Tutsaklara para gönderme kampanyasına çağrı 2024-11-25 09:06:00 İSTANBUL - Tutsaklara para gönderenlere hapis cezası verilmesine karşı kampanya başlattıklarını belirten MATUHAY-DER Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, tüm kesimleri kampanyaya davet etti. Birinci dereceden yakınları, arkadaşları, akrabaları ya da insani saiklerle cezaevinde bulunan tutsaklara para gönderenlere "örgüte finansman sağlamak" iddiasından ceza verilmesine karşı, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) farklı kampanyalar başlattı. Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) geniş bir katılımla 9 Aralık'ta Marmara Bölgesi'nde bulunan cezaevlerine para yatıracaklarını açıkladı.     Kampanyayı değerlendiren MATUHAY-DER Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, bu durumun suç olmadığını belirterek kampanya başlattıkları ifade ederek, kampanya için çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Tüm toplumu bu kampanyaya dahil etmeyi hedeflediklerini söyleyen Dilek Sönmez Demir, "Kamuoyu açısından bir farkındalık ve sahiplenme olursa para yatırmayı 'suç' olarak göstereceklerini sanmıyoruz. Tutsaklara yatırılan para aslında tutsakların eline verilmiyor, devlete veriliyor. Bu parayı tutsaklar, ihtiyaçları dahilinde alıyor. Dolayısıyla suç dedikleri paranın devletin kasasında olduğu belli. Bu para tutsakların can suyudur. Bu parayı suç olarak göstermek demokrasi olan hiçbir ülkede yok. Ama karşımızda başka bir rejim var, düşmanca yaklaşan bir adalet sistemi var. Bu sistemi boşa düşürmek için de toplumun bu konuda duyarlı olması gerekiyor" ifadelerini kullandı.    SORUNUN KAYNAĞI TECRİT   Cezaevindeki hak ihlallerinin arttığı bir dönemden geçtiklerini ifade eden Dilek Sönmez Demir, "Toplum olarak ses çıkarırsak en azın cezaevlerinde yaşanan ihlalleri bir nebze de olsa ortadan kaldırmış oluruz. Hep cezaevlerindeki sorunlardan bahsediyoruz. Evet, ama asıl kaynağın tecrit olduğunu ve tecridin de nereden geldiğini biliyoruz. Bu tecridi ortadan kaldırmak zorundayız. Tecridin net hedefi 26 yıldır İmralı Ada Hapishanesi'nde ve 4 yıldır mutlak tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'dır. Bu, ister kabul edelim ister etmeyelim, toplumun gerçeği budur, Kürt halkının gerçeği budur. Bu tecrit kaldırıldığı an diğer cezaevlerindeki yaşanan hak ihlalleri de ortadan kalkacağını herkesin bilmesi gerekiyor" diye konuştu.    'YETER Kİ BERABER YÜRÜYELİM'   Birlikte harekete geçmenin sorunları çözeceğine işaret eden Dilek Sönmez Demir, "Cezaevlerindeki tecrit toplumun duyarlılığı ile kalkar. Eğer duyarlılık artarsa tecrit ortadan kalkar. Hem bizim üzerimizde hem cezaevlerinde tecridin kalktığını görebiliriz. Yeter parça parça değil, bir arada olalım. Tecridi karşı birlikte hareket edip mücadele edersek o zaman toplum olarak nefes alırız. Yeter ki beraber yürüyelim. Başaramayacağız hiçbir şey yoktur" diye belirtti.    'DÜŞÜNSEL OLARAK TESLİM ALMAK HEDEFLENİYOR'   İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Meral Şahin ise cezaevlerine para yatırmanın suç olduğuna dair mevzuata herhangi bir maddenin bulunmadığını hatırlattı. Meral Şahin, bu uygulamayla iktidarın gücü elinde tutmak için toplumsal muhalefetin yükseldiği dönemlerde cezaevlerine mesaj verdiğini söyledi. Baskının, insan hakları ihlallerinin çok yoğun olduğu bir süreçten geçildiğini ifade eden Meral Şahin, "Kendi gibi düşünmeyen ki her canlıyı yok saymanın, ötekileştirmenin meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, hapishaneler üzerinde geliştirilen hak ihlalleri demokratik alanlarda da çıkan sesi bastırmaya yöneliktir. Yani dört duvar içerisinde bedeni tecrit olan birinin 'terör' kapsamında değerlendirilip tekrar bir tecrit uygulanması mahpus haklarının da ihlalidir. Orada esas hedef topluma kazandırmaktan çok uzak olduğu gibi dize getirmekle birlikte esasında düşünsel olarak teslim almak hedefleniyor" şeklinde konuştu.    Tutsakların ailelerinden uzak cezaevlerinde tutulduğunu ve çoğunun yoksul olduğunu belirten Meral Şahin, "Mahpus içeride temel ihtiyaçları dışında elektrik ve su parasının yanında günlük yemek içmek için olarak belirlenen bir miktarda para ödemek zorunda.  Olmayan parayı nasıl ödeyecek bu insanlar, bunun için bir dayanışma gerekiyor. Bu dayanışma da insani dayanışmanın ötesinde bir şey değildi. Sorun zaten dayanışmayı yapan kişilerde değil, dayanışmanın cezalandırılmasını talep eden anlayıştadır" diye kaydetti.    ‘SUÇSA DEVLET KURUMLARI DIŞINDA TUTULMAMALI'   Tutsaklara yatırılan paranın PPT ya da banka yoluyla yatırıldığını ve paranın tutsakların eline değil, cezaevi idaresine ulaştığını hatırlatan Meral Şahin, şöyle devam etti: "Para mahpus adına idare kasasında ihtiyaç durumunda kullanılmak üzere bekletilir. Gönderen suçlu, ancak parayı alan, değerlendiren hapishane idareleri masum öyle mi? Suç üretiliyor ki bu suçsa, bu suça ortak olan devletin resmi kurumları da bu suç kapsamının dışında tutulmamalı. İnsani dayanışmanın cezalandırılmasını ne aklımız alıyor ne de insanlığın vicdanına sığıyor."   KAMPANYAYA DAİR    İHD üyesi Hatice Onaran'a bu suçlamadan verilen cezanın onması üzerine kampanya başlatma kararı aldıklarını vurgulayan Meral Şahin, şunları söyledi: "Her ay bir arkadaşımız bu tepkiye ses olarak Hatice'ye hapishanede ihtiyacı olan parayı yatıracak. Hatice Onaran 60 yaşlarında. Engelli olmanın yanı sıra kendisi de kolon kanseri bir arkadaşımız ve hapishane de sağlığa erişim noktasında ki ihlallerin nasıl yoğunlaştığını bize gelen başvurulardan okuyor, biliyor ve takip ediyoruz. Bu nedenle de arkadaşımız adına kaygılı, endişeliyiz. Arkadaşımız hasta ve ağır hasta mahpusların kurum içerisinde sesi olmak isterken kendisini de hasta mahpus listemize eklememiz bizim açımızdan çok acı ve ağı. Belirttiğim gibi cezalandırılan Hatice nezdinde insani dayanışmadır, dayanışmayı kırmak, sindirmek mahpusu yalnızlaştırmakla hesaplanan bildiğimizin de üzerinde bir hesaplaşma ve siyasi bir karardır. Bizler de bu uygulamadan vazgeçilene dek, basit olmayan bu hata düzeltilene dek arkadaşımıza para göndermeye, ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olacağız."   Adalet Bakanlığını, yargı kurumları başta olmak üzere söz konusu hukuksuzlukları gidermek için harekete geçmeye çağıran Meral Şahin, "Adalet arayan, hukukun üstünlüğüne inanan ve insanların, insanlık  onuruna yakışır biçimde yaşamalarına inanan herkesin bu karara karşı çıkması gerekir. En başta da siyasi kurum ve kuruluşların bu hukuksuzluğa karşı seslerini yükseltmeye ve harekete geçmeye davet ediyoruz" diye ekledi.    MA / Ömer İbrahimoğlu