‘Mülteciler denetlenmeyen yerlerde çalıştırılıyor’

img
İSTANBUL - Mülteci ve göçmen işçilerin zorlu çalışma koşulları altında çalıştığını söyleyen DİSK Mülteciler Dairesi Başkanı Seyit Aslan, işyerlerinin kamu kurumları tarafından denetlenmediğini belirtti.
 
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi raporlarına göre 2021'de en az 2 bin 170 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İşyerlerinde gerekli güvenlik önlemleri alınmaması üzerine yaşanan sorunlar yaşanıyor. Güvencesiz, zorlu ve ağır koşullarda çalıştırılan mülteci işçiler, büyük sorunlarla karşılaşıyor. İstanbul Güngören ilçesinde 12 Şubat 2022’de meydana gelen yangında 5 mülteci işçi yaşamını yitirdi. İSİG’e göre, 2021’de meydana gelen iş cinayetlerinde en az 94 göçmen işçi yaşamını yitirdi. Göçmen ve mülteci işçilerin çalışma koşullarını ve meydana gelin iş cinayetlerine ilişkin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Mülteciler Dairesi Başkanı Seyit Aslan değerlendirmelerde bulundu. 
 
İŞYERLERİ DENETLENMİYOR
 
Güngören’de daha önce işçi olarak çalıştığını ve iş koşullarını iyi bildiğini söyleyen Aslan, işyerlerinin ne yerel ne ulusal kurumlar tarafından denetlenmediğini söyledi. Aslan, “Denetlense bile bir takım toleranslar gösteriliyor. Bu işletmelerde küçük atölyeler. Yasal olarak 30’un altında işçi çalıştırıldığı için işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından denetim dışında kalmış yerlerdir. Göçmen ve mülteci işçiler ise buralarda yaygın bir biçimde çalışmakta” dedi.
 
İŞYERLERİNDE KALIYORLAR
 
Yaşanan cinayet sonrasında ölen göçmen işçilerin asgari ücretin yarısına çalıştıklarını belirten Aslan, “İşçiler barınacak yer olmadığı için işyerinde kalıyor. İşyeri ortamında en ilkel koşullarda kalıyorlar ve hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. 24 saatleri burada geçiriyor. Bunların bir bölümü ilk kayıt oldukları illerde kalmadıkları için işverenlere hiçbir itirazda bulunamıyor. İşveren ne dedi ise kabul ediyorlar. 24 saatlik zaman diliminin belki de 16 saatlik diliminde çalışmak zorunda kalıyorlar” diye belirtti.
 
KİLİTLİ İŞÇİLER
 
Güngören’de yaşanan patlamada kaçabilen işçilerin kaçtığını dile getiren Aslan, “Kaçamayanların da ‘tuvalete saklandığı’ yönünde iddialar var. Ama başka yerlerde de gördük ki işçiler kaçmasınlar diye işyerlerine dışarıdan kilitleniyorlar. Burada da muhtemelen yangın kısa sürede söndürülür denilerek işçiler dışarıdan kilitlendi. Yoksa yangın çıkan bir işyerinde hangi canlı olursa olsun ilk yapacağı şey yangın yerinden uzaklaşmaktır. İçeriye kilitlemezler. Dolayısıyla da bu doğrudan bir cinayet olarak karşımıza çıktı. Vahim tarafı yangın söndürüldükten sonra yaralı bir işçinin ifadesiyle tuvaletteki işçiler bulunuyorlar” ifadelerini kullandı.
 
TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
 
DİSK olarak bu davanın müdahili olacaklarının altını çizen Aslan, hayatını kaybeden işçilerin ailelerine ulaşmaya çalıştıklarını söyledi. Aslan, “Aileleri bulamayıp vekalet alamazsak da göçmen ve mülteci işçilerin yaşamış olduğu sorunlara dikkat çekmek ve sahiplenmek açısından da her duruşmasına katılıp davanın takipçisi olacağız” dedi.
Türkiye’de işverenlerin mültecilerin emeğini sömürürken onların çalışma ve yaşama koşulları ile ilgili hiçbir önlem almadığını vurgulayan Aslan, “Devlete bağlı kurumlar yapmadıkları denetimlerle buralardaki çalışma koşullarını teşvik ediyor. Devletin bu tür işlerde müdahil olması gerekiyor. Görüyoruz ki böyle bir şey söz konusu değil. Hatta dosyaların bir an önce görülmesi, kapatılması, kamuoyu gündeminde kalmaması için özel bir uğraş içerisindeler” diye belirtti.
 
YETERSİZLİKLER GÖRÜLMELİ
 
Sendika ve sivil toplum örgütlerinin de mülteciler konusunda yetersizliklerinin olduğunu söyleyen Aslan, “Türkiye’de bütün sendikaların bu işte bir taraf olması gerekiyor. Emek ve meslek örgütlerinin de taraf olması gerekiyor ki bu ihlalleri yaratan koşulları değiştirebilme imkanı ortaya çıksın. Burada sesini çıkarak insan sayısı çok az. Bunu değiştirebilirsek kamunun üzerinde bir denetleyici bir rol oynayabiliriz. Çalışma izninin işverenlerden alınıp işçinin kendisine bir hak olarak verilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.