‘Krizden çıkış örgütlü mücadelede’

img

İZMİR - Türkiye'de büyük bir ekonomik yıkım olduğunu belirten Emek ve Demokrasi Güçleri, krizden çıkışın örgütlü mücadeleyi yükseltmekle mümkün olduğunu belirtti. 

Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Temel gıda maddelerinden, ulaşıma, elektrik, su ve doğalgaza kadar tüm kalemlere neredeyse her gün zam geliyor. Hayat pahalılığı ve peş peşe gelen zamlardan dolayı yurttaşlar zor günler yaşıyor. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Mart ayı verilerine göre, Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 4 bin 927 TL, 4 bin 253 TL olan 2022 yılı asgari ücretinin 675 TL üzerinde yer aldı. Yoksulluk sınırı ise 16 bin 52 TL olarak belirlendi. 
 
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 3 Nisan’da ekonomik kriz ve yolsuzluklara karşı Alsancak Gündoğdu Meydanı’nda “Sömürüye, yolsuzluğa, zamlara, savaşa karşı; İzmir buluşması”nda bir araya geldi. İzmir Buluşması'na katılan demokrasi güçleri, ekonomik krizin yarattığı tahribatı ile çözümü önerileri konularında değerlendirmelerde bulundu. 
 
EKONOMİK YIKIM
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyesi Aylin Aker, ülkede büyük bir ekonomik yıkım olduğunu ve insanların açlıkla sınandığını kaydetti. Sosyal yardım alanında çalıştığını ifade eden Aker, “Çalıştığım yerde halkın nabzını tutabiliyoruz. İnsanların sürekli arayarak yardım istemesi, ‘ısınamıyoruz’, ‘çocuklarım aç’ sözlerini duyuyoruz. Bu sadece bana denk gelenler. Ülkede bir yandan rahat yaşayan küçük bir kesim varken, ama onun dışındaki herkesin geleceğini göremediği, gençlerin kendine dair plan yapamadığı bir durum var. Bütün bunlar ülkenin gerçekliğini gösteren somut göstergeler” ifadelerini kullandı.
 
‘SİSTEM DEĞİŞMELİ’
 
Yaşanılan bu sorunların çözümünün sistemin değişmesinden geçtiğine işaret eden Aker, şöyle devam etti: “Sistem bu şekliyle devam ederse ne ülkedeki kriz, yoksulluk, açlık ne de adaletsizlik yok edilemez. Aynı sistem tarafından uygulanan yöntemlerden kaynaklı bu kadar derin bir yıkım yaşanıyor. Sadece ekonomik krizle alakalı değil ülkede tümden bir yıkım söz konusu. İnsanların mutsuzluğu söz konusu. İnsanlar psikolojik olarak yıpranmış ve korkan bir duruma getirilmiş. Sistemin tümden değişmesi, halktan yana, demokratik, eşitlikçi bir sistemin olması gerekiyor ki ekonomik kriz değişebilsin.”
 
'YÜK İŞÇİLERİN SIRTINDA'
 
Ege İşçi Birliği üyesi Yücel Memiş, ekonomik krizin yükünü işçilerin çektiğinin altını çizdi. Artan yükle birlikte birçok fabrikada eylemlerin başladığına dikkat çeken Memiş, “Antep’te bir ayda 13 bin işçi hayat pahalılığına karşı çarkları indirdi. İzmir’de Aliağa gemi sökümde 11 gün süren bir eylem vardı. Burada da işçilerin temel talepleri arasında ücret sorunu ve çalışma şartlarının kötü oluşu vardı. Diğer bir yandan Çiğli Organize’de yine hayat pahalılığına karşı fiili bir iş durdurma vardı. Fakat bu eylemler sermayenin sömürü politikasına karşı bilinçli ve örgütlü bir hale gelmediği sürece kendi içerisinde erimek zorunda kalıyor. Hayat pahalılığına karşı bir eyleme girilse de işçilerin belli kaygıları oluyor” dedi.
 
ÇÖZÜM ÖRGÜTLÜLÜKTE
 
İşçilerin örgütlü mücadele yürütmediği sürece ekonomik krizden kurtuluş yolunun bulunamayacağını kaydeden Memiş, bunun örneklerinin geçmişte yaşandığını vurguladı. Kavel direnişi, 15-16 Haziran’da işçi eylemleri, 80 darbesi sonrası Netaş grevi ve 2015 yılında yaşanan “Metal Fırtına” eylemlerini örnek veren Memiş, “Gerçek anlamda bir çözüm yolu arıyorsak yolun kendisi buradadır. Antep’te 13 bin işçi ayaklandı. Fakat bunun en büyük sıkıntılarından birisi dağınık bir şekilde eyleme geçmeleriydi. Ama 13 bin işçinin kitlesel bir eylemi olabilirse gerçek çözüm noktası burada oluşur. Kaderimizi başkasının ellerine değil kendi ellerimizin birleşmesine bırakabilirsek ekonomik krize karşı daha güçlü olabiliriz” diye konuştu.
 
‘ÜRETİMDEN KOPTUK’
 
İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği Başkanı Günseli Kaya da, ülkede 20 yıldır bir kriz olduğunu ve 2015 sonrasında bu krizin ağırlaştığını söyledi. Krizin üretime dönük bir ekonomi anlayışından çıkmakla başladığını vurgulayan Kaya, “Kamu İktisadı Teşkilatları (KİT) tavsiyesiyle ve özelleştirilmesiyle başlayan süreçte ülkede ki işsizlik oranı ve güvencesiz çalışma giderek arttı. Tarım politikaları nedeniyle tarım bitirildi. Dolayısıyla bir zamanlar kendi kendine yeten bu ülke ve bu ülkenin insanları yoksulluğa ve yoksunluğa mahkum edildi. Eğer siz üretime, tarımda ya da sanayiye dönük planlama yapmaz, rantçı bir politika izlerseniz gelinen aşama halkın yoksullaşması olur” diye aktardı.
 
‘BÖYLE GİTMEYECEK’
 
Yurttaşların bu duruma karşı örgütlenmesi ve “hayır” demesi gerektiğini ifade dene Kaya, şöyle devam etti: “Bugün kadınlar hakları nedeniyle örgütlenerek hep birlikte, farklı seslerle mücadeleyi sürdürüyor. Kürt halkı da öyle. Ama ürken ve geri duran halka baktığımızda örgütsüzlüğün hat safhada olduğunu görüyoruz. Örgütlülük gerçekleşmezse ne yazık ki krizin yükünü emekçiler, ezilenler ödemeye devam edecekler. Artık bu krizin yükünü çekmek istemiyoruz. 1 Mayıs’ta daha kalabalık olarak bir araya geleceğiz. ‘Bu böyle gelmedi böyle gitmeyecek’ diyoruz. Birleşen gücümüzle bu sömürü düzenini geri püskürteceğiz.”
 
DÖVİZ KURU VE ENFLASYON
 
Sosyalist Emekçi Partisi (SEP) üyesi Mehmet Karabağ ise, döviz krizlerinin etkisiyle beraber kontrol edilemeyen bir döviz durumu ve yükselen enflasyon yaşandığını söyledi. TÜİK’in rakamlarında dahi bunun görüldüğünü kaydeden Karabağ, “Bu krizden düzen içerisinde bir çıkış yolu olacağını düşünmüyorum. Daha olağandışı çözümlerin kendini dayattığı noktaya gelmiş bulunmaktayız. Emekçilerin kendi haklarını savunmak bir yana ülkenin de yönetimini el koyması gerekiyor. Çok ciddi bir işsizlik ve çalışan emekçilerin ise işlerinden olma kaygısı bulunuyor. Fakat asgari ücret açıklandıktan sonra ciddi işçi eylemleriyle karşılaştık. Gördüğümüz grevlerin ve direnişlerin bir çıkış yolu gösterdiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.