Wan’da 25 Kasım yürüyüşü: Direnen kadınlar kazanacak 2024-11-25 13:32:51 WAN - Wan’daki 25 Kasım yürüyüşünün ardından konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, kadınlara, halklara ve topluma düşmanlık eden zihniyete karşı mücadele ettiklerini belirterek, “İktidar temelli oluşan bu zihniyete karşı direnenler kazanacak. Kadınlar kazanacak” dedi.  Wan’da, Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) öncülüğünde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla yürüyüş gerçekleştirildi.  Yürüyüşe, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, DEM Parti Wan Milletvekili Pervin Buldan, Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kentteki ilçe belediye eşbaşkanları ve meclis üyelerinin yanı sıra yüzlerce kadın katıldı.    Aydın Perihan AVM önünde bir araya gelen kadınlar, Kent Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Pexşan Ezîzî, Gülistan Doku, Gülistan Tara, Rojin Kabaiş, Narin Güran, Deniz Poyraz, Nagihan Akarsel, Jîna Emînî’nin fotoğrafları ile “Jin, jiyane, jiyanê nekujin”, “Tûndiya jinê, qirkirina civakê ye”, “Azadî xweşikbûn û hezkirine”, “Bi jin, jiyan, azadî, ber bi azadiyê ve”, “Kadın devrim çağının militanlarıyız” lolipoplarını taşıyan kadınlar, sık sık “Jin, jiyan, azadî” ve “Bijî berxwedana jinan” sloganları attı.    'JİN, JİYAN, AZADÎ FELSEFESİYLE YÜRÜYECEĞİZ’   “Erkek devlet şiddetine karşı; jin, jiyan, azadî” pankartı eşliğinde yürüyen kadınlar, Kent Meydanı’nda açıklama yaptı. Burada konuşan TJA aktivisti Aynur Sarıca, “Mirabal Kardeşlerin mirasını kendimize örnek aldık. Tarihte her şey değişiyor ama sistemler değişmiyor. Baskıcı ve otoriter rejimler kadınların haklarını ayaklar altına alıyor ve onları yok sayıyor. Bizler her alanda ve her yerde ‘jin, jiyan, azadî’ felsefesiyle yürüyeceğiz. Kadınlar özgür olursa ahlaki ve politik yaşam inşa edilir. Bunlar, işte bu felsefenin hayata geçmesini istemiyor ve saldırıyorlar. Bugün çok ağır bir tecrit yürütülüyor. Yıllardır Sayın Öcalan ile görüşmeler yapılmıyor. Tüm cezaevlerinde özellikle kadın tutsaklar üzerinden bir tecrit yürütülüyor. Kadınlar olarak bunu asla kabul etmeyecek ve mücadelemize devam edeceğiz” diye belirtti.     'KADINLAR İSYANLARINI BÜYÜTÜYOR'   Daha sonra konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, dünyanın dört bir yanında kadınların isyan ettiğini dile getirdi. Halide Türkoğlu, “Bu hükümetin kadın düşmanı politikalarına karşı isyan ediyor. Bu toplumda yükselen cinsiyetçiliğe karşı isyan ediyor. Bu ülkede kendisini oluşturmaya çalışan sermayenin sömürü düzenine karşı isyan ediyor. Dünyada şuanda herkes bir anda bu ülkelerin bu şekilde yönetilme krizine karşı erkek egemenliğine karşı kadınlar sokaklarda meydanlarda şiddetin her halini teşhir ediyor, isyanlarını büyütüyor mücadeleleriyle yan yana geliyor. Dayanışmayla kadınlar mücadelelerini yükseltiyor. Dünya erkek egemen bir düzen üzerinden yönetiliyor. Biliyoruz ki kadının ezilmesi, sömürülmesi, şiddete maruz kalması toplumların çökertilmesidir” ifadelerini kullandı.    'KADIN ŞAHSINDA TOPLUM ÇÖKERTİLİYOR'   Kadınlar şahsında toplumların çökertildiğini söyleyen Halide Türkoğlu, şöyle devam etti: “Sadece bu ülkede yaşanan kadın cinayetlerine baktığımızda tam bir kırım politikası var. Dünyanın her yerinde ne yazık ki kadınlara yönelik bir savaş politikası var. Bu savaşın hedefinde olan kadınlar hem emekleriyle hem bedenleriyle hem de kültür ve kimlikleriyle şiddetin hedefindeler. Bu düzeni kabul etmediğimizi en kararlı şekilde en yüksek sesle ifade ediyoruz. Bize dayatılan bu düzeni kabul etmiyoruz. Erkek egemen bu düzeni kabul etmediğimiz gibi cinsiyetçi kadın düşmanı iktidarların politikalarını da teşhir ediyoruz. Özgür ve eşit bir yaşamda ısrar ediyoruz. Kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekiyor. Kadınlara yönelik eşitsizlik politikalarının ortadan kalkması gerekiyor.    GELECEKSİZLİĞİ VAAT EDİYORLAR    Eşit yaşam bu ülkede eşit yurttaşlığı beraberinde getirir. Ancak bu ülkeyi yönetenler bunu böyle ifade etmiyorlar. Sadece 22 yıllık AKP iktidarının kadın politikaları, ne yazık ki inkar etmek üzerine kurulmuştur. Kadınları aile içine hapsedip var olmalarını bile kabul etmemiştir. Kadın kelimesini bile kullanmaktan uzak durmuştur, bakanlığından kadın kelimesini çıkarmıştır. Çünkü onlar kadınların özgür ve eşit olmasını istemiyorlar. Çünkü onlar kadınlara kölelik dayatmak istiyorlar. Kadınlar köle olursa toplumda köle olur onlara göre. Çünkü kadınlar rıza gösterirse toplum da rıza gösterir. İşte itirazımız bunadır. İşte mücadelemiz bunadır. Bu ülkede kadınlar şahsında eşit ve özgür yaşamın olanaklarını çoğaltmak istiyoruz. İrade sahibiyiz, nasıl seçme hakkımız varsa,  seçilme hakkımız da var. Bugün kayyım atamalarıyla ‘siz kendinizi yönetemezsiniz’ diyorsunuz. İşte egemen ulus aklının halklara ve kadınlara vadettiği budur. İşte gelecek vaadi savaş politikasıdır.   'SAVAŞ POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİN'   Sadece geçen yıl BM raporuna göre, her 10 dakikada bir kadın katledildi. Bu politikalar bir kadın kırımı haline geliyor. Çünkü savaş politikalarından ısrar edenler çocuk ve kadın katliamlarına ses çıkarmayanlardır. Ülkenin temel gündeminde kadın katliamları varsa, çocuk katliamları varsa bilin ki toplum katledilmiştir. Bu katliamlar üzerinden savaş üzerinden milliyetçilik ve millitarizm üzerinden mevcut iktidar herkesi kutuplaştırmak istiyor. Kutuplaştıran siyasetin hedefinde yine kadınlar vardır. Bu nedenle derinleşen yoksulluktan emek sömürüsüne, eğitim hakkımızdan sosyal haklarımıza kadar anayasal haklarımızdan 6284’e kadar bugün her hakkımız hedef halinde ise bu iktidarın savaş politikalarından bağımsız değildir. Bizler her yerde sesimizi yükselteceğiz. Özgür ve eşit yaşamın teminatı barış mücadelesidir. Savaşın olduğu yerde özgürlük ve eşitlik olmaz. Savaşın olduğu yerde şiddetten kurtuluş olmaz. O yönüyle daha çok barış diyeceğiz. Onurlu bir barışın sağlanması için elbette tecrit politikalarından kayyım politikalarından vazgeçilmesi gerekiyor.   YASAKLARA TEPKİ    Kadınlar yaşamak istiyor ama hükümetin ya da erkek egemen zihniyetin dayattığı şekilde bir yaşamı değil. Özgür yaşamak, eşit yaşamak istiyor. Biliyoruz ki özgür olduğumuz zaman eşit oluruz. İşte ‘jin, jiyan, azadî’ bunu ifade ediyor. Radikaldir, anlamı çok yüklüdür. Anlamı çok ağırdır. Direnenin geleneğinden gelir, deneyiminden beslenir. Ama karşısında duranların da korku kaynağıdır. Erkek egemen düzenleri yıkılacak diye korkuyorlar, erkek egemen düzenleri yıkılacak diye her şeyi kamu düzenine bağlıyorlar. İstanbul’da yasak getirmişler. Şurada yasak, burada yasak. Düzenleri sarsılıyor diye durmadan ‘kamu düzeni’ diyorlar. ‘Kamu düzeni’ dediğiniz şey kadınlar katledilirken nerede? Çocuklar istismara uğrarken nerede? Gençler her türlü zulmün altında yoksullukla, özel savaşın hedefi haline geldiği zaman nerede? Bu ülkeye kayyım atamalarıyla kamu düzeni mi geldi? Bu ülkede kamu düzenini bozan en birincil meselelerden biri şiddet kültürünün beslenmesidir. Ne yazık ki erkek-devlet şiddeti dediğimiz mesele de tam da işte hükümetin politikalarıdır. O yüzden biz buna erkek-devlet şiddeti diyoruz.     ‘KADINLAR KAZANACAK’   Yargısından kolluk gücüne, eğitim kurumundan Diyaneti’ne, Aile Bakanlığı’ndan İçişleri Bakanlığı’na kadar her birinin suçu var. Bir suç ortaklığı var. İşte biz bunu teşhir ediyoruz. Bu teşhiri büyütürken mücadelenin de kadın özgürlük mücadelesi olduğunu biliyoruz. Çok diri bir mücadele tarihimiz var. Bu mücadele tarihi ile beslendiğimiz sürece geleceğin de aynı şekilde özgür ve eşit bir yaşamda nasıl inşa edileceğini çok iyi biliyoruz. Neye karşı mücadele ettiğimizi çok iyi biliyoruz. Mücadele ettiğimiz her bir zihniyetin kendisi hem kadınlara hem halklara ve topluma düşmanlık eden zihniyettir. İktidar temelli oluşan bu zihniyete karşı direnenler kazanacak. Kadınlar kazanacak.”