Yüzlerce yaylacının konağı Korhan Yaylası

img

IĞDIR - Ağrı Dağı’nın karla kaplı zirvesi ile Iğdır Ovası'nın eşsiz yeşilliğinin bütünleştiği Korhan Yaylası, ilkbahardan sonbahara kadar yüzlerce yaylacıya ev sahipliği yapıyor. 

Ağrı Dağı'nın bin 950 ile 2 bin 200 metre yüksekliğinde bulunan Korhan Yaylası, her yıl yüzlerce yaylacıya ev sahipliği yapıyor. Batısında 2 bin 121 metre rakımlı Karakaya Tepesi ve eski köy yerleşim yeri olan Korhan köyü, doğusunda Atıcı Düzlüğü, güneyinde 3 bin 400 ila 3 bin 500 metre yükseklikteki Ahura Tepesi, Küp Gölü ve 5 bin 165 metre yükseklikteki Ağrı Dağı bulunan yayla, mayıs ayından itibaren yaylacıları ağırlıyor. Sonbaharın son günlerine kadar yaylacılara ev sahipliği yapan yayla, güneş enerjisiyle dolan paneller ile geceleri aydınlatılıyor. Dağın yamaçlarında bulunan kaynaklardan yaylaya kilometrelerce hortum döşeyen yaylacılar, su ihtiyaçlarını ise bu şekilde karşılıyor. Ağrı Dağı’nın yaz kış demeden karla kaplı zirvesi ile Iğdır Ovası'nın eşsiz yeşilliğinin aynı anda görüldüğü yayla, cumartesi ve pazar günleri piknik yapanlarla dolup taşıyor. 
 
'KAR TOPRAĞA GÖMÜLÜRDÜ' 
 
Yaylada torunlarıyla yaşayan 63 yaşındaki Sıdika Kaya, 4 ay boyunca yaylada kaldıklarını söyledi. Büyük bir bölümü bozuk olan 20 kilometrelik yolun sonunda gelinen yaylaya yıllardır geldiğini dile getiren Kaya, “Eskiden daha zordu eşek sırtında gider kar getirir toprağa gömer kullanırdık. Şimdi ise hortumlarla su ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz; ama yine de yetmiyor. Birçok zorluk çekiyoruz sabahtan akşama kadar neredeyse hiç boş vaktimiz olmuyor. Sütümüzü peynir yapıyoruz, onu da kilosunu 5 TL’ye satıyoruz. Merkezde de 15 TL ye satıyorlar bu durum çok zorumuza gidiyor; ama elimizden bir şey gelmiyor mecburen satıyoruz” dedi. 
 
‘ŞEHİRLERDE NEFES ALAMIYORUM’
 
Çocukluğundan beri her bahar Korhan'a gelen Fezile Bulgay ise kışlık ihtiyaçlarına yetecek peynirin geri kalanını ise çerçilere (köy, pazar vb. yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan kimse) sattıklarını dile getirdi. Bulgay, “Sabah kuzuları çıkarıyoruz daha sonra ise otlanmadan gelen koyunları sağıyoruz. Sağdığımız sütü yoğurt yapıyoruz. Ben yaylaları çok seviyorum çocuklarım şehirde hep çağırmalarına rağmen gidemiyorum. Beton binalar arasında nefes alamıyorum” diye konuştu. 
 
'BİLDİĞİMİZ TEK İŞ BU'
 
70 yıl önce dedelerinin yaylalarda bulunan eski köyde yaşadığını belirten Ömer Bulgay da yayvancılıktan başka yapacak bir işlerinin olmadığını söyledi. Bulgay, şöyle devam etti: “İnşaatlarda çalışsak taşeronlar para vermez. Bizler de mecburen bildiğimiz işi zararına da olsa yapıyoruz. Eskiye oranla zararı ha bire artarak devam ediyor. Sadece geçim oluyor. 10 tane ineğim, 5 tane de buzağım var. Kışın buzağıları satarak geçiniyorum.” 
 
MA / Dindar Karataş