3 bin 55 kadınla buluştu. Atölyelere dair hazırlanan raporda, “Bu ideoloji erkek egemen sisteme karşı yalnızca bir cins özgürlük programı değil, tüm toplumu dönüştürme iddiası taşıyan toplumsal özgürlük paradigmasıdır” belirlemesi yapıldı.    Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, “Özgür kadınla demokratik topluma” şiarıyla gerçekleştirdikleri “Kadın Kurtuluş İdeolojisi” atölyelerinin sonuç raporunu DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’ın katılımıyla Erzirom’un Qereçoban ilçesine bağlı Kirimqeya Mahallesi’nde açıkladı. Çok sayıda kadının katıldığı açıklamada raporu, DBP Parti Meclisi (PM) üyesi Gülşen Demir okudu.   Kadınlar olarak binlerce yıldır devletçi-iktidarcı zihniyetin yarattığı erkek egemen sistem tarafından köleleştirildiklerinin tarihsel bir gerçek olduğunu belirten Gülşen Demir, “Bu sistemde iktidar biçimleri kendini kadın bedeni, emeği ve yaratımları üzerinden var etmiştir. Bu nedenle kadın özgürlüğü sadece kadının değil tüm toplumun özgürlüğünü ifade etmektedir. Kapitalist modernite ise kadın köleliğini kaldırmak bir yana yanıltıcı ve sahte bireysel özgürlük anlayışı ile kadın bedenini metalaştırmış, kadının tüm varlığını sömüren bir egemen sistem inşası olmuştur. Buna karşın erkek egemen sistem karşıtı mücadele durmaksızın devam etmiş ise de mücadelenin örgütlü olmayışı, eylemsellikleri toplumsallaştıramayışı, cins mücadelesinin farkında olmayışı, özgürlük arayışının bireyselleşmesi ve belki de en etkilisi sistemin kendini sürdürme politikası gibi çoklu nedenlerden kaynaklı güçlü bir özgürlük arayışı yaratılamamıştır” diye belirtti.    MÜCADELE PERSPEKTİFİ    Gülşen Demir, son yarım asırda ise Kürt kadın hareketinin, tarihsel kölelik zincirlerine karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi sayesinde özgün bir direniş hattı oluşturduğuna dikkat çekerek, ekledi: “Bu ideoloji erkek egemen sisteme karşı yalnızca bir cins özgürlük programı değil, aynı zamanda tüm toplumu dönüştürme iddiası taşıyan toplumsal özgürlük paradigmasıdır. ‘Kadın Özgür olmadan toplum özgür olamaz’ belirlemesi ile kadınlar yalnızca mücadele eden değil, mücadeleyi kuran yöneten ve ideolojiyi toplumsallaştıran özne haline gelmiştir. Kürt kadın hareketinin yürüttüğü bu mücadelede bir dönüm noktası olan Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilanına giden aşamada; Sara, Beritan, Zilan, Sema ve niceleri büyük bedeller ödemiştir.  8 Mart 1998’de ilan edilen Kadın Kurtuluş İdeolojisi salt bir cins ideolojisi değil, bir sosyal ve toplumsal ideolojidir. Tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumsal sorunlara çözüm olma gücünü içinde taşıyan bir ideolojidir. Bu anlamda çok güçlü bir sistem eleştirisi, sistem değerlendirmesi ve sisteme karşı radikal bir mücadele perspektifi sunmaktadır.”   25 KENTTE 130 ATÖLYE    Bu ideolojide yeni bir aşama geçildiğinin altını çizen Gülşen Demir, şöyle devam etti: “Yurtseverlik, özgür irade ve özgür düşünce, örgütlülük, mücadele ve etik-estetik ilkeleri ile ete kemiğe büründürülen Kadın Kurtuluş İdeolojisi kadın özgürlük mücadelesinde yeni bir aşamayı da temsil etmektedir. Yaklaşık 27 yıldır mücadele ederken önümüzü aydınlatan, yol-yöntem gösteren bir mücadele biçimi haline gelmiştir. Bu ideolojinin tüm kadınlara ulaşması ve toplumsallaşması hedefi ile DBP Kadın Meclisi olarak, Mayıs 2025 yılında startını verdiğimiz ve ‘Özgür Kadınla Demokratik Topluma’ şiarıyla gerçekleştirdiğimiz Kadın Kurtuluş İdeoloji atölyelerimizle Adana, Semsûr, Agirî, Amed, Ankara, Dîlok, Aydın, Êlih, Çewlig, Bursa, Erzirom, Colemêrg, Îdir, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Mêrdîn, Mersin, Mûş, Riha, Sêrt, Şirnex, Dersim, Wan ve Yalova illerinde toplam 25 şehirde, 130 atölye ile 3 bin 55 kadınla buluşmalar gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarımızı, gittiğimiz bölgelerde anadillerde (Kurmancî, Zazakî) yürüttük. Çünkü biliyoruz ki, anadilinde bir yaşam Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin tüm ilkelerinin ete kemiğe bürünen somut yanıdır.   Zozanlarda doğayla barışık ve iç içe bir yaşamı bize tekrar hatırlatan berivanlarla buluştuk, tarlalarda doğayla dost üretimin kadın eliyle mümkün olduğunu bir kez daha gösteren çiftçi kadınlarla bir araya geldik. Fabrikada üreten kadınlarla konuştuk, şehirlerde kapitalizm kıskacında kendini var etmeye çalışan kadınlarla tartıştık. Her buluşma bizler açısından da muazzam bir deneyimi beraberinde getirdi. Kadın Kurtuluş İdeolojisi bağlamında bir araya geldiğimiz kadınlarla ideolojimizin temel ilkelerini tartıştık, deneyimlerimizi paylaştık ve ortak bilinç oluşturulmasının kapısını araladık. Bu atölyeler kadınların kendi yaşam gerçeklikleri ile yüzleşmesine, birbirinden güç almasına ve kadın özgürlük bilincinin toplumsallaşmasına vesile olmuştur. Deneyim paylaşımlarıyla kadınların ortak yaşam iradesinin büyümesi, özgür kadınla özgür topluma yürümenin mümkün olduğunu bizlere tekrar göstermiştir.”   ATÖLYELERDE ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR    Gülşen Demir, atölyelerde öne çıkan başlıkları ise şöyle sıraladı:   *Genç kadın ve genç anne katılımı yoğun olarak gerçekleşmiştir.   *Kadınlar tarafından çoğunlukla, bir araya gelme ve buluşmalara ne kadar ihtiyaç olduğu ve bu buluşmalardan müthiş güç alındığı vurgulanmıştır.   *Özgün buluşma ihtiyaçları atölyeler sırasında başta söz kurmayan ancak tartışmalar geliştikçe kadınların yaşamlarından örneklerle söz almak istemeleri halinden anlaşılmaktadır.   *Yine tartışmalar sonunda çoğunlukla ‘Şimdiye kadar neredeydiniz, keşke daha önceden bilseydik bunları’ gibi cümleler kullanılmış ve bu çalışmanın her kadına ulaşana dek devam etmesi çokça önerilmiştir.   *Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin 5 ilke üzerinden anlatımı ardından kadınların çoğunlukla öz güçlerine güven duyarak atölyeyi bitirdikleri görülmüştür.   *Atölyeler süresince genel olarak kadınlar yaşamlarından doğru söz kurarak tartışmayı güçlendirmişlerdir. Verilen örnekler üzerinden kadınların yaşadıklarının ne kadar ortak olduğu da açığa çıkan bir gerçeklik olmuştur.   *Yaş grubu farklı olan kadınlardan doğru yapılan değerlendirmeler kuşak farkını ortaya koymuş ve ileri yaşta kadınların daha gelenekçi ve mevcut aile yapısını savunmaya dönük oldukları gözlemlenirken genç kadınların sistemi daha çok sorgular halde değerlendirmeler yaptığı görülmüştür. Ancak tartışmalar ilerledikçe gelenekçi yaklaşımlarda sorgulamalar gelişmiştir.   *Özellikle ekonomik özgürlükten yoksun olmanın köleliği derinleştirdiği ve yaşamın diğer alanlarına katılmada en ciddi engellerden olduğu açığa çıkmıştır.   *Çalışma hayatına katılabilmenin mümkün olduğu hallerde ise mobing, ücret konusunda sömürü hali, çalışma koşullarının zorlaştırıldığı (örneğin tarlada çalışan kadınlara kimi zaman su dahi verilmediği) ve taciz ile karşı karşıya kalındığı ifade edilmiştir.   *Kamusal ve toplumsal yaşama katılabilen kadınların cinsiyetçi yaklaşımların etkisiyle sıkça saygı görmeme, emeği hiçleştirme ile karşı karşıya kaldıkları ifade edilmiştir.   *Uyuşturucu, fuhuş ve ajanlığa zorlama gibi yöntemlerle geliştirilen özel savaş halinin yoğunlaştırıldığı anlaşılmıştır.   *Erkek egemenliğinin hakim olma halinin kadınların yaşamında ağırlıklı hissedildiği ve toplumsal cinsiyet rolleri ile mücadele etmeye dönük bir umutsuzluk halinin varlığı görülmüş, evden çıkabilmenin dahi özgürlük sayıldığı düşüncesi açığa çıkmış, cins bilincinin ve cins mücadelesinin yükseltilmesi gerekliliğinin hayatiyeti anlaşılmıştır.   *Tüm bunların yanında atölyelerin zamanlamasının Barış ve Demokratik toplum çağrısı sonrasına denk gelmesi ile kadınların çoğunlukla sürecin nasıl gelişeceği, barışın sağlanıp sağlanamayacağına ilişkin merak ve endişelerinin olduğu ve süreç ile ilgili çokça soru sordukları görülmüştür. Özellikle Komünler boyutuyla ilgili ciddi bir merak ve nasıl yapılacağına dair tartışmaların yoğunluklu geçtiği görülmüştür.   *Yaptığımız atölyelerde kadınların kendi yaşamlarıyla yüzleşmeyi yaşadığı, yaşamlarını yeniden anlamlandırmaya cesaretlendiği ve bazen de aslında bir terapi gibi şimdiye kadar kendine bile söylemedikleri; şiddet, sömürü gerçeklileri ile özgürlük hayalleri gibi politik yaşamsal olguları fark etmeye yöneldikleri ve bu tarz çalışma ve buluşmaların daha çok kadına ulaşarak yapılması gerekliliğini gözlemledik.   *Kadınların, Rojin Kabaiş ve Narin çocuk özelinde çocuklarının geleceğinden endişe ettiklerini ve hiç de rahat olmadıklarını söylem ve ifade etmelerinden çok açık gördük.   *Kadın Kurtuluş İdeoloji ilkeleri üzerinden yürütülen tartışmalarda kimi yerlerde daha politik bir bakış açısı ile karşılaşılırken kimi yerlerde ise özellikle yurtseverlik ve etik-estetik ilkeleri üzerinden bilinç düzeyinin doğru temelde geliştiği ancak zayıf kaldığı anlaşılabilmiştir. Yine özgürlük sorununu yanlış ve yanılgılı değerlendirme ile söz kurmaktan çekinme hali açıkça ortaya çıkmıştır.   *Yurtseverlik ilkesi tartışmalarında, kadınlar yurdu kaybetmenin köklerinden, benlik ve kimliğinden kopmak anlamına geldiği ve yurda sahip çıkmanın öz benliğe sahip çıkmak olduğunu ifade etmişlerdir.   *Özgür irade ve özgür düşünce ilkesi başlığında, erkek egemen bakış açısının en fazla saldırdığı şeyin hiçbir yaş sınırı koymaksızın kadının özgür düşüncesi ve özgür iradesi olduğunun kadınların sıklıkla dile getirdiği temel husus olduğu görülmüştür.   *Mücadele ve örgütlenme ilkeleri tartışmalarında kadınların komüne ilgiyle yaklaştıkları ve Kadının özgür, eşit ortak bir yaşamı inşasının ancak komünler ve meclislerin oluşturmakla mümkün olabileceği değerlendirmeleri ön plana çıktı çıkmıştır.   *Yine örgütlü olmayan mücadelenin ya da mücadele etmeyen örgütlülüğün başarı getirmeyeceği de kadınlar tarafından sıkça önerilmiştir.   *Etik-estetik ilkesinde ise ağırlıklı olarak kapitalist modernitenin estetik bakış açısı üzerinden tanımlamaya gidildiği ancak tartışmaların derinleştirilmesi ile estetik bakış açımızdaki yanlış algının da sistemin bir saldırısı olduğu, doğallığımıza ve özümüze dönmenin en anlamlı cevap olacağı değerlendirmeleri açığa çıkmıştır.   Gülşen Demir, atölyelerle Kürt kadınların özgürlük mücadelesi, geliştirdiği paradigma ve ideolojiyle kölelik düzeninde bir gedik açtığını dile getirerek, artık kadınların kendi yaşamlarının öznesi olma konusunda geri dönülmez bir eşiğe geldiğini söyledi. Gülşen Demir, “Kadınların ‘keşke daha önce karşılaşsaydık’, ‘bundan güç aldık’, ‘her yerde bu çalışma sürsün’ sözleri bunun en açık ifadesidir. Bu nedenle DBP Kadın Meclisi olarak erkek egemenlikli sisteme karşı mücadelemizi daha da büyütmeyi ve Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni her kadına ulaştırmayı bir görev olarak görüyoruz. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik toplum paradigmasının kadın öncülüğünde hayat bulacağına dair inancımızla; örgütlü kadınlarla özgür toplumu inşa etme kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Mücadelemiz Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ışığında büyümeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.