Müsilaj sorunu bitmedi

img

İSTANBUL - Marmara Denizi'nde müsilaj sorununun bitmediğini belirten ÇMO Başkanı Ahmet Dursun Kahraman, iktidarın sorunun farkında olmasına rağmen müdahale etmediğini söyledi. 

Aylardır Marmara Denizi’nin birçok noktasını saran "Deniz salyası" olarak bilinen müsilaj, son günlerde deniz yüzeyinde görülmüyor. Gündemden ne kadar uzaklaşsa da müsilaj sorunu denizin derinlerinde hala sürüyor. Denizde sıcaklıkların ortalamanın üzerinde olması, sudaki kirlilik oranının artması ve suyun durağanlığına bağlı olarak ortaya çıkan müsilajı yaratan koşullar hala devam ediyor.
 
Suda yaşayan tek hücreli mikro organizmaların bünyesel atıklarının oluşturduğu olguya müsilaj denildiğini ifade eden Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dursun Kahraman, “Marmara olayında müsilaj sadece yüzeyde görülen kısımmış gibi bir algı yaratılsa da o değildir. Denizin üst kısmında görünen sadece müsilajın görünen yüzüdür” dedi.
 
Teknik anlamıyla bakıldığında müsilajın doğal olay olduğunu söyleyen Kahraman, süreci doğallıktan çıkaran ve rahatsız edici noktaya gelmesinin nedeninin ise kirlenme olduğunu belirtti. Kahraman, “Ocak ayında biz bunu deniz yüzeyinde görmediğimiz zaman Marmara temiz miydi? Değildi. 3 sene önce de değildi. Ama biz deniz yüzeyinde bu olguyu görmüyorduk” dedi.
 
İDEAL YAŞAM KOŞULLARI
 
Deniz yüzeyinde birden belirmesi ve görsel olarak rahatsız edici boyuta ulaşmasının nedenleri olduğuna dikkat çeken Kahraman, “Bu tek hücreli canlılar yaşamları için ideal yaşam koşulları ararlar. Bu koşullar gıda, ortam sıcaklığıdır. Bu canlıların gıdalarını yıllardır Marmara Denizi’nde stokladık. Bu kirleticileri burada depoladığımızda beslenme açısından ideal şartı sağlar. Bunun üzerine mevsim değişiklilerinde rastladığımız uygun sıcaklık yakalandığında da bu tek hücreli canlılar için ideal yaşam şartı sağlanmış olur. Ve nüfus patlaması görürsünüz. Nüfus patlamasının ardından ürettikleri bünyesel atıklarını düşündüğünüzde bunlarda da ani bir artış gözlenir” diye belirtti.
 
TALİMAT SONRASI GÜNDEME ALINDI
 
Yıllardır bilim çevrelerinin bu konuda yaptığı uyarıların ve gözle görülür olgu oluştuğunda yurttaşların gösterdiği tepkinin görmezden gelindiğini söyleyen Kahraman, “Ancak bir talimat geldi. Sonrasında isminde çevre olan bir bakanlık bunu gündemine aldı. Müsilajla eylem planı ortaya kondu, bilim kurulları oluşturuldu. Bu kurullarda sermaye gruplarından insanlar olmasına rağmen bu konuda çalışma yapan meslek odaları yoktu. Sahada ise deniz yüzeyindeki kirliliği temizlemek için vidanjörler, hortumlar gördük. O görüntü varsa müsilaj vardır, yoksa müsilaj yoktur algısı vardı. Bilimden uzak, mantıksal olmayan siyasi söylemlerle karşı karşıya kaldık” diye belirtti.
 
TOPLUMSAL SUÇ 
 
“Denizin üstünde istavrit partileri düzenlendi. ‘Balık yiyebilirsiniz’ dendi. Bunlar toplumsal suçtur” diyen Kahraman, “Müsilaj bir şeylerin sonucudur, kaynağı kirlenmedir. Hala bunun kaynağı devam etmektedir. Konuşulan yapılan uygulamaların bu sorunun kaynağını yok etme anlamında hiçbir anlamı ve bilimsel bir açıklaması yoktur” ifadelerini kullandı.
 
İKTİDARIN POLİTİKASI
 
Siyasi iradenin yaşanan sorunu bildiğini fakat müdahale etmediğini dile getiren Kahraman, “Hala İstanbul’un atık sularının yüzde 70’i doğrudan arıtılmadan denize veriliyor. Ön arıtmadan geçiriliyor deniliyor. Ama yapılan ön arıtma değildir. Ön arıtma dedikleri yerlerde ızgara, kum tutucular ve deşarj için pompa vardır. Izgara ve kum tutucular bir takım maddeleri tutar ama bunlar zaruri şeylerdir. Çünkü tutulamayan şeyler pompaya zarar verir. Yoksa oralarda tutulan taşı, kumu denize atsanız bir kirlilik olur ama müsilaja yol açmaz. Çünkü mikro organizmalar taşı yemez. Organik maddeyi tutmadan bu şeye arıtma diyemezsiniz” şeklinde konuştu. 
 
'ÇÖZÜM BEKLEMEK YANILGI' 
 
“Müsilajın kaynağı organik maddedir ama sorunun temeli siyasi iradenin bilimden, doğadan, toplum yararına bakıştan yana olmayan sermayenin güdümüne girmiş politikalarıdır” diyen Kahraman, şunları söyledi: “Bu bir sınıfsal sorundur. Nasıl düzelecek konusunda bilimsel olarak cevaplarımız var. Ama bu yetmiyor. Siyasi iradenin bakışının nasıl çözülmesi gerektiğini düşünmek gerekiyor. Sorundan bizim adımıza bir çözüm beklemek bir yanılgıdır. Sorun kendi çözümünü üretir. Onların ürettiği çözümler bizlerin sorunlarıdır” diye konuştu.
 
MA / Kadir Güney