'Ölüye saygı ve adalet' paneli: Bağımsız bir komisyonunun kurulması kritik 2025-11-08 18:14:44   MÊRDÎN - "Barış inşasında ölüye saygı ve adalet" konulu panelde, cenazelere ve mezarlıklara dönük saldırılara işaret edilerek, bağımsız bir hakikat ve yüzleşme komisyonunun kurulmasının kritik bir konu olduğu vurgulandı.    Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, Mêrdîn'de "Barış İnşasında Ölüye Saygı ve Adalet" konulu panel düzenledi. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına yapılan saygı duruşunun ardından İnisiyatif Sözcüsü Elif Bulut konuştu.    'SÜRECİ DESTEKLEYECEK VE MÜCADELE EDECEĞİZ'   İnisiyatifin kuruluş süreci ve amaçlarını anlatan Elif Bulut, "Hayatta olmayanların adaletini arıyoruz bu topraklarda" dedi. Elif Bulut, mezarlıkların tahrip edildiği bir süreçten geçtiklerini ve bunlara karşı mücadele etmek amacıyla ortaya çıktıklarını ifade etti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ile beraber önümüzdeki yüzyılın nasıl şekilleneceği yönünde çalışmalar olduğunu kaydeden Elif Bulut, "Barış yüzyılı olabilmesi için bu süreci destekleyecek ve mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.    'VARLIĞIN TANINMASI ÖNEMLİ'   Ardından Av. Jiyan Abdüssamedoğlu moderatörlüğünde "Mezopotamya'da Ölüye Saygı Geleneği ve Adalet Talebi" konulu oturum düzenlendi.    Maral Civanyan, Ermeni defin törenleri ve azınlıkların cenazelerine dönük hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Maral Civanyan, ölüye saygının tüm inançlarda farklı şekillerde ortaya çıktığını belirterek, ölümle beraber insan için vatanın durumunu "vatan artık bir toprak parçası değil, taşa kodlanmış kültürel bir haktır" sözleriyle anlattı. Ölüye dönük devlet uygulamalarına değinen Maral Civanyan, "Varlığı tanınmayanın özü de tanınmaz" anlayışı ile hareket edildiği için öncelikli olarak devlet nezdinde insanın varlığın tanınmasının önemli olduğunu söyledi.    'ÖLME HAKKIMIZI DA ELİMİZDEN ALMAK İSTEDİLER'   Akademisyen Abdurrahman Aydın, "ilahi hukuk ile dünyevi hukuka" ilişkin sunum yaparak, kendi hayatından örnekler verdi. Devletin cenazelere dönük sistematik politikalarının boyutunu anlatan Aydın, "Peygamberin dahi öldükten sonra hukuku konusunda bir şey diyemediği bir yerde, ölülere dönük bu muamelelerin nereden geldiğini bilemiyoruz" dedi. Devletin özellikle gerillalar ya da sistem karşıtı kişilere dönük kullandığı "etkisiz hale getirildi" ifadelerine dikkati çeken Aydın, "Öldüğünü söylemiyorlar. Çünkü bu kavram makineler için kullanılır. Yani insan olarak görmüyor. Öyle ki aslında ölme hakkımızı dahi elimizden aldılar" dedi.    'KEMİKLERİ TEK TEK TOPLADIK'    Din alimi Qasim Yiğit, Botan bölgesinde PKK'lilere ait 5 mezarlığın tahrip edildiğini söyledi. Her taşın, her ağacın altında bir cansız bedeninin olduğunu söyleyen Yiğit, "Öyle ki ellerimizle tek tek kemikleri topladık. Ellerimizle topladığımız kemikleri tek tek mezarlara koyduk. Ama bugün o türbelerden biri bırakılmadı. Bu nasıl bir inançtır, nasıl bir Müslümanlıktır? Anlamıyoruz" dedi. Yaşanan tüm bu süreçlere rağmen mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Yiğit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın başlattığı süreç ile birlikte daha güçlü bir mücadele yürütebileceklerini ifade etti.    'KAYBETMEK ÖLÜMLE DEĞİL, UNUTMAKLA OLUR'   Kobanê direnişi döneminde getirilen cenazelere dönük uygulamalara değinen Yiğit, günlerce cenazelerin TIR dorselerinde tutulduğunu hatırlattı. Şirnex'in Cizîr (Cizre) ilçesinde 9 gün süren ilk sokağa çıkma yasağını da hatırlatan Yiğit, "İnsanlar abluka altına alınmıştı. Direndiler her şeye rağmen. Cizîr 22 canını kaybetti ama yine de direndi. Bir tabut 6 aylık Muhammed'in tabutuydu. Ben bunları duymadım. Ben bunları kendi gözümle gördüm. Sonrasında devam eden yasaklarda Şirnex morguna getiriliyordu cenazeler. Şirnex morgu kan gölü olmuştu. Her gün 5 cenaze, 10 cenaze getiriyorlardı. Hepsi arkadaşlarımdı. Hakaret ediyorlardı cenazelerimize. 157 cenazenin haberi geldi. İlk bodrumdan haber geldi. Hepsini öldürmüşlerdi" ifadelerini kullandı.    Cizîr'de sokağa çıkma yasakları sırasında bodrumlarda katledilenlere ilişkin tanıklıklarını anlatan Yiğit, bazı cenazeleri günler sonra bulduklarını anlattı. Yaşananlar karşısında ölülere ve anılarına saygı gösterilmediğini kaydeden Yiğit, "Aslında kaybetmek ölümle değil, unutmakla oluyor. Bu nedenle bunları unutmamak gerek" dedi.    Yiğit, "Hiçbir zaman bu mücadeleye kendi menfaatin için yaklaşma. Bu mücadeleye her zaman destek vereceksin. Ne zaman ki zafere ulaştık, o zaman ayağını üç defa yere vur ve haykır; Kürdistan artık özgür" öğütüyle konuşmasını tamamladı.    Birinci oturumun son konuşmacısı Şilan Bingöl ise, "Kürdistan'da Ölüm, Yas ve Kolektif Hafıza" başlığıyla sunum yaptı.   İKİNCİ OTURUM    Program, kısa bir aranın ardından ikinci oturumla devam etti. Gazeteci Abdurrahman Gök moderatörlüğünde "Barış İnşasında Basının Dili, Ölüye Saygı ve Adalet Arayışı" konulu bir oturum yapıldı.    Gök, Kürtlerin yıllar geçse de bir şekilde yitirdiklerinin anılarına sahip çıkmakta ısrar ettiklerini belirterek, "Ne kadar hafızamızı silmek isteseler de biz o kadar hafızamızı diri tutacağız" dedi.    'HAKİKAT VE YÜZLEŞME KOMİSYONU KURULMALI'   Adem Çelik, barıştan söz edilebilmesi için çatışmaya sebep olan tüm unsurların ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti. Çelik, Kürt meselesinde de gerçek bir barışın ancak bu şekilde sağlanacağını söyledi. Çelik, geçiş dönemi adaletinin tartışılması gerektiğine işaret ederek, "Kalıcı bir pozitif barışın sağlanması için kurumsal yapıların oluşturulması gerekiyor. Bağımsız bir hakikat ve yüzleşme komisyonunun kurulması kritik konulardan birisi" dedi.    ÖZGÜR BASIN'IN ROLÜ    Gazeteci yazar Roza Metîna ise, çatışmalı süreçte hayatını kaybedenlere dönük medyanın diline işaret ederek, "Devletin aklıyla Kürtlere dönük özel bir savaş yürütüldü. Bunu Kürtlerin ölüleri üzerinden de yaptılar. Ona göre de bir dil oluşturdular" dedi.    Medyanın hiçbir şekilde devlet güçlerinin işlediği suçları gündeme getirmediğini ve doğrudan mağdurun suçlandığını kaydeden Roza Metîna, "Özgür Basın buna karşı ortaya çıktı. Önemli bir rol oynadı. Oynamaya devam ediyor" dedi.    Roza Metîna, "Bir hafızayı yok etmek için her türlü girişimde bulundular. Ahlaki olmayan çok şey yaptılar. Halepçe'de de aynı şeyi yaptılar. Ama basın karşılarında durdu" dedi.    'KARANLIKTAKİ HAKİKATLER KONUŞULMALI'   DEM Parti Milletvekili Sümeyye Boz ise, cenazelerin ve taziyelerin engellenmesinin politik bir yaklaşım olduğunu kaydetti. Sümeyye Boz, "Yas tutmanın bir standardı yoktur. Herkes kendi inancı kendi kültürüne göre bir yas tutma hakkına sahip. Bunu belli bir standart ve izne bağlamak da doğru değil" dedi.    Egemenlerin toplumu ve yaşamı kontrol etmek amacıyla her türlü politikayı ölüler üzerinde de uyguladığını ifade eden Sümeyye Boz, dökülecek gözyaşının dahi nasıl olacağına karar verilmek istendiğini söyledi. Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile beraber artık farklı bir süreçte olunduğunu kaydeden Sümeyye Boz, "Bugün bir barıştan bahsediyorsak, karanlıkta bırakılan hakikatler ortaya çıkarılmalı ve konuşulmalı. Çünkü insanların güveni ancak bu şekilde sağlanabilir. Bu hakikat bugünden sonra açıklanmalı ve tartışmaya açık hale getirilmeli" dedi.