İkizköy'ün 40 yıllık ekoloji mücadelesi konuşuldu

img
MUĞLA - Milas İkizköy'de yapılmak istenen kömür ocağına karşı düzenlenen panelde, köylülern 40 yıllık ekoloji mücadelesi konuşuldu. 
 
Doğa için Sanat Derneği (DİSDER), Muğla Milas ilçesi İkizköy Mahallesi'nde bulunan Akbelen Ormanı'na yapılmak istenen kömür ocağına ilişkin Akbelen Ormanı'nda panel düzenledi. Köylülerden Nejla Işık, akademisyen Ümmühan Gökovalı ve avukat Arif Ali Cangı'nın konuşmacı olarak katıldığı panele, Muğla'nın farklı ilçeleri ve İkizköy'den çok sayıda yurttaş dinleyici olarak katıldı. 
 
40 YILLIK MÜCADELE
 
İkizköylü Nejla Işık, ömrünü doldurmuş santrallere dikkat çekerek, bu santraller nedeniyle Işıkdere köyünü kaybettiklerini aktaran Işık, "4 senedir Akbelen'e sahip çıkıyoruz. Bu mücadeleyi bu kadar güçlü kılan Işıkdere kaybımızdır. Artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadığı için bu mücadeleye girdik. 550 gündür bir ağacımız kesilmesin diye nöbetteyiz. Burada nesli tükenmekte olan 3 kuş türü var. Havamıza, suyumuzu, toprağımıza ve zeytinimize sahip çıkıyoruz. Zeytin, kömür uğruna feda edilmez. Toprağımız gitmesin diye çıktığımız yolda artık ormanımız, kuşun, kurdun yuvası gitmesin diye devam ediyoruz. Köyde kendi kendine yetebilen insanlarız. Toprağımızı kaybettiğimiz de her şeyimizi kaybedeceğiz" dedi. 
 
ZEYTİNDEN KATMA DEĞER 
 
Ardından konuşan akademisyen Prof. Ümmühan Gökovalı da "Termik santraller kapansa yerine başka ekonomik faaliyet bulanabilir mi?" üzerine yaptığı araştırmadan bahsetti. Araştırma için coğrafi tescil alan zeytin ve zeytinyağı üretilen bölgeleri incelediğini aktaran Gökovalı, "Bunların bölgeye kattığı ekonomik etkilerine baktım. Zeytin konusunda bir kümelenme oluşturmuş Manisa Akhisar'a gittim. İspanya'da örgütlü üreticiler gördük. Üreticiler bir araya gelerek zeytin etrafında örgütleniyor. İç ve dış denetimle zeytinin değerlendirildiğini gördük. Bölgede zeytin turizmi de geliştirilmiş. 2020 yılında Milas zeytinyağı da Avrupa Birliği tarafından tescil edilen ilk Türkiye zeytinyağı. Burada da zeytin etrafında örgütlenerek turizm de dahil bir katma değer elde edilebilir. Milas 114 köyünde zeytincilik yapılıyor. Fakat ilçede kaç tane zeytin ağacı olduğu bilinmiyor. Öncelikle bunların belirlenmesi lazım. Araştırmalarında 20 bin ton zeytin ilçeye bir katkı sağlamadan ilçe dışına çıkıyor. Bu zeytin ilçe içinde kalsa 15 zeytinyağı fabrikası açılabilir, 50 tane zeytin işleme fabrikası, 5 tane şampuan ve sabun üretim tesisi kurulabilir. Toplamda 755 kişilik bir istihdam sağlıyor" diye belirtti. 
 
GELİR 3 KATINA ÇIKABİLİR 
 
Zeytin ağaçlarının yüzde 21'inin Türkiye'de bulunmasına rağmen zeytin ekonomisinden yüzde 8 pay aldığını vurgulayan Gökovalı, "Son yıllarda zeytinden elde edilen gelirde düşüş yaşanıyor. İhraç ettiğimiz zeytinyağlarının birim değeri düşüyor. 2021 yılında devlet iki termik santrale 260 milyon lira teşvik desteği veriyor. Bu fabrikaların maliyeti ise 240 milyon lira. Yani devlet termik santralinin bir yıl para vermese Milas zeytinden katma değer elde etmek için verse bu tesisler kurulabilecek. Kendi kendini besleyen bir ekonomik sistem yaratılacak. Bu kömür bittiğinde burası ne olacak. Elimizde zeytin gibi bir altın var. Bunun etrafında örgütlenmek lazım. Çok büyük bir potansiyel var yeter ki değerlendirelim. Yeterli destek verildiği takdirde zeytinden elde ettiğimiz gelir 3 katına çıkabilir" diye konuştu.  
 
CANGI: HUKUK KATLEDİLİYOR
 
Son olarak söz alan avukat Arif Ali Cangı ise, bölgede 40 yıldır termik santral ve kömür ocaklarına karşı mücadele verildiğini belirtti. Cangı, "O dönem ilk olarak açılan davada bilirkişi raporunda çevre ve canlı yaşamına vereceği zararlar ortaya kondu ve mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Termik santrallerin kapatılması gerekirdi ama o dönemin hükümetleri tarafından Bakanlar Kurulu prensip kararı ve mahkeme kararı uygulanmadı” diye belirtti. 
 
'İBREKLİK DAVA' 
 
Konunun hala Avrupa Konseyi gündeminde olduğuna vurgu yapan Cangı, “Geçen yıl konseye bir dosya gönderdik.  Önümüzdeki dönemde bir karara çıkar ya da çıkmaz. Bunlar siyasi kararlardır. Geldiğimiz aşamada Anayasa, çevre kanunu ve uluslararası sözleşmeler uygulanmıyor. Hukuk da katlediliyor. İkizköylülerin başvurusuna kadar bölgede bir değerlendirme bile yapılmamış. ÇED muaf kararı verilmiş. Bu santraller 40 yıldır çalıştığı için bu ocaklar ÇED'den muafmış. Bunun için ocakları istedikleri gibi genişletiyorlar. Santraller özelleştirilirken, şirketlere bunlarla uğraşmayacakları söylenmiş. İptal davasında ise mahkeme bunu anlamak istemedi. Tarım ve yerleşim alanlarının incelemesi yapılmadan, ağaç başına bedel ödenmesi koşuluyla izin veriliyor. Bu işlemler herkesten gizli gizli yapılıyor. İkizköylüler fiili olarak haklarına sahip çıktığı zaman bunları öğrendik. Bu dava hukuk fakültesinde okutulması gereken ibretlik bir dava" ifadelerini kullandı. 
 
Panel soru-cevap bölümü ile sona erdi.