OHAL Komisyonu’ndan ret kararı alan akademisyen: Direneceğiz

img

ANKARA - OHAL Komisyonu tarafından başvurusu reddedilen Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Doç. Dr. Süreyya Karacabey, “Var oluşumuzun gasp edildiği bir ülkede, direnmekten başka yapacak bir şey yok” dedi.

Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun, Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) ihraç edilen Barış Akademisyenleri’nin işlerine geri dönmek için yaptıkları başvurulara ilişkin 28 Ekim’de verdiği “ret” kararlarına tepkiler sürüyor. 686 sayılı KHK ile Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTÇF) Tiyatro Bölümü’nde görevliyken ihraç edilen Doç. Dr. Süreyya Karacabey’in de yaptığı başvuru reddedildi. 
 
Kararı değerlendiren Karacabey, OHAL Komisyonu’nun tampon işlevi amacıyla kurulduğunu, amacın yargıya erişmeyi engellemek olduğunu ifade etti. OHAL Komisyonu’ndan kararı alamayacaklarını bildiklerini söyleyen Karacabey, “Herkes bu kararın farkındaydı, daha kurulduğu zaman kaç kişinin kabul alacağına ilişkin deklarasyon yapılan bir komisyonun ciddiyeti tartışılır. Zaten olağanüstü hal kavramının kendisi tartışılır, hiç olağanüstü halden kurtulamamış koşullarda yaşayan yığınlarca insan var” şeklinde konuştu.
 
KARAR ŞAŞIRTMADI 
 
Karara şaşırmadığını ifade eden Karacabey, “Her hukuksuzluğa karşı kurulmuş tampon kurumların paralel yapılarına karşı, her seferinde dehşet içinde bakıp şaşırıyorum, olağan hale getirdikleri bir olağandışılık var. Bizim buna alışmamız mesele. OHAL komisyonu tampon işlevindeydi, şimdi harekete başladı. Mahkemenin kararı; ‘açıklamadan hoşlanmadım, kamu görevinden atıyorum’ şeklinde. Böyle bir saçmalık olabilir mi?” diye sordu. 
 
İNTİKAM DUYGUSUNA DÖNÜŞTÜ 
 
İhraç sürecinde yaşadıkları sıkıntılara değinen Karacabey, “Birdenbire maaşım kesildi, ödenmesi gereken maaşımı bile alamadım. Bu durumda olan çok fazla insan var, bu bir eziyet, soykırımdır. Süreçte intihar eden, hastalanan, yollarda ölen arkadaşlarımız oldu. Bunun faturası bu kadar ağır. Kendi alanımız dışında olan işlerde çalıştık, birçok kapı yüzümüze kapandı. Özel sektöre bile adımız gidiyor, birileri alınmamamız için tehdit ediyor. Bu yaşananlar gerçekten cadı avı, ürkütücü bir intikam duygusuna dönüşmüş durumda” diye konuştu.
 
EVLERİ BASILDI
 
Karacabey, ihraç sürecinde yaşadıkları kısıtlamaları ise şu şekilde aktardı: “Öğretim üyesiyim, yurtdışına giriş-çıkışıma ilişkin hiçbir sıkıntım yokken, ihraçtan sonra en temel seyahat özgürlüğüm elimden alındı. Daha sonra bir mahkeme açıldı, bir sürü insan tedirgin bir biçimde bunu bekledi. İnsanların evini bastılar sanki büyük bir suçun parçasıymış gibi tehdit aldık, afişe edildik. Bütün kapılar yüzümüze kapandı. Rahat bir biçimde işe başvurma şansınız yok. En önemlisi de öğrencilerimden ve çalışmalarımdan uzun bir zamandır ayrı tutulmuş durumdayım. Bir insana daha ne kadar kötülük yapabilirsiniz?”
 
DÜŞMANLIK POLİTİKASI 
 
kültürel, sanatsal düzlemde bilgi üretme pratikleri açısından ele geçirilmeyen bütün alanlara karşı bir davanın üretildiğini belirten Karacabey, “Üniversitelere yönelik saldırılar, kayyım rektörler girer girmez yayınların durdurulması. İktidarın entelektüel ortama karşı bir düşmanlık politikası en başından beri vardı. Bu hukuk hikayesi değil, bizim açımızdan bir siyasi cinayettir. Gidecekler, gidecekleri zamana kadar burada hukuk sorunu var ve suç işleyen sizsiniz demeye devam edeceğiz.  Var oluşumuzun gasp edildiği bir ülkede direnmekten başka yapacak bir şey yok” diye konuştu.