DİYARBAKIR - Diyarbakır’a her geldiğinde Kürt sorununa dair farklı ifadeler kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarının ilk günlerinde sarf ettiği “Düşünmezseniz böyle bir sorun yoktur” noktasına geri döndü. Erdoğan, seçim beyannamesinde de soruna hiç yer vermedi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyası kapsamında bugün Diyarbakır’a geliyor. Kürt sorununda yıllarca “bir var, bir yok” politikası izleyen ve gelinen aşamada çözümü “çatışmalarda” arayan Erdoğan’ın geçmişte Diyarbakır’a gelmeden önce günlerce “Kürtlere ne mesaj verecek” diye tartışılırdı, ancak bugün kimsenin böyle bir beklentisi yok. 2005’te yılında Diyarbakır’da “Kürt sorunu benim de sorunumdur” diyen bir Erdoğan vardı. Bugün ise çözüm masasını deviren ve süreci buzdolabına kaldıran, çatışmaları tekrar başlatan, kentlerde sokağa çıkma yasakları ilan eden, OHAL’i yine getiren, onbinlerce kişiyi ihraç eden, belediyelere kayyum atayan, milletvekillerini tutuklayan, cezaevlerini siyasetçi ve gazetecilerle dolduran bir Erdoğan var. Seçim manifestosunda Kürt sorununa tek bir cümle yer vermeyen Erdoğan, bugün Diyarbakırlılara ne söyleyecek, ne vaat edecek ve nasıl oy isteyecek?
2002: BÖYLE BİR SORUN YOK
2005: KÜRT SORUNU BENİM SORUNUM
İlk olarak 2002 yılında Rusya gezisi sırasında bir Kürt işçinin “Kürt sorununu ne yapacaksınız?” sorusuna “Düşünmezseniz böyle bir sorun yoktur” cevabını veren Erdoğan, 2005 yılında geldiği Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” şiirini okuyarak, şunları söyledi: “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa 'Ad koyalım' diyorsanız, Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur. Sorunların parça parça adresi olmaz. Bütün sorunlar Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun, Laz olsun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, çünkü yağmur herkes için rahmettir. Çünkü herkes aynı toprağın insanıdır, insanıyız; millet olmak işte budur.”
2009: ANNELER ÜZÜLMESİN, GÖZYAŞI DÖKÜLMESİN
4 yıl sonra bu kez yerel seçimler (29 Mart 2009) öncesi Diyarbakır’a gelen Erdoğan, “Kürt açılımı” başlattığını ileri sürerek, “Kar maskeleri ardında yüzlerini gizlediler. Bu ülkede sembolik çatışma alanları özellikle korundu. Nazım Hikmet’in iade itibarını 60 yıl boyunca tartıştık durduk. Nice gencimiz bu yüzden Türkiye'nin tarihi ile barışamadı. Bu sembolik tartışmalar yüzünden ne şivanlar ne civanlar annelerinden ayrı kaldı. Annelik mezhep, din, etnik ayrıma takılmaz. Biz istiyoruz ki anneler üzülmesin, gözyaşı dökülmesin” dedi.
2011: KÜRT SORUNU GÜNEYDOĞU SORUNU OLDU
Bu kez OHAL manzaraları ve protestolarla 1 Haziran 2011’de Diyarbakır’a gelen Erdoğan, “Milli Birlik Projesi”ne çevirdiği Kürt açılımını överek, 60 AKP'li Kürt vekille övündü. "Kürt sorunu vardır" söyleminin gerisine düşerek, 1990'ların dilini kullanan Erdoğan, Kürt sorunu yerine “Güneydoğu sorunu” ifadesini kullandı. 2011 yılına damgasını vuran Ankara’da sarf ettiği “Nedir bu Diyarbakır, Güneydoğu Diyarbakır'dan ibaret değil” söylemini unutan Erdoğan, “Sizin karşınızda sizden biri var. Kardeşiniz, kader arkadaşınız, yol arkadaşınız, kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi kardeşiniz var. Recep Tayyip Erdoğan var. Biz Diyarbakır'da söylediğini Ankara'da İstanbul'da söylemeyenlerden değiliz” şeklinde konuştu.
‘ARTIK İNKAR, ASİMİLASYON BİTTİ’
Erdoğan, düşünce özgürlüğü üzerinden Diyarbakır Cezaevi’ne atıfta bulunarak, şu ifadeleri kullandı: “Bu kardeşiniz Diyarbakır Cezaevi'nden 5. koğuştan yükselen feryadı İstanbul'dan duydu. Ben bu mücadelenin içinden geliyorum. İnkarı da asimilasyonu da bilirim. Artık inkar, asimilasyon politikaları bitti. Diyarbakır Cezaevi'ne giden ama oğluyla kendi dilinde konuşamayan annenin içine akıttığı gözyaşını ben bilirim. Ama artık konuşuyor.”
2013: ‘KÜRDİSTAN’ DEDİ
16 Kasım 2013’te Irak Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani, Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses ile birlikte Diyarbakır’a gelen Erdoğan, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen müzakere sürecinin etkisiyle ilk defa “Kürdistan” cümlesini kullandı ve bir kez daha “Kürt sorunu benim sorunumdur” noktasına geldi. Tarih boyunca Kürtlerle birlikte ortak mücadele ettiklerini söyleyen Erdoğan, “Bizim muhabbetimize, tarihimize ortak geleceğimize sınır çizemezler. Onun için rahat olacağız. Geleceğe aynı inançla yürüyeceğiz Türkü Kürt’ten ayıramadıkları gibi Kürt’ü de Türk’ten ayıramazlar. Alevinin derdi, Kamışlo'nun derdi hepimizin derdidir. Suriye'nin tamamında Esad'ın akıttığı kan hepimizin kanıdır. ‘Sizin meseleniz bizim meselemizdir’ dedik. O günden bugüne sözümüzün arkasındayız ve takipçisiyiz” şeklinde konuştu.
Daha sonra masasını devireceği çözüm süreci için Diyarbakırlılardan destek isteyen Erdoğan, “Eğer siz bu sürece sahip çıkarsanız inanın bu süreç büyüyecek. Endişeniz olmasın. Siz bu bahara sahip çıkarsanız bu bahar kalıcı olacak. Diyarbakır bu fidanlara sahip çıkarsa bu fidanlar kök salacak. Unutmayın kaderlerim söz silahtan etkilidir. Siyaset şiddetten çok daha etkilidir. Zalimin değil, kendi halkının mazlumların yanında yer almak, dostluktan barıştan yana olmak önemlidir. Şiddet ölümde, kandan başka bir şey getirmez. Onun için Diyarbakır'ın bu sürece sahip çıkmasını istiyoruz. Artık kimse yoksul Kürt-Türk çocuklarının kanı üzerinden hesap yapmasın. İnşallah gelecek çok farklı olacak, dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını herkesin yeni büyük Türkiye olacağını göreceğiz o zaman. Eğer Diyarbakır huzurlu olursa Erbil, Kamişlo daha huzurlu olur” ifadelerini kullandı.
2014: KİMLİK VE DİL ÜZERİNDEKİ BASKILARI KALDIRDIK
Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapsamında 26 Temmuz 2014’te yine Diyarbakırlıların kapısını çalan Erdoğan, kimlik, kültür, dil, klavye, kitap, şarkı ve siyasetin üzerindeki baskıların kendi dönemlerinde kaldırıldığı iddiasında bulunarak, çözüm süreciyle ilgili tasarıyı yasalaştırdıklarını, sürecin emin adımlarla ilerlediğini savundu. Erdoğan her zaman ve her yerde yaptığı gibi, “tek millet”, “tek bayrak”, “tek vatan” ve “tek devlet” söylemini bir kez daha tekrarladı.
2015: KÜRT SORUNU YOKTUR
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 3 yıl boyunca yapılan müzakerelerin sonlandırılması ardından 7 Haziran seçimleri öncesi 2 Mayıs 2015’te Diyarbakır’a gelen Erdoğan, daha önce çözüm sürecine destek istemesinin aksine Kürt sorununun çözümü konusunda hiçbir açıklama yapmadı. Erdoğan, HDP’yi kastederek, “Bunlar Zerdüşt”, işçilere “Nankörlük yapmayın” şeklinde çıkıştı. Mitingde zafer işareti yapan bir kadın, Erdoğan’ın korumaları tarafından feci şekilde darp edildi. Erdoğan’dan önce mesajları ulaşmıştı Diyarbakır’a. Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklaması üzerine kendisini karşılamayan DBP’li belediye eşbaşkanlarına, “Bunlar Kandil’den talimat almışlar” diyerek hedefine koymaya başladı.
Mitingde, “Çözüm sürecinin mimarı” pankartına rağmen “Kürt vatandaşımın sorunları var” demekle yetinen Erdoğan, çözüm sürecinin sonlandırılmasından sonra Diyarbakır’da katılımı düşük bir mitinge imza atmış oldu.
2016: YASAK VE YIKIMI ÖVDÜ
2015 yılının Temmuz ayında bölgede ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla kentlerin yakılıp yıkılması ardından 28 Mayıs 2016’da binlerce polis, asker ve özel harekat eşliğinde Diyarbakır’a gelen Erdoğan, sert söylemlerini sürdürdü. HDP'li vekilleri “PKK'ye lojistik sağlamakla” suçlayan Erdoğan, bölgeye dönük başlatmış olduğu yasak ve yıkımlara devam edileceği mesajını verdi. “Silahların gömülmesi” ve “teslim olma” beklentisini yineleyen Erdoğan, Cizre, Sur ve Nusaybin’de yaşananları ise "tarihi mücadele" olarak nitelendirdi.
2017: KÜRT SORUNUNA DAİR TEK BİR KELİME ETMEDİ
Referandum mitingi dolaysıyla Diyarbakır’a çıkarma yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Belediye başkanlığı zorla elinde alınmış biriyim. Yasal yollardan yeni belediye başkanları, kayyumlar atanmaya başlandı, her yer nasıl değişmeye başladı” dedi.
16 Nisan Referandum oylaması öncesinde 1 Nisan 2017’de yine Diyarbakır’a gelen Erdoğan, Kürt sorununa dair tek bir kelime etmeyerek, “PKK yanlıları, barış barış barış diyorlar. Laf ile barış olur mu? Elinde silah olanlar ile barış olur mu? Biz inşa, ihya ediyoruz. Barışın fedaileri biziz. Özgürlüklerin fedaisi biziz” dedi. Referandum seçimleri için oy isteyen Erdoğan, Diyarbakırlıların kendisini mahcup etmemesi talebinde bulundu. DBP’li belediyelere atanan kayyumları savunan Erdoğan, “Özellikle darbe dönemlerinde ve sıkıyönetim dönemlerinde Diyarbakır’a haksızlıklar yapıldı. Ülkemizin her köşesinde insanlar inanç ve düşüncelerinden dolayı baskı görmüştür. Belediye Başkanlığım elimden zorla alınmış ve cezaevine düşmüş birisiyim… Bunlar benim Kürt kardeşlerimi sevmiyor, asla temsilcileri olamaz. Siz belediyeler elinizdeydi ne yaptınız. Yasal yollardan kayyum atandı, hemen her yer nasıl değişti. İş bilenin, kılıç kuşananın” diye konuştu.
2018: OHAL’LERİ KARIŞTIRMAYIN
Son olarak 17 Mart 2018’de partisinin Diyarbakır kongresine katılan Erdoğan, Kürt sorununa bir kez daha es geçerek, Temmuz 2016'dan bu yana uygulanan ve özellikle bölgedeki hak ihlalleriyle büyük tartışma konusu olan OHAL'e ilişkin şunları söyledi: “AK Parti’yi kurduğumuz günlerde buralara geldiğimizde bizden ne istersiniz diye sorduğumuzda aldığımız ilk cevap OHAL'i kaldırın idi. O dönemin OHAL'ini bugün ki ile karıştırmayın. O dönemdeki OHAL'de tüm vatandaşlarımızın üzerinde demokrasi kılıcı vardı. İktidara geldiğimizde ilk iş OHAL'i kaldırmak oldu. Bugün OHAL yetkilerinin yüzde 5'i bile kullanılmıyor. Hak ve özgürlük alanında hiçbir kısıtlama yapılmıyor" iddiasında bulundu.
DİYARBAKIRLILARIN BEKLENTİSİ YOK
Bu kez 24 Haziran seçimleri kapsamında bugün Diyarbakır’a gelecek olan Erdoğan, Kürt sorununa dair “Böyle bir sorun yok” sözünden “Kürt sorunu benim sorunumdur” söylemine, çözüm sürecinden tekrar sorunun inkarına geldi. Geçtiğimiz günlerde açıkladığı seçim beyannamesinde de soruna dair tek cümle etmeyen Erdoğan’ın bugün İstasyon Meydanı’nda düzenleyeceği mitingden Diyarbakırlılar umutlu değil ve bir beklentileri de yok.
MA / Özgür Paksoy