HABER MERKEZİ - İsrailli gazeteci Jonathan Spyer, Metîna, Avaşîn ve Zap’ta kimyasal silah kullanıldığının açıklığa kavuşturulması çağrısında bulunuyor. Resmi makamların bu konuyu hasıraltı ettiğini kaydediyor.
The Jerusalem Post gazetesinden Jonathan Spyer, Irak'ın Federe Kürdistan Bölgesi'ne bağlı Metîna, Avaşîn ve Zap’ta Türkiye askerinin kimyasal silah kullandığı konusunu kaleme aldı. Saddam Hüseyin ve Beşar Esad döneminde de kimyasal silah kullanıldığını ve hesap verilmediğini belirten Spyer, ilgili makamları göreve çağırıyor.
OPCW DUYARSIZ
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki askeri faaliyetleri tartışılmaya devam ediyor. 24 Nisan 2021’de başlattığı "Pençe-Yıldırım ve Pençe-Şimşek" operasyonlarının uluslararası normlara uygun olup olmadığı dış basında yer yer değerlendiriliyor. Metîna, Zap, Avaşîn-Basyan taraflarında yürütülen operasyonda kimyasal silah kullanıldığına dair çok somut deliller sunulmasına rağmen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) “duyarsız” kaldığı düşünülüyor. En son Kürt göstericiler OPCW’nin Lahey’deki binasının önünde bir protesto gerçekleştirmişti. Bilindiği üzere OPCW, 1997’de kuruldu. Amaç kimyasal silahların üretimini, stokunu ve kullanımını engellemekti. Bu bağlamda OPCW üyesi ülkeler arasında Kimyasal Silahlar Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşmeye imza atan ülkelerden biri de Türkiye idi. Bugün örgütün toplam 188 üyesi olduğu yazılıyor. Peki, örgüt ve ilgili anlaşma kimyasal silahların kullanımını engellemekte caydırıcı oldu mu? Bu konuda çok sayıda şüphe var.
38 HPG’Lİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Metîna, Zap ve Avaşîn-Basyan hattında yaşanan çatışmalarda tabun, kloropikrin, hardal gibi gazların kullanıldığı biliniyor. Bu konu son dönemde dış basında da yoğun şekilde tartışılıyor. The Jerusalem Post gazetesinden Jonathan Spyer, “Türkiye Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullandı mı?” başlıklı makalesinde bu konuyu gündemine alıyor. ANF News’ten de istifade eden Spyer, şöyle yazıyor: “İlk 6 ayda 323 kimyasal saldırı oldu. İlk saldırı Şubat 2021’de, henüz büyük operasyon başlamadan Garê bölgesinde yaşandı. 6 savaşçı öldürüldü. Sonraki süreçte Metîna, Avaşîn ve Zap bölgesinde 36 savaşçı daha öldürüldü.”
3 HGP’Lİ MAĞARADAN ÇIKARILDI
Kimyasal silah kullanıldığının kanıtları üzerinde bazı tespitlerde bulunan gazeteci Jonathan Spyer, Duhok’a bağlı Avaşîn’de 3 Mayıs 2021 tarihinde kimyasal gaz kullanıldığını gösteren bir videoyu gündeme taşıyor. Bu videonun Türk milliyetçilerinin Whatsapp grubunda da izlendiğini belirten Spyer, mevcut videoda 3 HPG’linin vücutlarında herhangi yaralanma izi olmadığını, mağaradan Türkiye askeri tarafından sürüklenerek çıkarıldığını kaydediyor. Yine Werxelê de 8 Haziran’da HPG’liler tarafından kontrol edilen tünellerde kimyasal gaz kullanıldığının görüntüsüne değiniyor.
TABUN, KLOROPİKRİN VE HARDAL GAZI
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan’ın söylemlerine yer veren gazeteci Jonathan Spyer, özellikle Karayılan’ın son dönemde meydana gelen çarpışmalarda Türk ordusu tarafından “tabun, kloropikrin ve hardal gazının” kullanıldığı tespitinin altını çiziyor. Bütün bu iddiaların mutlaka açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade eden Spyer, gerekirse uluslararası çapta birkaç devletin dahil olduğu bir kurul tarafından inceleme yapılabileceğini dile getiriyor. Bu tür durumlarda gerekli araştırma yapılmamasını siyasi çıkarlara ve güç simsarlığına bağlayan gazeteci Spyer, şu örneği veriyor: “1988 yılında Halepçe’de 5 bin Kürdü katleden Saddam Hüseyin bunun hesabını vermedi. Kuveyt’e saldırdıktan sonra ancak kimyasal silah kullanıldığı meselesi gündeme geldi.”
TÜRKİYE’NİN ROLÜ
Kimyasal silah kullanımında Jonathan Spyer’ın mercek altına aldığı figürlerden biri de Beşar Esad. Esad’ın ABD’nin 2013 tarihli ültimatomuna aldırış etmediğini, sarin gazı kullanımına devam ettiğini ve bunun için yeterli bir bedel ödemediğini belirten Spyer, şunları aktarıyor: “OPCW, Esad’ın Suriye İç Savaşı’nda çok kere sarin gazı kullandığını ortaya çıkardı… Geçmişte yaşanan bu örnekler şunu gösteriyor ki Metîna, Avaşîn ve Zap’ta son aylarda yaşananlar da resmi makamlarca muğlak bırakılıyor. NATO üyesi, ABD’nin müttefiki ve göçmenleri Avrupa sınırına sevk eden bir güç olarak Türkiye’nin oynadığı rol bunda etkilidir.”
MA / İsmet Konak