Deprem bölgesindeki belediyelerde jeoloji ve jeofizik mühendisleri yok

img

İZMİR - İzmir ve çevresinde birçok gizli aktif fay hattının olduğunu belirten JFMO Şube Başkanı Sinancan Öziçer, bunun üzerine çalışma yürütebilecek 30 belediyenin 24'ünde jeoloji ve jeofizik mühendislerinin olmadığını söyledi. 

Deprem kuşağında yer alan Türkiye, neredeyse her gün irili ufaklı birçok deprem yaşıyor. Türkiye'de deprem şiddeti diğer ülkelere göre az olsa da büyük yıkımlara neden oluyor. Son yıllarda yaşanan Van, Elazığ ve İzmir depremlerinde yaşanan yıkım ve can kayıpları, Türkiye’nin depreme hazır olmadığını gösteriyor. Yaşanan imar afları kaçak yapılaşmanın önünü açarken, denetimsizlik de büyük felaketlere neden oluyor. 
 
Geçtiğimiz hafta Kuşadası Belediyesi, ege bölgesinde yaşanan depremler ve alınması gereken önlemlere ilişkin alanında uzman kişilerin katılımıyla "Deprem ile kentsel dönüşüm" kurultayı düzenledi. Olası depremler ve tehlikeler masaya yatırarak, yapılması gerekenlere işaret edildi. 
 
Ege bölgesi sık sık yaşanan depremlerle ve bulundurduğu aktif fay hatlarıyla önemli bir yer ediniyor. Sadece son 2 günde bile Ege Denizi’nde 15’den fazla, karada da yaklaşık 10 tane değişik büyüklüklerde deprem meydana geldi. Her gün yaşanan sarsıntılar bölge de yaşanacak büyük felaketlerin habercisi. 
 
Jeofizik Mühendisleri Odası (JFMO) İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer, Ege’deki deprem riskini değerlendirdi. 
 
DENİZ DAHA AKTİF
 
İzmir ve çevresinde 3 kilometreden 30 kilometreye kadar birçok fayın bulunduğunu aktaran Öziçer, son 30 yılda gerçekleşen depremlerin denizde yaşandığını söyledi. Ege Denizinde ki sismik hareketliliğin daha fazla olduğunu vurgulayan Öziçer, “2020 yılında meydana gelen depreme baktığımızda oradaki fay Türkiye’nin diri fay haritasında görünmüyordu. Görünmediği için de bilinmiyordu. Bu deprem meydana geldikten sonra o fay ortaya çıktı. Bu tarz gizli aktif fayların olabileceği ve ileriki yıllarda buna benzer depremler üretebileceği için öncelikle denizleri araştırmamız gerekiyor. Bununla ilgili sismik araştırma yapabilecek gemilerde var. Ege Denizini tamamen tarayarak fayların geometrisini, uzunluğunu, derinliğini, aktif olup olmadığını ortaya çıkarmak gerekiyor. Ona göre de nasıl önlemler almamız gerekiyor, bunun yol haritası çizilmeli” dedi. 
 
‘İZMİR DEPREM BÖLGESİDİR’
 
Bölgenin kara kısmında da özellikle İzmir’de çok fazla fay olduğunun altını çizen Öziçer, bölgede İstanbul gibi 30-40 yıl arayla bir deprem beklenemeyeceğini kaydetti. Öziçer, “İstanbul’daki faylar tektonik karakterli doğrultu atımlı faydır. Doğrultu atımlı fayın deprem üretme süresi daha uzun ama depremin şiddeti daha fazladır. İzmir’deki faylar horst graben dediğimiz çökme ve batma tarzında olduğundan dolayı bunların deprem üretme süresi daha kısadır. Ondan dolayı İzmir sürekli hem büyük bir deprem olduktan sonra onun artçı depremleri hem de ondan bağımsız bir şekilde 5.5 büyüklüğüne kadar birçok deprem üretecektir. Bu bilimsel bir gerçektir. Ondan dolayı ‘acaba İzmir’de deprem olacak mı’ sorusunu sormaktansa İzmir ve çevresinin deprem coğrafyası olduğunu kabul etmeliyiz. ‘Bundan sonra nasıl önlemler alabiliriz’ diye sormalıyız” ifadelerini kullandı. 
 
ÖNLEMLER
 
2020’de yaşanan depremin 65 kilometre uzakta olmasına rağmen büyük bir yıkıma yol açtığına dikkati çeken Öziçer, bu büyüklükte bir depremin merkezinin yerleşim yerleri olması durumunda tablonun daha acı olacağını söyledi. Bunun için biran önce önlemler alınması gerektiğini kaydeden Öziçer, “Buna karşı alınabilecek en önemli çalışma, vatandaşların sosyal, eğitim ve barınma haklarını da koruyarak kentsel dönüşümü hızlı ve doğru bir şekilde yapmaktır. Bu kentsel dönüşüm son deprem ve imar yönetmeliklerine göre yapılmalı. Zemin, temel ve yapı tasarımını doğru bir şekilde yapmış depreme dayanıklı yapılar tasarlanırsa 6 ve üzeri depremlere karşı dayanıklı olabilir. Böylece can ve mal kayıplarının olmayacağı bir gelecek yaşayabiliriz” diye belirtti. 
 
MÜHENDİS İSTİHDAMI
 
Bu konuda yerel belediyeler, meslek örgütleri ve sivil topluma görev düştüğünü söyleyen Öziçer, eğitim ve yurttaşların bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Belediyelerin yapması gereken en önemli şeyin denetim olduğunun altın çizen Öziçer, inşaat öncesinde mutlaka jeofizik ve jeoloji mühendisleri tarafından zemin etüt çalışması yapılması gerektiğini aktardı. Buradan çıkacak raporların yine belediye bünyesinde çalışan mühendisler tarafından denetlenmesi gerektiğini ifade eden Öziçer, “Fakat belediyelerde jeoloji ve jeofizik mühendisi istihdam edilmiyorsa sahte raporlarda çok kolay onaylanacaktır. Yanlış analiz yapılarak yanlış parametrelerde inşa edilecek yapıların da önü açılacaktır. Ondan dolayı tüm yerel belediyelerde jeoloji ve jeofizik mühendisi olması önemlidir. Ama maalesef İzmir’e bile baktığımızda 30 ilçenin 24’ünde bu mühendisler yok. En kısa sürede bu eksikliğin tamamlanarak yerel belediyeler üzerindeki bu sorumluluğu ortadan kaldırmalıdır” diye kaydetti. 
 
JES’LERİN ETKİSİ
 
Jeotermal Enerji Santrallerinin (JES) depreme etkisini de değerlendiren Öziçer, şunları söyledi: “JES’lerin ortalama sondaj derinliği 3 bin ile 5 bin metre arasında olabilir. Çok büyük depremleri tetikleyecek gibi bilimsel bir çalışma şu ana kadar yapılmadı. Bazı büyük depremler 3-5 kilometre derinlikte değil 10 ve 15 kilometre derinliklerde olduğundan dolayı bu sondajların büyük depremleri tetikleyeceği bilimsel bir yorum yapmamız yanlış olur. Ama özellikle JES amaçlı sondaj yapılırken oluşan ciddi titreşimler bölgede 3-3.5 büyüklüğünde bir deprem oluşturabilir. Bununla ilgili olarak ÇED raporlarında JES’lerin yerleşim yerlerine ne kadar uzaklıkta yapılması gerektiği yazar. Büyük depremleri tetiklemez ama küçük depremler oluşturabilir.”
 
UYARILAR
 
“Deprem çok hassas ve suiistimal edilmeye kolay bir konu olduğu için herkes kendince bir yorumda bulunuyor” diyen Öziçer, “Bu yorumu yaparken felaket tellallığı yapmadan tamamen bilimsel verilere dayanılarak yorum yapılmasından yanayız. Deprem ayrıca o kadar kozmopolit bir kavram ki tek bir meslek disiplinin ‘ben depremi çözerim, başka bir meslek disiplinine gerek yok’ demesi de yanlıştır. Öyle ki deprem jeofizik, jeoloji, inşaat, çevre mühendisleri ve mimar, şehir plancısı gibi birçok meslek disiplinini kapsayan bir kavramdır. Ondan kolayı kesinlikle olumsuz yorumlara kulak asmamak gerekiyor" diye uyarılarda bulundu. 
 
MA / Tolga Güney