Çiçek Otlu: Yap işlet devret modeli halkı iki kere sömürüyor 2025-11-19 22:39:30   ANKARA - Ulaşımda yap işlet devret modelinin sorunlarına dikkat çeken DEM Partili Çiçek Otlu, bu model ile halkın iki kere sömürüldüğünü, rant ve kirli ihaleleri teşvik ettiğini belirtti.   Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görülen 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri devam ediyor. Bakanlıklara ayrılan bütçe telifinin tartışıldığı komisyonda bugün, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve bakanlığa bağlı kuruluşların bütçe teklifleri görüşülüyor. Ulaştırma ve alt yapı konusunda yapılan projelerin yap işlet devret modeline göre yapıldığı ve bu modelin birçok tarşmaya yol açtığı belirtilen tartışmalarda, bütçe faaliyetinin "formaliteye" dönüştüğü eleştirisi yapıldı.   Komisyonda söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, 23 yıllık AKP iktidarları dönemi boyunca kamu hizmeti anlayışının "kamu özel işbirliği" olarak da bilinen yap işlet devret modeli olduğunu belirterek, "Bu model özellikle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı söz konusu olunca her bütçe görüşmeleri döneminde gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Hatta bırakalım bütçe görüşmelerini her iki bütçe arasında Yıllık sürede de bu model sık sık haberlere konu olur. İktidar bunu icraat propagandası olarak sunarken muhalefet ise eleştiri konusu yapmaktadır. Geçtiğimiz yılki bütçe görüşmelerinde de Sayın Bakan bir inşaat mühendisi olarak yap işlet devret modelini övmekten geri durmamıştı. Dolayısıyla iktidar genel olarak bu modeli kamu hizmetinin, 'görülüş usulü' olarak halka adeta pazarlamaktadır. Geçmiş yıllarda farklı muhalefet partileri de biz de her zeminde bunun böyle olmadığını ifade ettik. Bugün de durduğumuz yer aynı" diye konuştu.     'BU MODEL HALKIN İKİ KERE SÖMÜRÜLMESİDİR'   Söz konusu modelin özünde sermaye ve iktidar ilişkisinin olduğuna dikkat çeken Çiçek Otlu devamla şunları söyledi: "Bu ilişkinin birbirini etkilemesi, dönüştürmesi, sömürü yoluyla kamusal kaynak Yok edilmesi ve toplumsal iktisadın çürültülmesi vardır. Sorunun özü bir tarafta, tekelci sermaye gruplarının palazlandırılması, kirli ihaleler ve rüşvet çarkının oluşması, iktidarın yozlaşması, diğer tarafta halkın vergilerinin temel finansman yapıldığı bu tür projelerden hizmet üretiminde olduğu kadar hizmetin kullanımında da yani hizmetin halka satılmasında da halkın iki kere sömürülmesidir. Yani proje ile üretilen kâr bir avuç tekerci sermaye sahibinin elinde özelleştirilirken projenin oluşturduğu tüm riskler ve zarar ise kamusallaştırılmaktadır.    ADINI DEĞİŞTİRİNCE ÖZÜNÜ DEĞİŞTİRMİŞ OLMUYORSUNUZ   Bu maddede, bu modelde sömürü nerede cisimleşmektedir? Birincisi bu projelerin istihdamında kullanılan yüzbinlerce işçinin düşük ücretli taşeron sisteminin yayılmasında ve yer yer güvencesiz çalıştırılmasında elde edilen ucuz emek gücündedir. İkincisi Ödeme garantisi adı altında halkın cebinden elde edilen vergilerle sermayeye sunulan milyarlarca liradadır. Eğer böyle değilse bakanlık onlarca yıl boyunca ödeme garantisi verilen onlarca havaalanı, karayolu işletmesi gibi projelerin nasıl zarar ettiğini, bu zararın ise halkın cebinden nasıl çıkarılarak bu şirketlere aktarıldığını açıklamalıdır. Eğer böyle değilse Anadolu'nun herhangi bir ücra köşesinde yaşayan bir emekçinin, ömrü boyunca geçmediği otoyolun, hiç kullanmadığı havaalanının vergisinin neden ve hangi yollarla ödemek zorunda kaldığını açıklamalıdır. Kamu özel işbirliği denilen bu model düpedüz bir özelleştirme politikasıdır. Eşyanın adını değiştirince özünü ve işlevini değiştirmiş olmuyorsunuz.   HER ALANDA YAP İŞLET DEVRET   Bu model halktan alınan vergilerle üretilen hizmetin halka sürekli artan ve yüksek fiyatlarla satılmasıdır. Oysa kamu yararını ve çıkarını Savunduğunu iddia eden bir devletin birincil görevi ucuz ve nitelikli hizmeti kamuya sunmasıdır. AKP iktidarları döneminde bu anlayışın zerresi kalmamıştır. Doğanın talanı da bu modelin yaygın kullanımıyla hız kazanmıştır. Yalnızca halkın ödediği vergilerin tekellere akıtılması yoluyla değil yeraltı ve yerüstü kaynakların yine bu şirketlere aynı model yoluyla peşkeş çekilmesiyle de büyük vurgunlar vurulmaktadır. Projeyi alan Bu şirketler sözleşmelerde belirttikleri taahhütlerin hemen hemen hiçbirini yerine getirmediği gibi iktidarda denetimsizlik yoluyla bu talana suç ortağı olmaktadır. Anlaşılacağı üzere bu modelin gerçek ifadesi talan ve sömürüde, iktidar ve sermaye işbirliğidir. Bu ülkede 1994 yılında çıkarılan 3996 sayılı bazı yatırım ve hizmetlerin yap işlet devlet devret modeli ile yaptırılması hakkında kanun ile esasen ulaşım alanında başlatılan bu sömürü yöntemi, AKP iktidarlarıyla birlikte hız kazanmış, sağlıktan eğitime kadar her alanda uygulamaya konulmuştur."   'BÜTÇELER SORUMLULUKLAR GEREKTİREN FAALİYETLERDİR'   Sonrasında söz alan DEM Parti Colemêrg Milletvekili Vezir Coşkun Parlak ise bütçelerin teknik değil politik metinler olduğunu belirterek, "Bir parlamentonun en önemli faaliyeti bütçe yapmaktır. Halka ait olan maddi varlığın nereye harcanacağı, çok büyük sorumluluk gerektiren bir faaliyettir. Fakat bu önemli faaliyet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte maalesef bir formaliteye dönüştürülmüş durumdadır. Bütçeler aynı zamanda bir tercih meselesidir. hangi alanlarda, hangi kalemlere ne kadar bütçe ayrılacağı bir tercih işidir ve siyasi iktidarın tasarrufundadır. Nereye yatırım yapılacağına kadar, nereye yapılmayacağı da önemlidir ve arkasında politik motivasyonlar vardır" ifadelerini kullandı.   'ULAŞIMDA EN AZ YATIRIM ALAN ŞEHİR'   Ulaşım ve Altyapı Bakanlığına bağlı olan Karayolları Genel Müdürlüğü'ne ilişkin konuşan Parlak devamla şunları söyledi: "Karayolları Genel Müdürlüğü genelde soru önergelerimize cevap vermiyor. Yatırımların coğrafi dağılımını ne yazık ki açıklamıyor. Ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, vekil olduğum Hakkari, en az ulaşım ve altyapı yatırımı alan şehirlerin başında geliyor. Hakkari'yi dış dünyaya bağlayan tek karayolu olan Hakkari-Van yolu Türkiye'nin en bakımsız şehirler arası yollarından biridir. Yoğun engebe ve viraj bulunan yola karayolları genel müdürlüğü tarafından dökülen asfaltın kalitesi oldukça düşüktür. Sürekli oluşan çukurlar ve yol kenarındaki göçükler sürücüleri bunlardan kaçmak için karşı şeride geçmeye zorlamakta. Bu da kaza riskini ciddi şekilde arttırmaktadır.    HAKKARİ-VAN KARAYOLU TEHLİKE OLUŞTURMAKTADIR   Daha geçen hafta, Depin mevkiinde yola düşen kayalardan kaçmak isteyen bir araç Zap Vadisi'ne uçmuş, araçta bulunanlardan iki kişi hayatını kaybetmiştir. Hakkari-Van yolu sadece iki il birkaç ilçeyi birbirine bağlayan bir yol değildir. Hakkari sınırlarında bulunan üç sınır kapısı Hakkari-Van karayolu yolunu da uluslararası bir yola dönüştürmektedir. Bu yol Irak ve İran'ı Türkiye'ye bağlayan ve yüksek bir ticari potansiyele sahip bir yoldur. Ancak bu uluslararası ticaret yolunun niteliği önemiyle ters orantılı durumdadır. Yol güzergahındaki Kırıkdağ bölgesinde bulunan köyler, hem sürücüler hem de köy halkı için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Araçların yavaşlaması için yola kasisler yapılmış olsa da bu kasisler özellikle yolu ilk kez kullanan sürücüler tarafından fark edilmeyebiliyor. Yoğunluğun fazla olduğu bölgelerde trafik ışıkları veya daha belirgin uyarı sistemleri ile gerekli tedbirler alınmalıdır.    HAKKARİ İLİ YOLLARI YATIRIMA DAHİL EDİLMELİDİR   Hakkari'den Van'a giden yolda durum böyleyken ilçelere giden yollarda da ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Hakkari-Çukurca arasındaki yolda her kış çığ düşmekte ve bu durum ölümlü ve yaralanmalı kazalara sebebiyet vermektedir. Çığ düşen bölge hem sürücüler hem de yetkililer tarafından bilinmektedir. Ancak bu bilgiye karşın sürüş ve can güvenliğini sağlayacak tedbirler alınmamaktadır. Sekova'ya, Şemdinli'ye, Derecik'e giden yollar da gerekli standartlardan uzaktır ve vatandaşlar için tehlike arz etmektedir. Özelde Karayolları Genel Müdürlüğüne ve genel olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na çağrımızdır. Hakkari ili ve çevresindeki yollar 2026 yatırım planlarına dahil edilmelidir.   İHMAL EDİLEN BÖLGELERE ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR   Bu yollar modern standartlara göre yeniden inşa edilmelidir. Bakanlığın ve bağlı kuruluşların bütçeleri bölgesel adalet gözetilerek dağıtılmalıdır. Bugüne kadar bütçe kullanımında ihmal edilen bölgelere gerekli özen gösterilmelidir. Birçok ekonomik göstergede olduğu gibi altyapı yatırımlarında da sıralamanın en altlarında olan Hakkari'nin durumunun geliştirilmesi için gerekli tedbirler hayata geçirilmelidir. Bütçe kullanımı esnasında yapılan ihaleler şeffaf olarak yürütülmelidir."